Kocaeli Dayanışma Akademisi açıldı!
Kocaeli Dayanışma Akademisi düzenlenen 'Şölen' ile açıldı!
28-09-2016 13:22

Hukuksuz bir geceyarısı OHAL KHK'sı ile Kocaeli Üniversitesi`nden haksız biçimde ihraç edilen “Barış Akademisyenleri”nin çevresinde kurulan Kocaeli Dayanışma Akademisi' düzenlenen 'Şöleni' ile açıldı.
Kocaeli Dayanışma Akademisi Açılış Şöleni'nde, ihraç edilen akademisyenlerin, katılımcıları selamlamladı.
Türkiye'de toplumsal alanın farklı başlıklarında mücadele eden birçok destekçinin de katılımıyla düzenlenen Kocaeli Dayanışma Akademisi'nin 'Açılış Şöleni' büyük bir çoşku ile başladı.
Açılış Şöleni'ne destek amacıyla gelen katılımcılar arasında, KESK Genel Başkanı, Eğitim-Sen Genel Merkez Sekreteri, SES EŞ Genel Başkanı, Disk Genel Sekreteri, Türkiye İnsan Hakları vakfı Başkanı, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı, TTB Merkez Konseyi Başkanı ve Merkez Konseyi Üyeleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvelkilleri Filiz Kerestecioğlu, Ahmet Yıldırım, Mahmut Tuğrul, Cuhmuriyet Halk Partisi (CHP), Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) temsilcileri bulunuyor.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyesi Hande Arpat, Kocaeli Dayanışma Akademisi ile ilgili olarak İleri Haber'e açıklamalarda bulunarak, "Onlar üç beş kişiden ibaret değiller, bizler onların yüzlerce binlerce öğrencileri olarak emeğin, barışın ve özgürlüğün bayrağını her zamankinden daha dik taşıyacağız." dedi.
TTB Merkez Konsey Üyesi Arpat, şöyle devam etti:
"TTB bizim için bir okuldur, öğrenciliğimizden bu yana tıbbın, sağlığın özel hastanelerde satılık bir metadan ibaret olmadığını, tamamiyle toplumsal ve sınıfsal bir olgu olduğunu bugün darbe fırsatçılığıyla akademiden ihraç edilen hocalarımızdan öğrendik. Yine Barışın tesis edilmediği, işkencenin, kolluk şiddetinin kol gezdiği bir toplumda sağlıktan bahsedemeyeceğimizi onlardan öğrendik. Bilinsin ki Onlar üç beş kişiden ibaret değiller, bizler onların yüzlerce binlerce öğrencileri olarak emeğin, barışın ve özgürlüğün bayrağını her zamankinden daha dik taşıyacağız. Haklıydık ve haklı kalacağız ve bu yobaz diktaya karşı mutlaka ve mutlaka kazanacağız"
Açılış konuşmasını Kocaeli Üniversitesi'nden ihraç edilen akademisyenler Gül Köksal ve Adem Yeşilyurt yaptı.
Açılış konuşmalarının ardından ilk 'Açılış Dersini' vermek üzere Prof. Dr. İzzettin Önder söz aldı.
Dayanışma Akademisi'nin kurucuları olan akademisyenlere öğrencilerinden de büyük destek geldi. Oldukça kalabalık bir şekilde Açılış Şölenine katılarak hocalarına destek veren öğrenciler "Hocama Dokunma" yazılı görseller açtılar.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı yöneticisi Ümit Biçer, yaptığı konuşmasına, 'Hekimler barışın sesidir', diyerek başladı ve "Savaşların, çatışmaların ve yıkımların sağlığa ve topluma etkilerini en iyi biz biliriz" dedi.
Ümit Biçer, konuşması, şöyle devam etti:
"Sağlığı fiziksel, ruhsal, sosyal bir iyilik, iyilik hali olarak tanımlıyorsak bu iyilik halinin olmazsa olmazları da savaşsız, çatışmasız ve silahsız bir dünya… Lakin, aş, iş, gelir, konut, sağlıklı çevre, sosyal-toplumsal iyilik hali olmaksızın da sağlıktan söz edilemeyeceğini, sağlığın gerçek anlamda ancak bütünsel bir bakışla kavranabileceğini biliyoruz.
'Savaş ve devlet terörü, önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dolayısı ile sağlıklı olmanın yolu, barış ve kardeşçe bir ortam oluşturmaktır. Barış, sağlığın olmazsa, olmaz ön koşuludur' demişti yıllar önce Ata Soyer.
