Kılıçdaroğlu'na linç girişimi davası 21 Haziran'a ertelendi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik Çubuk'taki linç girişimi davasının ikinci duruşması yapıldı. Hakim, bakanların tanıklık talebini daha sonra değerlendireceğini belirterek duruşmayı 21 Haziran'a erteledi.
01-03-2021 15:23

Ankara'nın Çubuk ilçesinde Er Yener Kırıkçı'nın 21 Nisan 2019 tarihindeki cenaze töreninde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik linç girişimine ilişkin Çubuk 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ikinci duruşması devam etti.
Sanıklar Engin Üce ve Halis Daştan’ın ifadelerinin ardından CHP aracına taş atan sanıklara zararı ödemeyi kabul edip etmedikleri soruldu. Sanıklar bu öneriyi kabul etti.
ANKA'daki habere göre CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya şikayetçi olarak duruşmada ifade verdi. Kaya “Öldürmeye tam teşebbüsün olduğu bir davanın küçük duruşma salonunda yürütülmesini eleştiriyorum. Ben lebalep demeyeceğim, salon hınca hınç dolu” dedi. Kaya, cenazeye katılacaklarının önceden belli olduğunu ve bir gün önce ilgili makamlara koruma ekibi tarafından bildirildiğini söyledi. Sanıklar, Kaya’nın konuşması sırasında sözlü müdahalede bulununca hakim sanıkları uyardı.
Sanıklardan Vahit Delibaş, “Sayın hakimim bizim yalana tahammülümüz yok” dedi. Avukat Celal Çelik’in hakimi uyarması üzerine Delibaş’ın “Yalana tahammülümüz yok” sözü tutanağa geçildi. Sanık avukatlarından Fatih Atalay, Kaya’nın sanık Delibaş’a “Hadsiz” sözünün de tutanağa geçmesini istedi. Bunun üzerine Atalay ile Kaya arasında gerilim yaşandı.
'AKP GENEL SEKRETERİ BİRİLERİYLE FISILDAYARAK KONUŞTU'
İfadesini sürdüren Kaya, “Protokol karşılamasının ardından birileri işaret vermişçesine protestolar başladı” dedi. Kaya, cenaze namazı öncesinde AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin’in Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmadığını ve namaza durmadan önce birileriyle fısıldayarak konuştuğunu aktardı. AKP Genel Sekreteri’nin konuşmasının ardından kendilerine yönelik protestonun sürdüğünü belirten Kaya, imamın uyarısına rağmen protestoların devam ettiğini kaydederek, “Sanıklar şehide saygı diyorlar ama şehidin cenaze namazının kılınmaması için ellerinden gelenleri yapıldı” dedi.
Kaya, cenaze top arabasına konulduktan sonra saygı duruşunda bulunduklarını, arabanın arkasından yürümeye başladıklarında protokolün diğer unsurlarının aracı takip etmediğini vurguladı. Kaya, “Burası şunun için kritik. Biz arabanın arkasından yürürken bir güruh araya set ördü” dedi.
Kaya ‘güruhun’ Kılıçdaroğlu’na yönelik sözlü saldırılarının fiili saldırıya dönüştüğünü belirterek, “Yumruk, tekme, sopa, bıçak. Bıçakla kimin saldırdığını isim olarak hatırlamıyorum. Genel Başkanımıza vurulmasın diye kendisine siper oldum. Benim iki kaburgamın kırıldığını akşam hastanene öğrendim. Sanıklar Genel Başkanımıza uluşamadıklarında yumruk, tekme bizi geldi. Sanıkların ve Genel Başkanımızın düşmemesi için çaba gösterdik. Sanıklardan birisi de düşse yerde linç olurdu” diye konuştu.
Kaya olaya çok az sayıda askerin müdahale ettiğini kaydederek, şöyle devam etti:
“Genel başkanımızı eve yönlendirdik. Levent Gök de oradaydı. Genel Başkan eve yönlendirildiğinde Gök, yalnız kaldı. Ona da saldırılar yapıldı. Ben de onu kurtarmak için aldım, bir araca bindirdim. Evin etrafındaki öldürme hırsını alamayan kabalık beklerken, biz de bir kenarda bekledik. Bu organize bir harekettir. Tepki veya kızgınlık sonucu meydana gelmiş bireysel olay değildir. Bu olayda sanıkların şehidi en ufak saygısının olmadığı cenaze namazının kıldırılmamasıyla ortada.”
