Karnı tokların vicdanı ve Rosa Luxemburg

Karnı tokların vicdanı ve Rosa Luxemburg

“Nihayet, büyük ölçüde erkek egemen bir nitelik taşıyan sosyalist hareket içinde bir kadın önder ve kuramcı olması toplumsal cinsiyet ile devrim üzerinde bazı yeni düşünceleri özendirmiş midir?” sorusu zihnimizde yankılanırken cevap gecikmiyor: Evet!

Şilan Geçgel

Genç Rosa henüz üniversite yıllarında kaleme aldığı şiirinde:

“Bütün ıstırapları, tüm o gizli, acı gözyaşlarını, karnı tokların vicdanına yüklemek istiyorum” diye yazmıştı.

Dipnot Yayınları geçtiğimiz günlerde Rosa Luxemburg’un yazılarının yer aldığı 2 kitabı okurla buluşturdu. Bunlardan ilki; “Toplumsal Reform ya da Devrim”, “Kitle Grevi, Siyasal Parti ve Sendikalar”, “Teori ve Pratik” isimli siyasi yazılarını (mavi kapaklı); ikincisi ise; “Devrimin Güncelliği”, “Lenin’le Tartışmalar” ve “Örgütlenme ve Demokrasi” isimli yazılarını kapsıyor (yeşil kapaklı) Rosa Luxemburg’un. Her iki kitabın çevirisi de Tunç Tayanç imzası taşırken; bu kitaplar, doğumunun 150.yılında Rosa’nın ve onun tarihsel tezlerinin daha iyi anlaşılması amacını taşıyor.

Rosa Luxemburg, dünyada adı en çok bilinen Marksist kadın kuramcılardan biri. Bu nedenle onun üretimleri, hem kadın mücadelesi hem de sosyalizm mücadelesi açısından büyük önem taşıyor. Luxemburg’un kadın mücadelesi üzerine kaleme aldığı yazılarının özellikle Polonya hareketindeki çalışmaları esnasında arttığı biliniyor. Avrupa’yı saran kadınların oy hakkı mücadelesi tartışmalarına, “Proleter Kadınlar” isimli makalesi ile katkı sunan Luxemburg, bu yazısında:

“Yoksulların en yoksulu, güçsüzleştirilenlerin en güçsüzü proleter kadınlar, kadınların ve insanlığın kapitalist egemenliğinin dehşetinden özgürleşmesi için mücadeleye katılmakta acele edin.” diye yazıyor.

SPD yönetiminin, Rosa’yı kastederek; “Partinin kadın çalışmaları ile ilgilenmesi iyi olur” yönündeki tavsiyeleri; kapitalizm, emperyalizm, sermaye birikimi ve hatta örgütlenme hakkında peş peşe yazılar sıralayan çok yönlü Rosa tarafından reddediliyor.

“Nihayet, büyük ölçüde erkek egemen bir nitelik taşıyan sosyalist hareket içinde bir kadın önder ve kuramcı olması toplumsal cinsiyet ile devrim üzerinde bazı yeni düşünceleri özendirmiş midir?” sorusu zihnimizde yankılanırken cevap gecikmiyor: Evet!

Rosa Luxemburg, bu konularla ilgili olarak sık sık yakın dostu Clara Zetkin ile dertleşiyor. Dönemin tartışmalarının bir nüansı olarak Alman Marksist feminist Frigga Haug’un, Rosa için, “erkeksi kadınlar, yani kadınlığını yadsıyan ve başarıya ulaşabilmek için erkek dünyaya uyum sağlayan kadınlar arasında yer aldığı”nı yazması bu nedenle büyük önem arz ediyor.

Belki de tam olarak bu nedenle, Rosa Luxemburg’un, 1898 yılında Almanya’ya giderek, dünyadaki en büyük sosyalist örgütlenmelerden biri olan Alman Sosyal Demokrat Partisi’nde etkin bir devrimci olarak öne çıkması ve çeşitli teorik tartışmalarla adından söz ettirmesi uzun sürmüyor. Engels’in takdirle bahsettiği Eduard Bernstein’ın, Marksizmi “revize” etmeye çalıştığını düşünen Rosa, Bernstein tarafından kaleme alınan bazı yazılarda Marx'ın kapitalizm değerlendirmesine dair eleştirilerini eleştiriyor.

Bernstein’a göre; Marx’ın tespit ettiğinin aksine kapitalizm mutlak surette yıkılacak bir yapı değildi ve kapitalizm kendi toplumsallaşmış üretimine doğru yol almaktaydı. Bernstein’ın bu tespitlerinde kuşkusuz SPD’nin artan gücü ile parlamento ve yasalar yoluyla bazı kazanımları elde edebileceği varsayımı yatıyor. Rosa ise, bu teze karşı kapitalizm koşullarında siyasal eşitliği sağlamış olmanın, mevcut sömürüyü ortadan kaldırmayacağını, sadece düzene yama vurulacağını savunuyor. Bir yanılgının aksine Rosa, bu tezinde, reform ve devrimi düşman iki kutup olarak nitelemekten ziyade, gerçek bir demokrasinin kapitalizm koşullarında mümkün olamayacağını savunur. “Toplumsal Reform ya da Devrim” isimli makalesi, Rosa için İkinci Enternasyonal içindeki reformcu eğilimlere karşı bir itiraz niteliği taşırken bu yazısında esas muhatap, haliyle, Bernstein oluyor.