Savaşların, çatışmaların ve yıkımların sağlığa ve topluma etkilerini en iyi biz biliriz…
Savaşın ve şiddetin sonuçlarını ortadan kaldırmak, acı çeken ve travmaya maruz kalanları sağaltılması ve topluma uyumlarının yeniden sağlanması kadar, savaşa her yönüyle karşı olmak, savaşı ve şiddeti ortaya çıkaran, üreten toplumsal dinamikleri değiştirmek, savaşsız bir dünya yaratmak için çabalamayı gerektiriyor. Savaşa karşı olmaksızın sadece onun yaralarını sarmayı hedefleyen bir yaklaşım yabancılaşmış ve kendi geleceğinde söz sahibi olma becerisini kaybetmiş yığınlar yaratmaktan başka bir işe yaramıyor.
Çözüm; savaşa ve şiddete karşı içtenlikli, onurlu ve kapsayıcı bir dayanışma oluşturmak, savaşın şiddetine maruz kalanları yalnız bırakmamak, işbirliği geliştirmek, boyun eğmemek, öfkeyi sağlıklı bir biçimde dışa vurabilmek, örseleyici yaşam deneyimlerinin yarattığı çaresizlik ve yılgınlığa kapılmamak ile başlayacaktır.
İnsan var olduğu sürece savaşa karşı hep ayakta kalacak, barış umudunu hep koruyacak ve barış hep var olacaktır. Barış bir anlamıyla her türden farklılıklarımıza rağmen bir diğerinin gerçekliğine varmak, saygı duymak ve bir arada yaşamaktır. Birbirimize gidebilmektir barış... Bizi umutlu kılan budur…
Evet barış sabır ister, acıları hızla azaltmak cesaret ister, insana, demokratik ortama güven ister; bu ortamı sağlayacak eşitlikçi, adil, insan haklarına uygun, bir arada yaşam duygusunu geliştirecek demokratik adımlar atılmasını ister...
Sağlık çalışanlarının kâh hastane ortamında başlarına silah dayandığı, kâh hastane birimlerinin resmi güvenlik güçlerince sipere dönüştürüldüğü, çalışma süresinin devletin Sağlık Bakanınca aralıksız bir haftaya evrildiği; anne karnında bebeklerin, hamile kadınların, yaşlıların, çocukların ve dahi hastaların hedef gözetilerek öldürüldüğü, ambulansların tarandığı, hastanelerin vurulduğu, çatılardaki tüm içme suyu depolarının silahla imha edildiği, insanların beyaz bayrakla hastaneye gittiği, bebek çocuk ölülerinin buzdolaplarında morg niyetine saklandığı bir coğrafyada yaşadığımızı unutmamızı, sessiz kalmamızı diliyorlar. Vatan hainliğinden, karanlıklardan söz ediyorlar… Ne yapsaydık… Sahi sizce de ne yapmamızı bekliyordu siyasetin karar vericileri…
'Çocukların ölümünü düşündükçe, dünyaya geliş biletimi iade etmek istiyorum' deyişi boşuna mı Dostoyevski’nin? Dünyada her yıl 1 milyon 600 bin çocuğun yalnızca içme suyu bulamadığı için ölmesi, en fazla susadığınız bir an aklınıza geliyor mu hiç? Çaresizlikten ağlarken bir yaşlı insan, Ece Temelkuran’ın “yaşlı adamlar ağladığında krallıklar yıkılır' deyişi içinizi titretiyor mu?
Murathan Mungan “Hatırladıklarımızla değil, asıl hatırlamadıklarımızla başa çıkmakta zorlanırız” demişti Şairin Romanı kitabında. Unutulmamalıdır ki; toplumsal travmalar kuşaktan kuşağa aktarılır ve doğası gereği insanların ve toplumların ruhunda yaratılan tahribatın ve ruhsal sorunların iyileşmesi çok daha zordur ve zaman alır.
İnsanlık doğayı yok etme yolunda ilerlese de, her bir 'insanın içindeki doğayı' yok edemedi. Boşuna değil Miriam Henke’nin söyledikleri: 'Siz insanlar, zamanı ölçmek için türlü türlü yollar buldunuz, ama bilin ki hayatın kendisi lotus çiçekleri ile ölçülür.' Badem çiçeği, sokağa yayılan fesleğen kokusu, yılbaşı çiçeği, her bir börtü böcek ve barut kokusu geçen ve gelecek zamana dair bir şeyler fısıldar kulağımıza, değil mi?
Umut, imkansız bir sevda değil; imkansızı gerçeğe dönüştürecek bir yol haritasıdır. Eğer insanlık, tüm olumsuzluklara, felaketlere ve musibetlere rağmen bugünkü haline ulaşmışsa, bunda umudun belirleyici bir rolü var. En berbat koşullarda bile mutlu olmamızı gerektirecek çok fazla neden var.”
KHK ile Niğde Üniversitesi'nden ihraç edilen akademisyen Fatma Gül Eryıldız, söz alarak 'Bu suça ortak olmayacağız' bildirisine imsa attıktan sonra uğradığı baskıları paylaştı ve Dayanışma Akademisi'ni var eden akademisyenlerin ön açıcı bir dinamo görevi üstlendiklerini belirtti.
