İzel Sezer yazdı | Yanlış yönlendiren de biraz pay sahibi değil mi?

İzel Sezer yazdı | Yanlış yönlendiren de biraz pay sahibi değil mi?

İzel Sezer - @izelsezer

Açıklanan verilere ve bizzat gördüklerimize, yaşadıklarımıza dayanarak, yeni tip koronavirüs (Covid-19) vakalarının hızla arttığı, özel hastanelerin dahi yoğun bakım ünitelerinde yer kalmadığı, ölü sayısının her geçen gün daha da yükseldiği, salgınla baş edilemediği bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.

AKP iktidarının salgın yönetimi konusunda şeffaflıktan epey uzak olması, turizm sezonu gözetilerek birçok önlemin kaldırılması ve milyonlarca işçinin çalışmaya mecbur bırakılması elbette salgının Türkiye’de böylesine kontrolden çıkmış bir duruma gelmesinin baş sebepleridir. Fakat bunun yanında iktidardan aldığı ‘emirle’ halkın gerçek bilgiye ulaşmasını engelleyen yandaş ve ana akım medya bir yana; uzmanların, sağlık meslek örgütlerinin uyarılarını görmezden gelerek yaptığı yayınlarla milyonlarca insanın yanlış bilgilenmesine sebebiyet veren farklı sorumlular da yok mudur?

Mesela Gazeteci Cüneyt Özdemir örneğine bakalım. Özdemir, Türkiye'de koronavirüs vakalarının hızla yükseldiği nisan ayında kendi YouTube kanalından yaptığı yayında sağlık sisteminin iyi olduğunu söylemiş ve Sağlık Bakanlığı'nın, koronavirüs sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısını yanlış verdiğini söyleyenler hakkında ise ''Bu insanları tatmin etmek çok zor'' ifadelerini kullanmıştı.

Bu programın üstünden 7 ay geçti, bu süreçte binlerce kişi hayatını kaybetti, yüz binlerce kişi salgına yakalandı… 7 ayın ardından tarih 25 Kasım’ı gösterdiğinde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, semptomsuz hasta sayısını açıklamaya başladı. Günlük vaka sayısının 28 bin civarında olduğunun ortaya çıkmasından sonra, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 25 Kasım için açıkladığı günlük verilere göre, ABD ve Hindistan'ın ardından en yüksek vaka sayısının Türkiye'de olduğu da anlaşıldı.

Cüneyt Özdemir, bu açıklamanın ardından 26 Kasım’da bir yayın daha yaptı ve ''Bir yanlıştan dönüldü, korkunç bir tabloyla karşı karşıyayız. Hatta daha bile kötü olabilir durum'' şeklinde konuştu. Fahrettin Koca'nın ''Hafta sonu duruma bakacağız, ona göre tedbir alacağız'' sözlerini de ‘’Pardon, neye bakacaksınız?'' diyerek eleştiren Özdemir'in, sağlık meslek örgütlerinin ve uzmanların uyarılarına rağmen vaka sayılarını şeffaf şekilde açıklamayan AKP iktidarının salgın yönetimini övdüğü sözleri ise akıllardan silinmedi.

Evet, belki Cüneyt Özdemir aylar sonra çark etti, ‘’hesap sorar’’ duruma geldi. Ancak Cüneyt Özdemir gibi örneklerin de etkisiyle salgın yönetimi konusunda oldukça yanlış bir algı pekiştirildi. ‘’Gazeteci yalnızca halka karşı sorumludur’’ ilkesi ayaklar altına alındı. Türk Tabipleri Birliği (TTB); Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) gibi sağlık meslek örgütlerinin ve bilim insanlarının hükümet tarafından açıklanan sayıların doğru olmadığı yönündeki uyarılarıyla adeta dalga geçildi. 

Başta da söylediğimiz gibi, salgının böylesine kontrolden çıkmasının başat sorumlusu elbette AKP hükümetidir. Peki hâl böyleyken, sağlık emekçilerinin ‘’Ölüyoruz, tükeniyoruz’’ haykırışlarını duymayan, yurttaşlar göz göre göre ölürken kamuoyunu yanlış yönlendiren gazeteciler de bunca insanın ölümünde sorumluluk sahibi değil midir?