Kanal İstanbul rantından parsel parsel pay alanların listesi!
Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, 3 günlük bir yazı dizisiyle güzergahtan arazi alanların isimlerden bazılarını ve ne kadar arazi aldıklarını açıkladı.
07-04-2021 12:45

İleri Haber
Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, Kanal İstanbul güzergahından kimlerin arsa satın aldığını yazdı. Listede, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imam hatip lisesinden arkadaşı Aziz Torun, rüşvet ve yolsuzlukla anılan eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar gibi isimler de bulunuyor.
Kamuoyunun ‘doğa ve toplum düşmanı’ olarak nitelendirdiği, ‘mega rant’ projesi Kanal İstanbul ile ilgili iktidarın ısrarı sürerken, kanal güzergahında satılan arazilerle ilgili önemli bilgiler ortaya çıktı. Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, 3 günlük bir yazı dizisiyle güzergahtan arazi alanların isimlerden bazılarını ve ne kadar arazi aldıklarını açıkladı.
“Kanal İstanbul güzergahı toplamda 100 bin 630 kişiye ait 163 bin 745 adet tapudan oluşuyor.2013 yılında yabancı yatırımcıların alım satım hareketleri 25 bin metrekare arazi ve 7 tapu ile işlemdeyken 2014-2018 yılları arasında 11 kat aratarak 383 bin metrekare ve 80 tapuluk bir işlem hacmine kavuşuyor” diyen Ağırel, şunları kaydetti:
"…Şirketler ise 2009-2013 yılları arasında 656 bin metrekare arazi ve 65 tapu ile alım satım hareketinde bulunmuş. Fakat 2014-2018 tarihleri arasında bu veriler 7 kat artıyor ve 476 tapu 4 milyon 800 bin metrekare gibi inanılmaz bir artış sergilemiş. Toplamda 26.7 milyon metrekare arazi el değiştirmiş.”
Ağırel’in duyurduğu listede şu isimler yer aldı:
- Erdoğan Bayraktar: Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı. 17/25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu’nun kilit isimlerinden.
- Aziz Torun: AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imam hatip lisesinden arkadaşı. Torunlar Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketinin sahibi.
- Eyüp Akdağ: Akdağ Madenciliğin sahibi. MÜSİAD Madencilik Kurulu’nun temsilcisi.
- İsmail Doğan: 19 yıl MHP üyesi olan İsmail Doğan, ailesi ile birlikte AKP’ye geçmişti.
- Recai-Necmi Erol: Muratbey peynirlerinin sahipleri
- Süleyman Karaman: Eski TCDD Genel Müdürü. Pamukova tren katliamı döneminde görevdeydi. Daha sonra AKP Erzincan Milletvekili oldu.
- Nur Muhammed Genç: 17-25 Aralık sürecinden sonra istifasıyla dikkat çeken eski Arnavutköy Belediye Başkan Yardımcısı Melik Genç’in kardeşi.
- Erol Tabanca: Polimeks İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı.
- Mustafa Tıraş: Haznedar-Özel Kolej Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı. Babası Hasan ve annesi Zehra için kurmuş olduğu “Hasan Zehra Tıraş Vakfı” bulunuyor.
- Süleyman Çetinsaya: Artaş İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı.
- Sulaiman Almuhaidib: Körfez Bölgesi’nin önemli yatırımcılarından Al Muhaidib Grup’un Yönetim Kurulu Başkanı.
- Nagi Binshakh: Binsheikh İnşaat Turizm ve Dış Ticaret Limited Şirketi sahibi.
Diğer isimler, ayrıntılar ve yazı dizisine ulaşmak için tıklayın.
İLGİLİ HABERLER
'ÇED Raporu'nu okumadılar' diyen Bakan Kurum'a yanıt: 'Ya Kanal Ya İstanbul' demeye devam edeceğiz'
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un 104 amiralin bildirisiyle ilgili Kanal İstanbul sözlerine tepkiler sürüyor.
07-04-2021 15:04

İleri Haber
Kanal İstanbul’a ilişkin Bakan Kurum’un “Bugün, 'ya kanal ya İstanbul' diyenlerle, ÇED Raporu'nu okumadan televizyonlarda ahkam kesenlerle bildiriye imza atan 103 emekli amiralin kullandığı ifadeler ne kadar da birbirlerine benzemektedir” sözlerine Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu’ndan yanıt geldi. Yapılan açıklamada, “Biliyoruz, her şeyi oldu bittiye getirmeye çalışıyorsunuz! ‘Ya Kanal Ya İstanbul’ demeye devam edeceğiz” denildi.
104 emekli amiralin ‘Montrö Sözleşmesi’ bildirisine ilişkin sosyal medya hesabından bir açıklama yapan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, bildiriyi yayımlayan emekli askerlere tepki göstermiş ve Kanal İstanbul'u yapacaklarını, buna şimdi her zamankinden daha çok inandıklarını söylemişti.
Kurum, açıklamasında Kanal İstanbul’u “doğa ve toplum düşmanı” bir proje olarak nitelendirip karşı çıkan meslek odalarına ilişkin ise “Bugün, 'ya kanal ya İstanbul' diyenlerle, ÇED Raporu'nu okumadan televizyonlarda ahkam kesenlerle, Gezi sürecinde hadsizce hükümetimizden tüm dev projelerin durdurulmasını isteyenler, Türkiye'nin tüm projelerine itiraz eden takozcu odalar ve birliklerle, bu ülkedeki her hayra fren olmaya çalışan kör ve sağır muhalefet anlayışı, bundan 1 yıl önce Kanal İstanbul'a dair millet iradesini yok sayan açıklamalarıyla ortaya çıkan 126 emekli büyükelçinin sözleriyle, dün gece yarısı, Kanal İstanbul'u bahane edip, zihinlerindeki antidemokratik kalıntıları izhar eden darbeci bildiriye imza atan 103 emekli amiralin kullandığı ifadeler ne kadar da birbirlerine benzemektedir” ifadelerini kullanmıştı.