İleri Haber'e konuşan Fatme Gül Eryıldız, şunları söyledi:
"Barıştan ve emekten yana hocalarımla ihraç edilmekten onur duyuyorum.1 Eylül'de barış ve emekten yana güzel insanlar iktidarımızı tehdit ediyor, diye atamadıkları için, barış isteyenleri itibarsızlaştırmak için, en kolay yafta olarak 'mili güvenliği tehdit ediyor' diye ihraç ettiler.
Kandırılmadık, sözünüzün arkasındayız. Rektör Yardımcısı, işten atılman sana hayat dersi olsun, dedi. Hayat dersini iktidara alkış tutarlardan alacak değilim. Emekten ve barıştan yana Danayışma Akademisi'nden alacağım. Barıştan yana hocalarımdan dayanışma iyidir dersini aldım.Kocaeli'deki akaemisyenler, ihraçtan sonra dinamo görevi göreceğiz, dedi. Sözlerini tuttu ve inanıyorum sözlerini tutacaklar, geri döneceğiz. Ve hayat dersini iktidara biat edenlere biz verecegiz."
Fotoğraf: @kolektifler
Kocaeli Üniverstesi öğrencileri adına söz alan Esra Çaylak, "Sizi, üniversitelerinde, amfilerinde, sınıflarında bilimden başka otorite kabul etmeyenler, demokratik ve özgür bir ülkenin, demokratik bir üniversite inşaasından geçtiğini bilenler olarak selamlıyoruz!" diyerek konuşmasına başladı.
Esra Çaylak konuşmasına şöyle devam etti:
"Biz; tarihi boyunca zapturapt altına alınmaya çalışılmış, baskının her türlüsü ile karşı karşıya kalmış ancak “özgür bir akademi” aleyhine atılan adımları hep boşa çıkarmış, baskı ve soruşturmaların had safhaya ulaştığı ve tam teslim alındığı sanılan zamanlarda ihtişamlı ayağa kalkışlarıyla bilim düşmanlarını hayal kırıklığına uğratmış olan üniversitelerden geldik.
15 Temmuz darbe girişimiyle başlayan ve sözde demokrasi söylemleriyle birlikte, toplumsal muhalefete yönelik operasyonlarla devam eden bu sürecin üniversitelerdeki yansıması, tercihini bilimden, demokrasiden ve barıştan yana, yani üniversiteye dair değerlerden yana kullanmış olan hocalarımızın tasfiyesi oldu. Yaşadıklarımız yabancı olduğumuz şeyler değil. Memleketin en karanlık dönemlerinde umut olan, üniversitelerin tüm bileşenlerine; öğrencilerine, kulüplerine, topluluklarına ve akademisyenlerine saldırmalarına şaşırmıyoruz. Biz; hocalarımızın neden görevlerinden alındıklarını biliyoruz, hocalarımızı görevden alanların demokrasilerini çok yakından tanıyoruz. Üniversiteye her fırsatta polis sokanlara, güvenliklere verdikleri kasklarla kalkanlarla üzerimize saldırtanlara, okulumuzu kadın düşmanlarının meskeni haline getirmeye çalışanlara birkaç şeyi hatırlatmakta fayda var.
Bizim hocalarımız; gözümüzü her gün yeni katliamlara açtığımız bir dönemde memleketin en acil taleplerini haykıranlardır.Bombaları ve silahları konuşturanların karşısında kalemleriyle başları dik bir şekilde duranlardır.
Bizim hocalarımız; bilimi, sermaye yararına değil halk yararına kullananlardır. Sermayedarların ceplerini değil, Dilovası halkının sağlığını düşünenlerdir; birilerinin akışı uğruna öleceklerini iddia ettiği dereler kurutulmasın diye mücadele edenlerdir, daha fazla kar uğruna doğada ve kentlerde yaratılan tahribatları göz önüne serenlerdir. Yağma ve talan politikalarına karşı çıkan,kentlerini-doğalarını savunan mimarlar,mühendislerdir.
Bizim hocalarımız; kadın düşmanlığı ve cinsiyetçilik her geçen gün yükseltilirken, sokaklar taciz-tecavüz kültürüyle doldurulurken kamusal alanda cinsiyet eşitliği mücadelesi verenlerdir.
Bizim hocalarımız; bilgi üretmek ve paylaşmak için ne maaşa ne de binalara ihtiyacı olmadığını söyleyenlerdir, ”bilim kapalı kapılar ardına sığmaz” diyenlerdir
Açtığınız soruşturmalar, görevden almalarınız nafile. Bizim hocalarımız “geri döneceğiz” diye kitaplarını odalarında bırakanlar, bizim hocalarımız üniversite dört duvardan ibaret değildir diyenler, bizim hocalarımız kenti terketmeyenler, bırakıp gitmeyenler…
Onların öğrencileri, bugün burda hocalarımızla olan bizler; aklı, bilimi, barışı, demokrasiyi düstur edinenleriz.