“Kitle Grevi, Parti ve Sendikalar” makalesi ise Luxemburg’un 1905 Rus Devrimi’ne dair gözlem ve tespitlerini kapsıyor. Burada “kendiliğindenlik” kavramının, devrim çerçevesinde ele alınması Luxemburg’un kuramsal ve örgütsel netleşmesi açısından da önem taşıyor. Bu makalesinde, 1905 Devrimi konusunda Engels’in, Bakunincilere dair eleştirisine yer veren Luxemburg, “Sayıları çok az olan bu “devrimci” grup dışında, anarşizmin Rus Devrimi’ndeki gerçek rolü nedir peki?” diye sormaktan geri durmuyor. Luxemburg; bu makalesinde Rus Devrimi, anarşizm ve kitle grevi gibi temel tartışmalara dair tespitlerini sıralarken sonda söyleyeceğini başta yazarak tez canlılığını bir kez daha ortaya koyuyor. Luxemburg’a göre, Rus Devrimi kitle grevi meselesinde Marksizme dair güncel bir tasvire ihtiyaç duysa da sonuçta kazanan yine Marksizm olmuştu. Ancak en önemlisi “Mağriplinin sevgilisinin ölümü ancak gene Mağriplinin elinden olur”du.

“Teori ve Pratik” isimli makale, Luxemburg’un, yoldaşı Karl Kautsky ile teorik kopuşunun kesinleştiği önemli bir metin olma özelliğini taşıyor. “Marksizmin Papası” olarak nitelendirilen Karl Kautsky, Rosa’ya göre; partiyi reformcu bir çizgiye çekerken devrimci Marksizme bağlı olduğunu söylemeye de devam ediyordu. Luxemburg, Kautsky önderliğindeki SPD’yi, Almanya’nın Fas’taki emperyalist girişimlerine karşı çıkmakta başarısız buluyor, Kautsky’i sağa sapmakla itham ediyordu. Bu tartışmalar, Luxemburg’un SPD programı ile uyumlu olmadığı gerekçesi ile reddedilen bir makalesi nedeniyle iyice derinleşti. Karşılıklı sert yazışmaların olduğu Kautsky- Rosa gerilimi, Rosa’nın ifadesiyle kendisine dönük “yıpratma stratejisi” ile artarak devam etti.

Partinin en önemli hedefinin büyüme olarak kodlanıyor oluşu, Rosa için rahatsız ediciydi. Çünkü onun için kontrolsüz büyüme, beraberinde hızlı bir çöküş öngörüsünü de akla getiriyordu. Birçok ortak noktaları olsa da Rosa, özellikle iki temel meselede Lenin’den farklı düşünüyordu: ulusal sorun ve merkeziyetçi örgütlenme. Rosa’nın teorik üretimlerinde ve mücadele pratiklerinde öne çıkan en belirgin olan faktörler ise hiç kuşkusuz anti militarist ve antiemperyalist tutumdu. Bu nedenle Rosa, emperyalizme karşı mücadelede ulusal güçlerin başarılı olacağı öngörüsünü reddederken; her türden ulusal özerkliğe açık itirazını paylaşıyordu.

“Toplumsal Reform ya da Devrim”, “Kitle Grevi, Siyasal Parti ve Sendikalar”, “Teori ve Pratik” isimli siyasi yazılarını kapsayan Rosa Luxemburg kitabının sunuş metni, Peter Hudis ve Kevin. B. Anderson imzası taşırken; sunuşta Luxemburg’un geniş bir biyografisine yer verilerek, kitapta yer alan yazıların daha anlaşılır kılınması adına önemli bir kronolojik hat inşa edilmiş.

Öte yandan “Devrimin Güncelliği”, “Lenin’le Tartışmalar”, “Örgütlenme ve Demokrasi” isimli yazılarını kapsayan diğer Rosa Luxemburg kitabında,“Rosa’yı Hatırlamak” başlıklı önsözü Ines Schwerdtner kaleme alırken; bu önsözün çevirisi Sevil Kurdoğlu imzası taşıyor.

Geçmişin romantizmine takılıp kalmamanın önemli olduğunu kayda düşen Schwerdtner, yazısını: “Onun (Rosa’nın) neslinin başlattığı ve sonuç olarak kaybettiği sosyalizm mücadelesi hala her zamanki kadar güncel. Eğer bizim neslimiz bayrağı yerden kaldırmazsa, insanlığın bir daha şansı olmayabilir” diyerek noktalıyor.

 

 

KÜNYE1: “Toplumsal Reform ya da Devrim”, “Kitle Grevi, Siyasal Parti ve Sendikalar”, “Teori ve Pratik”, Rosa Luxemburg, Çev. Tunç Tayanç, Dipnot Yayınları, 2021, 260 sayfa

KÜNYE2: “Devrimin Güncelliği”, “Lenin’le Tartışmalar” ve “Örgütlenme ve Demokrasi”, Rosa Luxemburg, Çev. Tunç Tayanç, Dipnot Yayınları, 2021, 244 sayfa.

 

 

[i] Luxemburg, “Proleter Kadın”, bkz. Rosa Luxemburg Kitabı, çev. Tunç Tayanç, s.363, Dipnot Yayınları, 2013

DAHA FAZLA