İstanbul Tabip Odası’ndan kasım ayı raporu: ‘Türkiye salgın yönetimi bakımından sınıfta kaldı…’
İTO’nun, koronavirüs salgınına ilişkin hazırladığı kasım ayı raporunda “Açıklanan COVID-19 salgın verilerine göre Türkiye’de salgın yönetilememektedir. Türkiye salgın yönetimi bakımından sınıfta kalmıştır” denildi.
02-12-2020 10:33

İleri Haber
İstanbul Tabip Odası (İTO), Türkiye’yi etkisi altına alan ve her geçen gün daha da ağırlaşan yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınına ilişkin kasım ayı raporunu yayınladı.
Raporda Türkiye’nin son 7 günde en fazla vaka sayısı artan ülkeler arasına girdiği belirtilirken, “Ülkemiz günlük yeni vaka açısından ne yazık ki Avrupa birincisi ve Amerika ve Hindistan’dan sonra dünya üçüncüsüdür. Amerika ve Hindistan’ın nüfusunun ülkemize kıyasla daha yüksek olduğunu dikkate alırsak ülkemiz açısından sorunun boyutunun ne kadar büyük olduğu daha iyi anlaşılabilir. Öte yandan Türkiye, ‘kritik – ciddi vaka’ yönünden de Avrupa’da birinci, dünyada ise Amerika, Hindistan, Brezilya ve İran’ın ardından beşinci sıradadır” ifadelerine yer verildi.
İTO’nun raporunda, Türkiye’nin nüfus başına test sayısını arttırılması halinde dünya sıralamasındaki yerinin daha da olumsuz bir noktada olacağına dikkat çekildi:
“Bununla birlikte her ne kadar zaman içerisinde PCR test sayısı artmış olsa da Türkiye toplam 18 milyon 592 bin 292 test sayısı ile dünyanın en çok test yapan ülkeler sıralamasında 11., 1 milyon nüfus başına 219 test sayısı ile 63. ülkesidir. Veriler, Türkiye’nin nüfus başına test sayısını arttırması halinde dünya sıralamasındaki yerinin daha da olumsuz bir noktada olacağına işaret etmektedir.”
Son Yedi Günde Vaka Artış Oranı
‘TÜRKİYE’DE VERİLER ŞEFFAF PAYLAŞILMIYOR’
Raporda öte yandan Türkiye’de Covid-19 salgınına ilişkin verilerin şeffaf paylaşılmadığı belirtilirken, şu ifadeler kullanıldı:
“Türkiye’de salgın yönetimindeki en büyük sorunlardan biri verilerin şeffaf paylaşılmamasıdır. Sağlık Bakanlığı ne yazık ki COVID-19‘a ilişkin yaş, cinsiyet, bölge, sağlık çalışanı oranlarının açıklanmadığı, şeffaf olmayan bir yönetim şekli benimsemiştir. Ayrıca Sağlık Bakanlığı verileri PCR testi pozitif olan olgulara aittir. Dünyada ve ülkemizde PCR pozitifliği oranının %25-60 oranlarında olduğu düşünülürse bu sayıların gerçek rakamları yansıtmadığı çok açıktır. Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü tarihten itibaren salgın eğrisine bakıldığında yaz aylarında azalan olgu ve ölüm sayılarının Eylül sonu gibi arttığını, Kasım ayında ise vaka sayılarının Nisan ayını geçtiğini görülmektedir”
‘SALGININ EN AĞIR YAŞANDIĞI ŞEHİR İSTANBUL’
Koronavirüs salgınına karşı alınan tedbirlerin yetersiz olduğu kaydedilen raporda, ayrıca salgının en ağır yaşandığı şehrin İstanbul olduğu belirtilirken “Olgu sayılarından da görüleceği gibi uygulamaya konulan palyatif önlemler salgının büyümesini durduramamaktadır. COVID-19 pandemisinin yıkıcı etkilerinin en ağır yaşandığı şehir İstanbul’dur. İstanbul Türkiye nüfusunun yaklaşık %20’sini oluşturmaktadır. Oysa COVID- 3 19 salgınında İstanbul, Sağlık Bakanlığı tarafından Nisan’da toplam vakaların %60’lık kısmıyla ‘Türkiye’nin Wuhanı’, Ekim ayında ise vakaların %30’uyla ‘Türkiye’de salgının başkenti’ olarak tanımlanmıştır.