Bizler; üniversitelerin direnişlerle dolu tarihini, biat etmemiş kimliğini bilenleriz
Bizler; Hülagü’nün polisine, tomasına rağmen direne direne bütünlemeleri geri getirenleriz
Bizler; üniversiteli kimliğinin bizlere yüklediği sorumlulukla hareket edenler, üniversitenin tüm bileşenleriyle omuz omuza verenleriz.
Bizler; demokratik bir üniversiteyi kendi elleriyle inşa edecekleriz
Buradan Hülagü’ye, YÖK’e, bilime ve sanata düşman kim varsa onlara söylemiş olalım ki ne hocalarımız ne de öğrencileri sizin soruşturmalarınızla, cezalarınızla, baskılarınızla öyle kolay dize gelmez,akademi biat etmez.
Akademi sizin iktidarınıza, bilimden yoksun eğitim politikalarınıza sığmaz. Hocalarımızın verecekleri dersler için sizin maaşınıza ve kürsülerinize, bizim alacağımız dersler için sizlerin ders programınıza ve sınıflarınıza ihtiyacımız yok.
Biz; emeği, barışı, demokrasiyi kendine şiar edinmiş; bilimden başka otoriteyi rehber kabul etmemiş olan hocalarımızla devam edeceğiz derslerimize.
“Geri geleceğiz, dönüşümüz muhteşem olacak” dedi, hocalarımız. Onlar gelecekler, biliyoruz.
Bilinmesi gereken bir başka gerçek daha var ki o da demokratik bir ülkenin fitilini üniversitelerden bizim ateşleyeceğimiz. YÖK’ünden rektörüne, rektöründen yardımcısına herkese duyurmuş olalım: Bugünkü açılış bundan sonra öreceğimiz sürecin miladı, demokratik bir üniversite şiarının en somut adımıdır.
Hocalarımız geri dönünceye, demokratik bir üniversite kuruncaya kadar mücadele edeceğiz!"
Kocaeli Dayanışma Akademisi Açılış Şöleni, düzenlenen forumun ardından sona erdi.
Dayanışma Akademisi Açılış Şöleni / 09:20 28-09-2016
Kocaeli Dayanışma Akademisi açılıyor!

Hukuksuz bir geceyarısı OHAL KHK'sı ile Kocaeli Üniversitesi`nden haksız biçimde ihraç edilen “Barış Akademisyenleri”nin çevresinde kurulan Kocaeli Dayanışma Akademisi, yepyeni bir proje.
Projenin ana amacı bilimsel ve entellektüel pratik ile “gerçek toplumsal yaşam” arasında bir sembiyoz (birarada varoluş) oluşturmak.
Kocaeli Dayanışma Akademisi'nin kurucuları, "Çünkü Kocaeli Dayanışma Akademisi'nin üyeleri böyle bir ilişkinin hem insan onuruna uygun bir toplumsal yaşamın hem de bilimsel ve entellektüel pratiklerin varolma koşulu olduğunu düşünmektedirler." diyerek açıklıyorlar Dayanışma Akademisi'nin amacını.
Bugün yapılacak 'Açılış Şölenine', "Seminerlerimiz tamamıyla parasız olacaktır! Yaşamın, bilginin ve bilinçli varoluşun ışığını güçlendirme çabamıza ortak olmak isteyen herkesi tüm kalbimizle seminerlerimize davet ediyoruz!", diyerek çağrı yapan akademisyenlerin açılış şöleni öncesinde yaptığı açıklama şöyle:
"Kocaeli Dayanışma Akademisi, bir KHK ile Kocaeli Universitesi`nden haksız biçimde ihraç edilen “Barış Akademisyenleri”nin çevresinde kurulmus yepyeni bir projedir. Projenin ana amacı bilimsel ve entellektüel pratik ile “gerçek toplumsal yaşam” arasında bir sembiyoz (birarada varoluş) oluşturmaktır. Çünkü Kocaeli Dayanışma Akademisi'nin üyeleri böyle bir ilişkinin hem insan onuruna uygun bir toplumsal yaşamın hem de bilimsel ve entellektüel pratiklerin varolma koşulu olduğunu düşünmektedirler.
