Kadınlar ülkenin dört bir yanından haykırdı: 'İstanbul Sözleşmesi uygulansın!'

Kadınlar ülkenin dört bir yanından haykırdı: 'İstanbul Sözleşmesi uygulansın!'

Kadınlar, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmaması, sözleşmeyi tam olarak uygulaması için bugün ülkenin dört bir yanında sokaklara çıktı.

İleri Haber

Kadınlar, AKP hükümeti tarafından hedef haline gelen, kadın hakları için hayati önem taşıyan İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmaması ve sözleşmenin tam olarak uygulanması için Türkiye'nin her yerinde sokağa çıktı. İstanbul'daki eylemde kalabalık dikkat çekerken, İzmir'de polis kadınlara saldırdı. Saldırıda 16 kadın gözaltına alındı.

“Haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz”, diyen kadınlar, AKP'ye “İstanbul Sözleşmesi’ni uygula” diye seslendi.

İSTANBUL

İzel Sezer - İstanbul'da çok sayıda kadın İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmaması ve AKP iktidarına "Sözleşmeyi uygula!" demek için Kadıköy Beşiktaş İskelesi'nde toplandı. Eylemde HDP milletvekilleri Oya Ersoy ve Serpil Kemalbay da katıldı. Kadınlar sık sık "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz", "Yaşasın kadın dayanışması" sloganları atıldı.

Eyleme katılan kadınların,“İstanbul Sözleşmesi’ni uygula” yazan maskeler taktığı görüldü.

İzmir’deki eylemde kadınlara yönelik polis saldırısı İstanbul'da protesto edildi. Eylemde "Kadınları değil katliamı engelle" sloganı atıldı.

Eylemde katledilen kadınların isimleri de okundu. İsmi okunan kadınlar "burada" denilerek anıldı. Eyleme katledilen Fatma Şengül'ün kızı Açelya Şengül de katıldı.

Eylemde yapılan açıklama ise şöyle:

Bu ülkede her gün kadınlar katlediliyor! Erkek şiddetiyle aramızdan ayrılan kadınların isimlerini ezbere sayıyoruz.

O isimler şimdi ellerimizde. Eğer İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı, hayatta olabilirlerdi. Hayatlarımız için İstanbul Sözleşmesi uygulansın diyoruz!

Kadına yönelik şiddet her gün arttığı halde İstanbul Sözleşmesinin etkin şekilde uygulanmasını değil, kaldırılmasını gündeme getirenler bu cinayetlerin suç ortağıdır. Bize, yarın bir gün bu dövizlerde bizim de ismimizin olabileceğini hissettirenler cinayetlerin sorumlularıdır…

Sözleşme imzalandığı gün hükümette olup imza attığı halde, bugün şiddeti önleme, şiddete maruz kalanları koruma, failleri gerektiği şekilde cezalandırma sözünü yerine getirmekten vazgeçeceğini ilan edenler, bu cinayetlerin suç ortağıdır, her gün uğradığımız şiddetin failidir.

İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin karalama kampanyalarına göz yumanlar, bizzat bu kampanyalara sözcülük yapar hale gelenler, kadınların, LGBTİ’lerin[WK1] , göçmenlerin, mültecilerin, engellilerin, [WK2] yaşlıların, çocukların haklarını tarikat ve cemaat çevreleriyle pazarlık konusu haline getirenler kadın cinayetlerinin, nefret cinayetlerinin, çocuk istismarlarının, göçmen, mülteci kadınlara dönük saldırıların suç ortağıdır…

Biz kadınlar yaşamak istiyoruz!

Bugün buradayız… Sadece burada değil; Ankara, İzmir, Samsun, Hatay, Didim, Antalya, Adana, Kocaeli, Mersin, Bursa, Ayvalık, Altınoluk, Tuzluçayır, Batıkent, Bodrum, Datça, Bartın, Çanakkale, Balıkesir, Aydın, Manisa, Muğla, Eskişehir’de sokaktayız!