'SLOGANLAR ATILDIĞI BİLGİSİ GELDİ'
CHP Ankara Milletvekili Murat Emir de şikayetçi olarak duruşmada dinlendi. Emir, soruşturma aşamasındaki ifadelerin tekrarlayarak, şunları söyledi:
“Şehit cenazesini Çubuk İlçe Başkanımdan bir gün önce öğrendim, saat 18.00 civarıydı. Sayın Genel Başkanı bilgilendirdim. Sayın Genel Başkanın cenazeye katılacağı bilgisi geldi. Cenazeye katılacağımızı Genel Başkanın koruma ekibi ilgili daireye bildirildi.... Genel Başkanımızla aynı araçtaydık. Koruma görevlilerinden sloganlar atıldığı bilgisi geldi. (Hakim ‘sizden önce giden belediye başkanına ilişkin olabilir mi?’ diye sorunca) Belediye Başkanına mı olduğunu bilemem. Biz devletin gerekli güvenliği aldığını düşünerek, cenaze yerine gittik. O sırada her an bu taşkınlıkların sonlandırılacağını ve cenaze namazının kılınacağını düşünüyordum. Olaylar gittikçe şiddetlendi.
Dikkat çekici bir olay oldu. Her şehit cenazesinde katılan bütün erkan protokol gereği şehidin konulduğu top arabasının arkasından yürür. Burada Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı ve protokolü göremedik. Top arabasının arkasından yürümeden ayrıldılar. Başta Hulusi Akar olmak üzere diğer bakan ve görevlilerin neden top arabasının arkasından yürümediğini ve devlet protokolüne uymadığını mahkemenizin araştırması gerekir. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve diğer yetkililerin tanık olarak dinlenmesini istiyorum. Kendilerini bundan neyin alıkoyduğu sorulmalı. Biz bir anda azgın kalabalık ile baş başa bırakıldık. Ondan sonra sizin etrafımızdaki mülki erkanın korumaları da çekilince Genel Başkanın korumaları ve bizler o kalabalıkla baş başa bırakıldık. Bana da vuruldu ama kimin olduğunu göremedim. Özellikle tekme şeklinde. Dizimden yaralandım ve yaralandığıma ilişkin raporu mahkemeye ilettim.”
'O 40 DAKİKA ARAŞTIRILMALI'
“Uzun bir yürüyüş yaptık, nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Genel Başkanın sığındığı eve gidinceye kadar ‘Öldürün, vurun, bırakmayın’ şeklinde tehditlere maruz kaldık. Evde geçirdiğimiz süre 1,5 saat. Saldırganlar yaklaşık 40 dakika evin etrafında bekleyebildiler. Eve de girebilirlerdi. Oradaki fiziksel olanaklar düşünüldüğünde özellikle güvenlik çemberinin alınmadığı ve bizim ‘Yakın’ diye tehdit edildiğimiz o 40 dakikanın araştırılması lazım. Bilinçli olarak güvenlik tedbiri alması gerekenlerin almadığını düşünüyorum. Mahkemeniz Akar ve yanındakilerin top arabanın arkasından neden yürümediğini, eve sığınana kadar yapılan yürüyüşte niye etkin önlem alınmadığını, biz evin içindeyken 40 dakika kadar niye güvenlik çemberi oluşturulmadığını araştırmadan mahkemeniz görevini yapmış sayılmaz.”
Şikayetçi olarak ifade veren CHP Genel Başkan Başdanışmanı Deniz Demir şöyle konuştu:
“Genel Başkanımız vatansever olduğu için bütün şehit cenazelerine katılmaya özen gösterir. Sabah cenaze törenine katılmak için yola çıkmıştık. Özel Kalem ve koruma müdürü emniyete ve ilgili yerlere katılacağımızı bildirmiştir. Araçtan indiğimizde kalabalığın yuhaladığını duydum. Genel Başkanın protokolü selamlaması sırasında AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin elini sıkmadı. ‘Bay Kemal burada ne işin var’ diye slogan atıldı. Kalabalık elini sıkmadığını gördü ve cenazenin ön tarafında bulunan kalabalığın provoke olduğunu düşünüyorum. Top arabası geçtikten sonra Genel Başkanımıza saldırı oldu. Genel Başkanımızın gözlüğünü çıkardığını gördüm. Ben alarak cebime koydum. Yumruk ve sopalarla saldırı oldu. Amaç bizi düşürüp Genel Başkana ulaşmaktı. Öldürme kastıyla yapıldı.”