Kocaeli Dayanışma Akademisi 28 Eylül 2016 tarihinde açılış şölenini gerçekleştirecektir. Hemen ardından 5 Ekim 2016'dan 14 Subat 2017`ye kadar sürecek ilk seminerler programımız başlayacaktır. Programımızda yer alan her bir seminer aslında bazen dolaylı bazen de doğrudan bir biçimde, farklı akademik disiplinlerin içerisinden ve farklı yaklaşımlarla aynı sorulara ışık tutmaya çalışıyor: Akademik, bilimsel ve düşünsel pratiği anlamlı kılan nedir? Ne zaman bilimsel, akademik ve düşünsel pratik gerçekten değerli olur? Bilimsel, akademik ve düşünsel pratik ahlaki bir zeminden ve insani ve toplumsal kaygılardan bağımsız olarak sürdürülebilir mi? Toplumların ve insanlığın yaşadığı sorunlar, sarsıntılar ya da felaketler karşısında bilimin ve düşüncenin alması gereken zorunlu tavırlar var mıdır?
Seminerlerimiz tamamıyla parasız olacaktır! Yaşamın, bilginin ve bilinçli varoluşun ışığını güçlendirme çabamıza ortak olmak isteyen herkesi tüm kalbimizle seminerlerimize davet ediyoruz!"
Bugün saat 13.00'da başlayacak Kocaeli Dayanışma 'Akademisi'nin Açılış Şöleni' programı ise şöyle:
13:00-13:15 Açılış Konuşması: Gül Köksal ve Adem Yeşilyurt (Kocaeli Dayanışma Akademisi Üyeleri)
13:15-13:45 İlk Ders: İzzettin Önder - “1933 Almanyası’nda ve 2016 Türkiyesi’nde Üniversite”
13:45-14.30 Dayanışma Konuşmaları (Sendikalar ve Meslek Örgütleri)
Eğitim-Sen Kocaeli Şube Başkanı
SES Kocaeli Şube Başkanı
“Kocaeli Üniversitesi dayanışmacı akademisyenleri" adına Aslı Kayhan
KESK, Eğitim-Sen, SES, TTB, TMMOB, DİSK Genel Merkezleri (Genel Başkan/Merkez Yöneticileri)
14.30-14.50 Ara
14.50-14.55 Kısa Film Gösterimi: “Geri Döneceğiz!”
14.55-15.55 “Kocaeli Dayanışma Akademisi” adına doğa ve sosyal bilimler alanlarını temsilen Kocaeli Üniversitesi’nden ihraç edilmiş akademisyenler
15.55-16.35 Türkiye Üniversitelerinden ve Uluslararası Dayanışmacılardan Destek Konuşmaları
16:35-17:00 Forum
Kocaeli Dayanışma Akademisi 2016-2017 yılı Seminer Programı Kapanış
İLGİLİ HABERLER
Sattas'ın solisti Orçun Sünear Türkiye İşçi Partisi’ne katıldı
Sanatçı Orçun Sünear, Twitter’dan yaptığı paylaşımla Türkiye İşçi Partisi’ne katıldığını duyurdu ve TİP’te örgütlenme çağrısı yaptı.
19-04-2021 23:50

Sattas grubunun solisti Orçun Sünear sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) katıldığını duyurdu. Sünear, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Rasta der ki @tipgenelmerkez katıl,katıl ve katıl. Aynı gün doğduğum @barisataya inat üye oldum!!!! TİP o kadar..." ifadelerini kullandı.
Rasta der ki @tipgenelmerkez katıl,katıl ve katıl. Aynı gün doğduğum @barisatay a inat üye oldum!!!! TİP o kadar... pic.twitter.com/pzm7mIWPZM
— Orçun Sunear 💀 (@sunearorcun) April 19, 2021
Metin Lokumcu davası öncesi Trabzon’da adeta sıkıyönetim ilan edildi!
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 31 Mayıs 2011'de Hopa'da düzenlediği mitingi öncesi ve sonrası çıkan olaylarda polisin sıktığı biber gazından ve aldığı darbelerden etkilenerek kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun davası öncesi Trabzon Valiliği kentte tüm etkinlikleri yasakladı.
19-04-2021 22:20

Trabzon Valiliği, Metin Lokumcu davası öncesi, 26 Nisan tarihine kadar kent genelinde her türlü açık hava toplantısı, kapalı yer toplantısı, yürüyüş, miting, basın açıklaması, protesto eylemi, çadır kurma, insan zinciri, stant açma, oturma eylemi, imza kampanyası, el ilanı ve broşür dağıtma, anma töreni, toplu karşılama ve açılışlar vb. türdeki eylem ve etkinlikleri yasakladı.
