Koronavirüs: İşçi sınıfı iktidarında nasıl önlem alınabilirdi?

Koronavirüs: İşçi sınıfı iktidarında nasıl önlem alınabilirdi?

Mehmet Boran

Dünyanın gündeminde olan ve şimdiye kadar iki binin üzerinde ölüme yol açan koronavirüs salgını kapımıza dayandı. Hızlı bir yayılım gösteren salgın, halk sağlığını tehdit etmekte. Birçok magazinsel haber, gayriciddi yaklaşımın ötesinde bu hastalığı anlamak için kısa bir bilgilendirme yazısı sunacağız. Bilimsel olmayan gülünç açıklamaları bir kenara bırakarak Dünya Sağlık Örgütü’nün verileri ve gösterdiği kaynakları baz alarak, kısaca değerlendirecek, son satırlarda görüşlerimizi belirteceğiz.

Salgının hikâyesi: Çin’in Hubey eyaleti Vuhan kentinin güneyindeki bir hayvan pazarının çalışanlarında 31 Aralık 2019 itibarıyla; ateş, öksürük ve dispne (solunum zorluğu) görüldü. Başvuranların çoğunda nedeni bilinmeyen ve sayıları giderek artan pnömoni (zatürre) tablosu ortaya çıkınca hekimler alarma geçti. Aynı şehirde benzer şikayetlerle gelip ciddi seyreden vakaların hızla artması, ölümlerin görülmesi çalışmaları yoğunlaştırdı. Bu toplu hastalığa neden olan virüs tespit edildi, daha önce insanlarda görülmemiş yeni tipte bir koronavirüs olduğu açıklandı. Bu yeni virüs bilim insanları tarafından 2019-nCoV olarak adlandırıldı. Yaptığı hastalığa ise COVID-19 ismi verildi. Singapur, İran, Tayland, Japonya, Hong Kong, Güney Kore , İtalya ve bir çok Avrupa ülkesi dahil bir çok yerde vakalar görülmeye, artmaya başladı, ölümler meydana geldi.  

Etken: 2019-nCoV dahil koronavirüs ailesi, basit soğuk algınlığından (bir dönem salgın yapan SARS; MERS gibi) ağır solunum yetmezliği yapan ciddi hastalıklara kadar geniş bir tabloya sebep olan RNA virüs ailesidir. Şimdiki salgını yapan virüs bu ailenin en yeni tespit edilmiş üyesidir ve moleküler yöntemlerle hızla saptanmış, elektron mikroskobu ile gösterilmiştir. Hayvanlarda ve insanlarda hastalık yapabilirler. Hayvandan hayvana, hayvandan insana, insandan insana bulaşabilirler. 

Kaynak: Mevcut salgının kaynağı netlik kazanmamıştır. Yukarıda bahsettiğimiz hayvan pazarındaki vahşi hayvanlardan insana geçtiği; kalabalık ortam ve hastanelerden diğer insanlara yayıldığı tahmin edilmektedir.

Bulaşma: Virüs damlacık yoluyla yayılır. Hasta olan insanlardan öksürme, hapşırma, zorlu soluk verme yoluyla ortama saçılan damlacıkların diğer insanlarca direkt ya da kontamine yüzeye temas (göz, ağız, burun mukozasına temas) sebebiyle alınmasıyla yayılım olur. Yani hasta birey hapşırınca, öksürünce; ona 1-2 metre mesafeden direkt hava solunması; ya da damlacığın bulaştığı cam, kapı kolu vb. yüzeylere elle temastan sonra, elin ağza, göze, burna temas ettirilmesi virüsün diğer insanlara bulaşına sebep olur. Hasta insanlardan bulaş olmaktadır. Virüsü taşıyan ama hastalığın henüz baş göstermediği ya da virüsün kuluçka döneminde olduğu insanlardan da bulaşma olabileceği  tahmin edilmekte ama henüz kanıtlanamamaktadır.

