İSİG raporu: AKP'li 20 yılda en az 811 çocuk çalışırken hayatını kaybetti
İSİG Meclisi, Dünya Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü'nde Türkiye'ye ilişkin verileri paylaştı.
İSİG Meclisi, çocuk işçiliğin Türkiye'deki durumu ve AKP-sermaye ortaklığına ilişkin verileri paylaştı.
12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü nedeniyle İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) 2013 yılından 2021 yılı sonuna kadar olan sürede kayıt altına aldıkları çocuk işçi ölümlerini paylaştı. Buna göre AKP’li 20 yılda en az 811 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti.
İSİG tarafından açıklanan rapora göre, 2002 yılında en az bir çocuk, 2003 yılında en az 18 çocuk, 2004 yılında en az 29 çocuk, 2005 yılında en az 27 çocuk, 2006 yılında en az 29 çocuk, 2007 yılında en az 28 çocuk, 2008 yılında en az 29 çocuk, 2009 yılında en az 12 çocuk, 2010 yılında en az 24 çocuk, 2011 yılında en az 24 çocuk, 2012 yılında en az 15 çocuk, 2013 yılında en az 59 çocuk, 2014 yılında en az 54 çocuk, 2015 yılında en az 63 çocuk, 2016 yılında en az 56 çocuk, 2017 yılında en az 60 çocuk, 2018 yılında en az 67 çocuk, 2019 yılında en az 67 çocuk, 2020 yılında en az 68 çocuk, 2021 yılında en az 62 çocuk, 2022 yılında ise şu ana kadar en az 19 çocuk olmak üzere AKP’li 20 yılda en az 811 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti.
İSİG Meclisi'nin raporunda şu veriler yer aldı:
"Her ay ortalama olarak 5-6 çocuk çalışırken hayatını kaybetmektedir. Çocuk işçi ölümlerinin tüm iş cinayetlerine oranı ise yüzde 4 civarındadır. Ölümler genel olarak basına yansımaktadır.
Çocuk işçilerin yaklaşık üçte birinin tarımda çalışmasına karşılık ölümlerin yarıdan fazlası bu iş kolunda meydana gelmektedir.
Son yıllarda çocuk emeğinde ücretli ve tehlikeli işlerde çalışma oranı artmaktadır.
Çocuk işçi ölümlerinin neredeyse yarısını trafik, servis kazası ile boğulmalar oluşturmaktadır. Bu da tarım iş kolundaki mobilizasyonun ve barınma-yıkanma-sıcakta çalışma gibi ihtiyaç ve sorunların had safhada olduğunu göstermektedir.
Kız çocuk işçi ölümleri yüzde 16 civarındadır. Bu durum genel iş cinayetlerinde tespit etiğimiz kadın işçi ölüm oranın 2,3 katıdır.
15 yaş altı çalıştırma kanunen de yasak olmasına rağmen bu yaş grubunda çalışan 184 çocuk işçi hayatını kaybetmiştir. Yani her ölen 3 çocuk işçiden 1’i 15 yaş altındadır. 4-5 yaşlarında ölen çocuk işçilere bile rastlanmaktadır. Bu durum Türkiye’deki yoksulluğun ve güvencesizleştirmenin bir aynasıdır.
Çocuk işçi ölümleri tarımsal mobilizasyon ve üretimin arttığı, yine okulların kapanıp hizmet sektöründe ve atölyelerde çocukların çalıştığı mayıs-eylül sürecinde sıçrama yapmaktadır.
Son 9 yılda iş cinayetlerinin iş kollarına göre dağılımı şöyle:
Tarım, Orman iş kolunda 316 çocuk (213 işçi ve 103 çiftçi); İnşaat, Yol iş kolunda 57 çocuk; Metal iş kolunda 37 çocuk; Konaklama, Eğlence iş kolunda 27 çocuk; Ticaret iş kolunda 22 çocuk; Gıda iş kolunda 18 çocuk; Genel İşler iş kolunda 18 çocuk; Tekstil, Deri iş kolunda 16 çocuk; Taşımacılık iş kolunda 11 çocuk; Kimya, Lastik iş kolunda 9 çocuk; Ağaç, Kâğıt iş kolunda 9 çocuk; Çimento, Toprak, Cam iş kolunda çocuk; Enerji iş kolunda 3 çocuk; Madencilik iş kolunda bir çocuk; İletişim iş kolunda bir çocuk; Sağlık iş kolunda bir çocuk; elimizdeki veriler ışığında çalıştığı iş kolunu belirleyemediğimiz 4 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti.