VALİLİĞİN ‘UYGUN GÖRDÜĞÜ’ ETKİNLİKLER KAPSAM DIŞI
“Valilik ve Kaymakamlık makamlarının uygun göreceği etkinlikler” yasak kapsamı dışında bırakılırken, Valilik tarafından yapılan yazılı açıklamada “uygun görülecek” etkinlikler ise şöyle ifade edildi:
Devlet kurum kuruluşlarının program ve etkinlikleri, resmi bayram, resmi anma günleri, resmi tören ve kutlamalar ile bu kurumların düzenleyeceği gelenek, göreneklere göre yapacakları programlar, spor faaliyetleri ile bilimsel ticari ve ekonomik amaçlı yapılan toplantılar…
GEREKÇE ‘COVİD-19 ÖNLEMLERİ VE MİLLİ GÜVENLİK’
Valilikten yapılan yazılı açıklama şöyle:
“İlimizde milli güvenliğin sağlanması, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması, dünya genelinde salgın olarak yayılan coronavirüsün (Covid-19) toplum geneline yayılmasının önüne geçilebilmesi, suç işlenmesinin önlenmesi, olası yağma ve infial yaratabilecek olayların önüne geçilebilmesi, temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin ve genel asayişin korunması amacıyla;
Valilik ve Kaymakamlık Makamlarının uygun göreceği etkinlikler (Devlet Kurum Kuruluşlarının program ve etkinlikleri, resmi bayram, resmi anma günleri, resmi tören ve kutlamalar ile bu kurumların düzenleyeceği gelenek, göreneklere göre yapacakları programlar, spor faaliyetleri ile bilimsel ticari ve ekonomik amaçlı yapılan toplantılar) hariç olmak üzere, İlimiz Ortahisar İlçesinde halkın yoğun olarak bulunduğu; 15 Temmuz Şehitleri ve Hürriyet Parkı (Meydan Parkı), Uzun Sokak, Kahramanmaraş Caddesi, Kunduracılar Caddesi, Gazipaşa Caddesi, Cumuhuriyet Caddesi, İskele Caddesi, Atapark, pazaryerleri ile park-bahçe, mabetlerde ve Kamu hizmeti görülen bina ve tesisler ile bunların eklentilerinde yapılacak olan, her türlü açık hava toplantısı, kapalı yer toplantısı, yürüyüş, miting, basın açıklaması, protesto eylemi, çadır kurma, insan zinciri, stant açma, oturma eylemi, imza kampanyası, el ilanı ve broşür dağıtma, anma töreni, toplu karşılama ve açılışlar vb. türdeki eylem ve etkinlikler Valilik Makamının 19/04/2021 tarihli ve 12470-1 sayılı Olur'u ile 19/04/2021 günü saat: 15.00’dan 25/04/2021 günü saat: 23.59’a kadar YASAKLANMIŞTIR.”
KKTC'li hukukçulardan Erdoğan'a tepki: Hıncı ve linci körüklüyor
Kıbrıslı hukukçular, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Partili yetkililerin, KKTC Anayasa Mahkemesi’nin Kur’an kursuları ile ilgili kararını eleştirmesini bağımsız yargıya müdahale olarak değerlendirdi.
19-04-2021 21:51

Kıbrıslı hukukçular, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, KKTC Anayasa Mahkemesi’nin Kur’an kursuları ile ilgili kararını eleştirmesini bağımsız yargıya müdahale olarak değerlendirerek Lefkoşa Yüksek Mahkemesi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Yargılama süreçleri bağımsız bir şekilde yürütülmezse, varılacak kararlar siyasi iktidarın tekeline kalır ve adalete değil ideolojilere hizmet eder” denildi.
KKTC Anayasa Mahkemesi'nin Kur’an kursları ile ilgili kararının AKP tarafından eleştirmesi adada tepki ile karşılandı. Kıbrıs Türk Barolar Birliği Konseyi, Şehir Baroları üyesi çok sayıda avukat ve siyasetçi Lefkoşa Yüksek Mahkemesi önünde bugün bir araya gelerek “yargı bağımsızlığına sahip çıkıyoruz” pankartı açarak eylem yaptı.
'AĞIR BİR SALDIRIYA DÖNÜŞMÜŞTÜR'
Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı eyleme katılanlar adına basın açıklamasını okudu. Esendağ, KKTC’de yargı bağımsızlığına müdahaleyi kabul edilemez bulduğunu kaydederek, “Anayasa Mahkemesi tarafından 15.4.2021 tarihinde verilen kararın ardından, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere birçok yetkilinin, kararın içeriğini bilmeden ya da kasten çarpıtarak yaptığı açıklamalar, yargı organımıza yönelik ağır bir saldırıya dönüşmüştür" dedi.
'TEMEL DEĞERLERE SALDIRI İÇİN MALZEME OLARAK KULLANILIYOR'
KKTC'li hukukçuların yaptığı açıklama şöyle:
“Kararın açıklanmasından sonra, yalan haberlere dayanılarak verilen kışkırtıcı demeçler, toplum içinde hınç ve linci körüklemeye yöneliktir.
Mahkemenin kararı, Kıbrıs Türk toplumunu var eden en temel değerleri saldırı altına almak için mazeret olarak kullanılmıştır.
Bu noktada hukukun üstünlüğünü ve hakikate dayalı adaleti savunabilmek için başta hukuk uygulayıcılarının ve toplumun her kesiminin gereken tepkiyi göstermesi çok önemlidir.
