Kapitalizmin kökenine geniş bir bakış

Kapitalizmin kökenine geniş bir bakış

Çağdaş Marksist düşüncenin önemli temsilcilerinden biri olan Ellen Meiksins Wood’un Yordam Kitap tarafından yayımlanan "Kapitalizmin Kökeni" çalışması okuyucularıyla buluşmuştu. Wood, kapitalizmin insan tabiatının doğal bir soncu olmadığını belirterek aynı zamanda ticari ilişkilerin basit bir uzantısı olmadığını da kapsamlı bir şekilde tartışıyor.

Şadi Erarslan

1990’larda Sovyetlerin çözülmesiyle beraber  yaygın bir inanç olan kapitalizmin insan doğasına uygunluğu tekrar tartışma konusu oldu. Doğa yasalarına ve insan doğasına uygun olan kapitalizmi yıkmaya çalışmanın felaketlerle sonuçlanacağı inancı günden güne, özellikle komünizmin çöküşünden sonra, yaygın bir olgu haline dönüştü.  Kapitalizm geçmişte düştüğü bütün krizlerden çıkmayı başardı fakat her çıkışı başka krizlerin başlangıcı haline geldi. Kapitalizmdeki çelişkilerin giderek su yüzüne çıkması insanları yeni alternatiflere itti ancak alternatiflerin olmadığı varsayımı ise yerleşik bir durum haline geldi. Aslında insanların bu yönde düşünmelerinin asıl sebebi ise kapitalizmin insan beynini tahrip ederek kendini insan doğasının bir parçası olduğunun kabul ettirmesiyle oldu.

Çağdaş Marksist düşüncenin önemli temsilcilerinden biri olan Ellen Meiksins Wood’un Yordam Kitap tarafından yayımlanan "Kapitalizmin Kökeni" çalışması okuyucularıyla buluşmuştu. Wood, kapitalizmin insan tabiatının doğal bir soncu olmadığını belirterek aynı zamanda ticari ilişkilerin basit bir uzantısı olmadığını da kapsamlı bir şekilde tartışıyor.

Wood, çalışmasına ilk olarak geçiş dönemine ait kuramları açıklamaya çalışarak başlıyor. Kapitalizmin kökenine dair en yaygın önermelerden birisi, kapitalizmin insan soyu var olduğundan beri insan faaliyetlerinin doğal bir sonucu olduğudur. Gerçekleşmesi için sadece onu engelleyen dışsal engellerin kaldırılması gerekiyor. Tüm bu açıklamaları içeren model ise "ticaretleşme modelidir." Kapitalizmi en sert eleştirenler arasında da çok yaygın olan "ticaretleşme modeli", kapitalizmi insan türünün doğasına indirgeyerek insan doğası haline getirir. Wood, kapitalizmin kökenine dair çeşitli açıklamalarını sunduktan sonra Marksist kuramcıların kapitalizmin kökenine dair tartışmalarını sunar bize. Marksist kuramcıların da çok farklı şeyler sunmadığını iddia ettikten sonra kendi açıklamalarına girişir.

İlk olarak kapitalizmin kentlerde ortaya çıktığı varsayımı üzerine tartışma yürütür. Wood’a göre Avrupa'daki çok önemli ticaret kentleri olan Floransa ve Hollanda cumhuriyetleri çok önemli ticaret merkezleriyken kapitalizmin burada neden ortaya çıkmadığı, ticaretleşme konusunda bu kentlere göre geri sayılan İngiltere'de ortaya çıktığı önemli bir noktadır. Floransa ve Hollanda cumhuriyetlerinde kapitalizmin ortaya çıkmamasının sebebi ise iktisadi zorlamaların olmaması, daha çok soyluların "ekonomi dışı" uygulamaları kullanarak artık ürüne vergi ve zorla el koymalarıdır. Çünkü bu kentlerde iş gücü ve verimi artırmak, maliyeti düşürme olmayacaktır bizatihi üreticileri daha fazla sıkıştırarak ve üretimden tamamen çekilerek artığa "ekonomi dışı" el koymaktır. Bunun yanında tüccarlar tarıma ve sanayiye yatırım yaparken bile esas amaçları üretim yapmaktan ziyade dolaşımdaki ticari ilişkileridir. Bunu inceledikten sonra kapitalizmin neden buralarda gelişmediği, ticari anlamda bu kentlerden geri olan İngiltere'de geliştiği sorusu ortaya çıkmaktadır. Bunu anlayabilmemiz için kapitalizmin tarımsal kökenine yönelmemiz gerekir. Kapitalizmi diğer ticaret toplumu formasyonlarından ayırt etmek gerekiyor. En kritik etken ise toplumsal mülkiyet ilişkilerinin gelişimidir. Bu etken piyasa zorunlulukları ve kapitalist hareket yasalarını oluşturur. Bunlarda üretim süreçleri dayatıldı. Doğrudan üreticinin üretim araçlarını elinden alarak işleyen gasp yönetimi yalnızca kapitalizme özgü bir özelliktir. İngiltere kırsalındaki köyler dünyada ender bir durumdaydı. Burada büyük toprak sahipleri ve mülksüz köylüler arasında kutuplaşma giderek artıyordu. Bunun sonucunda toprak sahibi, kapitalist kiracı ve ücretli işçi üçlüsü ortaya çıktı. Ücretli işgücünün artışıyla işçi üretkenliğini artırmaya dönük zorlamalar da arttı. Tüm bu gelişmeler yanında yeni uygulamaları da getiriyordu. Bu uygulamalardan olan ıslah ve çitleme yaygın bir duruma geldi. Öyle ki bazı düşünürler ıslah uygulaması altında sömürgeciliği meşrulaştırıp gasp yönetimini doğal bir durum haline getirmeye çalıştı.  İngiltere'de yaşanan bu gelişmeler bir sınıf savaşı da doğuruyordu. Ticarette geri olmasına rağmen inanılmaz miktarda üretim yapılıyordu. Floransa ve Hollanda cumhuriyetlerinin aksine ticarete bağımlı değildi, üretilenlerin hepsi köylerin üretiminden kaynaklanıyordu. İyice mülksüzleştirilen köylüler bu sefer büyük kentlere göç etmek zorunda kaldı. Böylece tüketicilerin sayısı her gün artarken üretim de hızlıca artıyordu. Kısaca özetlemek gerekirse Wood,  kapitalizmi köylülerin haklarına karşı toprak sahiplerinin üstün becerilerinin dayatmasının ilerlettiğini söyleyecektir.

Kapitalizmin ilk başlardaki gelişmesinde sürükleyici güç tüccarlar ya da imalatçılar değildi. Toplumsal mülkiyet ilişkilerinde dönüşümün temeli kesinkes kırsalda atılmıştır; İngiltere’de ticarette ve sanayide dönüşüm ülkede kapitalizme geçişin nedeni olmaktan ziyade sonucuydu.

Kapitalizmin kökenine, tarım kapitalizmine ve geçiş dönemine dair kuramların yer aldığı bu eser, ticaretleşme modelinin kapitalizmin gelişmesi yönünde yer almasının yanında tek başına yeterli olmadığının sorgulandığı bir dizi tartışmanın döndüğü kapsamlı bir çalışma olarak karşımıza çıkıyor. Bunun yanında küreselleşme, modernizm, postmodernizm ve emperyalizm tartışmalarına kadar uzuyor.

Künye: Kapitalizmin Kökeni, Ellen Meiksins Wood, Çev: A. Cevdet Aşkın, Yordam Kitap, 2021, sayfa 223

 

DAHA FAZLA