'OKUDUK, AHKAM KESMİYORUZ'
Kurum’un bu sözlerine Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu tarafından yanıt verildi. Sosyal medyadan yapılan paylaşımda, “Ya Kanal Ya İstanbul demeye devam edeceğiz! Bakan Kurum açıklama yapmış, demiş ki ‘ÇED raporunu okumadan ahkam kesenler.’ Okuduk, ahkam kesmiyoruz... Biliyoruz, her şeyi oldu bittiye getirmeye çalışıyorsunuz!” ifadeleri kullanıldı.
Basına ve Kamuoyuna;@csbgovtr Bakanı @murat_kurum 'a cevabımızdır:#YaKanalYaİstanbul demeye devam edeceğiz!
— Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu (@yakanal_yaist) April 7, 2021
Bakan Kurum açıklama yapmış, demiş ki “ÇED raporunu okumadan ahkam kesenler.”
Okuduk, ahkam kesmiyoruz...
Biliyoruz, herşeyi oldu bittiye getirmeye çalışıyorsunuz! pic.twitter.com/HhOzSQnClN
Açıklamanın tamamı ise şöyle:
Mühendisler, kendilerine 'takozcu' diyen Bakan Kurum'a yanıt verdi: 'Kanal İstanbul'u gelin kamuoyu önünde tartışalım'
“Bakan Kurum`un sözleri kabul edilemez ve gerçeklerden uzaktır” diyen Yüzgeç, Kurum ve ÇED Raporu'nu hazırladığı söylenen 200'den fazla 'bilim insanı'nı kamuoyu önünde tartışmaya çağırdı.
05-04-2021 14:34

İleri Haber
Kanal İstanbul’a ilişkin Bakan Kurum’un “takozcu odalar” sözlerine İMO Başkanı Taner Yüzgeç tarafından verilen yanıtta, Bizim terazimizin ibresi her zaman bilim ve ülke yararını gösterir. Bizler haklı çıkmaktan usandık fakat iktidar sahipleri haksız ithamlarından usanmadılar” ifadeleri kullanıldı.
104 emekli amiralin ‘Montrö Sözleşmesi’ bildirisine ilişkin sosyal medya hesabından bir açıklama yapan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, bildiriyi yayımlayan emekli askerlere tepki göstermiş ve Kanal İstanbul'u yapacaklarını, buna şimdi her zamankinden daha çok inandıklarını söylemişti.
Kurum, açıklamasında Kanal İstanbul’u “doğa ve toplum düşmanı” bir proje olarak nitelendirip karşı çıkan meslek odalarına ilişkin ise “Bugün, 'ya kanal ya İstanbul' diyenlerle, ÇED Raporu'nu okumadan televizyonlarda ahkam kesenlerle, Gezi sürecinde hadsizce hükümetimizden tüm dev projelerin durdurulmasını isteyenler, Türkiye'nin tüm projelerine itiraz eden takozcu odalar ve birliklerle, bu ülkedeki her hayra fren olmaya çalışan kör ve sağır muhalefet anlayışı, bundan 1 yıl önce Kanal İstanbul'a dair millet iradesini yok sayan açıklamalarıyla ortaya çıkan 126 emekli büyükelçinin sözleriyle, dün gece yarısı, Kanal İstanbul'u bahane edip, zihinlerindeki antidemokratik kalıntıları izhar eden darbeci bildiriye imza atan 103 emekli amiralin kullandığı ifadeler ne kadar da birbirlerine benzemektedir” ifadelerini kullanmıştı.
İNŞAAT MÜHENDİSLERİNDEN KURUM’A YANIT
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Başkanı Taner Yüzgeç, Kurum’un ithamlarına yanıt verdi. “Bakan Kurum`un sözleri kabul edilemez ve gerçeklerden uzaktır” diyen Yüzgeç, kendilerinin Anayasanın 135. Maddesi ve 6235 sayılı yasanın yüklediği misyon gereği, mesleğin halk yararına ve genel menfaatlerin gözetilerek yürütülmesi sorumluluğunu almış bir kurum olduğunu söyledi. Yüzgeç, “Toplum yararını gözetmek bizler için sadece mesleki-örgütsel değil aynı zamanda vicdani ve ahlaki bir sorumluluktur” ifadelerini kullandı.
‘BİZİM TERAZİMİZ HER ZAMAN BİLİM VE ÜLKE YARARINI GÖSTERİR’
Projeleri devliğine veya cüceliğine göre değil, faydasına veya zararına göre değerlendirdiklerinin altını çizen Yüzgeç, sözlerine şöyle devam etti:
Bizler bu projelerin doğaya, topluma, kentlere ve ülkeye katkısına bakarız. Verebileceği hasarları değerlendiririz. Bizim terazimizin ibresi her zaman bilim ve ülke yararını gösterir. Bizler haklı çıkmaktan usandık fakat iktidar sahipleri haksız ithamlarından usanmadılar. Bizler, siyasetçilerin de doğru kararlar alması için çabalamaktayız. Gün gelip de, Sn. Cumhurbaşkanının ifade ettiği gibi "biz bu kente ihanet ettik" dememeleri için mücadele ediyoruz. Bizler Kamu Özel İşbirliği kapsamında yapılan "dev projelerin" sonucunda, dünyada başka örneği olmayan ve havayolu ulaşımından bile pahalı otoyolları konuşuyoruz. Yine gün gelip de bundan sonra "Kamu Özel İşbirliği Projeleri için Kanun çıkaracağız" denmemesi için uyarıyoruz.
Bizler, ülkenin önündeki en büyük sorunlardan biri olan Deprem konusunda somut adımlar atılmasını, kısıtlı olan kamu kaynaklarının doğru kullanılmasını ve İstanbul için depreme odaklanılmasını talep ediyorken, Kanal İstanbul projesinin konuşuluyor olmasından mesleğimiz adına hicap duyuyoruz.