Tekrar ediyoruz:

İstanbul Sözleşmesi, kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, bir insanın cinsiyeti üzerinden şiddete maruz bırakılmasının önlenmesi, şiddete uğrayanların korunması ve şiddet faillerinin gerektiği şekilde cezalandırılması için somut hukuki ve toplumsal adımları tanımlayan, devlete açık ve net yükümlülükler getiren uluslararası bir metindir.

İstanbul Sözleşmesi kadınların ve çocukların hayatlarını korumak için verilen bir sözdür ve bu “sözden dönmek”, her yıl yüzlerce kadının öldürüldüğü, şikayet edilen en az 28.360 çocuk istismarı vakasının olduğu bir ülkede kadınları ve çocukları ateşe atmaktır.

Sözleşmeden çekilmek, sözleşmenin referans aldığı ve Türkiye’nin de taraf olduğu tüm diğer temel insan hakları belgelerini de tartışmalı hale getirmek, kadınların mücadeleyle kazandığı tüm hakları tartışmaya açmak demektir.

Sözleşmeden çekilmek, “Kadınlarla erkekler fıtratları gereği eşit değildir” sözüyle her fırsatta saldırıya uğrayan haklarımızın, yasal güvencelerimizin tümüyle terk edileceğinin dünyaya ilan edilmesidir.

İstanbul Sözleşmesi’nin iptalini bir partinin yönetim kurulunda karar altına almak isteyenlere haklarımız ve hayatımız için bir araya gelerek, mahalle mahalle, park park, meydan meydan, iş yeri işyeri, üniversite üniversite buluşarak, forumlar yaparak, sesimizi duyurabileceğimiz, sesimizi birleştirebileceğimiz her yöntemi kullanarak yanıt verdik. Bu kararın tartışılacağı toplantının ertelenmesini kadınların bu mücadelesi, birlikteliği ve kararlılığı sağladı.

Mücadelemizin geri dönüşü yok!

Sadece sözleşmenin iptali gündeminin ortadan kalkmasını değil, sözleşmenin devleti yapmakla yükümlü kıldığı tüm koruma, önleme, tazminat, çok dilli ve anadilinde destek, eşitlik politikaları geliştirme ve uygulama sorumluluklarının da hemen yerine getirilmesini istiyoruz!

İstanbul Sözleşmesi ile ilgili tartışmalara derhal son verilsin, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Şiddetin Önlenmesi Yasası’nın uygulanmasındaki eksiklikler giderilsin, kadına yönelik şiddete karşı acil önlem planı yapılsın.

- Kadınların 7/24 ulaşabileceği, farklı dillerde hizmet, ücretsiz, sadece kadın yönelik şiddet alanında çalışan ayrı bir Alo Şiddet Hattı kurulsun.

- Kadına ve çocuğa yönelik şiddetle ilgili bağımsız bir veri toplama yöntemi geliştirilsin ve kamuoyuna düzenli olarak bu veriler açıklansın.

- Devletin tüm kademelerinde eşitliği sağlayacak, ayrımcılığa son verecek düzenlemeler yapılsın. Eşit yurttaşlığın tüm gereklerini sağlamak için acilen somut adımlar atılsın.

- Cinsel şiddetle mücadele koordinasyon ve kriz merkezleri kurulsun.

- Dijital şiddet ve ısrarlı takip yasalarda tanımlansın ve cezası belirlensin.

- Toplumsal cinsiyet eşitliği, eğitimin her kademesinde zorunlu ders olarak müfredata eklensin.

- İstanbul Sözleşmesi’nin de hükme bağladığı üzere, ülkemizde mülteci ve sığınmacı olarak yaşayan bütün kadın ve çocukların şiddete karşı korunmasında eşit haklara sahip olması için açık ve net düzenlemeler yapılsın.

- Her mahallede kolay ulaşılabilir, ücretsiz, nitelikli ve 24 saat hizmet verebilecek kreşler açılsın.

- Kadınların rahatça 7/24 ulaşabileceği kadın danışma merkezleri ve yeterli sayıda sığınak açılsın.