'DEMİR SOPALI GENÇLER VURMAYA ÇALIŞTI'
“Genel Başkanımız eve girerken ellerinde demir sopalar ve keser olan gençlerin çıktığını, vurmaya çalıştığını gördüm. Genel Başkanımızla eve girdim, dışarıdan gelen bağırtılar üzerine Genel Başkanımızın bulunduğu hole geçiş olmasın diye evin bazı kapılarını kilitledim. Ev sahibi evden ayrılmamız gerektiğini ve bu olaydan sonra kendisini yaşatmayacaklarını söyledi. Sonra eve giren bir bayan ‘Çık buradan, ne işiniz var. Siz PKK ile iş birliği yaptınız’ dedi. Genel Başkanımız Artvin’de PKK’nın saldırdığını ve liderler arasında tek kendisine saldırıda bulunduğunu söyledi. Oğlunun Sivas’ta askerlik yaptığını ve diğer siyasi parti genel başkanları gibi bedelli askerlik yapmadığını belirtti. Kadın bunları bilmediğini söyledi ve yumuşadı. Oradan ayrıldı.... Olay öldürmeye teşebbüs ve linç girişimiydi.”
CHP çalışanı Barış Bozkurt, Akkuzulu köyüne araçla geldiklerinde bir güruhun slogan atarak bağırmaya başladığını söyleyerek, araçtan indiklerinde yürüyüş alanı ile kalabalığın arasındaki bariyerlerin olduğu protokol yolundan cenaze namazına geçtiklerine söyledi. Bozkurt, namaz başlamadan sloganların devam ettiğini aktararak, “Görevim gereği çok şehit cenazesine katıldım. Ben hiçbir imamın 55 saniyede şehit cenazesinin namazını kıldırdığını görmedim” dedi.
Bozkurt, cenaze top arabasına konulduktan sonra arkasından giderken sloganların devam ettiğini vurgulayarak, “45 dakika gibi bir süre tekme, tokatlar arasında sürüklendik. Koruma müdürünün ‘Karşımızdaki eve gidelim’ dedi ve eve girdik. Eve girene kadar geçen sürede üzerimize çamur atıldı. Taş birikintileri vardı, bize doğru atıldı” diye konuştu.
Eve girdiklerinde atılan taş sonucu salon camının kırıldığını vurgulayan Bozkurt, ne olduğunu anlamak için telefonları çekmediği için televizyonu açtığını ve A Haber Televizyonu’nun canlı yayınında dışarıda “Yakın bu evi” diye bağıran kadının görüntüsünü gördüğünü söyledi. Bozkurt bu kadar hızlı yayın yapılmasını “(Saldırının) Organize olduğunu ifade ediyor” diye yorumladı.
Bozkurt, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın kalabalığı sakinleştirmek için “Amacınıza ulaştınız” diye seslenildiğini belirterek, Kılıçdaroğlu’nun evden çıkarıldığı zırhlı araca taş atılmaya devam edildiğini ekledi. Bozkurt, “Devletin aracına taş atıldı” dedi.
'NAMAZI KILDIK MI, KILMADIK MI ANLAYAMADIM'
CHP Genel Başkan Başdanışmanı Kenan Nuhut, cenazeye katılacaklarını önceden bildirdiklerini söyledi. Nuhut cenaze törenine Kılıçdaroğlu geldiğinde yuhalamalar olduğunu belirterek, “Cenaze töreninin yapılacağı alana geldik. Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, AK Parti Ankara Milletvekili Emrullah İşler vardı. İmamlar cenaze namazını kıldırmak istiyordu fakat kalabalığın sesinden dolayı kılınamıyordu. Namaz başladı, kıldık mı kılmadık mı anlayamadım” dedi.