Son 9 yılda iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle:
Trafik, servis Kazası nedeniyle 153 çocuk; zehirlenme, boğulma nedeniyle 97 çocuk; ezilme, göçük nedeniyle 68 çocuk; yüksekten düşme nedeniyle 52 çocuk; şiddet nedeniyle 47 çocuk; elektrik çarpması nedeniyle 39 çocuk; yıldırım düşmesi nedeniyle 35 çocuk; patlama, yanma nedeniyle 20 çocuk; kalp krizi, beyin kanaması nedeniyle 12 çocuk; kesilme, kopma nedeniyle 11 çocuk; nesne çarpması, düşmesi nedeniyle 6 çocuk; intihar nedeniyle 6 çocuk; diğer nedenlerden dolayı 10 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti.
Son 9 yılda iş cinayetlerinin cinsiyetlerine göre dağılımı şöyle:
88 kız ve 468 oğlan çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti.
Son 9 yılda iş cinayetlerinin yaşlara göre dağılımı şöyle:
4 yaşında 2 çocuk, 5 yaşında 4 çocuk, 6 yaşında 4 çocuk, 7 yaşında 4 çocuk, 8 yaşında 12 çocuk, 9 yaşında 11 çocuk, 10 yaşında 22 çocuk, 11 yaşında 10 çocuk, 12 yaşında 28 çocuk, 13 yaşında 35 çocuk, 14 yaşında 52 çocuk, 15 yaşında 79 çocuk, 16 yaşında 118 çocuk ve 17 yaşında 175 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti.
2013 yılında en az 18, 2014 yılında en az 20, 2015 yılında en az 20, 2016 yılında en az 19, 2017 yılında en az 18, 2018 yılında en az 27, 2019 yılında en az 14, 2020 yılında en az 13, 2021 yılında en az 11 '18 yaşındaki işçi' hayatını kaybetti."
'TÜRKİYE KAPİTALİZMİNİN GERÇEK YÜZÜ'
İGİS, açıklamasında AKP’nin hayata geçirdiği tarım, sanayi, eğitim ve sosyal politikaların her geçen gün daha fazla çocuğun işçileşmesini beraberinde getirdiğini belirterek yüzlerce çocuğun hayatını kaybetmesinin "Avrupa’nın Bangladeş’i" haline getirilen Türkiye kapitalizminin gerçek yüzünü gösterdiğini vurguladı.
'EN AZ 2 MİLYON ÇOCUK İŞÇİ VAR'
TÜİK (Çocuk İşgücü Anketi Sonuçları, 2019) verilerine göre yüzde 70,6’sı erkek ve yüzde 29,4’ü kız çocuğu olmak üzere 720 bin çocuk işçi bulunuyor. Ancak İSİG, çocuk işçiliğin gerçek boyutlarının verilerde perdelendiği belirilerek, "Çocuk işçiliğin azaldığına dayanak gösterilen istatistiklerde sayısı 1,5 milyonu bulan çırak, stajyer ve meslek eğitimi gören öğrenci olmak üzere çocuk işçiliğin ana gövdeleri eksik. Öte yandan çocuk iş gücü anketleri, Türkiye’de mevsimsel olarak, çocuk işçiliğin en az olduğu Ekim ila Aralık aylarında yapılıyor, bu da çocuk işçiliğin gerçek boyutlarını gizliyor. Bunlar göz önüne alındığında, bugün Türkiye’de en az 2 milyon (yaz aylarında 4 milyon civarı) çocuk işçi olduğu görülmektedir" ifadeleri kullanıldı.
Göçmen ve mülteci çocukların da tarım, sanayi, inşaat, ticaret gibi iş kollarında günübirlik ve güvencesiz şekilde işgücü piyasasına dâhil olduğunu belirten İSİG, "Bu da patronlar açısından, ücret pazarlığı imkânı olmayan, ücret ödemelerini eksik yatırabileceği ya da geciktirebileceği, hakkını aradığında şiddet uygulayabileceği, zorla çalıştırabileceği ek bir çocuk işçi kitlesi anlamına gelmektedir" dedi.
İSİG'in diğer tespitleri şöyle:
"Türkiye’de çocuk işçilerin yüzde 30,8’i tarım, yüzde 23,7’si sanayi, yüzde 45,5’i ise hizmet sektöründe çalışıyor (TÜİK). Çocuk emeği, çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında kabul edilen sokakta çalışma, küçük ve orta ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli işlerde çalışma, aile işleri dışında, ücret karşılığı gezici ve geçici tarım işlerinde çalışma alanlarında yoğunlaşıyor.