- Nafaka tartışmalarına, boşanma süreçlerinde arabuluculuk vs uygulamalarına, boşanma süreçlerinin zorlaştırılmasına kısacası kadınların kazanılmış haklarına yönelik tüm tartışmalara bir son verilsin. Boşanma süreçlerinde kadınlara istihdam, barınma, sağlık ve eğitim olanakları sağlansın. Kadınları şiddete karşı güçlendirecek politikalar hayata geçirilsin.

- Kadın / Toplumsal Cinsiyet Bakanlığı kurulsun.

Biz kadınlar bu haklarımızın gereğinin yerine getirilmesi için yan yana durmaya, hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz!

ANKARA

Ahmet Ensar Şen - Ankara Kadın Platformu'nun çağrısıyla bir araya gelen kadınlar, AKP'ye "İstanbul Sözleşmesi'ni uygula" diye seslendi. Eylemde "Kadınlar artık susmayacaklar", "Koruma, aklama, yargıla" ve "Yaşasın kadın dayanışması" sloganları atıldı. Eylemde ayrıca katledilen kadınların isimleri de okundu.

Eylemde yapılan açıklamada, "Her gün en az 1 kadının öldürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Kadınlar öldürülmemek için sonsuz bir mücadele veriyorlar. Şiddet dolu evlerden ayrılıyorlar, defalarca şikâyet ediyorlar, koruma istiyorlar, kendilerini tehdit eden erkeklerin engellenmesini istiyorlar. Yapılmıyor. Ansızın değil, göz göre göre geliyor cinayetler. Kamu görevlileri görevini yapmıyor. Zamanında gelmiyor, kadınları yanlış yönlendiriyor, 'yuvanı yıkma' gibi tavsiyelerle ölüme gönderiyorlar. Gizli olması gereken sığınak yerlerini ailelere veriyorlar. Bugün, İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı hayatta olabilecek kadınların isyanıyla buradayız! Emine Bulut’un, Sevtap Şahin’in, Fatma Altınmakas’ın ve daha pek çok kadının isyanıyla buradayız" denildi.

Katledilen kadınların hikayeleri de anlatırken, her hikayenin ardından topluca slogan atıldı.

"Burada ismi olan kadınlardan biri Fatma Altınmakas: Kocasının kardeşi Sinan Altınmakas tarafından tehdit ve tecavüz edildi. Fatma karakola şikâyet için gittiğinde Kürtçe tercüman olmadığı için derdini anlatamadı. Sinan Altınmakas adli tıp raporuna rağmen salıverildi. Kocası Kazım Altınmakas ise ‘namus’ bahanesiyle Fatma’yı öldürdü. İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı bir kadın karakolda anadilinde derdini anlatabilir, ona tecavüz eden kişi serbest kalmaz, ‘namus’ meşru bir öldürme gerekçesi olmazdı. Fatma bugün hayatta olabilirdi."

"Burada ismi olan kadınlardan biri Sevtap Şahin. Katilin adı Özcan Şahin. Kocası Özcan Şahin, hakkında 60’a yakın şikâyet, uzaklaştırma kararı ve Sevtap için koruma kararı olmasına rağmen Sevtap’ı annesinin evinde öldürebildi. Cinayet sabahı katilin annesi polise 'oğlum gelinimi öldürmeye gidiyor' diye ihbar etti, polis tutanak tutup gitti. Gitti! Sevtap Şahin güvenli bir yere götürülmedi, etkin koruma sağlanmadı. Katil, Sevtap’ın annesini dışarı kilitleyip kızını öldürürken annesi polisi aradı. Polis ancak 20 dakika sonra geldi, gelince 'içeride karı-koca var, özel mülk' diye kapıyı kırmadı. Halbuki Dilek Doğan’ı evinde pijamasıyla vururken polis özel mülk filan dinlememişti! Sevtap bu devletin gözü önünde öldürüldü. Annesine kilitli bir kapının ardında kızının öldürülmesine tanıklık etme çaresizliği yaşatıldı. İstanbul Sözleşmesi gerçekten uygulansaydı Sevtap Şahin bugün aramızda olacaktı." 

