Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi için bir kez daha Kadıköy'de

Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi için bir kez daha Kadıköy'de

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde kadınlar 'İstanbul Sözleşmesi Yaşatır' demek için toplandı.

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde kadınlar bir kez daha 'İstanbul Sözleşmesi yaşatır' demek için toplandı. Kadınların eylemine polis saldırdı.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gece yarısı kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi'ni feshetmesinin ardından günlerdir seslerini yükselten kadınlar bir kez daha Kadıköy'de toplandı.

Polis arama noktalarında ses sitemine el koydu. Kadınlar arama noktasında durumu protesto ederek karşılıklı olarak beklemeye koyuldu.

KADIKÖY'DE POLİS MÜDAHELESİ

Kadınların Kadıköy'de yaptığı eyleme polis saldırdı. Çıkan arbedenin ardından kadınlar barikatları yıkarak eylem alanına girdi. Kadınların direnişi sonrasında polis, koridor açarak barkatları kaldırmak zorunda kaldı. Ayrıca, eylem alanına girişine izin verilemeyen ses sitemi de kadınların mücadelesi sonucunda alana sokuldu.

KADINLARDAN ZIPLAMA EYLEMİ

Polis barikatlarını aşıp eylemin yapılacağı alana giren kadınlar zıplayarak, 'Zıplamayan Tayyip'tir' sloganı atıyor.

'HAYATIMIZAN VAZGEÇMEYE NİYETİMİZ YOK!'

Kadıköy'de İstanbul Sözleşmesi için toplanan kadınlar, "Hayatımızdan vazgeçmeye, susmaya, itaat etmeye, eve dönmeye niyetimiz yok!" sloganlarıyla eylemlerine devam ediyor.

'SUSMUYORUZ, KORKMUYORUZ, İTAAT ETMİYORUZ'

Eylemde okunan basın açıklamasında, "İstanbul Sözleşmesi bizim. İstanbul Sözleşmesi hala yürürlükte ve her satırını uygulatana kadar mücadeleye devam edeceğiz"  denildi. 

"Daha bu hafta içi, bir gün içinde en az 4 kadın öldürüldü. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmeye harcana çaba, uygulamak için harcansaydı hayatta olabilirlerdi" ifadelerinin kullanıldığı açıklamada, Yaşama hakkımızın güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden de, tek bir hakkımızdan da vazgeçmiyoruz. Herkesi toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanana kadar mücadelemizi birlikte büyütmeye çağırıyoruz" denildi.

Açıklamanın tamamı ise şu şekilde:

Aylardır yürütülen kadın ve LGBTİ+ düşmanı, dinci ve muhafazakâr kampanyalar sonucunda 19 Mart gecesi İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı Kararı ile tek taraflı olarak feshi ilan edildiğinden beri sokaklardayız. Şimdi bir de bu hukuksuz kararın Avrupa Konseyi’ne alelacele bildirilmesiyle 3 aylık “çekilme” süresi başladı. Bu kararı verenler, Türkiye’nin kadına yönelik şiddeti engelleyen uluslararası bir sözleşmeden, adı İstanbul olan, İstanbul’da imzaya açılan sözleşmeden İLK çekilen ülke olmasını istiyorlar. Ama hatırlatıyoruz: İstanbul Sözleşmesi bizim. İstanbul Sözleşmesi hala yürürlükte ve her satırını uygulatana kadar mücadeleye devam edeceğiz.

İstanbul Sözleşmesi’ni böylece feshedebileceğini sananlara kötü bir haberimiz var.

Tek başına tüm kadınlar adına karar almaya cüret edenlere kötü bir haberimiz var.

“İstanbul Sözleşmesi’ni geri çektirmeyi başardık, sıra 6284 sayılı kanunda” diye sevinenlere kötü bir haberimiz var.

Kadınlara ikinci sınıf muamelesi yapma, kendilerine köle etme arzusuyla yanıp tutuşanlara, şiddet uygulayıp çocuk yaşta evlendirmek isteyenlere, çocukları istismar etme özgürlüğü isteyenlere, LGBTİ+’lara şiddeti kendine hak sayanlara kötü bir haberimiz var.

“İstanbul Sözleşmesi yetmez, kadına karşı ayrımcılığı önleyen CEDAW’dan da, çocukları istismardan koruyan Lanzarote Sözleşmesi’nden de, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden tek adamın imzasıyla çıkıveririz; Anayasa’dan eşitlik ilkesini kaldırırız; kadınları nafakadan mal paylaşımına tüm ekonomik haklarından eder böylece kendimize mecbur ederiz” diye umutlananlara kötü bir haberimiz var.

Devlet kadınları ve çocukları erkek şiddetinden koruma, kadınları güçlendirecek destek mekanizmalarını oluşturma, failleri etkin biçimde yargılayıp cezalandırma, erkek şiddetini önleme ve bütünlüklü politikalar oluşturma yükümlülüklerini reddettiğini ilan ettiği için memnun olan şiddet faillerine kötü bir haberimiz var.

“Gece o saatte orada ne işi vardı”, “yemeğin tuzu eksikti”, “beni terk etmeye kalktı” gibi gerekçelerle erkeklerin değil de kadınların öldürülmesinin tek nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyken, eşitliği temel almayan düzenlemelerle şiddetle mücadeleye devam ettiği yalanına kanacağımızı sananlara kötü bir haberimiz var.

Kadın düşmanlığının, katillerin sırtını sıvazlamanın, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılığın resmi devlet politikası haline gelmesine alkış tutanlara kötü bir haberimiz var.

Devlet bugün sizin yanınızda, kadınların karşısında olabilir; ama siz çoktan kaybettiniz. Biz var olduğumuz için, birbirimizin yanında olduğumuz için, cesaretimizi bugün tek kalemde üstünü çizmeye kalktığınız hakları yüzyılların mücadelesiyle elde etmiş kadınlardan aldığımız için kaybettiniz. Kendi adımıza karar vermekten, eşitlikten, özgürlükten ne olursa olsun vazgeçmeyeceğimiz için kaybettiniz. Biz “hayır” dediğimiz andan itibaren kaybettiniz. Çünkü tüm bunların geri dönüşü yok.

Biz buradayız. Her yerdeyiz. İsyandayız. Daha bu hafta içi, bir gün içinde en az 4 kadın öldürüldü. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmeye harcana çaba, uygulamak için harcansaydı hayatta olabilirlerdi. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamakla yükümlü olduğu halde uygulamayanlar, şiddeti önlemeyenler, cezasız bırakanlar, eşitliği sağlamayanlar bu cinayetlerin suç ortağı. Açıkça söylüyoruz: Ya görevinizi yapın ya da istifa edin, çünkü bizim bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok. Yaşama hakkımızın güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden de, tek bir hakkımızdan da vazgeçmiyoruz. Herkesi toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanana kadar mücadelemizi birlikte büyütmeye çağırıyoruz.

Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!"

DAHA FAZLA