J.R.R. Tolkien dil ve fantastik dünyaları nasıl yarattı?

J.R.R. Tolkien dil ve fantastik dünyaları nasıl yarattı?

Yazar:Thomas Moore Devlin

Çeviren: Dicle Yılmaz

J.R.R. Tolkien'in hayatı, yapay diller ve beraberinde yarattığı dünyalarla son derece iç içeydi.

J.R.R. Tolkien, 20. yüzyılın en etkili yazarlarından biridir. Aslında, bunun "20. yüzyıl" olarak sınırlandırılmaması gerekir. Yüzüklerin Efendisi fantastik edebiyatın ilk örneği olmayabilir, ancak bu türü tanımlayan birçok motifi geliştirmiştir.Tolkien'in yazdığı romanlar bize Orta Dünya hakkında bir fikir verse de bu sadece buzdağının görünen kısmıdır. Tolkien, en ünlü hikâyelerinin bile çok ötesine uzanan inanılmaz derecede ayrıntılı bir kurgusal dünya yaratmıştır. Bu, hiçbir yerde Tolkien'in yarattığı yapay dillerdegörüldüğünden daha iyi sergilenmemiştir.

Yapay diller yüzyıllar boyunca var olmuştur. Bilinen ilk yapay dil Alman rahibe HildegardvonBingen'in MS 12. yüzyılda yaratılan ve mistik kullanımları olduğuna inanılan Lingua Nolta'sıdır. Yıllar boyunca bir takım nedenlerden dolayı oluşturulmuş başka diller de olmuştur. Örneğin, Esperanto ve Volapük uluslararası diller olarak oluşturulmuştur. Tolkien bunların üzerine eklemeler yapmış ve farklı karmaşıklıkta düzinelerce yapay dil yaratmıştır. Tolkien, dilin olanaklarını inceleyerek tüm zamanların en ikonik kurgusal evrenini yaratmıştır.

TOLKIEN'İN ÇOCUKLUK VE GENÇLİK YILLARI

John Ronald Reuel Tolkien, 1892'de Güney Afrika’daki eski Özgür Oranj Devleti’nin (günümüzde Özgür Devlet Eyaleti olarak anılır) başkenti Bloemfontein'de doğmuştur. Tolkien 3 yaşındayken babasının ani ölümünün ardından annesi ve erkek kardeşi ile İngiltere'de mezrada bulunan Sarehole köyüne taşınmıştır. Daha sonra Birmingham yakınlarındaki King Edward's Okulu'na gönderilmiştir.

Tolkien, küçük yaşlarından beri dillere hayranlık duymuştur. Okul yıllarının başında Latince ve Yunanca dillerinde uzmanlaşmıştır ancak bu o dönem içinsıra dışı bir durum değildi çünkü her iki dil de yüzyılın başında İngiliz okul müfredatının önemli bölümü oluşturuyordu. Daha ilginç olan ise Tolkien’in Gotik ve Fince gibi diğer diller ile devam etmesi olmuştur. Henüz 13 yaşındayken, yerine koyma şifrelemesi (sembollerin bir kod oluşturmak için harflerin yerini aldığı) olarak bilinen Nevbosh'u yaratarak diller ile oynamaya ilk adımını atmıştır. Bundan kısa bir süre sonra bilinen ilk yapay dilini, Naffarin'i yaratmış, ardından dil yaratmaya ve genişletmeye devam etmiştir.

Tolkien zor bir çocukluk geçirmiştir. Çok küçük yaşta babasını kaybettikten sonra, 12 yaşındaykenannesinide kaybetmiştir. Yetim kalan Tolkien’i ve erkek kardeşini köyün papazı Peder Francis Morgan yetiştirmiştir ve yetişkinliğe kadar birçokçeşitli bakıcının yanına yerleştirilmişlerdir. Tolkien, ortaokulu bitirdiğinde dünya dilleri üzerine kapsamlı çalışmalarına devam ederken İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde eğitim gördüğü Oxford Üniversitesi'ndeki Exeter Koleji'ne kaydolmuştur. Hayatı boyunca tam olarak kaç dil üzerine çalıştığı bilinmese de onlarca dil üzerinde çalıştığı tahmin ediliyor.

Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden dolayı Tolkien'in hayatı üniversiteden sonra da kolay olmamıştır. Tolkien, 1916'da cephede birkaç ay geçirmiş, ancak sonra onu tedavi olması için eve gitmek zorunda bırakan tifüs benzeri bir enfeksiyon kapmıştır. Tolkien çok yara almadan kurtulup ve birkaç yıl memleketinde askeri görev yaptıktan sonra 1920'de ordudan ayrılırken, birçok arkadaşı savaşta ölmüştür. İngiltere'ye döndükten birkaç yıl sonra Tolkien, Oxford'da Anglo-Sakson dil profesörü olmuş ve akademik kariyerine başlamıştır.

TOLKIEN VE DİLLER

Çoğu durumda yapay diller hikâyeler yazıldıktan sonra oluşturulurken, J.R.R. Tolkien için tam tersi geçerli olmuştur. Onun için hikâyeler, yarattığı dillerden esinlenmiştir.

Tolkien'in yarattığı, gerçekten kapsamlı olan ilk dillerden biri, daha sonra Quenya olarak adlandırmış olduğu Elf dilidir. İlham kaynağı olan Fince ile tanıştıktan sonra 1910 civarında Quenya üzerinde çalışmaya başlamıştır. Tolkien, sonraki birkaç on yılı Quenya'nın dilbilgisi üzerinde ufak düzenlemeler yaparak ve diğer yapay diller üzerinde çalışarak geçirmiştir. Yarattığı her dilin tek başına var olmaması dikkat çekici olmuştur. Daha sonraki çalışmalarını olabildiğince gerçekçi kılmak için, dilleri hikâyeleri olacak şekilde tasarlamıştır. Örneğin Tolkien, Elves Valarin ana dilini yaratmıştır. Daha sonra tıpkı Avrupa dillerinin çoğunlukla tek bir ana dilden türediği gibi inanıldığına göre Elfçenin tüm lehçelerini, bu tek ana dilden türeterek tasarlamıştır.

Bunu başarabilmek için Tolkien, tarihsel dilbilim incelemesi olan filoloji üzerine geniş bilgisinden yararlanmak zorunda kalmıştır. Gerçek dillerde ne tür değişiklikler olduğunu saptamış (telaffuz değişiklikleri, gramer değişiklikleri, kelime dağarcığı değişiklikleri) ve bunu yarattığı dillere bilgi sağlamak için kullanmıştır. Tolkien, mevcut dillerin çeşitli özelliklerini kendi yapay dillerine dâhil ederek bu dillerden yararlanmıştır. Örneğin Yüzüklerin Efendisi'ndeki cücelerin dilinin İbranice ile aynı özellikleri barındırdığı görülmektedir.

Çoğu zaman insanlar J.R.R. Tolkien'in bu dilleri tasarlarken ortaya koyduğu tüm çalışmaları duyduklarında bir soru sorarlar: Neden? Neticede çoğu okuyucu, Tolkien'in Orta Dünya için yarattığı birçok dili öğrenmek için zaman ayırmamaktadır. Tolkien, açıklamalarında bunun asıl sebebinin belli bir "dilsel estetik" yaratmak olduğunu söylemiştir. Örneğin, Elfçe "klasik ve bükümlü" bir dil olacak şekilde tasarlanmıştır. Bunu yapmak için Tolkien, mevcut diller hakkındaki kapsamlı bilgisinden yararlanmış ve bu dillerin özelliklerini kendi yapay dillerine dâhil etmiştir.

Bu dilsel estetik veya fonestetik fikri, Tolkien'in oldukça bağlı olduğu bir fikirdir. Tolkien filminden bir sahnede Tolkien’in, “cellardoor”un (kiler kapısı) güzel bir şeyi ifade etmemesine rağmen dünyadaki en güzel ifade olduğuna inandığına gönderme yapılmaktadır. “Dil güzelliği" hakkındaki izlenimlerimizin büyüdüğümüz toplumun dilleri tarafından şekillendirildiğine dair bir karşı argüman vardır ancak Tolkien kelimelerin açık tanımlarından bağımsız olarak anlam ve duygu yaratabileceğine inanmaktaydı.

