İzel Sezer yazdı | Hıncal Uluç'un ‘milli sporu’, kadınların başına neler açtı?

İzel Sezer yazdı | Hıncal Uluç'un ‘milli sporu’, kadınların başına neler açtı?

İzel Sezer - @izelsezer

Geçen hafta sosyal medyada ‘’iyi kurgulandığı’’ yorumuyla birçok kullanıcı tarafından paylaşılan bir video düştü önümüze. Bu videoda İstanbul’un Beyoğlu ilçesindeki İstiklal Caddesi’nde 23 yaşındaki bir kadın, 30 yaşındaki Sezer T. tarafından metrodan çıktığı andan itibaren takip ediliyordu. Şüpheli erkek, genç kadın oturduğu anda yanına oturuyor, kalktığı anda ise arasına bir kol boyu mesafe dahi koymaksızın yanında yürüyordu.

Açıkçası videoyu, birçok kadın gibi ben de ‘’Bu mesafeden takip edildiğini fark etmeyecek kadın olamaz herhalde’’ diyerek izledim. Şişhane’den Galatasaray Lisesi’ne kadar kadını takip eden erkeğin saniye saniye kayda alınması, polisin bir anda çıkıp şüpheli erkeği ‘’Sen ‘bayanı’ takip mi ediyorsun’’ diyerek gözaltına alması ve ardından takip edilen kadına ‘’Korkmayın’’ telkininde bulunması videonun kurgu olup olmadığı konusunda beni de oldukça düşündürdü.

Videonun kurgu olup olmamasından bağımsız olarak devam edecek olursak, şüpheli erkek, gözaltına alındıktan bir gün sonra Savcılığa çıkarıldı, ifadesi alındı ve ardından ‘’cinsel taciz’’ suçlamasıyla tutuklandı.

Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç ise yaşanan bu olayı bugün yayınlanan ‘’Adalet bir gün, sana da, bana da lazım olacak!..’’ başlıklı yazısında gündeme getirdi. Uluç, bugünkü yazısını 27 Eylül’deki köşe yazısında, tacizci Sezer T. hakkında tutuklama kararı veren savcı için “O savcıyı alnından öpüyorum” ifadesini kullanan Sabah yazarı Yüksel Aytuğ’a karşı yazmış.

Öncelikle Uluç’un yazısından öne çıkan bazı bölümleri paylaşmak istiyorum:

***Adamın kızı bütün bir İstiklal Caddesi boyu takip ettiğini gösteren videoyu kim çekti?
Kız dedektif tutmuş değil herhalde..

Ya da polise önceden haber vermiş de, bir sivil polis elinde telefonla peşlerine düşmüş de olamaz..

O zaman, bol, pileli ama mini etek giymiş kızın peşinden "Rüzgar eser de açılır" diye asıl giden, o cep telefonunu kullanan olabilir mi, bir ihtimal?

İnsanların bir nehir gibi aktığı caddede, birinin bir kızı takip ettiğini anlamak için o kızın peşinde olmak gerekmez mi?

Sayın Savcım, o görüntüleri kimin, nasıl ve niçin çektiğini de sorgulamış mı acaba?.

*

...Ve Sevgili Yüksel.. Kızların peşinde yürümek, erkeklerin milli sporudur.

Hele yaşı benim gibi 80 gibi olanların..

Bizim kuşak, hele gençliğin ilk yıllarında kızların peşinden hem de nasıl yürürdük..

Uluç, yazısının bu bölümünde kadının takip edilmesinin sebebinin ‘’giydiği kıyafet’’ olduğunu ifade ederken, kadınları takip etmenin ise ‘’erkeklerin milli sporu’’ olduğunu söylüyor. Yani bir erkeğin, bir kadını takip etmesinin ‘’çok doğal ve hayatın olağan akışına uygun bir davranış’’ olduğunu ifade ediyor Uluç.

Yazıyla devam edelim:

O devirlerde, bugünkü "One Night Stand" filmlerde bile olmazdı.. Şimdi gençler akşam bir diskoya gidiyor, orada biriyle tanışıyor. O gece birlikte oluyorlar. Sabah herkes kendi yoluna.. "Bir gecelik duruş" denen şey o..

Biz, bırak tanımadığımızı, tanıdığımız, sevdiğimiz ve sevgimizi kabul eden kızın elini altı ayda anca tutardık..

Öyle sarmaş dolaş da değil ha.. Avuç. Sadece iki avuç iç içe..
Yani, ilişki aslında, sadece Milli Sporumuz, "Arkasından yürüme"den ibaret kalırdı.’’

Ankara'da Kızılay'dan Kavaklıdere'deki Kuğulu Park'a dek giderdik, Kolej dağılınca.. Hepsi kafasını geriye çevirip bir tebessüm etmesi için.. Hepsi o kadar..