Yargı bağımsızlığı, sadece mahkemelerin değil; siyaset ve demokrasinin de güvence altına alınması için elzemdir. Toplum içindeki farklılıklara eşit mesafede durup, tüm kesimlerin hak ve özgürlüklerini koruyacak olan yargı organıdır.
Kuvvetler ayrılığı ilkesine göre farklı görev ve yetkileri olan yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirinin üstünde egemenlik kurması ve baskı uygulaması hukukun üstünlüğüne dayanan sistemi ortadan kaldırır.
'ADALETE DEĞİL İDEOLOJİLERE HİZMET EDER'
Kısacası hukuk devleti ile yargı bağımsızlığı arasında oldukça sıkı bir bağ vardır.
Gerek idari yargı gerekse anayasa yargısı, devleti idare eden siyasilerin keyfi, hakkaniyete aykırı ve eşitliği ortadan kaldırıcı uygulamalarının önüne geçecek hayati birer araçtır.
Yargılama süreçleri bağımsız bir şekilde yürütülmezse, varılacak kararlar siyasi iktidarın tekeline kalır ve adalete değil ideolojilere hizmet eder.
Böylece yönetimde olan siyasi görüşün egemenliğine muhalif olan kesimlerin hak ve özgürlükleri hukuka aykırı bir şekilde sınırlandırılır ve insan hakları yok sayılır. Tarihsel süreç, bunun acı ve yakın örnekleri ile doludur.
Halbuki yargının görevi, hukuki eşitliğin sağlanması ve iktidarın keyfi uygulama yapmasının engellenmesidir. Bu noktada mahkemelerin, hiçbir kişi veya kesimin veya siyasi otoritenin etkisi altında kalmadan karar verebilmesi gerekir.
Anayasamızın 136. maddesinde yargıçların, bağımsız ve hukuka uygun karar verirken hiçbir kesim tarafından kendilerine talimat verilemeyeceği, genelge gönderilemeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunulamayacağı belirtilmiştir. Kararlar tartışılabilir, eleştirilebilir ama egemenliği elinde bulunduranlar tarafından tehdit edici şekilde linç malzemesi haline getirilemezler.
'KKTC YETKİLİLERİNİN AÇIKLAMA YAPMAMASI KABUL EDİLEBİLİR DEĞİLDİR'
Mahkeme kararının ardından başka bir ülkenin siyasi liderliğinin, KKTC Yüksek Mahkemesi’ne, tehdit ve hakaret dolu bir jargon kullanmasını; hedef göstermesini bir kırılma noktası olarak görüyoruz. Ama daha da önemli olan Anayasa'ya göre yürütme erkini kullanan KKTC’deki yetkililerin, yargının bağımsızlığına yönelik tek bir açıklama dahi yapmamalarıdır. Bu, kabul edilebilir değildir. Bu gelecek nesillere izah edilebilecek bir şey değildir.
Biz Kıbrıs Türk Barolar Birliği adı altında örgütlü bulunan avukatlar olarak toplumun tüm kesimleriyle birlikte, yargının işleyişine dönük tüm saldırılara karşı hukuk devletinin temeli sayılan yargı bağımsızlığını her koşulda savunmaya devam edeceğimizi bildiririz.
Eylem kararının açıklandığı andan itibaren sahip çıkan, destek beyan eden, bunun adeta toplumsal bir harekete dönüşmesini sağlayan ve bugün bizzat buraya gelen herkese sonsuz teşekkür ederiz.”
Redd’in solisti Doğan Duru, Türkiye İşçi Partisi’ne katıldı
Müzisyen Doğan Duru, Twitter’dan yaptığı paylaşımla Türkiye İşçi Partisi’ne katıldığını duyurdu ve TİP’te örgütlenme çağrısı yaptı.
19-04-2021 14:52

İleri Haber
Redd grubunun solisti, bas gitaristi, söz yazarı ve besteci Doğan Duru, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) katıldığını duyurdu. Duru, ‘’Eleştirilerimi, fikirlerimi ve muhalif kimliğimi Türkiye İşçi Partisi ile yakın bulduğumdan, ben de partiye katılmış bulunuyorum’’ açıklamasını yaptı.
‘’Kendini özgürce üretmeye adamış bir sanatçı olarak üretmeye fazlasıyla devam edeceğim’’ ifadelerini kullanan Doğan Duru, Twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:
‘’Mevcut siyasi partilerdeki atıllık, geçkinlik ve bagajı fazlalık ve zorbalık, insanların mutluluğu ve birbirleriyle kucaklaşması önündeki en büyük engeldir. Konuşabilen, düşüncesini ifade etmekten korkmayan, eleştiren, sorgulayan bir toplumun hayaliyle yıllardır düşüncelerimi ifade ettim. Yapay toplum sempatisi tarafından kızgın, kavgacı gösterilmiş olsam da susmadım. Kendini özgürce üretmeye adamış bir sanatçı olarak üretmeye fazlasıyla devam edeceğim.
