Ismarlama bir ülke: Yalancılar Ülkesi

Ismarlama bir ülke: Yalancılar Ülkesi

Çocuklarla bir ülkenin yönetiminden, onu yönetenlerden, sanattan, sanatçıdan, iyi ve kötüden, hayvanlardan, savaştan ve barıştan sohbet edebileceğiniz bir kitap "Yalancılar Ülkesi." Dayanışmanın, bir olmanın gücüyle ve tüm kategorizasyonları ülke dışında bırakarak, tüm ayrıştırılmışlığa rağmen, bir ülkede hatta komşu ülkelerde bile barışı görünür kılmanın mümkünlüğü üzerine düşündürmesi çok kıymetli. 

Evrim Sayın
 

Kasımda bahsetmiştim burada Rodari'den ilk kez. Kasımda, yaşadığım yerde açık kalan tek kitapçıyı dolaşırken rastlamıştım kendisine bir kitapçı rafında. O ara internetten kitap sipariş etmeye yeni yeni başlamıştım oysaki. İnternetten de edinebilirdim o gün istediğim kitapları hazır dışarısı tehlikeliyken ama duramamıştım evde, hatırlıyorum o anki hissimi. Bunalmıştım, okuyacağımız eğlenceli bir kitap arıyorduk bir öğrencimle. Uçan çatılar, çeşmesi olan bulutlar, yağmurcu minik adamlar, konuşan kırtasıye malzemeleri ve dahasına göz gezdirince daha fazla oyalanmadan almıştım "Ormanda Eğlence"* adlı kitabını Gianni Rodari'nin. Kitaptaki kısa hikayelerle epey keyiflenmiş, zor zamanlarda nefes almıştık. Etrafımızdaki nesnelere bambaşka gözlerle bakmaya başlamıştık muzır üslubu sayesinde.

Aradan geçen zamanda Rodari'yi elbette unutmadım. Araya, öğrencilerimin ilgileri ve tercihleri doğrultusunda birçok kitap girdi. Sonra yolum döndü, dolaştı; yine Gianni Rodari'ye çıktı. İk kez okunduğunda sevilen kitapların ve yazarlarının, okur için hayatın belli dönemlerinde çeşitli sebeplerle uğramaya devam edeceği duraklardan olduğunu düşünüyorum. Duraktan kaç numaralı otobüsün geçtiği de önemli değil üstelik, bir şekilde gideceğim yere varırım diye düşündürtüyor böyle eserler insana. 
Kısa bir süre önce yeniden uğradığım durağa "Yalancılar  Ülkesi" vardı bu kez. Yine bir öğrencim yol arkadaşımdı, sürecin kendisi paylaşımlı olunca kitabın tesiri de büyük oluyor. Rodari'nin, eserine verdiği isim; onu daha yakından tanımak istememe vesile oldu. Hakkında küçük bir araştırma yaptığımda bu İtalyan yazarın faşist düzene karşı mücadele ettiğini, gazetecilik yaptığını ve bir çocuk gazetesinin yönetmenliğini yürütmüş olduğunu okudum. Sonunda ismi "Yalancılar Ülkesi" olan bir kitabı okumaya hazırdım ve Rodari şöyle başladı:

"Bu Gelsomino'nun öyküsüdür, bana da kendisi anlattı..."

Gelsomino; daha küçük bir çocukken sesi öyle yüksek öyle yüksek çıkar ki sesi armutları olgunlaştırır, sınıfın camlarını kırar; kimi için ermiştir o, kimisi için sesiyle mucizeler yaratır fakat kimisi de onu büyücü ilan eder. Huzuru kalmayan Gelsomino yaşadığı yerden ayrılmaya karar verir ve dünyanın en tuhaf ülkesine ayak basar sonunda. Burada kedi Topalcık'la, Ressam Bananito'yla, Kral Giacomone, Mısır Teyze ve Hiç Oturmaz'la tanışacaktır. Tanışmalardan önce yolunda gitmeyen bir sürü şey fark edecek ve "tersyüz bir dünyaya" düştüğünü düşünecektir.

Gelsomino, vardığında çok acıktığı için ekmek almak ister, tabelasında yiyecekler ve değişik ürünler olan bir dükkana girer. Ancak vitrinde defterler, silgiler, mürekkepler yer almaktadır. Gelsomino, ekmek istedikçe satıcı önüne bunları sermektedir. Bu ülkede kediler havlar, köpekler miyavlar, geçerli olan para sahtedir, doğru söylemek suçtur... Bir duvarın üzerinde bir kızın çizmiş olduğu üç bacaklı Topalcık, bu tuhaf ülkeyi şöyle anlatır Gelsomino'ya:
"Sevgili Gelsomino, burası Yalancılar Ülkesidir. Burada yasalar gereği herkes yalan söyler. Doğruyu söyleyen yanar. Müthiş ağır bir ceza ödemek zorunda kalır." 
Tam da burada bu yalan düzeninin yaratıcısından bahsetmek gerekiyor: Kral Giocomone. Giocomone; yaşlı, denizlerde dolaşmaktan bıkmış, bir iki küçük ada işgal edip meslekten çekilmek isteyen bir korsandır. Ancak o bir iki küçük ada hayali, bir ülkenin işgaline evrilir. Giocomone bir kraldır ve elbette o ne derse o olacaktır.  Herkese yalan söylettiği için kendi de yalan söyler durmadan ve kendi yalanlarına gerçeklere sarılırmışçasına sarılır. Herkesi ittiği yalan çukuruna da aynada gördüğü asıl büyük yalana da inancı tamdır. Tanıdık geldi mi? 