Bilir misin?.

Kuğulu Park'ta kız arkadaşı ile sarmaş dolaş olan bir Radyo ünlüsünü, Kuğulu Park Bekçisi vurup öldürmüştü hatta, "Halkın ahlakını bozuyorlar" diye..

Yaz gelince de, İstanbul'da başlardı yürüyüş sporumuz..

Suadiye'den Göztepe'ye git gel, Bağdat Caddesi..

Kızlar önde yan yana.. Biz oğlanlar arkada yan yana..

Kız döner de, dönünce gözler çakışır da.. Bir de, gülümseme alınır da.. İşte tüm ödül o.. Ama daha da yakınlık gösterir, bir işaret yollarsa.. Neyin mi?.

Yörede üç yazlık sinema var.

Caddebostan'da.. Şaşkın Bakkal'da ve Suadiye'de.. O gece onlardan birinde olacağını belli eder.. Hepsi o..

Haydi tüm planlar o gece o sinemada olmak için yapılır. Kız ailesiyle gelir, bahçenin ta öbür tarafında oturur. Sen 30 metreden kaçamak bakış atarsın. O kadar mı?. Değil tabi...

Sevgili ile ayni gök yüzünün, ayni yıldızların altında film izleme hissi var ya.. İşte o bütün yürüyüşler, o bütün işaretleşmeler onun için..

Sen hayatında hiç kız peşinde yürümedin mi, Yüksel?.

Haaa!. Yanlış anlaşılmasın.. Kız arkasından yürümek, bizim icadımız değil.. Lale Devri'nden beri var, en azından..

Yazı böylece uzayıp gidiyor… Peki Hıncal Uluç’un ‘’milli spor’’ olduğunu öne sürdüğü ‘’kadınların erkekler tarafından takip edilmesi’’ durumu gerçekten de Uluç’un romantize ettiği gibi mi, bu kadar basit ve normal mi?

Erkekler tarafından takip edilen bazı kadınların başına neler gelmişti hatırlayalım:

- Ordu’da 20 yaşındaki  Ordu Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi öğrencisi olan balerin Ceren Özdemir, 3 Aralık 2019’da Altınordu ilçesinde bulunan evine kadar kendisini takip eden Özgür Arduç isimli firari bir suçlu tarafından kalbinden bıçaklanarak öldürüldü.

- İstanbul'un Esenyurt ilçesinde 21 Ocak 2020 tarihinde bir saldırgan, 25 yaşındaki Nesrin A.'yı takip ederek, oturduğu apartmana girdiği sırada sırtından bıçaklayarak gasp etti.

- İstanbul Çapa Tıp Fakültesi'nde görevli doktor, 16 Nisan 2020 tarihinde nöbet sonrası evine dönerken kendisini takip eden saldırgan tarafından yaşadığı apartmanda cinsel saldırıya maruz kaldı. Mahalleli tarafından etkisiz hale getirilen saldırgan, mahkeme tarafından 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

- Antalya’nın Finike ilçesi sahilinde 22 Ağustos 2020 tarihinde yürüyüş yapan A.E. adlı kadını takip eden M.A. isimli şüpheli, kadına cinsel saldırıda bulundu. Yakalanan zanlının 'kız çocuğukadın kaçırma' suçu da dahil olmak üzere toplam 15 suç kaydı olduğu ortaya çıktı.

Ve liste böyle uzayıp gidiyor…

Kadınlar, her gün kendilerini takip eden erkekler tarafından şiddete, tacize, tecavüze uğrarken ve hatta öldürülürken, Hıncal Uluç’un ‘’erkeklerin milli sporu’’ diyerek kadınların takip edilmesini normalleştirmesi, hatta bu takip sürecini güzellemesi çok açık ki tacizin meşrulaştırılmasından başka bir şey değil.

AKP hükümetinin ve beraberindeki yargının kadın cinayetlerinde, cinsel taciz-tecavüz davalarında takındığı tutumla birlikte her gün daha fazla erkek yaptığının yanına kâr kalacağını, yargılanmayacağını düşünüyor. Kadınlar ise buna karşı sokakta yürürken tek kulaklığını çıkararak, tenha sokaklara girdiğinde evine girene kadar bir yakınını arayıp telefonda konuşarak, aynı kaldırımda yürürken bir erkeğin uzakta dahi olsa arkasından yürüdüğünü fark ettiğinde adımlarını sıklaştırarak yürüyerek hayatlarını korumaya çalışıyor.

Yani görüyoruz ki, Hıncal Uluç’un öve öve bitiremediği ‘’milli sporu’’ kadınların başına çok şey açıyor.

DAHA FAZLA