Klinik (hastalığın seyri): İnkübasyon süresi ( virüsün vücuda girişinden, üreyip hastalık belirtlierini ortaya çıkarıncaya kadar geçen süre, kuluçka süresi) 2-14 gün olarak tahmin edilmektedir. Hastalık kendini ateş. öksürük, dispne ile gösterir. Ciddi vakalarda ağır pnömoni, böbrek yetmezliği, ağır akut solunum yolu enfeksiyonu ve hatta ölüm gerçekleşir. Fatalite (ölüm) hızının çok yüksek olmadığı, %2’lerde kaldığı izlenimi elde edilmiştir. Ama bu durum virüsün yapısındaki bir genetik değişiklik ile değişebilir. Ölümler çoğunlukla ileri yaşlarda ve altta yatan başka hastalığı olan insanlarda görülmüştür. Bununla birlikte genç vakalar ve başka hastalığı bulunmayan insanlarda, nadir de olsa ölümler görülmüştür.

Tanı, tedavi, izolasyon: Yukarıda saydığımız ağır ya da hafif olsun belirtileri gösterip, salgının olduğu bölgelerden gelen, tanı almış hastaların olduğu sağlık kuruluşları ile teması olan, hasta kişiler ile teması olan insanlara COVID-19 olası tanısı koyularak gözlem altına alınır. Salgın için ayrılmış hastane ve servislere özel önlemler ile transferleri sağlanır. Gerekli önlemleri almış sağlık personeli (yeterli ekipman ve deneyime sahip) tarafından tedavi ve bakımına başlanır. Hasta tek kapılı ve tek kişilik, içeride tuvalet ve banyosu olan hasta odalarında gözlem altına alınır. Kan, boğaz ve burun sürüntü örneklerinin moleküler incelenmesi sonucu, 2019-nCoV pozitif çıkan bireyler kesin tanı almış olur ve 14 gün boyunca odalarında karantina altında kalırlar. Yeterli imkan bulunmayan bölgelerdeki tanı almış hastalarda ise tedavi ve karantina süreci hastanın evinde yapılabilir. Hastanın toplu ortamlara çıkması sınırlandırılır. Mecburi durumlarda kalabalığa çıkacakken virüs filtreli maske kullanması sağlanır. Maske hastalığa yakalanmamış insanları korumada pek anlamlı değildir. Ancak hasta bireylerin virüsü yaymasını engellemede etkilidir. Sağlam insanlardan ziyade bu hastalığa yakalanmış insanların kullanması gereklidir.

Virüsü direkt durdurmaya veya yok etmeye yönelik tedavi henüz geliştirilememiştir. Aşı çalışmaları ise sürmektedir. Virüsün vücutta yarattığı tahribatı hafifletmeye yönelik destek tedavisi verilerek ve bakım yapılarak, vücudun virüsü durdurması beklenir. Ağırlaşan vakalar yoğun bakıma alınır.

Korunma: Virüs kalabalık, yakın temasın çok olduğu hastane, toplu taşıma, okul vb. ortamlarda daha kolay ve hızlı yayılmaya yatkındır. İleri yaş ve mevcut ciddi hastalığı olan bireylerin böylesi ortamlardan olabildiğince uzak durması gerekir. Toplu ortamların dezenfekte edilme sıklıkları arttırılmalıdır. El hijyeni ile hapşırık, öksürük, zorlu soluk verme sırasında ağız ve burnun peçete ile, mümkün değilse kol ile kapatılması hayati önem taşır. Şimdiki ciddi koronavirüs salgınından, basit soğuk algınlığı salgınlarına kadar bütün viral hastalıklarda bu iki önlem, hastalığın kitlesel yayılımını engellemek için hayati önem taşır. Bütün bu önlemler sistematik biçimde bakanlık ve sağlık meslek odaları tarafından koordineli halka açıklanmalı, salgın sınırlanıncaya kadar bilinçlendirme ve davranış değişikliği oluşturma çalışmaları devam etmelidir. Sağlık personelleri, toplu ortamlarda çalışan işçiler gibi toplumun bu hastalık açısından risk grubunu oluşturan kesimi için özel önlemler alınmalı, ekipmanlar devlet tarafından karşılanmalıdır.