BAKANA ÇAĞRI: 'KAMUOYU ÖNÜNDE TARTIŞALIM'
Açıklamasında Kanal İstanbul hakkındaki tespit ve değerlendirmelerini bir kez daha yineleyen Yüzgeç, “Sayın Bakan Kurum`u ve ÇED Raporunu hazırladığı söylenen 200’ün üzerindeki bilim insanını kamuoyu önünde tartışmaya çağırıyoruz. Bu tür projeler hamasetle değil, bilim ve tekniğin ışığında değerlendirilebilir” şeklinde konuştu.
Yurttaşlara Kanal İstanbul için 'sürgün' tebligatı: 'İktidarın çıkmaza girdiğinin açık göstergesidir'
CHP'li Zeybek, Kanal İstanbul projesi ile ilgili "Kamulaştırma yapılması bölgede yaşayan vatandaşların geçim kaynaklarının yok edilmesi anlamına gelmektedir" ifadelerini kullandı.
19-02-2021 14:26

İleri Haber
Kanal İstanbul projesinin önemli bir bölümünü kapsayan Arnavutköy'de, hayvancılık yapan çiftçilere ahırlarını tahliye etmeleri tebliğ edildi. CHP’li Gökan Zeybek konuyla ilgili "Yağma projeciliği ve ulus ötesi borçlanmaya dayanan bir finansman modelinin öne çıkarıldığı Kanal İstanbul projesi, iktidarın ideolojik olarak çıkmaza girdiğinin temel bir göstergesidir" dedi.
İstanbul Arnavutköy İlçe Umumi Hıfzıssıhha Meclisi'nin Ekim 2020'de çıkardığı 58 numaralı kararda, bölgede hayvancılık ve çiftçilik yapanların en geç Nisan 2021'e kadar tahliye işlemlerini başlatmaları istenmişti. Bu sürede hayvanların ahırlardan dışarı çıkarılmaması uyarısı da yapılırken, Hıfzıssıhha karara gerekçe olarak, ilçe genelinde bulunan hayvan ahırlarını, burada beslenen hayvanların başı boş veya kontrollü olarak ilçe dahilinde dolaştırılmaları gibi olumsuz durumların önlenmesini gösterdi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) İstanbul Şubesi’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada kararın eşitlik ve bilimsellikten uzak olduğu, Arnavutköy tarım alanlarının "inşaat rantına" teslim edileceği kaydedilmişti.
‘TARIM ALANLARININ YÜZDE 60’I YAPILAŞMAYA AÇILACAK’
Konuyla ilgili bir açıklama yapan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Gökan Zeybek de “Kanal İstanbul adında çılgın bir proje var. 136 bin dönüm tarım alanı 13 bin dönüm mera alanı yok olacak. 200 bin ağaç, 33 milyon metreküp yıllık su kaybı yaşanacak. Yapılan planda konutlara 36 bin 453 hektarlık bir alan ayrılacak. Yapılacak konut alanlarıyla birlikte tarım alanlarının yüzde 60'ı da yapılaşmaya açılacak. Projenin bedelini 75 milyar olarak açıkladılar. Bize göre en az tutar 200 milyardır” ifadelerini kullandı.
‘VATANDAŞLARIN GEÇİM KAYNAKLARI YOK EDİLECEK’
İstanbul’un yaşanabilecek bir şehir olmaktan çıkarıldığını, kısa vadeli ekonomik ve siyasi çıkarlar adına tüm yaşamsal, kültürel ve tarihsel varlıklarıyla küresel yağmanın hizmetine sunulduğunu söyleyen Zeybek, "Kamulaştırma yapılması bölgede yaşayan vatandaşların geçim kaynaklarının yok edilmesi anlamına gelmektedir. Kanal İstanbul projesini toplumun sadece 3'de 1'i desteklerken, 15, 30 yaş arasındaki gençlerin yüzde 98'i deprem tedbirlerinin alınmasının daha öncelikli bir karar olduğunu düşünmektedir" dedi.
‘ÖNCELİKLERİMİZ ORMAN VE SU HAVZALARINI KORUMAK’
Yapılması gerekenin İstanbul'u deprem ve iklim değişikliğine hazırlamak olduğunu hatırlatan Zeybek, "Yer altı su kaynakları da tehlike altındadır. İstanbul'un su ihtiyacının yüzde 29'unu karşılayan Terkos ve Sazlıdere barajlarımız, su kaynaklarının yok edilmesiyle, su yönetimi felaketiyle karşı karşıya kalacaktır. Kısaca Kanal İstanbul bir emlak ve rant projesidir. Dünyanın tatlı su kaynaklarının üzerine titrediği, herkes için sağlıklı ve ucuz gıdaya erişebilme konusunda yeni yöntemlerin arandığı bir dönemde geri getirilemeyecek olan tarım, mera, sulak alanlarımız ve orman alanlarımızın üzerinden hafriyat kamyonlarınızı geçirecekler. Yağma projeciliği ve ulus ötesi borçlanmaya dayanan bir finansman modelinin öne çıkarıldığı Kanal İstanbul projesi, iktidarın ideolojik olarak çıkmaza girdiğinin temel bir göstergesidir. Önceliklerimiz orman ve su havzalarını korumak, nüfusu sınırlandırmak, ulaşımı akıcı hala getirmek, çürük ve çarpık yapı stokunu dönüştürerek İstanbul'u deprem ve iklim değişikliğine karşı hazırlamak olmalıdır" şeklinde konuştu.
Z Raporu-29 Temmuz | 'Karşımızda koca bir devlet var ama biz Kanal İstanbul'u istemeyenler olarak çoğunluğuz'
Z Raporu'nda bu akşam İleri TV editörü Tilbe Akan, Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu üyesi Seda Elhan ile Kanal İstanbul için bugün verilen itirazları konuştu. Programda Elhan'ın yaptığı "Karşımızda koca bir devlet var ama biz Kanal İstanbul'u istemeyenler olarak çoğunluğuz" tespiti dikkat çekti. Z Raporu, hafta içi her gün İleri Haber okurları ve İleri TV izleyicileriyle buluşmaya devam edecek.
