Kocaman, gri ve homurtulu hüzün: “Fil”

Kocaman, gri ve homurtulu hüzün: “Fil”

Hüzün bir gölge gibi dolaşırken peşimizde şarkılar yaralarımızı sarabilir. Ya da minik bir kız çocuğu… “Fil” yaşamın ağır tarafını taşıyan bir ailenin soluklanma, griyi gökkuşağına çevirme ve iyileşme öyküsü.

Umut Dağlar

Yaşamın hüznü bir fil gibi yanımızda dolaşır çoğu zaman. İçimizdeki ağırlığı, gerçek olanı ve gelmekte olanı, bir fil ağırlığınca karşılarız. Hüzün, bir mevsimin diğerine geçişinde yakalar bazen bizleri, bazen bir ağacın tepesinde; hiç beklemediğimiz bir sahnede, geçmişin ve geleceğin yine beklemediğimiz fotoğraflarında.

Minik kız çocuğumuz Olive, babasının yanındaki fili gördüğünden beri ondan kurtulmanın planlarını yaparken işin hiç de kolay olmadığını anlamıştı kısa sürede. Yetmezmiş gibi belli bir süre sonra onun yaşamını döndüren dedesinin yanındaki kaplumbağayı fark ettiğinde de günlerce düşünüp durdu. Ancak en yakın ve dünyanın en iyi arkadaşını Arthur’un sözleri ise asla çıkmıyordu zihninden: Baban bisikletini tamir etmeyecek; sen babanı tamir etmedikçe! Arthur haklıydı, tuhaf olduğu kadar.

“Fil”, küçük bir kız çocuğunun hüzünleri, yaşamı ve babasının yaralarını onarma öyküsünü anlatıyor bizlere. Eksik ve yaralı tarafı olan bir ailenin, bir çocuğun ellerinde nasıl umutla yeşerdiğini sıralıyor satırlarında. Değişimin ve hüznü dağıtmanın göründüğü kadar kolay olmadığını ama bir şarkının sözleriyle de mümkün olabileceğini; sımsıkı sarılmanın ve “Yan Yana” şarkısının melodisini, bugüne kadar hiç dinlememiş ve bilmemiş olsak bile- bizlere dinletiyor.

Olive, bir hüzünle karşılaştığında hayvanlar beliriveriyor o kişilerin yanında. Kendisinin bile bir hüzün hayvanı var. Çok ama çok sevdiği Freddie. Ona veda ederken, hiç olmadığı kadar güçlü ve mutlu hissediyor. Dedesinin kaplumbağasını bir şarkıyla gönderebiliyor, Eski ve Harika Bir Şey Günü’nde. Fakat ne yaparsa yapsın babasının yanında soluyan, ağır ve kendine sürekli yer açmaya çalışan o kocaman fili göndermenin bir yolunu bulamıyor. Fillerin ne kadar ağırlık ve büyük olduğunu öğrendiğinden beri biraz da korkuyor.

Yan Yana şarkısının sözlerinde geçen ‘gökyüzü üstümüze düşerse’ dizeleri geliyor aklına gökyüzünü seyrederken. Tam da dedesinin kaplumbağasını göndermesinin ardından. Gökyüzü üstüne düşse de çok fazla acıtmayacağını düşünüyor, bir yandan da fili göndermekteki kararlılığını…

“Fil”, bir kız çocuğunun hüzünle olan diyaloğunu anlatırken çocuklarımızın duygularını hissetmesine, anlamasına ve kendi içinde anlamlandırmasına da yardımcı oluyor. Duygularını kabul etmelerini ve gerekirse duyguları için mücadele etmeleri gerektiğinin mesajını veriyor onlara. Satır aralarında gezinirken çocuklarımız, görünenin gerçekten farklı olabildiğini de sezinliyor tıpkı duyguları gibi. “Fil”, aynı zamanda tuhaf ve iyi arkadaşların yaşamlarımız için önemini hatırlatıyor, hem de tepetaklak bir anda.

Hüznü bir fil gibi gri, baş edilmez ve olağanca ağırlığıyla taşırken yanımızda; hatta sürüklenirken peşinden yorgunluğumuzla, içimizden geçen şarkıya sarılmanın tam zamanıdır belki.

KÜNYE: Fil, Peter Carnavas, Çev. Elif Ersavcı, Can Çocuk Yayınları, 2020, 144 Sayfa.

DAHA FAZLA