Korkut Boratav: Bütün denetim yetkilerinin kalktığı bir ortama geçiyoruz, uyanık olalım

Korkut Boratav: Bütün denetim yetkilerinin kalktığı bir ortama geçiyoruz, uyanık olalım

Katıldığı panelde anayasa değişikliğine ilişkin konuşan Prof. Dr. Korkut Boratav, halk oylamasına sunularak geçirilmeye çalışılan değişikliği; Türkiye'nin tarihsel birikimini, kamusal kaynakların kapkaççı servet gruplarına ve iktidarı elinde tutan kliğe kontrolsüz bir şekilde intikalini sağlayan bir mekanizmayı güvence altına alma çabası olarak değerlendirdi.

Ankara’da “Başkanlık Hakları ve Haklarımız” isimli bir panel yapıldı. Ankara Barosu ile Yurttaş Hakları Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği ve Ankara Barosu Avukat Rahmi Mağat Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü Avukat Hikmet Tepe yaparken, panele Siyasal Bilgiler Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Korkut Boratav, Anayasa Eski Raportörü Ali Rıza Aydın ile Basın-İş Genel Başkanı Savaş Nigar konuşmacı olarak katıldı.

DİHABER’de yer alan habere göre:

Panelde ilk sözü alan Anayasa Eski Raportörü Ali Rıza Aydın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim meydanlarına inerek "Evet" propagandası yapmasını eleştirdi.  Anayasa değişikliği denilen metinin eski AYM'nin önüne gelmiş olsaydı, bu metinin anayasaya aykırı bulunarak iptal edileceğini ifade eden Aydın, sözlerine şöyle devam etti: “Halk oylaması nasıl serbest? Cumhurbaşkanı meydanlarda gezerken, Cumhurbaşkanı’nı hedef alan muhalifler, 'Hayır' diyen insanlar tutuklanıyorsa, nasıl bir halk oylamasından bahsedebiliriz? Demokratlık sadece bazı kesimler için vardır, halk için yoktur."

YETKİLERİ SINIRSIZ AMA DENETİMİ SIFIR

Daha sonra söz alan, Prof. Dr. Korkut Boratav da "Türkiye'nin tarihsel birikimini hepimize ait olan kamusal kaynakların kapkaççı servet gruplarına ve iktidarı elinde tutan kliğe kontrolsüz bir şekilde intikalini sağlayan bir mekanizmayı güvence altına alma çabasıdır" değerlendirmesini yaptı. Bunun da bir “eşkiya kapitalizmi' olduğunu ifade eden Boratav, Varlık Fonu konusuna da değindi. Boratav şunları söyledi: "Varlık Fonu Türkiye'nin tüm kamu varlıklarını, devletin çeşitli şirketlerdeki, iki büyük banka olan Ziraat ve Vakıf bankalarındaki tüm hisselerini, kamu arazilerini, THY gibi İstanbul Borsası gibi, TPAO gibi bütün varlıkları toplayan ve kullanımını kontrol edemeyen bir heyula. Yetkileri sınırsız ama denetimi sıfır. Şimdi böyle bir varlığın yönetimi Cumhurbaşkanı’na devredilecek. Kontrol söz konusu değil, tek kişinin denetiminde haklarımızın kullanılması söz konusudur."

DENETİM YETKİLERİ ORTADAN KALKIYOR

Kamusal kaynakların korunmasının devletin görevi olduğunu ifade eden Boratav, yeni sistemle tek kişinin eline geçtiğinin bilgisini paylaştı. Boratav, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Türkiye toplumunun tümüne ait olan tüm kamusal varlıkları koruma hakkı devletin görevidir. Hangi devletin? Topluca seçtiğimiz parlamentonun gözetimi altında olmalıdır. Beğenmezsek de, sermaye partileri daha hakim olsa da o parlamento bu denetimi yapmak zorundadır. Bütün denetim yetkilerinin kalktığı bir ortama geçiyoruz ve dolayısıyla kapkaççı, gözü açık sermaye çevrelerinin ve onların içerisinde yarışan tek adamların, millete küfreden adamlar da dahildir, peşkeş düzenine, tek bir kişi tarafından ihsan dağıtmak üzerine ve sınırsız bir süre ile devam edecek bir düzene geçmek üzereyiz. Onun için uyanık olalım."

YAŞADIĞIMIZ TÜM SORUNLAR İKTİDARIN ESERİDİR

Panelde konuşan Basın-İş Genel Başkanı Savaş Nigar ise Akp döneminde çalışan kesimlerin vergi yükünün arttırıldığını, basın emekçilerinin üzerinde türlü baskılar geliştirildiğini ve yüzlerce basın çalışanının tutuklandığını ifade etti. Nigar ayrıca, Türkiye'de iktidarın sendikacılığı bitirdiği, 13 Milyon işçinin yalnızca 1 buçuk milyonunun sendikalı olduğunu ve ancak 900 bininin toplu sözleşme kapsamında yer alabildiğine dikkat çekti. Nigar şunları kaydetti: "Yaşadığımız tüm sorunlar, iktidarın sivil topluma, temel hak ve özgürlüklere bakış açısından kaynaklanıyor. Tutuklamalar, bilim insanların işlerinden atılması, basın üzerindeki baskılar, Eğitim kurumlarının İmam Hatiplere dönüştürülmesi iktidarın kendi eseridir."