29-07-2020 20:57
#Scope'ta CANLI: İleri TV editörü Tilbe Akan, Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu üyesi Seda Elhan(@elhanseda) ile gündemi değerlendiriyorhttps://t.co/Xf20uQJApJ
— İleri Haber (@ilerihaber) July 29, 2020
Yurttaşlardan Kanal İstanbul itirazı: 'Yenişehir'de halka yer yok'
Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü’ne 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planına ilişkin itiraz dilekçelerini verdi.
29-07-2020 18:03

İleri Haber
30 Temmuz’da askıdan inecek olan, doğayı ve köyleri yok edecek 1/5000 ile 1/1000 ölçekli imar planlarına Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu tarafından itiraz edildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü önüne gelen yurttaşlar, itiraz dilekçelerini verdi. Dilekçelerin verilmesinin ardından yapılmak istenen basın açıklamasına ise Müdürlük çalışanları tarafından engel olunmak istendi.
AKP’nin ‘mega’ talan projesi Kanal İstanbul kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından askıya çıkarılan 1/5000 ile 1/1000 ölçekli imar planları yarın (30 Temmuz) askıdan inecek. Su kaynaklarını, tarım alanlarını ve köylerin yıkımı anlamına gelen planlara bugün Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu tarafından itiraz edildi.
Yurttaşlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü’ne 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planına ilişkin itiraz dilekçelerini verdi.
‘AYRICALIKLI KESİMİ ZENGİN EDECEK AŞAMAYI UTANMADAN İLAN EDİYORLAR’
Dilekçelerin verilmesinin ardından yapılmak istenen basın açıklamasına ise Müdürlük çalışanları tarafından engel olunmak istendi. Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu adına açıklamayı okuyan Seda Elhan, "Salgın riskinin devam ettiği bu günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanarak askıya çıkarılan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarına itiraz etmek için bir aradayız. Bizler bir yandan ekonomik kriz, bir yandan iklim krizi bir yandan da salgın koşullarında yaşamaya çalışırken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tüm hızıyla Yenişehir dediği Rant Projesi için çalışıyor. ÇED olumlu kararına yönelik binlerin, on binlerin itirazını bir kalemde reddeden Bakanlık, Rant Kanalı Projesinde ayrıcalıklı bir kesimi zengin edecek yeni bir aşamayı utanmadan ilan ediyor!" ifadelerini kullandı.
Elhan, açıklamada şu ifadeleri kullandı:
1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı değişikliğine yönelik itirazlarımıza yanıt dahi vermeden, üç etap halinde nazım ve uygulama imar planlarını onaylıyor. Bakanlık; Yenişehir adını verdiği bu talan projesi ile Sazlıdere Su Havzasından Karadeniz’e uzanan köylerin, tarım alanlarının, meraların, ormanların üzerine lojistik tesisler, turizm alanları, ticaret alanları, fuar alanları, konut alanları ve Karadeniz kıyısına milyonlarca m2 dolgu alanı planlıyor.
Kanal İstanbul projesi olarak ilan edilen katliam ve yerinden etme projesinin planları henüz askıdan inmeden köylülerin tapularına “3194 Sayılı İmar Kanununun 18. Maddesi” beyanlarının eklendiğini öğrendik. Köylüler teker teker e-devlet tapu sorgulama sistemi yoluyla bu beyanlarla karşılaşıyor. Bu beyanlar açıkça formaliteden ibaret göstermelik planlama sürecini, plana itiraz yollarının tamamen yok sayıldığını, köylünün yaşamını ve İstanbul’un kalan son tarım alanlarının, meraların, hayvanların zerre önemsenmediğini bir kez daha ifşa ediyor.
Bugün kamu yararını, doğayı hiçe sayan bu katliam projesinin alt yapısını hazırlayan imar planlarına itirazlarımızı sunuyoruz! Bu planlarda Sazlıdere Barajı yok, köyler yok, tarım alanları, meralar, ormanlar yok. “Yenişehir” dedikleri yerde köylülere, yoksullara, işçilere, emekçilere yani halka yer yok!
İstanbul’da büyük bir ekolojik yıkıma neden olacak bu plan ile İstanbul’un tarım alanlarının, su havzalarının, ormanlarının, köylerinin yerini “nitelikli insanlar” için turizm projeleri, oteller, avmler, konut siteleri, rezidanslar alsın istiyorlar.
Bilim insanları İstanbul’da 1 milyon konutun güvenli olmadığını, 100 bini aşkın konutun ise olası depremde yıkılabileceğini öngörüyor.
Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu olarak bir kez daha yineliyoruz: İnsanlar deprem olduğu için değil, kötü yapılaşmadan dolayı can verirken, evsiz kalırken, bir avuç zengine kar sağlayacak Kanal Projesi’ne değil depreme bütçe ayrılmalıdır.
Rant Kanalı projesi, kentli hakkını yok sayan, toplumun, gelecek kuşakların ve tüm canlıların yaşam hakkını gasp eden bir projedir. Kilometrelerce genişlikte bir alanın tüm hassas ekolojik alanları, ormanları, tarım alanları, meraları, su havzaları üzerinde baskı oluşturan bu plan, bölgede yaşayan her bir canlının yaşam alanını daraltan, yaşamsal kaynaklarını elinden alan ve böylelikle yaşam hakkını gasp eden bir niteliği haizdir.
Biliyoruz ki bu planlar, son 20 yıldır türlü hukuki ve idari kılıflarla sermayeyi büyüten, doğayı, yaşam alanlarımızı yok eden, her bir tuğlasında güvencesiz işçinin kanını akıtan iktidar ve yandaşlarının zulmüne harç ettiği katliam projelerinden farklı değil. Biz bu aceleyi de, bu kandırmacayı da iyi biliyoruz. Var gücümüzle bu kıyımın karşısında durmaya, Baklalılı, Boyalıklı, Tayakadınlı, Yassıörenli, Yeniköylü, Dursunköylü, Çilingirli, Sazlıbosnalı, Hacımaşlılı, Şamlarlı dostlarımızla, canlarımızla, İstanbullularla birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.