Top arabasının arkasından giderken zor yürüdüklerini söyleyen Nuhut, kendilerine yönelik demir çubuklar ve sopalarla yapılan saldırı nedeniyle sırtında morarmalar olduğunu kaydederek, “Sayın Genel Başkana yönelik öldürme kastıyla bir saldırı vardı. Birinin bıçak çektiğini gördüm. CHP Spor Kurulu üyesi Mustafa Yavuz, şahsın eline vurarak bıçağı düşürdü. Kalabalık arasında Osman denilen zatın yumruk attığını da gördük” diye konuştu.
Nuhut, Kılıçdaroğlu eve sığındığında bir kadının “Yakın bu evi” diye bağırdığını söyleyerek, “Osman isimli şahsın da Genel Başkan evin içerisindeyken gençlere ‘Girin içeri’ diye bağırdığını gördüm” diye ekledi.
Nuhut, Kılıçdaroğlu’nun evden çıkarılması için Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “Sizi çıkarmak için polis parkası giydirelim” dediğini ancak Kılıçdaroğlu’nun bunu “Nasıl girdiysem öyle çıkarım” diye reddettiğini anlattı. Nuhut, Kılıçdaroğlu zırhlı araçla evden çıkarılırken gençlerin çöp varilleriyle taş sürüklediğini belirtti.
CELAL ÇELİK: TAHRİK DEĞİL ADAM ÖLDÜRMEYE TAM TEŞEBBÜS
Avukat Celal Çelik, sanıkların “Yakın, gömün” diye bağırdığını ve ‘adam öldürmeye tahrikten’ dava açıldığını vurgulayarak, “Suç adam öldürmeye teşebbüs kapsamında kalıyor. Bu nedenle mahkeme görevli değildir. Önümüzdeki duruşma görevsizlikle ilgili taleplerimizi açıklayacağız. Milli Savunma Bakanı ve dönemin Emniyet Genel Müdürü, sayın genel başkanımızın koruma müdürünün dinlenmesi gerekecek” dedi.
Cumhuriyet Savcısı mütalaasında, sanık Sevim Gölyeri’nin savunmasında kendine isnat edilen suçların bir bölümünü kabul ettiğini ancak “Evi yakın” şeklindeki sözü kabul etmediğini hatırlatarak kriminal inceleme yapılmasını; CHP Ankara Murat Emir’in Milli Savunma Bakana Hulusi Akar’ın tanık olarak dinlenmesi talebinin reddini; sanıkların adli kontrol hükümlerinin devamını istedi.
DURUŞMA 21 HAZİRAN'A ERTELENDİ
Hakim, usulüne uygun duruşmaya katılmayan tanıkların zorla getirilmesine, CHP’li Emir’in Bakan Akar ve protokoldeki diğer kişilerin tanık olarak dinlenmesi talebinin ileri aşamada değerlendirilmesine, geçen duruşma hakkında zorla getirilme kararı çıkarılan sanık Niyazi Altuntaş’a yeniden zorla getirme emri çıkarılmasına karar vererek duruşmayı 21 Haziran’a erteledi. Hakim, duruşma tarihi verirken “Suça sürüklenen 10 çocuk o tarihte reşit oluyor, onlarla birleştirmek için ileri tarih verdim” dedi.
Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimine ilişkin Çubuk 2'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılanan davanın ilk duruşması 30 Kasım 2020’de yapıldı. Kılıçdaroğlu’na yumruk atan Osman Sarıgün “Unuttum, çok zaman geçti” demişti. Sanık Vahit Delibaş ise “Kılıçdaroğlu’nu öldürmek isteseydik, zaten çıkamazdı. O kadar kalabalık vardı” diye kendisini savunmuştu. Davada 6’sı kadın 36 sanık 1 yıl 8 ay 15 gün ile 28 yıl 10 ay arasında değişen hapis cezası istemi ile yargılanıyor.
İLGİLİ HABERLER
Sattas'ın solisti Orçun Sünear Türkiye İşçi Partisi’ne katıldı
Sanatçı Orçun Sünear, Twitter’dan yaptığı paylaşımla Türkiye İşçi Partisi’ne katıldığını duyurdu ve TİP’te örgütlenme çağrısı yaptı.