Doğru söyleyenlerin dokuz köyden kovulduğu "köy"lerden biri de yalancılar ülkesidir. Özellikle Kral için kurulan cümlelerin daima olumluyu işaret etmesi için yasalar ve bütün sözlük tamamen değiştirilmiştir. Onun hakkında söylenilen tüm kaba sözler aslında Kral'a övgüler yumağından başka bir şey değildir. 

Kedilerin özgürce miyavlayamadığı, köpeklerin özgürce havlayamadığı bir ülke gerçekten var olabilir mi? Topalcık da kendine tam bu soruyu sorarken Mısır Teyze ile karşılaşır. Mısır Teyze'nin evinde baktığı kedilerin hiçbiri miyavlayamamaktadır, Topalcık'la tanışmaları boşuna değildir elbette çünkü Topalcık, duvara resmedilen bir kedi olduğu için miyavlamayı bilmektedir.

Gelsomino ve Topalcık'ın yolu güzel insanlarla dolu. Önce birbirlerini buluyorlar sonra birbirlerinden aldıkları cesaretle bu ısmarlama ülkenin talihini değiştirmeye başlıyorlar. Ressam Bananito ve Hiç Oturmaz da kendi hikayeleriyle aralarına katılıyor maceranın sonuna doğru. Ressam Bananito'nun çizdiği her şeye kan, can geliyor örneğin ama Kral'ın bir isteğine asla olumlu yanıt vermiyor:

"...zihninizin berraklaşması için bir fincan kahve isterseniz size bir dakikada çizerim, tilki avına çıkmak istiyorsanız her birinize safkan bir at çizerim ama topu tüfeği unutun lütfen. Ben bunları asla çizmeyeceğim." 

Başkalarıyla, kendimizle savaşıp dururken aynı havayı soluduğumuz insanlar neler yaşıyor, biliyor muyuz peki? Gündelik hayatta onlarcasıyla karşılaşıyoruz, aynı mekanı paylaşıyoruz, haberlerini alıyoruz, geçip gidiyoruz, kulak kesiliyoruz bazen yaşadıklarına, bazen gülüp geçiyoruz... Hiç Oturmaz, tam böyle bir durup düşünmenin ürünü sanki. İsmiyle  müsemma, gerçekten oturmaması gerekiyor çünkü oturdukça yaşlanıyor. Uyumaması, oturmaması başlarda zor olsa da yavaş yavaş alışıyor bu duruma. Ancak alışırken başkalarının yükleri dikkatini çekiyor Hiç Oturmaz'ın. Bu farklılığını başkalarının yüklerini hafifletmek için kullanmaya başlıyor. İşini yaparken çok yorulan, uyuması gereken insanların yerine geçiyor örneğin ama o da her zaman uyanık kalamıyor ve her iyilikte biraz daha yaşlanıyor aslında. İnsanların onun hakkında söylediği şeylere aldırmıyor hiç; doğru bildiğinden, sadece iyi insan olarak yaşamak istemek, vazgeçmiyor ve bu kitap kahramanı yardım, destek, iyilik, kararlılık üzerine çok başka kapılar açıyor bana:
"İyilik bazen de uyuyan insanları uyandırmakla yaratılır. Benim kaybettiğim yıllar başkalarının hayatını uzatıyor. Hayat ve ölüm ödeşiyor."   

Çocuklarla bir ülkenin yönetiminden, onu yönetenlerden, sanattan, sanatçıdan, iyi ve kötüden, hayvanlardan, savaştan ve barıştan sohbet edebileceğiniz bir kitap "Yalancılar Ülkesi." Dayanışmanın, bir olmanın gücüyle ve tüm kategorizasyonları ülke dışında bırakarak, tüm ayrıştırılmışlığa rağmen, bir ülkede hatta komşu ülkelerde bile barışı görünür kılmanın mümkünlüğü üzerine düşündürmesi içimi kıpır kıpır etti. Ben bir yetişkin olarak "Barışa ne kadar ihtiyacım varmış meğer!" dedim kitap bittiğinde. Sonra günümüzde hala "dünyanın en tuhaf ülkelerinden herhangi birinde" birçok çocuğun; savaşa, ötekileştirilmeye, zorbalığa, istismara maruz kaldığını düşündükçe kitapların umut veren bazı sonlarına sığınmaya çalışırken buldum kendimi:

"İyi ama biz savaşmıyoruz. Biz Giacomone gibi değiliz. Savaş mı? Düşmana savaşı durdurmayı ve onun yerine futbol maçı yapmayı önerin. Bir iki ayak bileği incinir ama hiç olmazsa kan dökülmez."


https://ilerihaber.org/icerik/hayal-gucunun-yetiskin-cocugundan-ormanda-eglence-117044.html*

KÜNYE: Yalancılar Ülkesi, Gianni Rodari, Çev. Eren Cendey, Res. Sedat Girgin, Can Çocuk, 2020, 191 Sayfa.
 

DAHA FAZLA