Talana, kıyıma, katliama geçit vermeyeceğiz.
Bütün yurttaşlarımızı yaşamı, doğayı, çocuklarımızı savunmaya davet ediyoruz. Katılın durduralım, İstanbul’u birlikte kurtaralım.
Kanal İstanbul güzergahında 267 heyelan alanı var!
AKP’nin tüm tepkilere rağmen hayata geçirmeye çalıştığı ‘mega’ rant projesi Kanal İstanbul güzergâhında 267 heyelan alanı olduğu ortaya çıktı.
28-07-2020 17:09

İleri Haber
Heyelanları inceleyen bir çalışmaya imza atan İBB’nin tespit ettiği sonuçlara göre, Kanal İstanbul güzergahında bulunan 4 ilçede 267 heyelan alanı tespit edildi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), kentteki 39 ilçede yaptığı incelemedeki bulguları, heyelan varlığı ve sonrasında izlenecek yollar hususunda bilincin oluşması için “İstanbul İli Heyelan Bilgi Envanteri Projesi” ile açıkladı.
Önceki yıllarda yapılan 724 kilometrekareye, 2020 yılı Şubat ayı sonu itibariyle 4 bin 621 kilometrelik saha araştırmalarının eklendiği çalışmada, jeofizik ve jeodezi gibi yersel veriler değerlendirildi. İstanbul sınırları içerisinde 1094 heyelan alanının tespit edildiği raporda, bu heyelanlı alanların 357 adedinin, etkin (aktif ) heyelanlar sınıfında yer aldığı görüldü.
KANAL İSTANBUL GÜZERGAHINDA 267 HEYELAN ALANI
AKP’nin tüm tepkilere rağmen hayata geçirmeye çalıştığı ‘mega’ rant projesi Kanal İstanbul güzergâhının etkilenim alanında yer alan bölgelerdeki önemli bir bulgu da çalışmada yer aldı.
Projenin geçtiği ilçeleri de kapsayan analizlerde, heyelan riski taşıyan çok sayıda alan saptandı. Projenin güzergâhında bulunan Avcılar, Küçükçekmece, Başakşehir ve Arnavutköy ilçelerinde 267 heyelan alanı tespit edildi. Söz konusu heyelanların çoğunluğunun, kanal güzergâhındaki yamaçlarda geliştiği görülürken, 63 adedinin de etkin heyelanlar oldukları belirlendi.
EN ÇOK SİLİVRİ
Çalışmada, İstanbul il alanının heyelanlı alan sayıları açısından sıralaması da oluşturuldu.
Sıralamada; Silivri 120 alan, Büyükçekmece 116 alan ve Beykoz da 104 alan ile ilk üçte yer aldı. Bu heyelanlar, etkin heyelanlar açısından irdelendiğinde ise; Şile’de 74 alan, Silivri’de 61 alan ve Beykoz’da da 49 alanın bulunduğu gözlemlendi.
Skandal iddia: ÇAYKUR'a işçi alımı için çekilen kurada hile mi yapıldı?
CHP'li Mustafa Erdi Çakır ÇAYKUR işe alımlarında hile yapıldığını iddia etti.
14-04-2021 19:55

CHP Trabzon Gençlik Kolları Başkanı Mustafa Erdi Çakır, sosyal medya hesabında bir video paylaşarak, önceki gün ÇAYKUR’a alınacak 200 geçici çay eksperi ve 300 geçici beden işçisi alımı sırasında çekilen kurada hile yapıldığını öne sürdü.
Skandal iddia: ÇAYKUR'a işçi alımı için çekilen kurada hile mi yapıldı?
— İleri Haber (@ilerihaber) April 14, 2021
Söz konusu videoda, kurayı çeken görevlinin çektiği markaları önünde yer alan listede varsa okuduğu iddia edildi.
Çakır, yaptığı paylaşımda, "Çaykur’da işe alımlar öncesi parti il, ilçe başkanlıklarından gelen listelerin insanların gözüne baka baka kuradan nasıl çıktığına iyi bakın. Yazıklar olsun" ifadelerini kullandı.
Eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut yaşamını yitirdi
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu ve eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut, 85 yaşında yaşamını yitirdi.
14-04-2021 19:08

Eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut, tedavi gördüğü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 85 yaşında yaşamını yitirdi.
Dönemin Anavatan Partisi (ANAP) Genel Başkanı olan Akbulut, 9 Kasım 1989 ile 23 Haziran 1991 arasında 20. Türkiye Başbakanı olarak görev yapmıştı. Akbulut, o dönem Cumhurbaşkanı olarak seçilen Turgut Özal'ın yerine geldiği ve kendisiyle yakın ilişkileri olduğu için bir süre 'emanetçi başbakan' olarak anılmıştı.
Akbulut, halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğine devam ediyordu.
CHP'nin '128 milyar dolar nerede' önergesi reddedildi
CHP'nin Merkez Bankası’ndaki 128 milyar doların hangi yöntemlerle kime satıldığı, döviz rezervlerinin tüketilmesinin yol açtığı sorunlar ve sorumluların belirlenmesi ile “128 milyar dolar nerede?” afişlerinin yasaklanması konularının değerlendirilmesi için genel görüşme önergesi AKP ve MHP'nin oylarıyla reddedildi.
14-04-2021 18:29

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç, Merkez Bankası’ndaki 128 milyar doların hangi yöntemlerle kime satıldığı, döviz rezervlerinin tüketilmesinin yol açtığı sorunlar ve sorumluların belirlenmesi ile “128 milyar dolar nerede?” afişlerinin yasaklanması konularının değerlendirilmesi için genel görüşme önergesi verdi.
CHP'nin '128 milyar dolar nerede?' önergesi AKP ve MHP oyları ile reddedildi.