19-04-2021 23:50

Sattas grubunun solisti Orçun Sünear sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) katıldığını duyurdu. Sünear, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Rasta der ki @tipgenelmerkez katıl,katıl ve katıl. Aynı gün doğduğum @barisataya inat üye oldum!!!! TİP o kadar..." ifadelerini kullandı.
Rasta der ki @tipgenelmerkez katıl,katıl ve katıl. Aynı gün doğduğum @barisatay a inat üye oldum!!!! TİP o kadar... pic.twitter.com/pzm7mIWPZM
— Orçun Sunear 💀 (@sunearorcun) April 19, 2021
Metin Lokumcu davası öncesi Trabzon’da adeta sıkıyönetim ilan edildi!
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 31 Mayıs 2011'de Hopa'da düzenlediği mitingi öncesi ve sonrası çıkan olaylarda polisin sıktığı biber gazından ve aldığı darbelerden etkilenerek kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun davası öncesi Trabzon Valiliği kentte tüm etkinlikleri yasakladı.
19-04-2021 22:20

Trabzon Valiliği, Metin Lokumcu davası öncesi, 26 Nisan tarihine kadar kent genelinde her türlü açık hava toplantısı, kapalı yer toplantısı, yürüyüş, miting, basın açıklaması, protesto eylemi, çadır kurma, insan zinciri, stant açma, oturma eylemi, imza kampanyası, el ilanı ve broşür dağıtma, anma töreni, toplu karşılama ve açılışlar vb. türdeki eylem ve etkinlikleri yasakladı.
VALİLİĞİN ‘UYGUN GÖRDÜĞÜ’ ETKİNLİKLER KAPSAM DIŞI
“Valilik ve Kaymakamlık makamlarının uygun göreceği etkinlikler” yasak kapsamı dışında bırakılırken, Valilik tarafından yapılan yazılı açıklamada “uygun görülecek” etkinlikler ise şöyle ifade edildi:
Devlet kurum kuruluşlarının program ve etkinlikleri, resmi bayram, resmi anma günleri, resmi tören ve kutlamalar ile bu kurumların düzenleyeceği gelenek, göreneklere göre yapacakları programlar, spor faaliyetleri ile bilimsel ticari ve ekonomik amaçlı yapılan toplantılar…
GEREKÇE ‘COVİD-19 ÖNLEMLERİ VE MİLLİ GÜVENLİK’
Valilikten yapılan yazılı açıklama şöyle:
“İlimizde milli güvenliğin sağlanması, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması, dünya genelinde salgın olarak yayılan coronavirüsün (Covid-19) toplum geneline yayılmasının önüne geçilebilmesi, suç işlenmesinin önlenmesi, olası yağma ve infial yaratabilecek olayların önüne geçilebilmesi, temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin ve genel asayişin korunması amacıyla;
Valilik ve Kaymakamlık Makamlarının uygun göreceği etkinlikler (Devlet Kurum Kuruluşlarının program ve etkinlikleri, resmi bayram, resmi anma günleri, resmi tören ve kutlamalar ile bu kurumların düzenleyeceği gelenek, göreneklere göre yapacakları programlar, spor faaliyetleri ile bilimsel ticari ve ekonomik amaçlı yapılan toplantılar) hariç olmak üzere, İlimiz Ortahisar İlçesinde halkın yoğun olarak bulunduğu; 15 Temmuz Şehitleri ve Hürriyet Parkı (Meydan Parkı), Uzun Sokak, Kahramanmaraş Caddesi, Kunduracılar Caddesi, Gazipaşa Caddesi, Cumuhuriyet Caddesi, İskele Caddesi, Atapark, pazaryerleri ile park-bahçe, mabetlerde ve Kamu hizmeti görülen bina ve tesisler ile bunların eklentilerinde yapılacak olan, her türlü açık hava toplantısı, kapalı yer toplantısı, yürüyüş, miting, basın açıklaması, protesto eylemi, çadır kurma, insan zinciri, stant açma, oturma eylemi, imza kampanyası, el ilanı ve broşür dağıtma, anma töreni, toplu karşılama ve açılışlar vb. türdeki eylem ve etkinlikler Valilik Makamının 19/04/2021 tarihli ve 12470-1 sayılı Olur'u ile 19/04/2021 günü saat: 15.00’dan 25/04/2021 günü saat: 23.59’a kadar YASAKLANMIŞTIR.”
