Katalan referandumu ve Barcelona

Katalan referandumu ve Barcelona

Barcelona, futbol dünyasını kontrol etme derecesine sahip tekeller için vazgeçilebilecek bir seçenek değil. En basit yönüyle; La Liga ile ortak sponsorları bulunan bu kulübün, dünya vitrinindeki yeri La Liga’nın önünde yer alıyor. Dolayısıyla Barcelona’yı lig dışına atmak, bu yönüyle çok gerçekçi görünmüyor.

İspanya’nın doğusunda bulunan Katalonya Özerk Bölgesi’nde bağımsızlığın oylandığı referandum geride kaldı. Referandum öncesinde İspanya hükümetinin tehditvari üslubu, referandum günü kolluk kuvvetleri ve paramiliter grupların referandumda oy vermeye giden Katalanlara şiddetine dönüştü. Sonuçta referandum gerçekleşti ve şiddetli engellemelere rağmen % 43’ lük bir katılımla % 90 “evet” sonucu çıktı. Bu sonuçtan sonra bir “bağımsızlık ilanı” olağan görünürken, bunun yansıması futbola da sirayet etmiş görünüyor. Zaten İspanya’da, Katalonya’nın tarihsel konumu her zaman futbolla bir içe içe olma durumunu arz ediyor. Çünkü ülkenin dünyaca ünlü derbisi, nam-ı diğer “El Classico” bir Katalonya takımı olan Barcelona’nın, İspanya diktatörü Franco’nun takımı olarak anılan Real Madrid ile mücadelesini yansıtıyor. 

Hal böyle olunca, referandum tartışmaları başladığı günden beri akıllara gelen ilk sorulardan bir tanesi Barcelona özelinde Katalan kulüplerinin yeni durum ve durumlardan hangi yönde etkileneceği oluyor. Soruyu Barcelona özelinde ele almamızın sebebi, sadece ekonomik anlamda dünyanın en büyük ikinci kulübü ya da sportif anlamda akla gelen ilk kulüplerden biri olması değil. İspanya ve Katalonya’nın siyasi tarihinde her dönem ilkeli bir tavır alan kulübün, kendi tarihini incelediğimizde; en basit şekilde Franco döneminde Barcelona kulübüne üye olmanın, kişinin düzene karşı olduğunu belirtmesinin  etkin bir yolu olarak kullanıldığını görüyoruz. “MES QUE UN CLUB” yani, “Bir kulüpten daha fazlası” sloganına sahip olan Barcelona’nın tarihine baktığımızda, bu sloganın hakkını verdiğini de söyleyebiliriz.

İspanya da ilk sosyalist parti Madrid’de kurulmuşsa da ülkenin modern tarihinde cumhuriyetçilik, federalizm, anarşizm, sendikalizm ve komünizm fikirleri Katalonya Bölgesi’nin Barcelona şehrinde filizlenmiştir.

1935 yılında Barcelona başkanlığına seçilen Josep Sunyol, aynı zamanda radikal bir sol grup olan Esquerra Republicana’nın (Sol Cumhuriyetçiler) da başında yer alıyordu. Sunyol, 6 Ağustos 1936’da Madrid yakınlarındaki cumhuriyetçi güçleri ziyaret etmek üzere çıktığı yolculukta, Franco’nun askerleri tarafından kaçırılıp öldürüldü.

1930’lu yıllarda şekillenmeye başlayan Real Madrid-Barcelona rekabeti de Madrid hükümetinin baskıcı ve faşizan tutumuna karşı “cumhuriyet” ve “özgürlük” diyenlerin rekabeti oldu. İspanya İç Savaşı’nın hala sürdüğünü iddia eden kimi otoriteler, bunu kanıtlamak adına iki kulübün tribünlerine göz atmanın yeteceğini söylüyor.  

Real Madrid taraftarı bir başka Katalan takımı olan Espanyol ile oynanan müsabakada İspanyol bayrakları ve marşlarıyla durumu protesto etti. (1 Ekim 2017)

BARCELONA YİNE TARAF

Tarihinde bu tür siyasi figürler ve olaylar olan Barcelona’nın son Katalonya referandumunda takındığı tutumun da tarihiyle tutarlı bir noktaya oturduğunu söylemek mümkün görünüyor. Barcelona kulübü, referandum tartışmalarının kızıştığı bir dönemde, 20 Eylül’de şu açıklamayı yapıyor:

“Ulusal demokrasiye, ifade özgürlüğüne ve ulusların kendi kaderini tayin hakkına tarihi olarak sadık kalan FC Barcelona bu hakların özgürce yerine getirilmesini engelleyen her hareketi kınamaktadır. Üyelerin çeşitliliğine sonsuz saygı duyan FC Barcelona, Katalanların çoğunluğunun iradesini desteklemeye devam edecektir. Bunu da sivil, barışçıl örnek oluşturacak bir şekilde yapacaktır.”