CHP Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç tarafından hazırlanan genel görüşme önergesi, TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Önergenin gerekçesinde, Merkez Bankası’ndaki 128 milyar dolarlık rezervin kimlere hangi yöntemle satıldığının uzun süredir gündeme getirilmesine karşın, kamuoyuna sağlıklı bir açıklama yapılmadığı, son olarak da “128 milyar dolar nerede?” afişlerinin toplatılması yoluna gidildiğine dikkat çekildi. Önergede şu görüşlere yer verildi:
“Merkez Bankası’nın kamuoyuna açıkladığı veriler bankanın brüt olarak 90 milyar doların altında bulunan brüt döviz ve altın rezervine karşılık, yurç içine ve yurt dışına swap borçlarıyla birlikte toplam 150 milyar dolarlık bir döviz ve altın borcu bulunmaktadır. Dolasıyla Merkez Bankası’nın 60 milyar dolar civarında bir döviz açığı bulunmaktadır. Oysa çok değil daha 2017 yılı sonunda Merkez Bankası’nın 35 milyar, 2018 yılı sonunda 28 milyar, 2019 yılı sonunda 19 milyar dolar döviz fazlası bulunuyordu. Merkez Bankası, son yıllarda bu döviz fazlasını erittiği gibi 60 milyar dolarlık döviz açığı oluştu. Aynı dönemde Merkez Bankası’na, reeskont kredisi, borçlanma ve benzeri yollarla gelen döviz ve altınlarla, bilinen yollardan çıkan dövizi karşılaştırdığımızda ortaya 128 milyar dolarlık açıklanamayan kayıp çıkmaktadır. Bu paranın nereye gittiğini sormak bir yurttaşlık görevidir.
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bu parayla ilgili olarak yapılan ve birbiriyle yüzde yüz çelişen, bugün söylediğini yarın açıkça yalanlayan açıklamalar kayıp 128 milyar doların nereye gittiğinin araştırılmasını elzem bir hale getirmektedir. Örneğin Cumhurbaşkanı birgün ‘O kadar para hepsi bu milletin hazinesinde ve Merkez Bankası’nda. Kaybolan bir şey yok’ demiş, bir başka gü ‘yeni bir finansal dalgalanma oluşturmak isteyerlere karşı mücadelede kullanılmıştır’ şeklinde açıklamalar yapmıştır.
Aylardır konuşulmasına ve sorulmasına, önceki Merkez Bankası Başkanının da ‘128 milyar doların nereye satıldığını araştırmak istediği’ için görevden alındığına ilişkin yalanlanmayan haberlere rağmen Merkez Bankası’nın bu konuyla ilgili olarak aylardır resmi bir açıklama yapmamış olması manidardır.
CHP örgütlerinin çeşitli il ve ilçelerde bilboardlara astığı ‘128 milyar dolar nerede’ pankartları için “Cumhurbaşkanına hakaret” edildiği gerekçesiyle Cumhuriyet savcılıkları tarafından re’sen soruşturmalar açılmaktadır. Bir siyasi partinin ülkenin kaynaklarının nerelere harcandığını sorması Anayasal hakkı olduğu gibi, bu sorulara da bu günkü sistemde “yürütmenin başı” olması nedeniyle Cumhurbaşkanın cevap vermesi gerekir. Cumhuriyet savcılarının, Anayasal bir hakkı “Cumhurbaşkanına hakaret” diyerek engellemesi Anayasal bir suçtur.
*128 milyar dolar nerededir, kimlere hangi yollarla satılmış ya da aktarılmıştır?
*128 milyar doların kaybolduğu dönemde ekonomiden sorumlu olan bakan şimdi nerededir? Ortadan kaybolmak sorumluluktan kurtulmaya yeter mi?
*“128 milyar dolar nerede” sorusu yüzünden Cumhuriyet savcılarının hakarete uğradığını düşündüğü Cumhurbaşkanının bu 128 milyar doların kaybolmasındaki sorumluluğu nedir?
*Yasamayı, yürütmeyi, yargıyı, basını tek başına kontrol eden Cumhurbaşkanının ülkenin 128 milyar dolarlık rezervinin eritilmesinden haberinin olmaması mümkün müdür? Eğer bu mümkünse ülkenin daha hangi değerleri kaybolmakta ve kaybolma tehlikesi altında bulunmaktadır.
*Önceki Merkez Bankası Başkanının, 128 milylar doların akibetini araştırmak istemesi yüzünden Cumhurbaşkanının öfkelendirdiği için görevden alındığı iddiaları doğru mudur?
TBMM SORULARA YANIT BULMALI
Türkiyle Büyük Millet Meclisi’nin bu sorulara yanıt bulması ve 84 milyon vatandaşına anlatması gerekmektedir.
Milletimizin birikimi olan Merkez Bankası’ndaki 128 milyar doların hangi yöntemlerle kime satıldığı, döviz rezervlerinin tüketilmesinin yol açtığı sorunlar ve sorumluların belirlenmesi ile vatandaşlarımızın ‘128 milyar dolar nerede?’ diye sorduğu afişlerin yasaklanması konularının TBMM’de değerlendirilmesi amacıyla Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğünün 101, 102 ve 103’üncü maddelerine göre Meclis Genel Görüşmesi açılmasını arz ederiz.”
Gençlik örgütleri Dolmabahçe'den seslendi: 'ABD Karadeniz'den defol!'
ABD savaş gemilerinin Boğazlardan geçerek, Karadeniz'e gireceği gün gençlik örgütleri tarihsel anlamı olan Dolmabahçe'den seslendi: "ABD defol bu memleket bizim!"
14-04-2021 17:44

İleri Haber
Gençlik örgütleri Dolmabahçe’de "ABD Karadeniz'den defol" demek için buluştu. Yapılan açıklamada, “Buradan, Denizlerin 6. Filo!yu denize döktüğü yerden bir kez daha ilan ediyoruz: Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı verdiğimiz bu mücadelede kazanan biz olacağız” denildi.
Ukrayna’nın doğusundaki Donbass bölgesinde yaşanan çatışmalar ile Rusya ve Ukrayna arasındaki askeri gerilimin artması gözleri yeniden bu bölgeye çevirmişti. Kiev, Rusya’nın Ukrayna sınırına asker yığdığını iddia etmiş, Rusya ise Ukrayna’yı provokasyonla suçlayarak, “iç savaş” uyarısı yapmıştı. Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) de Ukrayna’ya destek açıklaması gelmiş ve 2 savaş gemisini Karadeniz’e göndermişti.