Verilerden de görüleceği üzere yaz aylarında İstanbul ilindeki hasta sayısı Türkiye ortalamasının altındadır. Ancak Ekim ayı ile birlikte İstanbul’daki vakalar Türkiye’deki vakaların %30’una yükselmiştir. Kasım ayının eldeki verilerine göre %3’lük bir azalmayla %27’ye düşüş olmakla birlikte bu durumun halen sürdüğü görülmektedir. Sağlık Bakanlığı verilerine bakıldığında İstanbul’daki hasta yatış oranının giderek azaldığı ve hastaların hastanelerden çok evde tedavi edilmeye başlandığı görülmektedir” denildi.
Istanbul’daki Olgu Sayılarının Tüm Ülkedeki Olgulara Oranı
‘GERÇEKLER ARTIK SAKLANAMAYACAK DURUMDA’
İTO’nun kasım ayı raporunun sonuç bölümünde ise şunlar kaydedildi:
"Açıklanan COVID-19 salgın verilerine göre Türkiye’de salgın yönetilememektedir. Türkiye salgın yönetimi bakımından sınıfta kalmıştır.
Halen ülkemizde uygulanan kozmetik önlemler veya palyatif genelgelerdir. Bu önlemlerle, Eylül’de yükselişe geçen salgın Kasım ayında patlama düzeyine gelip hızla yayılmış, geçen bu sürede hastanede tedavisi gerekenlerin sayısı ve ölümler katlanarak artmış ve yeni hastalar ile iyileşen hasta sayıları arasındaki makas açılmıştır. Daha kötüsü Kasım sonu itibariyle hastanelerde kritik hastalar ve yoğun bakım hastaları için yer bulunamamakta ve ameliyathaneler dahi yoğun bakım için kullanıma açılmaktadır.
Öte yandan pandeminin halk üzerindeki bütün yüküne karşın gerçekler halen saklanmaya çalışılmakta, açıklanan rakamlardaki vefat sayıları ile gerçek COVID-19 nedeniyle ölen insanların sayılarındaki fark her geçen gün açılmaktadır (örneğin; İBB Mezarlıklar Müdürlüğü 27 Kasım’da İstanbul’da bulaşıcı hastalıklardan ölen insan sayısını 179 olarak verilirken, o gün tüm ülkedeki ölüm sayısı 177 olarak açıklanmıştır).
Daha önce de pek çok kez ifade ettiğimiz gibi; Turkuaz tabloda açıklanan pozitif olguların alt kırılımları, bulundukları bölgeler (il/ilçe/köy/mahalle) gerçek rakamlarıyla kamuoyunun bilgisine sunulmalıdır.
Bununla birlikte 25 Kasım’da açıklanan resmi olgu sayıları vesilesi ile her gün en az 30 bin civarında insanın hastalığa yakalandığı görülmüştür. Ancak bu yoğun hasta sayısına karşın, ayaktan takip edilen, komorbiditeleri olan, komplike hastalar ağır hastalık tabloları ile hastane arayışı içine girmektedirler. Açıklanan hastane ve yoğun bakım doluluk oranları gerçek hayat deneyim ve pratikleri ile uyuşmamaktadır.
Artık gerçekler saklanamayacak durumdadır. Bu durumda yapılması gereken “ACİL KAPANMA”dır.
İstanbul Tabip Odası olarak sosyal devlet desteği sağlanarak, kamu ve özel sektörde çalışanlara en az bir ay ücretli izin vererek, esnaf kesimine kira ve mauafiyet desteği sunarak, kayıtdışı çalışan kesime de yurttaşlık gelir hakkı tanıyarak en az iki, tercihen dört hafta temel gereksinimler dışında her türlü hareketliliğin durdurulması gerektiğini ve ardından epidemiyoloji biliminin gerekleri doğrultusunda kontrollü olarak açılmaya başlamanın gerektiğini bir kez daha tekrar ediyoruz."
İLGİLİ HABERLER
Türkiye'den 'İyon Denizi' açıklaması
Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan'ın İyon Denizi karasuları genişliğini 12 Mil'e çıkarmasına ilişkin açıklama yaptı.