Eleştirilerimi, fikirlerimi ve muhalif kimliğimi Türkiye İşçi Partisi ile yakın bulduğumdan, ben de partiye katılmış bulunuyorum. Sizleri de davet ediyorum…
Bu ülkenin ihtiyacı olan sevgidir, barıştır, umuttur, adalettir. İnsandan ve hayvandan, ağaçtan ve yaşadığımız gezegenden daha önemli bir şeyin olmadığını düşünüyor; bir çocuğun hayali gibi görmeden gerçeğe dönüştürebilmek için çabalamaya değer buluyorum.’’
Ben de aralarına katıldım... #inadıniradendir pic.twitter.com/8xc83KX5Hm
— DD (@reddvox) April 19, 2021
Bakan Karaismailoğlu: Marmara Bölgesi'nin en stratejik ve katma değerli projesi Kanal İstanbul olacaktır
Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin açıklamalarda bulunan Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, "Marmara Bölgesi'nin gelecek resminde yer alan en stratejik ve katma değerli proje, yapımına kısa bir süre sonra başlayacağımız Kanal İstanbul olacaktır" dedi.
19-04-2021 14:25

Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Kuzey Marmara Otoyolu incelemelerine katıldı.
Burada yurttaşların ve bilim insanlarının yaratacağı doğa tahribatı nedeniyle karşı çıkmasına rağmen AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "İsteseniz de istemeseniz de yapılacak" dediği Kanal İstanbul Projesine ilişkin açıklamalarda bulunan Karaismailoğlu, "Marmara Bölgesi'nin gelecek resminde yer alan en stratejik ve katma değerli proje, yapımına kısa bir süre sonra başlayacağımız Kanal İstanbul olacaktır" görüşünü savundu.
Bakan Adil Karaismailoğlu, “Kuzey Marmara Otoyolu’nu tamamladık, 1915 Çanakkale Köprüsü’nü gelecek yıl açarak Marmara ringini tamamlayacağız. Elbette Marmara Bölgesi’nin gelecek resminde yer alan en stratejik ve katma değerli proje, yapımına kısa bir süre sonra başlayacağımız Kanal İstanbul olacaktır. Dünyada yük trafiği artarken denizyolu taşımacılığı önemini artırarak Orta Koridor’un ve Kuzey Güney Koridoru’nun kesişiminde bulunan İstanbul, dünya ticaretinin odak şehri haline gelirken Boğazlar’dan geçen yük miktarının her yıl artacağı da açıkça görülmektedir. Yani, tehlikenin boyutları çok daha büyüdü. Bundan böyle canımız da güvende değil, malımız da çevremiz de. İşte bu yüzden Kanal İstanbul’u inşa ederek hem dünya ticaretindeki iddiamızı kuvvetlendireceğiz, hem de dünya mirası İstanbullumuzu ve İstanbulluları her yönden güvence altına alacağız” diye konuştu.
TTB bir kez daha uyardı: 'Çarkları durdurun, ölümler dursun'
Covid-19 salgınındaki rekor artış ve ölümler sürüyor. Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan 24 saatlik Covid-19 tablosuna göre, resmi rakamlarla 318 yurttaş daha hayatını kaybetti. Buna ilişkin TTB tarafından sosyal medyada bir grafik paylaşıldı.
19-04-2021 13:22

İleri Haber
Covid-19 kaynaklı resmi can kayıplarının rekor kırması üzerine TTB tarafından bir kez daha “Çarkları durdurun, ölümler dursun” çağrısı yapıldı.
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınındaki rekor artış ve ölümler sürüyor. Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan 24 saatlik Covid-19 tablosuna göre, resmi rakamlarla 318 yurttaş daha hayatını kaybetti. Buna ilişkin Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından sosyal medyada bir grafik paylaşıldı.
Paylaşımda, şu ifadeler kullanıldı:
Resmi rakamlarla dahi 1 Mart'tan bugüne ölümler 4,7 kat artıp 69'dan 318'e çıktı. Bu grafiği tersine çevirmek mümkün: Ekonomik destekle toplu çalışma (fabrika, atölye vb.) ve iş alanlarını (AVM, vb.) kapatın, zorunlu üretim dışında çarkları durdurun, ölümler dursun.
Resmi rakamlarla dahi 1 Mart'tan bugüne ölümler 4,7 kat artıp 69'dan 318'e çıktı.
— TürkTabipleriBirliği (@ttborgtr) April 18, 2021
Bu grafiği tersine çevirmek mümkün: Ekonomik destekle toplu çalışma (fabrika, atölye vb.) ve iş alanlarını (AVM, vb.) kapatın, zorunlu üretim dışında çarkları durdurun, ölümler dursun. pic.twitter.com/QhS20cvrc6