ABD savaş gemileri bugün Boğazlardan geçerek Karadeniz'e çıkacak. Gemilerin 4 Mayıs'a kadar Karadeniz'de kalacağı belirtilirken, Sosyalist Devrimci Gençlik (SDG), Sol Genç, Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF), Devrimci Gençlik Dernekleri (DGD) ve Devrimci İşçi Partili (DİP) Öğrenciler ve Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Gençliği tarafından Dolmabahçe’de bir eylem yapıldı.
‘AKP, ABD’NİN SALDIRGAN HAMLELERİNE HEVESLE KATILIYOR’
Buradaki açıklamada, kan dökme niyetiyle gelen ABD gemilerinin işbirlikçi iktidar sayesinde hedefine boğazları kullanarak ilerlediği vurgulanırken, “AKP bir yandan kanal projesi ile doğal kaynakların yağmalanmasına hız vermeye kararlılığını ilan ederken bir yandan da Karadeniz’de yıllardır barışın en önemli güvencelerinden birisi olan Montrö Sözleşmesi’ni emperyalizmin çıkarları için yeniden tartışmaya açıyor. Boğazlardan geçen gemilerle bir kez daha görüldü ki; işbirlikçi AKP iktidarı tüm vatanperverlik şovlarının aksine ABD'nin tüm saldırgan hamlelerine hevesle katılmaktadır. AKP'nin halkı mobilize etmek için attığı antiemperyalizm naralarının yalan olduğu, ABD emperyalizminin Karadeniz'i kuşatma politikalarına verilen destekle birlikte bir kez daha gün yüzüne çıktı” denildi.
‘KAZANAN BİZ OLACAĞIZ’
Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Emperyalist güçler, dünya kamuoyunu arkalarına alabildiği veya en azından etkisiz kılabildiği oranda pervasızlaşmakta ve saldırılarının boyutunu/şiddetini arttırmaktadır. Bu nedenle ABD emperyalizmine karşı sessiz kalmamak ve bütün imkanlarla mücadele etmek yaşamsal önemdedir. Dünya halklarının gözleri önünde savaşlar çıkarılmaktadır. Buna “dur” demek özgürlükten, bağımsızlıktan ve barıştan yana olan herkesin görevidir.
Biz de bu ülkenin anti emperyalist gençleri olarak bu görevi yerine getirmekte kararlıyız! Bizim emperyalizmle derdimiz sadece iki geminin geçişinden ibaret değildir. Emperyalizm tekeller ve savaş demektir, emperyalizm sömürü ve yoksulluk demektir, emperyalizm ırkçılık ve gericilik demektir, emperyalizm polis copu ve ABD üssü demektir, emperyalizm doğa ve kent yağması demektir...
Bu ülkenin gençliği emperyalizme karşı her zaman bağımsızlığı savunmuş ve dünya halklarının barış içinde ve kardeşçe yaşaması için emperyalizme karşı mücadele etmiştir. Buradan, Denizlerin 6. Filo’yu denize döktüğü yerden bir kez daha ilan ediyoruz: Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı verdiğimiz bu mücadelede kazanan biz olacağız!”
Eylemde ayrıca sık sık “Yankee Go Home”, “ABD defol bu memleket bizim”, “Katil ABD, İşbirlikçi AKP”, “Emperyalizme Son, Gericiliğe Son, Militarizme Son” ve “Faşizme Ölüm Tek Yol Devrim” sloganları atıldı.
Gençlik örgütleri Denizlerin 6. Filo'yu denize döktüğü Dolmabahçe'den seslendi: "ABD Karadeniz'den defol!"
— İleri Haber (@ilerihaber) April 14, 2021
🎥 Video @eemreorman
Basına yönelik ambargoya ilişkin dikkat çeken çıkış: 'Basın İlan Kurumu ‘İletişim Başkanını Koruma Kurumu’ oldu'
CHP'li Utku Çakırözer, gazetelere adaletsiz ilan ambargoları ile BİK'in hesapsız harcamalarını Meclis gündemine taşıdı.
14-04-2021 13:15

İleri Haber
CHP’li Utku Çakırözer, BİK’in adaletsiz ilan ambargoları ve kurumu zarara uğratan milyonluk harcamalarla ilgili “Basın İlan Kurumu olmuş ‘Basın İnfaz Kurumu’. Olmuş ‘ İletişim Başkanını, RTÜK Başkanını Koruma, Kollama Kurumu.’” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, gazetelere adaletsiz ilan ambargoları ile Basın İlan Kurumu’nun (BİK) hesapsız harcamalarını Meclis gündemine taşıdı. Genel Kurul’da bir konuşma yapan Çakırözer, ülkede basın özgürlüğünün önünde sayısız engel olduğunu dile getirirken, bu engellerden birinin de düzenleyici kurum olması gereken BİK ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) işlevinden sapması olduğunu söyledi.
Sadece 2020 yılında gazetelere 803 günlük resmi ilan cezası uygulandığını hatırlatan Çakırözer şu değerlendirmelerde bulundu:
“Cumhuriyet'e 110 gün, BirGün'e 112 gün, Evrensel'e hiç ilan verilmediği gibi üstüne 65 günlük yeni ceza, Korkusuz'a 29, Sözcü'ye 17 gün ilan kesme cezası verildi. Yeni Asya gazetesine 28 Ocak 2020'den buyana 440 gündür ilan verilmiyor. Bu yılın ilk üç ayında ise, sadece Evrensel ve BirGün'e 15 günlük ilan kesme cezaları verilmiş. Başlığı beğenmedik, beş gün ceza. Köşe yazısını beğenmedik, üç gün ceza. Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel açıklama vermiş, beş gün ceza. Cumhuriyet muhabiri hâkim karşısına çıktı diye Evrensel haber yapmış üç gün ceza. İşin daha da vahimi ise Mart ayında Anayasa Mahkemesi’nin Basın İlan Kurumu’nun Korkusuz Gazetesi’ne verdiği ilan kesme cezasına ‘Basın ve ifade özgürlüğünün ihlalidir’ dedi. Mürekkebi bile kurumadan Evrensel'e beş, BirGün'e iki gün ilan cezası verildi.”