KKTC'li hukukçulardan Erdoğan'a tepki: Hıncı ve linci körüklüyor
Kıbrıslı hukukçular, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Partili yetkililerin, KKTC Anayasa Mahkemesi’nin Kur’an kursuları ile ilgili kararını eleştirmesini bağımsız yargıya müdahale olarak değerlendirdi.
19-04-2021 21:51

Kıbrıslı hukukçular, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, KKTC Anayasa Mahkemesi’nin Kur’an kursuları ile ilgili kararını eleştirmesini bağımsız yargıya müdahale olarak değerlendirerek Lefkoşa Yüksek Mahkemesi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Yargılama süreçleri bağımsız bir şekilde yürütülmezse, varılacak kararlar siyasi iktidarın tekeline kalır ve adalete değil ideolojilere hizmet eder” denildi.
KKTC Anayasa Mahkemesi'nin Kur’an kursları ile ilgili kararının AKP tarafından eleştirmesi adada tepki ile karşılandı. Kıbrıs Türk Barolar Birliği Konseyi, Şehir Baroları üyesi çok sayıda avukat ve siyasetçi Lefkoşa Yüksek Mahkemesi önünde bugün bir araya gelerek “yargı bağımsızlığına sahip çıkıyoruz” pankartı açarak eylem yaptı.
'AĞIR BİR SALDIRIYA DÖNÜŞMÜŞTÜR'
Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı eyleme katılanlar adına basın açıklamasını okudu. Esendağ, KKTC’de yargı bağımsızlığına müdahaleyi kabul edilemez bulduğunu kaydederek, “Anayasa Mahkemesi tarafından 15.4.2021 tarihinde verilen kararın ardından, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere birçok yetkilinin, kararın içeriğini bilmeden ya da kasten çarpıtarak yaptığı açıklamalar, yargı organımıza yönelik ağır bir saldırıya dönüşmüştür" dedi.
'TEMEL DEĞERLERE SALDIRI İÇİN MALZEME OLARAK KULLANILIYOR'
KKTC'li hukukçuların yaptığı açıklama şöyle:
“Kararın açıklanmasından sonra, yalan haberlere dayanılarak verilen kışkırtıcı demeçler, toplum içinde hınç ve linci körüklemeye yöneliktir.
Mahkemenin kararı, Kıbrıs Türk toplumunu var eden en temel değerleri saldırı altına almak için mazeret olarak kullanılmıştır.
Bu noktada hukukun üstünlüğünü ve hakikate dayalı adaleti savunabilmek için başta hukuk uygulayıcılarının ve toplumun her kesiminin gereken tepkiyi göstermesi çok önemlidir.
Yargı bağımsızlığı, sadece mahkemelerin değil; siyaset ve demokrasinin de güvence altına alınması için elzemdir. Toplum içindeki farklılıklara eşit mesafede durup, tüm kesimlerin hak ve özgürlüklerini koruyacak olan yargı organıdır.
Kuvvetler ayrılığı ilkesine göre farklı görev ve yetkileri olan yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirinin üstünde egemenlik kurması ve baskı uygulaması hukukun üstünlüğüne dayanan sistemi ortadan kaldırır.
'ADALETE DEĞİL İDEOLOJİLERE HİZMET EDER'
Kısacası hukuk devleti ile yargı bağımsızlığı arasında oldukça sıkı bir bağ vardır.
Gerek idari yargı gerekse anayasa yargısı, devleti idare eden siyasilerin keyfi, hakkaniyete aykırı ve eşitliği ortadan kaldırıcı uygulamalarının önüne geçecek hayati birer araçtır.
Yargılama süreçleri bağımsız bir şekilde yürütülmezse, varılacak kararlar siyasi iktidarın tekeline kalır ve adalete değil ideolojilere hizmet eder.
Böylece yönetimde olan siyasi görüşün egemenliğine muhalif olan kesimlerin hak ve özgürlükleri hukuka aykırı bir şekilde sınırlandırılır ve insan hakları yok sayılır. Tarihsel süreç, bunun acı ve yakın örnekleri ile doludur.