Barcelona’nın altyapısından yetişen ve bir Katalan olan savunma oyuncusu Gerard Pique ise referanduma kısa bir süre kala Twitter hesabından İspanyolca “Oy Vereceğiz” tagiyle “Pazara kadar barışçıl bir şekilde kendimizi ifade edeceğiz. Onlara hiçbir bahane vermeyelim çünkü bunu istiyorlar. Yüksek ve güçlü bir şekilde sesimizi yükseltelim” mesajını yayınladı.

Gerard Pique 1 Ekim’de, referandum esnasında oynanan Las Palmas maçından sonra ise gözyaşları içerisinde bir açıklama yaptı. “Bizim azınlık ve zarar çıkaran eylemciler olduğumuzu söylediler. İspanya’da birçok kişiyi buna inandırdılar ama öyle değil. Bizim kötü olduğumuzu düşünen insanlara karşı değilim ama biz kötü değiliz. Sadece oy kullanmak istiyoruz” diyen Pique, İspanya Milli Takımı’ndaki geleceği için de milli takımda oynamanın vatanseverlik olmadığını ve İspanya Futbol Federasyonu’nun kendisini bir problem olarak görmesi halinde milli takımdan ayrılma kararını 2018 Dünya Kupası öncesine çekeceğini söyledi.

Nihayetinde gözler 1 Ekim Pazar günü gerçekleştirilecek referanduma ve oynanacak Barcelona-Las Palmas maçına çevrildi. Madrid hükümeti gemilerle yaklaşık altı bin polisi Katalonya’ ya taşıdı. Katalan halkı bunun üzerine işgal ettikleri okullarda sandık nöbeti tutmaya başladı ve yerel saat ile 21.00‘a kadar sandık başında kuyruk oluşturarak polisin pusulaları almasını engellediler. Dışarıda da olaylar devam ediyordu. Barcelona kulübü İspanya Futbol Federasyonu’na maçın ertelenmesi doğrultusunda talepte bulundu. Basında dolaşmaya başlayan haberler yalanlandı ve Federasyon bu isteği geri çevirdi. 

Barcelona taraftar grubu “Grada Animacio” maçın ertelenmemesi durumunda birinci dakika itibariyle sahaya koşacaklarını ve barışçıl bir oturma eylemi düzenleyeceklerini açıkladı. 
Maçın başlamasına bir saat kala Camp Nou’nun kapıları kapatıldı.  

Grada Animacio attığı Tweet'te Katalan halkına yapılanın bir aşağılama olduğunu ve bunu kabul etmediklerini dile getirdi. 

Bu sırada Las Palmas kulübü internet sitesinden bir açıklama gerçekleştirdi.

İspanya Krallığının Kanarya Adaları özerk bölgesinin temsilcisi olan Las Palmas açıklamasında “maça İspanyol bayrağı ve günün tarihinin olduğu bir formayla çıkacağız. Krallığın başkentine en uzak yerden İspanya’nın bütünlüğüne olan inancımızı haykırıyoruz” ifadelerini kullandı.  

Hatırlanacağı üzere General Franco’nun askeri ayaklanmayı ilan eden bildirgesi 18 Temmuz 1936 da Kanarya Adalarındaki bir radyodan yayınlanmıştı. 

Barcelona resmi Twitter hesabından maçın seyircisiz oynanacağını açıkladı. Ve maçın başlamasına yirmi beş dakika kala Barcelona kalecileri ısınmaya çıktı. Maç Barcelona’nın 3-0 üstünlüğüyle sonuçlandı.  

Başkan Maria Bartomeu maç sonunda yaptığı açıklamada Federasyon yetkililerinin kendilerini maça çıkmadıkları takdirde 6 puanlarını silmekle tehdit ettiğini söyledi. Bartomeu sözlerini şu ifadelerle bitirdi: “Tüm dünyanın burada olanların ciddiyetini anlayabilmesi için maçı seyircisiz oynadık”.