‘İLETİŞİM BAŞKANINI KORUMA KURUMU’
Çakırözer, gazetelere şikayet dahi olmadan resen başlatılan soruşturmalar sonucunda verilen cezaların tarihte hiç görülmediği kadar arttığını açıklarken, “Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın Başkan Yardımcısı. Patronu Fahrettin Altun'la ilgili hangi haber çıksa hemen şikâyet, hemen ceza. Bunun adı açık seçik ‘sansürdür.’ Bu iktidarın 28 Şubat’ta şikâyet ettiği ne varsa aynısını bugün Basın İlan Kurumu yapmakta. Basın İlan Kurumu olmuş ‘Basın İnfaz Kurumu, olmuş İletişim Başkanını, RTÜK Başkanını Koruma, Kollama Kurumu’. Gerçekleri yazan, halkı bilgilendiren haberlere hiç tahammül yok. Bu cezalar, halkın haber alma hakkını engellerken, basın özgürlüğünü de tehdit etmekte. Yapılması gereken bellidir. Basın İlan Kurumu gibi resmî ilan gücünü, yani para gücünü elinde tutan ve iktidar tarafından oluşturulan bir kurumun haber içeriklerinde etik denetim yapması doğru değildir. Bundan vazgeçilmelidir ya da bu haksız, hukuksuz cezaların son bulması için ilan kesme cezaları ancak ve ancak mahkeme kararı sonrasında verilebilmelidir” diye konuştu.
‘PELİKANCILAR, TURKUAZCILAR KURULU’
BİK’in yapısına da dikkat çeken Çakırözer, “36 kişilik Basın İlan Genel Kurulu’nda hükûmeti temsilen ilan veren idarelerin bağlı olduğu bakanlıkların üst düzey temsilcileri olurdu. Şimdi, bu yapı ortadan kaldırıldı. İletişim Başkanı’nın ekibi, Turkuazcılar, Pelikancılar oturuyor o koltuklarda. Komisyonlar var ama toplanmıyorlar” dedi. Kurum içindeki olağan dışı personel değişimlerine de gündeme getiren Çakırözer, “Bir yıl içinde kurumda çalışan personelin yüzde 23'ü yer değiştirmiş, ya görevinden alınmış ya başka yere atanmış. Sanki AKP gitmiş yerine başka bir iktidar gelmiş ki iktidar değişse bile bu yapılan doğru değildir” dedi.
'TCCD'nin dönüştürülmesi' projesine tepki: 'Kurum yok pahasına kimlere peşkeş çekilecek?'
Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Balık, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın TCDD ile TÜBİTAK-Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü’nün hazırladığı “Demiryolu KİT’leri Kurumsal Dönüşüm Projesi”ne ilişkin bir açıklama yaptı.
14-04-2021 12:04

İleri Haber
Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Balık, iktidarın TCDD’yi “dönüştürme” adı altında şirketleştirdiğini ifade ederek, “Kamu hizmetlerini ticarileştirerek vatandaşları ‘müşteriye’, kamu hizmeti üreten kurumları ‘ticari işletmeye’ dönüştürülmesinin karşısındayız. Kamu emekçileri her türlü özelleştirmeye ve güvencesizliğe karşı duracaktır” dedi.
Birleşik Kamu İşgörenleri Sendikaları Konfederasyonu (Birleşik Kamu-İş) Genel Başkanı Mehmet Balık, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) ile TÜBİTAK-Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü’nün hazırladığı “Demiryolu KİT’leri Kurumsal Dönüşüm Projesi”ne ilişkin bir açıklama yaptı.
“AKP iktidarının kamu kaynaklarını tasfiye edecek politikalar yürüttüğünün farkındayız. Hükümetin, verimliliği, üretimi ya da hizmeti önemsediğinden değil asıl amaç kamusal yaşamı ve kamusal hizmeti tamamen özelleştirmektir” diyen Balık, ülke kaynaklarının AKP iktidarı döneminde yağma ve talana açıldığını belirtti.
‘İKTİDARIN TCDD’Yİ SATMA DÜŞÜNCESİNİN FARKINDAYIZ’
Balık, şunları söyledi:
“AKP iktidarının seçim yatırımına başladığını kalan kamu kurumlarını özelleştirmek istemesiyle anlamaktayız. İktidar uzun süredir TCDD’yi satma düşüncesinin farkındayız ancak karşısında yer alıyoruz. TCDD’nin özelleştirilerek gayrımenkulleri ve tesisleri yok pahasına kimlere peşkeş çekilecektir? TCDD’nin zenginliği kimlere geçecek ya da kimlere pazarlanacaktır?”
‘YERLİ VE YABANCI SERMAYENİN ÖNÜNÜ AÇIYORLAR’
Ülkede iş cinayetlerinin hız kesmeden devam ettiğinin altını çizen Balık, özelleştirmelerle birlikte çalışma koşullarının insanlık dışı bir hal aldığını söyledi. Balık, “Birleşik Kamu İş Konfederasyonu olarak; sermayenin iştahını kabartan özelleştirmeler binlerce işçi ve emekçi için sefalet ve güvencesizlik olduğunu belirtiyoruz; ulusal çıkarlar gözetilmeden, yerli ve yabancı sermayenin egemenliğinin yolunu açan, ülkemiz zenginliklerini halkın yararına değil sermeyenin talanına sunan özelleştirmelerin karşısındayız. “Kamu hizmetlerini ticarileştirerek vatandaşları ‘müşteriye’, kamu hizmeti üreten kurumları ‘ticari işletmeye’ dönüştürülmesinin karşısındayız. Kamu emekçileri her türlü özelleştirmeye ve güvencesizliğe karşı duracaktır” dedi.