Kayaları yerinden oynatanlar ve başka bir yaşamın mümkünlüğü: 'Minik Balina'

Kayaları yerinden oynatanlar ve başka bir yaşamın mümkünlüğü: 'Minik Balina'

Farklı ve özel olmak çoğu zaman zordur. Peki ya hep birlikte bir şeyleri değiştirebiliyorsak? “Minik Balina”, hayallere sarılan bir yolculuk; aynı zamanda birbirine sarılan ve iç içe geçen yaşamların, kendini bulmanın öyküsü.

Umut Dağlar

Herkesin kalabalıklar içinde kaybolma ve daha sonrasında kendini bulma hikayesi vardır. Aslına bakarsanız kendimizi bulmak dediğimiz şey de en çok kalabalıklardan, uzun yolculuklardan ve soru sormaktan geçer. Bu yalnızca yetişkinler için değil, elbette o yetişkinliğe koşar adım yaklaşan çocuklar için de geçerlidir. Üstelik bu kendini bulma süreci; çocuklarda düşe kalka, bazen kendi tarihlerinde çağlar atlayarak veya rahat bir uykunun en güzel yerinde, bir oyuncağın merakında, bir sokağın karşı kaldırımında bulur onları. Kendini bulmak, uzun ve sancılı olmakla birlikte bir o kadar keyiflidir de. Tabi soru sormaktan ve yolculuklara çıkmaktan korkmuyorsak. Tıpkı “Küçük Kara Balık” gibi, tıpkı birazdan sözünü edeceğimiz “Minik Balina” gibi.

Kurgusuyla zaman zaman Küçük Kara Balık’ı anımsatan “Minik Balina”, herkes gibi olmaktan çok sıkılan, kendisine benzeyen onlarca belki de yüzlerce balığın arasında fark edilememekten şikayet eden ve bir yolculuğa çıkan minik bir balığın hikayesi. Minik balık Gigi’nin çok kalabalık bir ailesi olması bu karmaşıklığın başlıca sebebi. Öyle ki en yakın arkadaşı bile Gigi’yi karıştırıp başka isimle sesleniyor. İşin daha kötüsü, annesi bu kalabalıkta ona masal bile anlatamıyor ve Gigi’nin canı çok sıkılıyor. Bu resifte, birçok turuncu balıktan biri olmak, sürekli karıştırılmak canını fazlasıyla sıkıyor. Ve bir gün bir maceraya atılmaya karar veriyor. Annesine veda ederken annesi “Hoşça kal Gargi.” diyor ona. Oysa Gigi, Gargi’ye hiç ama hiç benzemiyor.

Minik balık Gigi, uzun ve zorlu bir yolculuk geçiriyor. Tıpkı hayatın anlamını arayan Küçük Kara Balık gibi ürkütücü yollardan geçiyor. Nihayet güvenli bir resif çıkıyor karşısına, kendi resifine çok benzeyen ama bir farkla ayrılan: Buradaki balıklar turuncu değil, mavi. Mavi balıklar kendilerini Gigi’ye tanıtıp onun ne tür bir balık olduğunu sorarken bir anda Gigi’nin ağzından “Ben balık değilim ki, ben bir balinayım!” sözleri dökülüveriyor. Ve başlıyor anlatmaya. Okyanusları, köpekbalığından hiç korkmadığını, kocaman mürekkep balıkları yakaladığını, gemilerin üstünden atladığını, annesinin çok büyük olduğunu… Anlattıkça etrafındaki kalabalık da artıyor.

Mavi balıklar onu hayretler içinde dinleyedursun, akşam yemeğine de o resifte kalıyor minik balık Gigi. Resifin en yaşlı ve bilge balığıyla tanışınca onun şüpheli bakışlarıyla karşılaşıyor. Gigi hikayelerini anlatırken bilge balık ona göz kırpıyor. Şüpheci bakışlardan pek hoşlanmayan Gigi bir süre sonra kendi evine doğru yola koyuluyor.

Çok zaman geçmeden mavi balık arkadaşlarını ziyaret etmeye karar veren Gigi, resife gittiğinde kimseyi bulamıyor. Mavi balıkların yaşadığı mağaranın kapısının bir kayayla kapandığını görüyor. Mavi balıklar ise Gigi’nin sesini duyunca oldukça seviniyorlar. “Bizi buradan kurtarmalısın, bir balina ile arkadaş olduğumuz için o kadar şanslıyız ki!” diye yardım istiyorlar Gigi’den. Fakat Gigi, yüzgeçleri yorgunluktan sarkana dek, tüm gücüyle kayayı ittirse de bir türlü yerinden oynatamıyor kocaman kayayı. Aklına bir çözüm yolu geliyor ve hızlıca kendi resifine dönüyor, tüm turuncu balıkları toplayıp kayanın oraya getiriyor. Bütün balıklar bir anda kayanın üstüne doğru yüklenince mağaranın kapısı kocaman bir gürültüyle açılıyor ve mavi balıklar kurtuluyor. Üstelik yüzlerce turuncu balığın arasında, bilge balık Gigi’ye gelip “Teşekkürler Minik Balina.” diyor. Gigi oldukça şaşırıyor. O kadar turuncu balığın arasında nasıl oldu da onu tanıdılar ki?! “Çünkü aralarındaki tek balina sensin!” diyor bilge balık ve ona yeniden göz kırpıyor.

Hikayenin sonunda sadece mavi balıkların arasında değil, kendi resifinde de artık herkes Gigi’yi tanıyor. Üstelik yüzlerce turuncu balığın arasında!

“Minik Balina” satır aralarında çocuklarımıza birçok mesaj veriyor. Kendini keşfetmeyi, dayanışmayı, kolektif bilinci, öncülüğü, başarıyı, kişinin kendine dair inancı gibi birçok başlığa değiniyor. Özel olmanın fiziksel özellikten çok başardıklarımız veya başaracaklarımızla ilgili olduğunu, bu başarıya tek başına değil de dayanışma ve kolektif emeğin sonucunda ulaşabileceğimizi, hedeflerimize ulaşırken zaman zaman öncülere ihtiyaç duyabileceğimizi ve kurduğumuz “abartılı” hayallerin bir gün kayaları yerinden oynatacağını anlatıyor çocuklarımıza.

“Minik Balina”, bir yolculuğun ardındaki kendini bulma, hayaller ve dayanışmanın öyküsü. Hayatın anlamını sorgulayan ve denizlere açılan “Küçük Kara Balık” gibi başka bir hayatın mümkünlüğünü anlatanların öyküsü. Kayaları yerinden oynatacak ve başka bir yaşamın mümkünlüğü hayaliyle yolculuklara çıkan çocuklarımız için…

Künye: Minik Balina, Joshua George, Çev. Nil Ormanlı Balpınar, Domingo Yayınevi ,2019, 32 Sayfa.

DAHA FAZLA