İYİ Partili vekiller Meclis'te iki gün üst üste aynı konuşmayı yaptı!

İYİ Partili vekiller Meclis'te iki gün üst üste aynı konuşmayı yaptı!

İYİ Partili Hüseyin Örs ve Yasin Öztürk, Meclis Genel Kurulu'nda iki gün üst üste aynı konuşmayı yaptı.

İleri Haber

Meclis Genel Kurulu’nda iki gün art arda konuşan iki İYİ Partili vekilin konuşmasında ilginç bir durum dikkat çekti. Genel Kurulda iki vekil de aynı konuşmayı yaptı.

İYİ Parti Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs, dün (20 Kasım) Meclis Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı. Futbol kulüplerinin mali durumlarına değinen Örs’ün konuşması, Meclis tutanaklarına şöyle yansıdı:

"Değerli milletvekilleri, ne yazık ki futbol, transfer merkezli bir oyun hâline geldi. Kulüplerin transfer yarışı son yıllarda saha içi rekabeti gölgede bıraktı. Birden fazla talibi olan futbolcuyu renklerine katan kulüpler bunu zafer gibi kutladı. Başkanlar, yöneticiler transfer ettikleri futbolcuların adlarıyla hatırlanır oldu. Bu anlayış, yöneticileri tribünlerin istediği isimleri transfer etmeye yönlendirdi. Böylece ipin ucu bir daha yakalanmamak üzere kaçtı. Taraftarlar, yeni transferleri karşılamak için havaalanları stadyuma çevirdi. Yapılan transferlerin kulübe maliyeti ise unutuldu. Camialar, parasını almadan antrenmana veya maça çıkmak istemeyen oyuncularla tanıştı. Hatta, kulüpler, kadro dışı bıraktığı oyunculara milyonlarca dolar ödemek zorunda kaldı. Bu durum çoğu zaman Türk futbolcular için Futbol Federasyonuna, yabancılar için de FIFA'ya yansıdı. Yaşanan ekonomik kriz sonrası ülkemizin en büyük kulüpleri UEFA yaptırımlarıyla karşı karşıya kaldı, Avrupa kupalarından menedilmenin yanı sıra transfer kısıtlamaları gündeme geldi. Kısaca yüksek faizli banka kredileri, kaosu krize çevirdi. Bankalarla yapılan anlaşmalarla borçlar yeniden yapılandırıldı.

Burada bir hususu daha söylemeden geçemeyeceğim. Yapılandırmayla TFF'nin yürürlüğe koyduğu lisans talimatları gereği her kulübün kendi finansal verilerine göre oluşturulmuş harcama limitleri var. Öyle bir kulüp bu limitlere uysun, diğeri uymasın ama göz yumalım olmasın diyorum. Bu haksız rekabeti doğurur ki buna da tepkisiz kalamayız.

Ekim ayında Trabzon'daydım, Trabzonspor'un divan toplantısına katılmıştım. Bu toplantıda Trabzonspor'un Değerli Başkanı şöyle demişti: "Trabzonspor'umuz tüm bu kriterleri sağlamış durumda." Sağlamış ama nasıl sağlamış? En başta alabileceği oyuncular varken almayarak sağlamış. Bugün bir sürü sakat oyuncusu olduğu gerçeğinden hareket edersek bunun Trabzonspor için ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok. O yüzden, bir kulüp bu yaptırımlara uyabilmek adına kısıtlı kadrolarla hareket ediyorsa kuralların herkese eşit uygulanması gerektiğini TFF'ye buradan hatırlatıyor, bu durumun takipçisi olacağımı da söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yaşanan ekonomik kriz sonucu birçok Anadolu kulübünün kapısına kilit vurulduğunu hepimiz biliyoruz. 4 büyük kulüp ise borç sarmalını yeni kredilerle eritmeye çalışıyorlar.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Artık kulüplerimiz ayağını yorganına göre uzatmayı öğrenmeli, gelir gider dengesini gözeten transfer politikaları izlenmeli ve ülke futbolu için olmazsa olmaz olan altyapıya gereken önem verilmelidir diyorum.

Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)"

KOPYALA-YAPIŞTIR

Dün Örs’ün Genel Kurul’da yaptığı konuşmanın ardından aynı konuya ilişkin bugün de Denizli Milletvekili Yasin Öztürk bir konuşma yaptı. Dikkat çeken durum ise bu noktada ortaya çıktı. Öztürk’ün yaptığı konuşmadaki kullandığı ifadelerin, bir gün önce konuşan Hüseyin Örs ile bire bir aynı olması dikkat çekti.