Halbuki yargının görevi, hukuki eşitliğin sağlanması ve iktidarın keyfi uygulama yapmasının engellenmesidir. Bu noktada mahkemelerin, hiçbir kişi veya kesimin veya siyasi otoritenin etkisi altında kalmadan karar verebilmesi gerekir.
Anayasamızın 136. maddesinde yargıçların, bağımsız ve hukuka uygun karar verirken hiçbir kesim tarafından kendilerine talimat verilemeyeceği, genelge gönderilemeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunulamayacağı belirtilmiştir. Kararlar tartışılabilir, eleştirilebilir ama egemenliği elinde bulunduranlar tarafından tehdit edici şekilde linç malzemesi haline getirilemezler.
'KKTC YETKİLİLERİNİN AÇIKLAMA YAPMAMASI KABUL EDİLEBİLİR DEĞİLDİR'
Mahkeme kararının ardından başka bir ülkenin siyasi liderliğinin, KKTC Yüksek Mahkemesi’ne, tehdit ve hakaret dolu bir jargon kullanmasını; hedef göstermesini bir kırılma noktası olarak görüyoruz. Ama daha da önemli olan Anayasa'ya göre yürütme erkini kullanan KKTC’deki yetkililerin, yargının bağımsızlığına yönelik tek bir açıklama dahi yapmamalarıdır. Bu, kabul edilebilir değildir. Bu gelecek nesillere izah edilebilecek bir şey değildir.
Biz Kıbrıs Türk Barolar Birliği adı altında örgütlü bulunan avukatlar olarak toplumun tüm kesimleriyle birlikte, yargının işleyişine dönük tüm saldırılara karşı hukuk devletinin temeli sayılan yargı bağımsızlığını her koşulda savunmaya devam edeceğimizi bildiririz.
Eylem kararının açıklandığı andan itibaren sahip çıkan, destek beyan eden, bunun adeta toplumsal bir harekete dönüşmesini sağlayan ve bugün bizzat buraya gelen herkese sonsuz teşekkür ederiz.”
Redd’in solisti Doğan Duru, Türkiye İşçi Partisi’ne katıldı
Müzisyen Doğan Duru, Twitter’dan yaptığı paylaşımla Türkiye İşçi Partisi’ne katıldığını duyurdu ve TİP’te örgütlenme çağrısı yaptı.
19-04-2021 14:52

İleri Haber
Redd grubunun solisti, bas gitaristi, söz yazarı ve besteci Doğan Duru, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) katıldığını duyurdu. Duru, ‘’Eleştirilerimi, fikirlerimi ve muhalif kimliğimi Türkiye İşçi Partisi ile yakın bulduğumdan, ben de partiye katılmış bulunuyorum’’ açıklamasını yaptı.
‘’Kendini özgürce üretmeye adamış bir sanatçı olarak üretmeye fazlasıyla devam edeceğim’’ ifadelerini kullanan Doğan Duru, Twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:
‘’Mevcut siyasi partilerdeki atıllık, geçkinlik ve bagajı fazlalık ve zorbalık, insanların mutluluğu ve birbirleriyle kucaklaşması önündeki en büyük engeldir. Konuşabilen, düşüncesini ifade etmekten korkmayan, eleştiren, sorgulayan bir toplumun hayaliyle yıllardır düşüncelerimi ifade ettim. Yapay toplum sempatisi tarafından kızgın, kavgacı gösterilmiş olsam da susmadım. Kendini özgürce üretmeye adamış bir sanatçı olarak üretmeye fazlasıyla devam edeceğim.
Eleştirilerimi, fikirlerimi ve muhalif kimliğimi Türkiye İşçi Partisi ile yakın bulduğumdan, ben de partiye katılmış bulunuyorum. Sizleri de davet ediyorum…
Bu ülkenin ihtiyacı olan sevgidir, barıştır, umuttur, adalettir. İnsandan ve hayvandan, ağaçtan ve yaşadığımız gezegenden daha önemli bir şeyin olmadığını düşünüyor; bir çocuğun hayali gibi görmeden gerçeğe dönüştürebilmek için çabalamaya değer buluyorum.’’
