İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri: İnsanca yaşanacak şehir istiyoruz!

İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri: İnsanca yaşanacak şehir istiyoruz!

İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, Kanal İstanbul’un iptali için bir araya geldi. Kadıköy’de yapılan basın açıklamasında “İnsanca bir yaşam, insanca yaşanacak bir şehir istiyoruz” denildi.

İleri Haber

Yurttaşlar, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ‘rüya proje’ olarak nitelendirdiği, bilim insanlarının ise yaratacağı tahribat nedeniyle karşı çıktığı Kanal İstanbul Projesi’nin iptali için seslerini duyurmaya devam ediyor.

Kadıköy’de bir araya gelen İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri düzenledikleri basın açıklamasında “Biz yağma, rant ve savaş ekonomisi üzerinden varlığını sürdürmeye çalışan bu düzene karşı, insanca yaşamak isteyen milyonların sesi olmaya devam edeceğiz” dedi.

Ayrıca basın açıklamasında sık sık “Kanal değil insanca yaşam” sloganı atıldı.

Basın açıklamasının tamamı şu şekilde:

“Tam da ülkenin en büyük toplu sözleşmesi olan, tüm çalışanlarının ücretlerinin belirlenmesinde referans olan asgari ücretin tartışıldığı tarihlerde tesadüf ya, Kanal İstanbul Projesi yeniden İstanbul’un ve tüm ülkenin gündemine sokuldu.

Yine ne tesadüf ki, asgari ücretin açıklanmasından iki gün önce, Kanal İstanbul’un ÇED raporu yayınlanarak, tüm ilginin bu gündemde toplanması için uğraşıldı. Hemen arkasından da asgari ücret, 2020 yılı için 2324 TL. olarak açıklandı.

Sürekli büyüyen işsizlik, yoksulluk ve geleceğe olan inancın yitirilmesi ile işçilerin emekçilerin intiharları artarken, fabrikalar kapanıp şirketler iflaslar açıklarken, hastanelerde ilaç ve malzeme yokluğu nedeni ile ameliyatlar yapılmazken, neredeyse laboratuvarı ve spor salonu olan okul bulunmazken on milyonlarca dolar paranın ‘çılgın’ denilen ve bir şehri, coğrafyayı katledecek olan projeye gömülmesine onay vermemiz isteniyor.

İtirazlar ise “İsteseniz de istemeseniz de olacak” denilerek kestirip atılıyor.

Olacak olan ne?

Olacak olan, buraya harcanacak milyonlarca doların bizlerin, bu ülkenin emeği ile geçinen milyonların sırtından çıkarılacak olmasıdır.

Üçüncü köprüde, Osmangazi Köprüsü’nde, şehir hastanelerinde olduğu gibi, geçmeyen arabanın, gitmeyen hastanın parası nasıl hazineden yani bizim vergilerimizden ödeniyorsa, geçmeyen gemilerin vergisi de bizim vergilerimizden ödenecek.

Ulaştırma Bakanı 2035 yılında gemi geçişlerinden 1 milyar dolar net gelir elde edileceğini açıkladı. Bu demek oluyor ki, kanalı yapan ve sonra işletecek olan şirketlere her yıl 10 milyar dolar para verilecek.

Her yıl boğazlardan geçen gemi sayısı düşerken, üstelik boğazlardan geçiş ücrete tabi değilken, gemiler neden bakanın deyimiyle ‘paralı yolu’ tercih edecekler belli değil. Ama yönetenler için bir önemi yok. Nasıl olsa bu halk ödeyecek.

Olacak olan, kentin varlığını sağlıklı bir şekilde sürdürmesini sağlayacak yaşam destek sistemleri, ormanlar, sulak alanlar, göller, akarsular, kıyılar, tarım alanları gibi doğal kaynakları üreten, yenileyen kentsel hava sirkülasyonuna yardımcı olan, biyolojik çeşitliliğe ve yaban hayatına ev sahipliği yapan alanların yok olmasıdır. Tarihi ve arkeolojik değerlerin zarar görmesidir.

Olacak olan, trafiği ile karmaşası ile içinden çıkılmaz bir halde olan İstanbul’da yaşamın daha da çekilmez hale gelmesidir.

Olacak olan, çok küçük bir azınlığın büyük rant vurgunları yapması demektir. Ulaştırma Bakanı’nın ifadesi ile Kanal İstanbul bir rant projesidir. Kanalın çevresinde kurulacak olan ‘butik şehirlerde’ yeni zenginlere yeni boğaz manzaralı hayatlar kurulmasıdır.

Olacak olan, boğazlardan geçiş yapması sıkı kurallara bağlı savaş gemilerinin yeni yolu su yolu yapacak olmasıdır. Kan ve gözyaşının hiç kesilmediği savaşlarda yıkıma uğrayan bölgemizde yeni askeri gerilim alanlarının oluşmasıdır.

Kanal İstanbul istihdam yaratmayacak rant yaratacak. Bir avuç inşaatçıyı ve arsa spekülatörünü zengin edecektir.

Kanal İstanbul, depremden korunmak için harcanacak paranın toprağa gömülmesi demektir.

Kanal İstanbul, bir barış denizi olarak kalması gereken Karadeniz’i emperyalistlerin donanmalarına açmak demektir.

Türkiye’nin, halkın sokağa atılacak parası yoktur. İşçilerin, yurttaşların cebinden çıkacak vergileri heba etmeyin. Asgari ücretten bile vergi alıp, bu vergileri beton çılgınlığı için kullanamazsınız.

Üstelik Kanal İstanbul yeni vergiler demektir, ücretlerin daha da bastırılması demektir.

Kanal İstanbul, Türkiye’nin en yaşamsal sorununun üstünü örtemez. Türkiye’nin gerçeği işsizliktir, yoksulluktur.

Tüm ülkede olduğu gibi, İstanbul’da yaşayan milyonların da ihtiyacı kanal değil insanca bir yaşamdır. İnsan onuruna yakışır bir ücret, parasız nitelikle sağlık hizmeti, çocuklarına parasız nitelikli bir eğitimdir.

Bu ülkeyi yönetenlerin görevi, küçük bir azınlığı zengin etmek değil, bu ülkenin emeği ile geçinen milyonların gerçek sorunlarına çözüm olmaktır.

Biz İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri olarak, yağma, rant ve savaş ekonomisi üzerinden varlığını sürdürmeye çalışan bu düzene karşı insanca yaşamak isteyen milyonarın sesi olmaya devam edeceğiz.

İsteseniz de istemeseniz de diyenlere de, halk istemezse olmadığını, olmayacağını yeniden hatırlatıyoruz.”