Kapitalizm yine krizde
Kriz kapitalist yeniden üretimin zorunlu koşuludur. Sermayenin bu krizlerin üstesinden nasıl geleceği ve daha da önemlisi sürekli kriz yaratan bu sistemin nasıl alaşağı edileceği önemli sorulardır. Dünyanın adil, akılcı ve sürdürülebilir bir medeniyete dönüştürülmesini sağlamak için bizi klasik anlatıların ötesine taşıyacak analizlere ihtiyacımız var. David Harvey, On Yedi Çelişki ve Kapitalizmin Sonu’nda işte bu ihtiyaca cevap veriyor.
Zilan Yıldırım
1929’da borsanın çöküşüyle başlayan kriz, 1930’ların Büyük Bunalım’ı, ardından altı yıl süren dünya savaşı sonrası sona erdi ve henüz 60’lar bitmemişken tekrar gün yüzüne çıktı. 68 olayları ve reel sosyalizm deneyimiyle sermaye tüm çelişkilerinin ve bu çelişkilerin yarattığı krizlerin ekonomik ve toplumsal çıktılarıyla istikrarsızlığını yeniden kanıtladı. Tartışmasız 20. yy’ın son çeyreği kapitalizm için kendini yeniden biçimlendirme, krizlerinin üstesinden bir şekilde gelme uğraşısıyla kapandı. Ancak 2008’de iflas eden bankalarla ve yaşanan mali çöküşle bu çelişkiler tekrar gün yüzüne çıktı. Hatta 2020 yılının başlarında hayatımıza giren pandemi beraberinde getirdiği uzun süreli ‘’hareketsizliği’’ ve sağlık sistemlerinin bir bir çöküşüyle kapitalizm tekrar çelişkilerinin esiri oldu. Halbuki neoliberal politikalar tam da bu problemlerin ve krizlerin çözümü için türetilmiş ve tüm ekonomik, politik ve kültürel alanlara sızdırılmıştı. David Harvey’in bu eseri de tam olarak sermayenin bu çelişkilerini madde madde gözler önüne seriyor.
David Harvey, 1935’te İngiltere’de doğmuştur. Cambridge Üniversitesi’nde coğrafya alanında doktorasını yapmış, daha sonrasında Bristol Üniversitesi ve Johns Hopkins Üniversitelerinde çalışmıştır. Harvey beşeri bilimler alanında dünyada en çok atıf yapılan 20 yazar arasındadır. 2001’de City University of New York’ta çalışmaya başlayan yazar ‘’mekan’’ konusundaki çalışmalarıyla dikkat çeker. On Yedi Çelişki ve Kapitalizmin Sonu kitabı 2014 yılında yazılmış olup 2015’te Esin Soğancılar çevirisi ile Sel Yayınlarınca basılmıştır. Yazar, kitabın isminden de anlaşılacağı üzere on yedi madde ile sermayenin çelişkilerini kategorize etmiştir.