Öztürk’ün yaptığı konuşma da Meclis tutanaklarına şöyle yansıdı:

"Değerli milletvekilleri, ne yazık ki Futbol Transfer Merkezi bir oyun hâline geldi. Kulüplerin transfer yarışı son yıllarda saha içi rekabeti gölgede bıraktı. Birden fazla talibi olan futbolcuyu renklerine katan kulüpler bunu zafer gibi kutlandı. Başkanlar, yöneticiler, transfer ettikleri futbolcularla hatırlanır oldu. Bu anlayış yöneticileri tribünlerin istediği isimleri transfer etmeye yönlendirdi. Böylece, ipin ucu bir daha yakalanmamak üzere kaçtı. Taraftarlar, yeni transferleri karşılamak için hava limanlarını stadyuma çevirdi. Yapılan transferlerin kulübe maliyeti unutuldu. Camialar parasını almadan antrenmana veya çıkmak istemeyen oyuncularla tanıştı. Hatta kulüpler kadro dışı bıraktığı oyunculara milyonlarca dolar tazminat ödemek zorunda kaldı. Bu durum, çoğu zaman Türk futbolcuları için Futbol Federasyonuna, yabancı futbolcular için de FIFA'ya yansıdı. Yaşanan ekonomik kriz sonrası ülkemizin en büyük kulüpleri UEFA yaptırımlarıyla karşılaştı. Avrupa kupalarından men edilmelerinin yanı sıra bulundukları ligde puan silme, transfer kısıtlamaları gündeme geldi. Kısaca, yüksek faizli banka kredileri kaosu, krize çevirdi. Bankalarla yapılan anlaşmalarla borçlar yeniden yapılandırıldı.

Burada bir hususu söylemeden geçemeyeceğim. Yapılandırmayla Türkiye Futbol Federasyonunun yürürlüğü koyduğu lisans talimatları gereği her kulübün kendi finansal verilerine göre oluşturulmuş harcama limitleri var. Bir kulüp bu limitlere uysun, diğeri uymasın ama göz yumalım olmaz. Bu haksız rekabeti doğurur ki buna da tepkisiz kalamayız.

Yaşanan ekonomik kriz ve hovarda transfer politikası sonucu birçok Anadolu kulübü kapısına kilit vurdu. Gaziantepspor, Mersin İdman Yurdu, Malatyaspor ve Orduspor gibi bir dönemin güçlü takımları sadece tarih sayfalarında ve anılarda yer alıyor. Bursaspor, Eskişehirspor ve Altay 1.Lig'de, Samsunspor 2. Lig'de, Karşıyaka da 3. Lig'de var olma mücadelesi veriyor. Zor duruma düşen kulüp yöneticileri, borçlarını ödememek için hayali temlikler veriyor ki gerçek alacaklara sıra gelmesin. Bu ekonomik transfer dengesini kuramayan kulüp, ligden düştüğü anda ya kapanıyor ya da kısıtlamalardan dolayı kafasını kaldıramayıp kendisini Van ligine kadar düşürebiliyor, hatta mahkemeler, dernekler masası kulüp yönetimlerine el koymak zorunda kalıyor.

4 büyük kulüp ise borç sarmalını yeni kredilerle eritmeye çalışıyor. Fenerbahçe 3 milyar 700 milyon lira, Galatasaray 3 milyar 200 milyon lira, Beşiktaş 2 milyar 600 milyon 47 lira, Trabzonspor ise 1 milyarlık borç yüküyle boğuşuyor. Toplam borcu 10 milyarı bulan 4 büyük kulüp asıl mücadeleyi borçlarını ödeyebilmek için yeni kaynak ararken veriyor.

Oyuncuların, hangi bütçeye, kaç paraya, nasıl ve ne şekilde satın alınacağı üzerinde çok da durulmuyor. Kulüplerimizin transferleri hangi mantık ve bütçeyle yaptıklarını incelemek ve irdelemek gerekiyor. Yapılan transferler önemli bütçeler gerektiriyor. Bu bütçeler nereden ve nasıl sağlanıyor, nasıl finanse ediliyor? İşin finansal kısmı bir yana, kulüplerin transfer ettikleri oyuncular ne ölçüde onların dertlerine çare olacak? Transfer edilen oyuncu yeni takımında ortaya ne performans koyacak? Hayal kırıklığı mı yaratacak, yoksa yeni ufuklar mı açacak? Transfere harcanan paralar, içinde yaşadığımız ekonomik kriz ortamında gerçekten düşündürücü. Transfere harcanan milyonlarca euro, akla bu paraların nasıl ödeneceği sorusunu da beraberinde getiriyor. Gerçekten de hiçbir fayda maliyet analizi yapılmadan ve finansman kaynağı bulunmadan transfere oluk gibi akıtılan bu paralar kulüplerimizin başını fena hâlde ağrıtıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Milletvekilim.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Teşekkür ederim.

Son olarak, spor kulüplerimiz ayağını yorganına göre uzatmayı öğrenmeli, gelir gider dengesini gözeten transfer politikalarını hayata geçirmeli ve ülke futbolu için olmazsa olmaz olan altyapıya gereken önemi vermelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)"