Ancak başkanın açıklamaları kulüp yönetimindeki herkesi tatmin etmedi. Asbaşkan Carles Villarubi ve yönetim kurulu üyesi Jordi Mones, maçın oynanması kararına tepki olarak istifa etti.

Barcelona’nın eski teknik direktörü Pep Guardiola ise maça çıkmanın tam bir fiyasko olduğunu Barcelona’nın cesur bir tepki göstermek için maça kesinlikle çıkılmaması gerektiğini savundu.

TEHDİT VE TECRİT

Gerard Pique’nin 8 Ekim’de, İspanya Milli Takımı’nın Arnavutluk ile oynadığı maçın 60. dakikasında oyundan alınırken ıslıklarla protesto edilmesi durumundan anlaşılacağı üzere İspanya genelinde Katalonya’nın bağımsızlığını destekleyen her kesime karşı başlatılan fiziki ya da psikolojik baskılar, futbola da sıçradı. 

La Liga’da 14 Ekim günü oynanacak Atletico Madrid-Barcelona müsabakası için deplasman tribününe ayrılan biletlerin satışı ev sahibi Atletico Madrid yönetimi tarafından durduruldu. 

La Liga Başkanı Javier Tebas da daha önce yaptığı bir açıklamada, Katalonya'nın ayrılması durumunda Barcelona'nın ligde kalmasına izin verilemeyeceğini söylemişti. Son olarak Villareal kentinde düzenlenen bir konferansta konuşan Tebas, referandum sonrasında çıkan karar dolayısıyla Katalonya’nın bağımsızlığını ilan etmesi durumunda Katalan takımlarını toplantıya çağıracağını ve bağımsızlık destekçilerini ligden men edeceklerini söyleyerek bir nevi tehditte bulundu. Barcelona ve Espanyol’suz bir ligi üzülerek düşünüyorum diyen Tebas, bu kulüpleri kaybetmeleri halinde geri kazanılması zor bir değer kaybedeceklerini sözlerine ekledi. Tebas sözlerini “herkesi dinleyecek ve prosedürü yerine getireceğiz” ifadeleriyle noktaladı.

BARCELONA’DAN VAZGEÇİLEBİLİR Mİ?

Gelişmeler tüm sıcaklığını korurken, Katalonya’nın İspanya’dan ayrılma kararı alması durumunda Barcelona’nın ve diğer Katalan kulüplerinin La Liga ve alt liglerdeki durumunun ne olacağı konusu, belirsizliğini sürdürüyor. 

İspanya basınında yer alan yorumlara göre; İspanya Futbol Federasyonu’nun Katalan kulüpleri ligden ihraç etmesi durumunda, FIFA’nın İspanya’yı men edebileceği ihtimali İspanyol futbolu için gerçekleşebilecek en kötü ihtimal olarak lanse ediliyor. 

Barcelona kulübünün hem ekonomik, hem de sportif anlamda dünyanın önde gelen bir kaç kulübünden biri olduğu gerçeği burada karşımıza çıkıyor. Barcelona, futbol dünyasını kontrol etme derecesine sahip tekeller için vazgeçilebilecek bir seçenek değil. En basit yönüyle; La Liga ile ortak sponsorları bulunan bu kulübün, dünya vitrinindeki yeri La Liga’nın önünde yer alıyor. Dolayısıyla Barcelona’yı lig dışına atmak, bu yönüyle çok gerçekçi görünmüyor.

Konuyla ilgili çıkan haberlerde, bu durumu doğrular nitelikte. Katalonya Özerk Hükümeti Spor Bakanı daha önce yaptığı bir açıklamada, Katalan kulüplerinin İspanya veya Fransa ligleri arasında tercih yapabileceğini söyledi.

La Liga Başkanı Tebas ise bu açıklamaya dair, “Katalonya Özerk Yönetimi Hükümeti Spor Bakanı’nın Katalan kulüplerinin İspanya veya Fransa ligini seçebileceğini açıklaması beni şaşırttı. Sanırım bu kişi, bağımsızlık sürecinde olduğu gibi tüm Katalanları kandırıyor. Bunun böyle olmadığını açıkça söylemek gerekir." ifadelerini kullandı.

Böyle bir ihtimalin gerçek olması halinde ise bu takımlara kapılarını açmayacak bir lig olmadığını da söyleyebiliriz. Bu konuda öne sürülen iddialardan biri de Barcelona’nın FIFA’nın bilgisi dahilinde İngiltere Premier Lig ve İtalya Seri A ile görüşmeler gerçekleştirdiği yönünde.

DAHA FAZLA