20-01-2021 23:07

Dışişleri Bakanlığı'ından yapılan açıklamada " Yunanistan'ın İyon Denizi'nde karasularını 12 deniz miline çıkarmaya yönelik tasarrufu, Mora Yarımadası'nın güneyinde sona ermekte ve Ege Denizi'ni hiçbir şekilde etkilememektedir" denildi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Yunanistan’ın İyon Denizi’nde karasularını 12 deniz miline çıkarmaya yönelik tasarrufu, Mora Yarımadası’nın güneyinde sona ermekte ve Ege Denizi’ni hiçbir şekilde etkilememektedir. Özel coğrafi koşulların hakim olduğu yarı-kapalı Ege Denizi’nde ülkemizin hayati hak ve çıkarları vardır. Bu denizde karasularının hem ülkemizin, hem üçüncü ülkelerin seyrüsefer serbestisini ve açık denizlere erişimi kısıtlayacak şekilde tek taraflı olarak genişletilmemesi gerektiği konusundaki tutumumuz herkesin malumudur. Bu tutumumuzda bir değişiklik yoktur''.
'Muharrem İnce'nin partisinin adı belli oldu' iddiası
Memleket Hareketi olarak 70'e yakın kurucu üyeyle yoluna devam eden İnce'nin partileşmeye ilişkin kararını 5-10 gün içinde netleştirmesi, ilkbahar aylarında ise partinin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığına sunması bekleniyor.
20-01-2021 16:34

Eski CHP Milletvekili Muharrem İnce'nin 4 Eylül 2020'de Sivas'tan başlattığı "Bin Günde Memleket Hareketi"nin, önümüzdeki aylarda "Memleket Partisi" adı altında siyasi parti olarak faaliyetlerini sürdüreceği öne sürüldü.
Anadolu Ajansı'nın (AA) haberine göre, eski Yalova Milletvekili İnce'nin geçen yıl eylül ayında Sivas Kongresi'nin yıl dönümünde bu kentten başlattığı Memleket Hareketi'nin partileşme çalışmaları sürüyor.
Memleket Hareketi olarak 70'e yakın kurucu üyeyle yoluna devam eden İnce'nin partileşmeye ilişkin kararını 5-10 gün içinde netleştirmesi, ilkbahar aylarında ise partinin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığına sunması bekleniyor.
Partinin adının ise "Memleket Partisi" olacağı belirtiliyor.
AKP'li Pamukkale Belediyesi'nin 2,6 milyon liralık elektrik ihalesi Limak Holding'e gitti
AKP’ye yakınlığıyla bilinen Limak Enerji Uludağ Elektrik, AKP’li Pamukkale Belediyesi’nin elektrik ihalesini 2 milyon 636 bin TL’ye aldı.
20-01-2021 14:05

AKP iktidarları döneminde kamudan aldığı devasa ihalelerle bilinen Limak Holding yeni yılda da ihaleler almaya devam ediyor. Limak Holding’e bağlı Limak Enerji Uludağ Elektrik, AKP’li Pamukkale Belediyesi’nin elektrik ihalesini 2 milyon 636 bin TL’ye aldı.
Kamu İhale Bülteni’nde yer alan bilgilere göre, Pamukkale Belediyesi Destek Hizmetleri Müdürlüğü 10 Aralık 2020 tarihinde Elektrik Enerjisi Mal Alımı ihalesi düzenledi. İhalede 01 Ocak 2021- 31 Aralık 2021 tarihleri arasında teknik şartname ekinde yer alan listede belirtilen aboneliklere ve yeni oluşabilecek aboneliklere aylık elektrik enerjisi tedariki sağlanacağı belirtildi. 3 şirket teklif verirken ihaleyi kazanan ise 2 milyon 636 bin TL’ye Limak Holding’e bağlı Limak Enerji Uludağ Elektrik şirketi oldu.
Şirket ve belediye arasında sözleşme 7 Ocak 2021 tarihinde imzalandı.
Bakan Selçuk'tan okulların açılış tarihine ilişkin yeni açıklama
Okulların açılmasına ilişkin konuşan Ziya Selçuk, "15 Şubat'tan itibaren okulların mümkün olduğu kadar daha yüksek bir kapasiteyle açılması gerektiği noktasında bir kararlılığımız var" dedi.
20-01-2021 13:59

Ziya Selçuk, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) Yönetim Kurulu ile bir araya geldi.
Okullarda yüz yüze eğitime kademeli geçişin 15 Şubat’ta nasıl başlayacağına ilişkin soru üzerine Selçuk, Bakanlığın salgın döneminde sahada yüzlerce araştırma yaptığını söyleyerek "15 Şubat'tan itibaren toplumun, ailelerin, annelerin, babaların, çocukların durumuna baktığımızda okulların artık mümkün olduğu kadar daha yüksek bir kapasiteyle açılması gerektiği noktasında bir kararlılığımız var" dedi.