HOBBIT, YÜZÜKLERİN EFENDİSİVE LEGENDARIUM

1930'ların ortalarında J.R.R Tolkien çocuklarına ejderhalar, bir yüzük ve Bilbo Baggins adında bir hobbitin olduğu bir hikâye anlatmaya başlamıştı. Sonunda kitabı, George Allen ve Unwin adlı yayıncılık firması için çalışan Susan Dagnall’a ulaşacak üstünkörü bir taslak halinde yazdı. Dagnall, Tolkien'i hikâyeyi detaylandırması için cesaretlendirdi ve 1937'de The Hobbit veya Gittim ve Döndüm, okuyuculara Tolkien'in dünyasının kapılarını aralayan ilk hikâye oldu. Kitabın yıldızı kısa sürede parlamış ve o zamandan beri çocuk edebiyatının temelini oluşturmuştur.

Hobbit’in devasa bir kurgusal evrenin parçası değil, çocuklar için bir seferliğine yazılmış eğlenceli bir hikâye olması planlanmıştı. Tolkien, 1916'da başlattığı, Orta Dünya'nın tamamını tasvir eden ve Tolkien'in yapay dillerinin geliştirilmesiyle bağlantılı olan Legendarium projesi üzerinde çalışmakla oldukça meşguldü. Legendarium, günümüzde Tolkien'in dünyasındaki tüm mitolojiyi ve tarihi kapsayan Silmarillion adıyla daha iyi bilinmektedir. Hobbit, Legendarium’dan etkilenmiştir ancak bu az bir derecede olmuştur.

Hobbit'in başarısından sonra Tolkien'den bir devam kitabı istenmiştir, bunun üzerine Legendarium’u sunmuştur. Ancak yayıncılar bunun biraz fazla değişik olduğuna karar vermiştir. Kitap, Tolkien'in ölümünden dört yıl sonrasına, 1977 yılına kadar yayınlanmamıştır. Daha popüler bir metin oluşturma umuduyla Tolkien, The Hobbit'in devamı niteliğindeki The Lord of the Rings (Yüzüklerin Efendisi) üçlemesinin başlangıcı olacak daha geleneksel bir devam kitabı yazmaya başlamıştır.

Tolkien'in yaşamı boyunca yaptığı tüm yazı ve akademik çalışmaları listelemek çok uzun zaman alacaktır ve birçok başarısını görmezden gelmek istemeyiz. Ancak Yüzüklerin Efendisi, Tolkien'in dil çalışmalarını dünyanın en ünlülerinden biri haline gelecek bir hikâye ile birleştirerek hayatı boyunca yaptığı çalışmaların tam anlamıyla doruk noktası olmuştur.

TOLKIEN'İN MİRASI

Tolkien yaşamı boyunca hem farazi dillerden hem de tamamen detaylandırılmış çok sayıda yapay dilden (muhtemelen sadece iki tanesi “tam” dil olarak kabul edilebilmiştir) üstü kapalı bir şekilde bahsetmiştir.  Ancak, en kalıcı mirası, o zamana kadar yaratılmış yapay dillerden daha çok dil üretmesidir.

Daha önce de belirtildiği gibi, Tolkien “artlang” (estetik zevk için tasarlanmış yapay diller) kavramını türetmemiş ancak bu kavramı daha yaygın bir hale getirmiştir. Tolkien'in fikirleri, Star Trek için Klingon, Avatar için Na'vive Game of Thrones için Dothraki ve High Valyrian'ın yaratılmasına yardımcı olmuştur. Günümüzün en iddialı fantastik ve bilim kurgu filmlerinde genellikle basit de olsa bir yapay dil bulunmaktadır.

Dahası, Tolkien çoğu okuyucusu arasında daha derin bir dil sevgisi uyandırmıştır. Dünyaya, dilin sadece iletişim kurmak için bir araç olması gerekmediğini ve günümüzde konuşulan 7 bin dil ile sınırlı kalmamız gerekmediğini göstermiştir. Ona göre diller kendi başlarına bir sanat ve zanaat olabilirler.

 

Kaynak: Babbel

DAHA FAZLA