"Burada ismi olan kadınlardan biri Emine Bulut. Katilin adı Fedai Varan. Emine Bulut boşandığı Fedai Varan tarafından hepimizin gözleri önünde 'ölmek istemiyorum' diye diye öldürülmeden yarım saat önce karakola gitmişti. Ölümle tehdit edilmişti çünkü. İstanbul Sözleşmesi der ki, mağdur şikâyetini geri çekse bile polis can güvenliğine yönelik tehdit görüyorsa önlem almalıdır. Çünkü şiddet ve şiddet tehdidi pek çok kadına şikâyetlerini zorla geri çektirebilir. İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı Emine Bulut bugün hayatta olabilirdi."

"Burada ismi olan kadınlardan biri Zeynep Şenpınar. Katilin adı Selim Ahmet Kemaloğlu. Zeynep, boksör Selim Ahmet Kemaloğlu tarafından öldürülmeden 2 hafta önce karakola gidip şiddet gördüğü için şikâyetçi olmuştu. Sonra geri çekti. Selim Ahmet Kemaloğlu onu öldürdükten sonra 112’nin ve polisin müdahale etmesine engel oldu. Buna rağmen sokakta sesini çıkaran kadınlara yöneltmekten hiç çekinmedikleri 'polise mukavemet' suçundan işlem yapılmadı, çünkü polisler şikâyetçi olmadı. Katilin cinsel saldırı ve kasten yaralama dahil çeşitli suçlardan sabıkalı olduğu ortaya çıktı. Buna rağmen siyasetçisinden medyasına katil yerine Zeynep’in hayatını sorgulamayı seçti. İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı, Selim Ahmet Kemaloğlu Zeynep’i öldüremeden engellenebilecekti."

"Burada ismi olan kadınlardan biri Pınar Gültekin. Katilin adı Cemal Metin Avcı. Pınar ayrıldığı erkek tarafından barışmak istemediği için öldürüldü. 'Barışmak istiyorum' diye son bir kez buluşmaya çağırmak, pek çok erkeğin kadınları öldürme yöntemi. Bir kadın tarafından reddedilmek ise erkekler için cinayet gerekçesi! Erkekler kendilerini reddeden patronlarını, ev sahiplerini öldürmezken kadınları öldürüyor. Çünkü buna hakları olduğunu düşünüyorlar. Kadınların onlara 'hayır' deme hakkı olmadığından eminler. Çünkü bu ülkeyi yönetenler de böyle düşünüyor. Ama buna rağmen, her nasıl oluyorsa, erkeklerin yaptıklarından da sürekli kadınlar sorumlu tutuluyor. Pınar öldürüldükten sonra, Cemal Metin Avcı’nın evli ve çocuklu olmasının evli olan katilin değil kadının itibarını zedelemek için, adeta öldürülmesini meşrulaştırmak için nasıl kullanıldığına hepimiz şahit olduk. Bunun adı açık ve net: Kadın düşmanlığı! Ses çıkarıyoruz! İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı, şiddetin son bulması için toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmek üzere politika yapılsaydı, erkekler 'hayır' dedikleri için kadınları öldürme hakkı bulamayacaktı, kadınların hayatlarını sorgulayamayacaktı!"

İZMİR

İzmir Alsancak'taki ÖSYM binasının önünde toplanan kadınlar, basın açıklamasın ardından yürümek istedi. Polis ise "Yürüyüş yapamazsınız" diyerek kadınların yürüyüşüne engel oldu. 

Yürümekte ısrar eden kadınlara saldıran polis, 16 kadını işkenceyle gözaltına aldı.

DERSİM

Dersim Kadın Platformu'nun çağrısıyla İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik saldırılara karşı bir araya gelen kadınlar, iktidara "Sözleşmeyi uygula" diye seslendi. 

ANTALYA

Antalya'da da kadınlar Attalos Meydanı'nda bir araya gelerek İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik saldırıları protesto etti.  Yapılan açıklamada, "'Eşit değilsiniz' dendikçe erkek şiddeti büyüyor, meşrulaşıyor, can alıyor. İstanbul Sözleşmesi uygulansın" denildi.

Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

Türkiye'de kadın sığınaklarının mevcut yatak kapasitesi 3.482. İstanbul Sözleşmesi'ne göre olması gereken 8.315. İstanbul Sözleşmesi uygulansın.

"İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın" diyenler, kadınlara şiddet uygulayıp cezasız kalmak isteyenler, LGBT+'ları öldürmek isteyenler! Kadın cinayetlerine de nefret cinayetlerine de sessiz kalmıyoruz!

Fatma Altınmakas, akrabası tarafından tecavüze uğradı, bunun üzerine kocası onu öldürdü. Kürtçe çevirmen sağlanmadığından şikâyetinde darp edildiğini söyleyemedi. İstanbul Sözleşmesi uygulansın, şiddete uğrayan kadınlar için ihtiyaçlarına göre sosyal destek ve hizmetler sağlansın. 

Şiddete maruz kalan kadınların başvuracağı kadın derneklerinin ofislerini basmak, aktivistleri tutuklamak yerine, acilen şiddet faili erkekler tutuklanmalı, yargılanmalıdır. İstanbul Sözleşmesi uygulanana kadar takipçisiyiz.

İstanbul Sözleşmesi sadece şiddet failinin cezalandırılmasını, kadınların korunmasını öngörmez. Aynı zamanda tüm devletleri şiddetin hiç yaşanmayacağı bir dünya kurmakla yükümlü kılar.

Türkiye'deki evli kadınların en az üçte biri fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalıyor ama sadece yüzde 11'i bunu resmi kurumlara bildirebiliyor. Hiçbir kadının şiddete maruz kalmaması için İstanbul Sözleşmesi etkin bir biçimde uygulansın!

Son 5 yıl içinde şiddet gören 1 milyon kadından 2 bine yakını öldürüldü. Kadınların erkekler tarafından öldürülmemesi için İstanbul Sözleşmesi derhal uygulanmalı!

Bir daha hiçbir adli tıp uzmanının ve kadına yönelik şiddeti önlemekle yükümlü kişinin "Bir kadın bir erkekle tenha bir yerde içki içmeyi kabul etmişse cinsel ilişkiye rıza göstermiş sayılır” diyememesi için, İstanbul Sözleşmesi uygulansın.

Tacize, istismara, şiddete uğrayan çocukları koruyacak kamu hizmetleri sunmak hükümetlerin yükümlülüğü. Yalnızca çocukların menfaatinin esas alınması ve ihtiyaçlarına uygun koruyucu tedbirlerin sağlanması için, İstanbul Sözleşmesi uygulansın!

2019 yılında "Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar" başlığı altında 138 bin 529 şikâyet geldi ancak bu şikâyetlerin yüzde 46,9'u yani 64 bin 972'si takipsizlikle sonuçlandı. İstanbul Sözleşmesi derhal uygulansın!

İstanbul Sözleşmesi etkin bir biçimde uygulanmadığı için her yıl yüzlerce kadın şikâyet etmesine, karakola başvurmasına rağmen öldürülüyor. İstanbul Sözleşmesi şiddeti önler.

Türkiye'de hâlâ kadına yönelik erkek şiddeti özelinde 7/24 çalışan bir acil destek hattı yok! İstanbul Sözleşmesi feshedilemez!

2019 yılında Türkiye genelinde kadına yönelik şiddetle ilgili 4 bin 76 suç duyurusunun yüzde 82,4'üne yani 3 bin 357'sine "kovuşturmaya yer yok" kararı verildi. İstanbul Sözleşmesi derhal uygulansın!

Nüfusu 100.000'in üzerinde olan en az 237 belediyenin sığınak açma zorunluluğu varken sığınağı olan belediye sayısı 32. Tüm belediyeleri sığınak açarak İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamaya çağırıyoruz.

İçişleri Bakanlığının (2014-2019 yılları) verisine göre devlet koruması altındayken 94 kadın yakını erkekler tarafından öldürüldü. Şiddete karşı etkin soruşturma için İstanbul Sözleşmesi uygulansın.

DAHA FAZLA