Selçuk, "Bu araştırmalar bize gösteriyor ki bizim okulları bugün kapatmamız bugünün problemi değil, gelecek yılların da problemi hâline geliyor. Türkiye, OECD ve Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde okullarını en fazla süre kapalı tutan ülkeler arasında başlarda geliyor. Biz bunu daha kontrollü olabilmek, riski daha iyi yönetebilmek için yaptık ve bugün de bunun doğru bir karar olduğunu görüyoruz. Ancak 15 Şubat’tan itibaren toplumun, ailelerin, annelerin, babaların, çocukların durumuna baktığımızda okulların artık mümkün olduğu kadar daha yüksek bir kapasiteyle açılması gerektiği noktasında bir kararlılığımız var. Bunu da ilgili tüm kuruluşlarla ve ortamlarda paylaşıyoruz, paylaşacağız. Bu anlamda literatüre ve uygulamalara baktığımızda, elbette küçük yaşların riski daha az" diye konuştu.
Bakan Selçuk, okulun tümüyle kontrollü bir ortam olduğuna dikkat çekerek, "Hem öğretmenler hem öğrenciler çok kontrollü bir biçimde belli kurallara dikkat ederek orada bulunuyorlar. Yani okulda bir çarşıdaki, pazardaki ya da sokaktaki gibi karmakarışık ya da kontrolsüz bir ortam yok. Okullardan kaynaklanan durumu da günlük olarak izledik, çocuklarımızı da izliyoruz" ifadelerini kullandı.
'YÜZDE 1 KDV DEVAM EDECEK'
Selçuk, pandemi döneminde özel okullarda yüzde 8’den yüzde 1’e indirilen KDV oranının aynı şekilde devam edip etmeyeceğine yönelik bir soruya da "Özel öğretim kurumlarımız da Millî Eğitim Bakanlığı'nın asli unsurudur. Bu kurumlarımızda yaşanan sorunlar bizim sorunumuzdur. Başta özel öğretim kurumlarımızdaki evlatlarımızın eğitim süreçlerinin devamlılığı, öğretmenlerimizin ve çalışanlarımızın istihdam koşulları açısından buradaki finansal durum da kritik önem taşımaktadır. Hazine ve Maliye Bakanlığımıza geçtiğimiz dönem sağlanan bu vergi kolaylığının bu dönem de sağlanması yönünde tavsiye görüşümüzü bildirdik" yanıtını verdi.
Hak gaspı ve işten çıkarmalarda patronun can simidi... KOD29'un iptali için kanun teklifi verildi
Gülüm, 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinde, işverenin haklı nedenlerle iş akdini derhal feshi düzenlendiğini hatırlatarak, “Bu maddenin ikinci bendinde ‘Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri’ başlığı altında işçilerin bir takım suç ve kabahat sayılan eylem ve davranışlarına örnekler verilmiş olunup söz konusu hallerde işverene tazminat ödemeksizin işçiyi çıkarma yetkisi tanınmaktadır” ifadelerini kullandı.
20-01-2021 13:53

İleri Haber
HDP’li Züleyha Gülüm, patronlar tarafından işten çıkarmalara kılıf olarak kullanılan “KOD29” olarak adlandırılan yasal düzenlemenin iptali için kanun teklifi hazırladı. Gülüm, “İşverenler kanunu doğrudan kötüye kullanarak işçilerin örgütlülüğünü tehdit etmekte ve sendikalaşan işçileri KOD 29 ile işten çıkarmaktadır” dedi.
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını sürecinde iktidarın “işten çıkarmaları yasaklıyoruz” diyerek yaptığı düzenlemeye rağmen işten çıkarmalar tüm hızıyla sürüyor. Patronlar bu süreçte, KOD29 olarak bilinen İş Kanunu’nun 25. maddesinde yer alan tanıma göre, ‘ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan’ davranışlar üzerinden işten çıkarma yapabiliyor.
Konuyu Meclis gündemine taşıyan Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, yasal düzenlemenin iptali için kanun teklifi verdi. Gülüm, herhangi bir tutanak ya da soruşturma olmasa bile KOD29’la işten çıkarmalarda işçinin hem birikmiş tazminatını alamadığı, hem de işsizlik maaşına başvuramadığını belirtti.
