Kadınların travma ve şiddete verdiği yanıt

Kadınların travma ve şiddete verdiği yanıt

Çiğdem Gelegen          

Kadınlara yönelik istismar ve şiddetin kadınlarda hem beden hem ruh sağlığı üzerinde ciddi düzeyde olumsuz etkileri vardır. Bu tip şiddet içeren hareketler kadınların yaşam haklarına zarar verir ve bu nedenle insan haklarına bir saldırı olup kamu sağlığını ciddi düzeyde tehdit eden olumsuz bir faktördür.

Kadınlara yönelik istismar sadece kadına uygulanan şiddet ile sınırlı olmayıp fiziksel istismar (yumruk atma, tekmeleme, boğazını sıkma); cinsel istismar (tecavüz, pornografiye zorlama, cinsel saldırı); duygusal istismar (taciz etme, dalga geçme); kontrolcü davranış sergileme (kadını ailesinden ya da arkadaş çevresinden ayrı tutma, sürekli davranışlarını takip etme, zarar vereceğine dair tehditler savurma) ve parasal istismar (kadına ekonomik destekte bulunmayı reddetme, parasal kaynakların kontrolünü tamamıyla elinde tutma ve kadına herhangi bir kontrol olanağı vermeme) gibi farklı şekillerde gözlenebilir (https://www.scie.org.uk/safeguarding/adults/introduction/types-and-indicators-of-abuse#download).

Ev içi şiddet ve istismara maruz kalan kadınlarda uzun erimde ruh sağlığı problemleri gözlenir; şiddet ve istismara bağlı olarak depreseyon ve anksiyete bozuklukları, madde kullanımı, travma sonrası stres bozukluğu ve intihar riskinde yüksek düzeyde artış olup istismarın şiddeti ile takibinde gelişen problemlerin şiddeti arasında pozitif bir ilişki vardır. Öte yandan, ev içi şiddet ve istismar ile ruh sağlığı arasında çift yönlü bir ilişki vardır; yani bir yandan istismar ve şiddet ruh sağlığı sorunlarına neden olurken, ruh sağlığında gelişen problem kadını şiddet ve istismara maruz kalmaya duyarlı hale getirir.

Travmatik bir olayın işlenmesi yönünden kadın ve erkekler arasında belirgin düzeyde farklılıklar vardır. Kadınlar travmatik bir olayı erkeklere oranla daha yüksek düzeyde tehdit edici olarak algılar, erkekler kendilerinde strese neden olan bir olayı bir nevi meydan okuma olarak algılayabilirken kadınlar travmatik olayı bir tehdit ve kayıp olarak değerlendirir. Bu bir bakıma beynin farklı yolaklarında travmatik olayın işlenmesindeki farklılıklara bağlıdır. Kadınlar karşı taraftan gelebilecek tehdit edici ipuçlarını daha kolay saptayabilir; güçlü duygusal ve travmatik anıları erkeklerden farklı bir şekilde işler. Bu farklılığın bir nedeni travmaya karşı verilen biyolojik yanıt ile bağlantılıdır. Herhangi bir canlı strese neden olan bir durum ile karşılaştığında canlıda Hipotalamus-Pitüiter-Adrenel ekseni olarak adlandırılan HPA ekseni aktifleşir. Bu sistemin aktivasyonunu takiben adrenel bezleri uzun erimli stres yanıtlarının oluşumundan sorumlu kortizol salgılar. Kadınlarda HPA ekseni stresli durumlara karşı daha duyarlı olup menstrüel döneme göre HPA ekseninin strese karşı verdiği yanıt dinamik bir şekilde değişir. HPA ekseninin daha duyarlı olması kadınlarda stresli bir duruma karşı daha akut nitelikte fizyolojik bulguların gelişimine neden olur.