Ben de aralarına katıldım... #inadıniradendir pic.twitter.com/8xc83KX5Hm
— DD (@reddvox) April 19, 2021
Bakan Karaismailoğlu: Marmara Bölgesi'nin en stratejik ve katma değerli projesi Kanal İstanbul olacaktır
Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin açıklamalarda bulunan Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, "Marmara Bölgesi'nin gelecek resminde yer alan en stratejik ve katma değerli proje, yapımına kısa bir süre sonra başlayacağımız Kanal İstanbul olacaktır" dedi.
19-04-2021 14:25

Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Kuzey Marmara Otoyolu incelemelerine katıldı.
Burada yurttaşların ve bilim insanlarının yaratacağı doğa tahribatı nedeniyle karşı çıkmasına rağmen AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "İsteseniz de istemeseniz de yapılacak" dediği Kanal İstanbul Projesine ilişkin açıklamalarda bulunan Karaismailoğlu, "Marmara Bölgesi'nin gelecek resminde yer alan en stratejik ve katma değerli proje, yapımına kısa bir süre sonra başlayacağımız Kanal İstanbul olacaktır" görüşünü savundu.
Bakan Adil Karaismailoğlu, “Kuzey Marmara Otoyolu’nu tamamladık, 1915 Çanakkale Köprüsü’nü gelecek yıl açarak Marmara ringini tamamlayacağız. Elbette Marmara Bölgesi’nin gelecek resminde yer alan en stratejik ve katma değerli proje, yapımına kısa bir süre sonra başlayacağımız Kanal İstanbul olacaktır. Dünyada yük trafiği artarken denizyolu taşımacılığı önemini artırarak Orta Koridor’un ve Kuzey Güney Koridoru’nun kesişiminde bulunan İstanbul, dünya ticaretinin odak şehri haline gelirken Boğazlar’dan geçen yük miktarının her yıl artacağı da açıkça görülmektedir. Yani, tehlikenin boyutları çok daha büyüdü. Bundan böyle canımız da güvende değil, malımız da çevremiz de. İşte bu yüzden Kanal İstanbul’u inşa ederek hem dünya ticaretindeki iddiamızı kuvvetlendireceğiz, hem de dünya mirası İstanbullumuzu ve İstanbulluları her yönden güvence altına alacağız” diye konuştu.
TTB bir kez daha uyardı: 'Çarkları durdurun, ölümler dursun'
Covid-19 salgınındaki rekor artış ve ölümler sürüyor. Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan 24 saatlik Covid-19 tablosuna göre, resmi rakamlarla 318 yurttaş daha hayatını kaybetti. Buna ilişkin TTB tarafından sosyal medyada bir grafik paylaşıldı.
19-04-2021 13:22

İleri Haber
Covid-19 kaynaklı resmi can kayıplarının rekor kırması üzerine TTB tarafından bir kez daha “Çarkları durdurun, ölümler dursun” çağrısı yapıldı.
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınındaki rekor artış ve ölümler sürüyor. Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan 24 saatlik Covid-19 tablosuna göre, resmi rakamlarla 318 yurttaş daha hayatını kaybetti. Buna ilişkin Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından sosyal medyada bir grafik paylaşıldı.
Paylaşımda, şu ifadeler kullanıldı:
Resmi rakamlarla dahi 1 Mart'tan bugüne ölümler 4,7 kat artıp 69'dan 318'e çıktı. Bu grafiği tersine çevirmek mümkün: Ekonomik destekle toplu çalışma (fabrika, atölye vb.) ve iş alanlarını (AVM, vb.) kapatın, zorunlu üretim dışında çarkları durdurun, ölümler dursun.
Resmi rakamlarla dahi 1 Mart'tan bugüne ölümler 4,7 kat artıp 69'dan 318'e çıktı.
— TürkTabipleriBirliği (@ttborgtr) April 18, 2021
Bu grafiği tersine çevirmek mümkün: Ekonomik destekle toplu çalışma (fabrika, atölye vb.) ve iş alanlarını (AVM, vb.) kapatın, zorunlu üretim dışında çarkları durdurun, ölümler dursun. pic.twitter.com/QhS20cvrc6