Gülüm, 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinde, işverenin haklı nedenlerle iş akdini derhal feshi düzenlendiğini hatırlatarak, “Bu maddenin ikinci bendinde ‘Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri’ başlığı altında işçilerin bir takım suç ve kabahat sayılan eylem ve davranışlarına örnekler verilmiş olunup söz konusu hallerde işverene tazminat ödemeksizin işçiyi çıkarma yetkisi tanınmaktadır” dedi.
‘PATRONA FESHETME KEYFİYETİ SUNUYOR’
Gülüm’ün kanun teklifsi gerekçesinde şu ifadeler yer aldı:
“İşverene haklı fesih hakkı veren durumlara örnekler verilmiş ancak ‘ve benzeri’ denilerek fesih sebeplerinin örnek olaylarla sınırlı olmadığı da belirtilmiştir. Bu ifadeyle işverene geniş bir feshetme keyfiyeti sunan kanun ‘ahlak’ ve ‘iyi niyet’ kavramlarına sübjektif ölçütlerle yaklaşıldığı ve kötüye kullanılmaya açık olduğu gerçeğini unutmuştur.”
‘SENDİKALAŞMAYA KARŞI PATRONUN ELİNDE SİLAH’
“Keyfi işten çıkarma genişliğinin yanı sıra bu kodlama süreci de tamamen işverenin inisiyatifine bırakılmıştır. İşverenin KOD29’u işaretlerken iddiası hakkında delil gösterme zorunluluğu bulunmamakta ve işçinin ‘ahlak ve iyi niyet kurallarına uyulmayan haller’den hangisini ihlal ettiği belirsiz bırakılmaktadır. Bu bildirimin doğru olup olmadığı ne İŞKUR ne de SGK tarafından sorgulanmaktadır.”
“KOD 29 uygulaması aynı zamanda işyerlerinde sendikalaşan işçilerin işten çıkarılması için de bir silaha dönüştürülmüştür. İşverenler kanunu doğrudan kötüye kullanarak işçilerin örgütlülüğünü tehdit etmekte ve sendikalaşan işçileri KOD 29 ile işten çıkarmaktadır. İşverenler, bu eylemleriyle Türk Ceza Kanunu’nun 118. Maddesinde tanımlı bulunan sendikal hakların kullanılmasını engelleyerek açıkça suç işlemektedirler.”
‘İŞÇİNİN HAKLARINI ÖDEMEMEK İÇİN KULLANILIYOR’
“Pandemi sürecinde başka sebeplerle işten çıkarmanın mümkün olmadığını gören işverenler işten çıkarma yasağını anlamsız hale getiren bu istisnayla kıdem ve ihbar tazminatı ödememek için işten çıkış sebebi olarak bu kodu işaretlemektedirler. İŞKUR ise 29 Numaralı kod sebebiyle işten çıkarılan işçilere işsizlik maaşı ve kısa çalışma ödeneği vermemektedir.”
YouTube, Trump'ın hesabını bir hafta daha kapalı tutacak
YouTube, ABD'de Kongre binasına gerçekleştiren baskının ardından askıya aldığı Donald Trump'ın hesabını bir hafta daha kapalı tutacak.
20-01-2021 13:02

ABD bugün seçilmiş başkan Joe Biden'ın yemin törenine hazırlanırken görev süresinin dolmasına saatler kalan ABD Başkanı Donald Trump'ın Youtube hesabının en az bir hafta daha kapalı tutulacağını açıklandı.
CNBC'nin haberine göre; kongre binasına gerçekleşen baskından sonra Donald Trump'ın hesabını "şiddet eylemlerine yol açabilecek açıklamaları" nedeniyle askıya alan platformlardan biri olan YouTube bu süreyi en az bir hafta daha uzattıklarını açıkladı.
Kongre baskınından sonra Twitter ve Facebook, Trump'ın hesaplarını kalıcı olarak kapama kararı aldı. YouTube ise ilk olarak bir hafta süreyle askıya aldı.
YouTube, ABD seçimi sonrası komplo teorilerinin kontrolsüzce yayılmasına izin vermekle suçlanıyordu.
Salı öğleden sonra yayınlanan “Başkan Donald J. Trump'ın veda adresi " başlıklı yeni bir videoda Trump, Beyaz Saray'ın YouTube kanalından video yayınlayarak yükleme yasağını atlamış oldu.