Kadınlarda travmatik bir olayın daha akut ve kuvvetli etkilerinin olmasının bir diğer nedeni de travmatik olaya karşı kadınlarda “Ayrılma – Dissociation” olarak adlandırılan ve gerginlik, geri adım atma ve takibinde fiziksel bulguların gelişimine neden olan pasif savunma mekanizmasının devreye girmesidir. Kadınlar bir tehdit ile karşılaştıklarında ayrıştırıcı nitelikte savunma mekanizmaları kullanır. Travmatik olaydan “ayrılma”, strese karşı gelişen HPA ekseni kökenli fizyolojik yanıtların baskılanması ve HPA yanıtının indirgenmesi ile bağlantılıdır. Sempatik sinir sisteminin kontrolü altında olan “Savaş ya da kaç” sistemi kadınlarda her ne kadar varolsa da tehlike durumlarında kadınlarda parasempatik sistemin kontrolünde olan “Eğilimli ve arkadaş ol” sistemi egemen olur. Kadınlardaki bu ayrıştırıcı mekanizma erkeklerde sıklıkla gözlenen klasik “savaş ya da kaç” sistemini aktive ederek agresyon, dürtülerin kontrolünde zayıflama,  yüksek düzeyde uyarımda olma ve sürekli tetikte kalma ile karakterize “Yüksek Uyarım – Hyperarousal” mekanzimasından farklıdır.  Kadınlarda tehlike anında “Eğilimli ve arkadaş ol” sistemi ve beraberinde gelen ayrıştırıcı savunma mekanizmasının egemen olmasının bir evrimsel işlevi olabilir.  Hamile ya da çocuk bakan bir dişinin bir tehlike anında tehlike ortamında kalarak savaşması ya da bu ortamadan koşarak kaçması dişi için evrimsel olarak uyumlu değildir, keza savaşma ya da kaçma sonunda kendisi ya da çocukları zarar görebilir ve bu da soyun devam etmesi ve hayatta kalmayı olumsuz yönde etkiler.  Buna karşın, böylesi bir tehlike anında dişinin çocuklarının yanında kalıp onları sakinleştirmesi ve çocukları tehlikeli ortamdan çıkarıp grubun diğer üyelerinden koruma talep etmesi evrimsel yönden uyumlu bir davranış olup bu şekilde hem kendisi hem de çocukları hayatta kalmaya ve genlerini gelecek kuşaklara aktarmaya devam edebilir. 

Kadınlarda ev içi şiddeti ve istismar gibi bir travmatik olaya bağlı olarak hem fiziksel hem de ruh sağlığını etkileyen ciddi problemler gelişmesine karşın kadınlar açısından şiddet üzerine kurulu bir ilişkiyi bitirmeyi önleyen korku, tehdit edilme, kendi başına bırakılma, çocukların varlığı, parasal sorunlar, yalnız kalma korkusu, dinsel inançlar gibi çok önemli engeller vardır. Bu tip engeller nedeniyle bir kadın uzun süredir istismar edilse ya da şiddet görse de bunu gerekli kurumlara taşıyamayabilir. Ya da her şeye rağmen taşısa bile farklı bazı nedenlerden dolayı gerekli adımlar atılmayabilir.

Recep Tayyip Erdoğan 2012 yılında kürtajı cinayet olarak nitelendirdi; 2014 yılında kızı Sümeyye Erdoğan’ın da olduğu bir konferansda kadınların “hassas” yapılarından dolayı erkeklerden farklı olduklarını, Islam dininin kadınlar için “annelik” konumunu tanımladığını ve feministlerin “annelik” kavramını kabul etmediklerini dile getirdi. Bunu takiben,  2016 yılında yine bir konuşmasında çocuk sahibi olmayan kadınların “eksik” kadınlar olduklarını ve anneliği reddetmenin insanlıktan vaz geçmek demek olduğunu dile  getirdi ve en az “üç” çocuk  yapmanın gerekliliğini vurguladı. Başta Erdoğan olmak üzere tüm AKP zihniyeti ile birlikte gelen ve kadınlığı annelik ile eş tutup geleneksel aile yapısını teşvik eden dini muhafazakarlık Türkiye’de her geçen gün artan bir şekilde kadınlara yönelik istismar, şiddet ve cinayet olaylarını beraberinde getiriyor. Kadınlar farklı nedenlerden dolayı yaşadıklarını gerekli kurumlara açamıyor. Maruz kaldıkları şiddet ve istismarı açsalar bile yukarıda yazılanlara benzer birçok muhafazakar yorum Türkiye’de bir kesim erkek popülasyonunda kadınlara verilen saygıyı sıfır düzeyine indirdiği için gerekli önlemler alınmıyor. Kadınlara yönelik şiddet ve çocukların bu şiddete tanık olması kamu sağlığını ciddi düzeyde tehdit eden bir problemdir. Bu sorunun çözülmesi için Dünya Emekçi Kadınlar Günü gibi bir günde milyonlara hitaben  “Bir kadın her şeyden önce annedir” gibi muhafazakar yorumların yapılmasına derhal son verilmelidir.

 


 

Trevillion K, Oram S, Feder G, Howard LM. Experiences of Domestic Violence and Mental Disorders: A Systematic Review and Meta-Analysis. PLoS ONE. 2012;7(12):e51740.

Devries KM, Mak JYT, García-Moreno C, Petzold M, Child JC, Falder G, et al. The Global Prevalence of Intimate Partner Violence Against Women. Science. 2013;340(6140):1527-8

Kudielka, B. M., & Kirschbaum, C. (2005). Sex differences in HPA axis responses to stress: A review. Biological Psychiatry, 69, 113–132.

Taylor SE, Klein LC, Lewis BP, Gruenewald TL, Gurung RA, Updegraff JA. Biobehavioral responses to stress in females: tend-and-befriend, not fight-or-flight. Psychol Rev. 2000 Jul;107(3):411-29. doi: 10.1037/0033-295x.107.3.411. PMID: 10941275.

 

 

DAHA FAZLA