Dünya ve Türkiye’de salgına yaklaşım: Çin Halk Cumhuriyeti’nde salgın ortaya çıktıktan sonra, DSÖ’nün aktardıklarına göre, ciddi bir yaklaşım sergilenmiş ve olabildiğince hızlı önlemler alınmıştır. Ne yazık ki Türkiye dahil diğer ülkeler bu hıza yetişememiş ve nispeten geç kalmışlardır. Koronavirüs salgını geniş coğrafyaya yayılım göstermiştir. Uzmanlar artık virüsün Türkiye’de de olduğunu, görülmemesinin bilimsel olarak mümkün olmadığını söylemektedirler. Elbette ki birtakım hazırlıklar yapılmış ve DSÖ’nün yönergelerine göre yapılandırmaya gidilmiştir. Sağlık tesislerine salgına dair DSÖ’nün yayınladığı bilgiler ışığında rehberler gönderilmiştir. Fakat bu önlem ve yönlendirilmeler yeterince erken başlamamış, sistematik-merkezi bir şekilde yürütülmemiştir. Salgının bilim dışı, komplocu, magazinsel tarzda basına yansımasına devletin bir müdahalesi olmamıştır. En yetkili ağızlardan “pekmez yiyin hasta olmazsınız” gibi gülünç açıklamalar gelmiş, bilimselliği hiçe sayan şarlatanların ipe sapa gelmez açıklamalarına karşı bakanlık sessiz kalmıştır. Bu salgın bir toplum sağlığı sorunudur ve halk ile birlikte örgütlü hareket edilerek en az hasarla atlatılabilir. Bilim dışı magazinsel tutum ve devletin bu duruma müdahale etmemesi, halkın da gerekli önlemleri almasını ve örgütlü davranmasını engellemiştir. Halkın sağlığını etkileyen böylesi kriz anlarında, hasta olan bireyleri ne kadar iyi tedavi ederseniz edin, toplumu basit önlemler almaya yönlendirmediğiniz sürece salgını sınırlayamazsınız. Bu da kamucu bir perspektif ve örgütlenme gerektirir. Yukarıda saydığımız önlemlerin kamu spotu ve mahalle ölçekli eğitimler ile halka anlatılması, hastalığın ülkeye yayılımının gerçek rakamlar ile saklanmadan ve ciddiyeti ortaya koyacak şekilde halka açıklanması, sağlık kuruluşlarının gereksiz yere meşgul edilmemesi için çağrı yapılması gibi hayati önlemler için hala adım atılmamıştır. Acil servislerdeki aşırı doluluk, sevk zincirinin olmaması nedeniyle hastanelerdeki yığılmalar, yaşam koşulları nedeniyle kriz ve afet anlarında bile geçinmek için çalışmak zorunda olan ileri yaştaki ya da ciddi başka bir hastalığı olan insanların her gün toplu taşımalarda olması, koronavirüsün yayılması için çok uygun bir zemin oluşturmaktadır. Düzen hastalığı yalnızca iyi hastaneler kurarak, DSÖ’nün prosedürlerini  uygulayarak sınırlayamaz. Örneğin kanser hastası bir yurttaş geçimi için çalışmak zorunda kalınca mecburen salgın bölgelerine girmek zorunda kalacak, yanlış sağlık politikaları yüzünden tedavi gördüğü hastanede büyük kalabalıklar içinde olacak ve riske girecektir. Sermaye risk grubundaki yurttaşların bu salgından korunmak için alacağı tedbirlere ve izinlere bile iş gücü kaybı gözü ile bakacaktır.

Son söz: İşçi sınıfının iktidarda ya da güçlü olduğu bir ülkede salgın hastalıklara bu sıklıkta ve ciddiyette rastlanmaz. Örneğin şimdiki koronavirüs salgınının ortaya çıktığı tahmin edilen kayıt dışı sömürü pazarlarına yer olmaz. Sevk zinciri olan, halk için yapılandırılmış, koruyucu hekimliği ön plana çıkarmış, bilimsel bir sağlık sistemi, eğer bir salgın ortaya çıkarsa, bütün toplumu seferber eder, halk ile birlikte sorunu hızla çözmek için adım atar. Bizim Türkiye’de atacağımız ilk adım ise, afet ve salgınlarda hızlı bir dayanışma geliştirmek, devleti savsakladığı bütün önlemleri almaya zorlayacak politik-dayanışmacı, bilimi ve aydınlanmayı önemseyen bir hat oluşturmaktır.