Şüphesiz ki canavarı överek göklere çıkaran metinler yerine kapitalist iktisadın ekonomik motorunun nasıl çeşitli hatalar içinde debelendiğini gösteren ve canavarın zayıf noktalarını işaret eden materyalist metinleri okumaya, sınıf bilincine sahip her bireyin ihtiyacı vardır. Marx’ın üç ciltlik Kapital’i de bu metinlerin ilk örneklerindendir. Ancak yazarın kitaba başlarken iki uyarısı vardır. İlki; okuyucuya sermayenin çelişkilerinden bahsedeceğini ve bunun bir bütün olarak kapitalizmle eşitlenmeyeceğinin altını çiziyor. Yani toplumsal cinsiyet, ulus-ırk, din gibi üst yapı ile ilgili konuların dışında ekonomik motorunu oluşturan alt yapının çelişkilerinin üzerinde duracağını söylüyor. Bu konuların ertelenecek konular olmadığını söyleyerek hakkını da veriyor ancak bunların kapitalizmin ekonomik motorunu oluşturan dolaşım ve birikim süreçlerinin başat ve yönetici rolleri olmadığını da ekliyor ve sermayeyi ‘’kapalı bir sistem’’ olarak ele aldığını belirtiyor. Bir de dışarıda bıraktığı birçok çelişkinin orjininin kapitalizmden çok önce olduğunu söylüyor ve kapitalist toplum organizasyonunun özgül niteliklerini aşacağını da ekliyor. İkinci uyarısı ise var olan çelişkileri sınıf devrimi ile aşarak ekonomik eşitlik üzerinden yeni dünyayı kurma uğraşısı içinde olan devrimcilere.. Geleneksel sol dediği kesimin sağ cephenin ideolojik ve politik hücumlarıyla hırpalandığı yorumunu yapan Harvey reel sosyalizmin çöküşü ve çeşitli ‘yeni marksist’ görüşlerin ortaya çıkışıyla son kalan nüvelerin de kurumsal ya da örgütlü muhalefet kanallarının dışında faaliyet gösterdiğini söylüyor. Bu otonomcu, anarşist, yerelci perspektifleri eleştirerek şu yorumu yapıyor: ‘’Fakat bu sol, iktidarı almadan dünyayı değiştirmeye çalıştıkça, durmadan gücünü artıran plütokrat kapitalist sınıfın dünyaya serbestçe hükmetme becerisine meydan okuyacak hiçbir kuvvet şekillenemiyor. Yeni egemen sınıf, güvenlik ve gözetleme işlevlerini üstlenmiş bir devlet aygıtı tarafından destekleniyor ve bu devlet her türden muhalefeti anti-terörizm adı altında bastırmak amacıyla polis gücünü kullanmakta tereddüt etmiyor.’’
Harvey, bahsedilen çelişkileri üç ana kısıma ayırıyor. İlk yedisini “Temel Çelişkiler” olarak tanımlıyor ve bu çelişkilerin birbirlerinden yalıtılmış olmadığını hatta kenetlenmiş olduğunu söylüyor. Temel Çelişkiler’in her koşulda sermayenin sabit unsurları olduğunu söyleyen yazar sermayenin onlar olmadan işlevsiz kalacağını belirtiyor. İkinci kısmı da yazar “Hareketli Çelişkiler” olarak isimlendirmiş. Bu tür çelişkilerin de sabit olan tek yanının istikrarsız ve sürekli değişim halinde olması olarak anlatıyor. Bu tür çelişkilerin şimdi ki formundan bahsetmeden önce temel niteliğinin tanımlanması gerektiğini söylüyor ve bulunduğu tarihsel süreçten, geçirdiği evrimden bağımsız ele alınamayacağını belirtiyor. Son kısım olan “Tehlikeli Çelişkiler” için ise yazar, bu çelişkileri ‘’ölümcül’’ olarak niteleyenleri eleştirir. Çünkü bu çelişkilerin toplumsal bir hareketlilik ya da sermayenin önünü kesecek başka bir set olmaksızın yine sermaye tarafından üstesinden gelinebileceğinin altını çiziyor. Kendiliğinden bir çöküşün mümkün olmadığını belirtiyor. Ancak tehlikeli denmesinin sebebini de hem sermaye hem de insanlık için diğerlerine göre çok daha tehlikeli olduğunu söylüyor. Tabi bu tehlikeli tanımının zamana göre farklılık gösterebileceğinin de altını çizerek “Örneğin elli yıl önce bu kitabı yazsaydım tehlikeli çelişkiler şüphesiz çok farklı olurdu.” diye de ekliyor.
Yazıyı kitabın önsözünde bahsettiği katkı yapmasını istediği tartışmalara atıfla bitirmek isterim: ‘’Sermayenin geldiği noktayı, nereye doğru ilerliyor olabileceğini ve bu gidişat konusunda neler yapılabileceğini araştırabileceğimiz herkese açık bir foruma, tabiri caizse, bir küresel meclise ihtiyacımız var. Umarım bu kısa kitap tartışmalara bir katkı sağlar.’’
KÜNYE: On Yedi Çelişki ve Kapitalizmin Sonu, David Harvey, çeviri Esin Soğancılar, SEL Yayınları, 2015, 332 sayfa