'SALGIN SÜRECİNDE ÇOCUK İŞÇİLİK DAHA DA ARTTI'
Çalışan çocukların ise sadece yüzde 65,7’si eğitimine devam edebilmektedir (TÜİK). Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), okulda olması gerekirken çalıştığını tespit ettiği ancak 'ulaşamadığı' çocuk sayısını yaklaşık 440 bin olarak açıkladı. Salgın döneminde çocuk işçilerin çoğunluğu ücretsiz internet, gerekli ekipman ve donanımın olmaması nedeniyle uzaktan eğitimine devam edemedi. Çocuk işçiliği besleyen politikalar sonucu Covid-19 salgını sürecinde çocuk işçilik daha da arttı. Bu süreçte bir yandan çocuk işçi sayısı artarken, çocuk emeği sömürüsü daha da derinleşti, kuralsızlaştı.
'TARIM, ÇOCUK İŞÇİLİĞİN EN YOĞUN OLDUĞU İŞ KOLU'
Çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında sayılan tarım, Türkiye’de ücretli ve ücretsiz aile işçisi çocuk işçiliğin en yoğun olduğu iş kolu ve çocuk işçilik bakımından başlıca sektör. Tarım işçisi çocukların yüzde 64’ü 5–14 yaş arasındaki çocuklardan oluşuyor. Yani tarımda çocuk emeğinin yoğun olmasının iki yönü bulunuyor: Bir yönünü tarımın çökertilmesi ve aile emeği içinde görmeliyiz. Diğer yönü ise mevsimlik işçiliktir. Çocuklar mevsimlik işçiliğin kadınlar ile birlikte omurgasını oluşturmaktadır ve ‘çocukları çekip alırsanız mevsimlik işçilik kalmaz’…
'MEB İLE SERMAYENİN İŞ BİRLİĞİ ÇERÇEVESİNDE ÇOCUKLAR, ÇOK DÜŞÜK ÜCRETLERLE ÇALIŞMAKTADIR'
Çocuk işçiliğin diğer biçimini ise çırak ve stajyerlik oluşturmuştur. MEB ile sermayenin iş birliği çerçevesinde çocuklar organize sanayide ve fabrikalarda uzun çalışma saatlerinde, çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktalar. Çalışma sürelerinin bir kısmı teorik eğitime ayrılan çıraklar ‘öğrenci’ sayılmakta, MEB’in belirlediği iş kollarında çıraklık sözleşmesi yapılarak çalışmaktadır. Stajyer çocuk işçilerin notunun yarısını patron vermektedir. Bu koşullar yüzünden ucuza çalıştırılırlar. Hatta meslek okulları sanayinin fason işletmeleri haline gelmiştir. Çünkü Koç’un da dediği gibi 'Meslek lisesi memleket meselesi'dir.
MESLEK LİSESİ SAYISINDA ARTIŞ
Mesleki ve teknik eğitim vasıtasıyla çocukların işçileşmesinde bir ivme de 4+4+4 eğitim sistemi olmuştur. Eğitim-Sen’in hazırladığı 'Çatışmaların Eğitim-Öğretim ve Öğretmenler Üzerindeki Etkisi Anketi'ne göre bu uygulamanın başlatıldığı 2011-2012 eğitim-öğretim yılında Türkiye’de sadece 45 özel meslek lisesi varken son üç yıl içinde kamu kaynaklarıyla yapılan doğrudan destek ve teşvikler sonucunda okul sayısı yaklaşık 10 kat, özel meslek liselerine giden öğrenci sayısı ise 17,5 kat gibi astronomik bir artış göstermiştir.
'İŞ CİNAYETLERİ SONRASI ADALETSİZLİK, CEZASIZLIK BİR KURAL HALİNE GELMİŞTİR'
Yasalar, uluslararası sözleşmeler, ulusal programlar çocuk işçilerin sağlığını koruyamamıştır. İş cinayetleri sonrası adaletsizlik, cezasızlık bir kural haline gelmiştir. Örneğin, 13 yaşındaki kimya işçisi Ahmet Yıldız plastik enjeksiyon makinesine sıkışarak can verdi, hastaneye 'trafik kazası geçirdi' diye getirildi ve işverenine açılan davada 30 bin 40 TL ceza verildi ve bu 24 taksite bölündü. Örneğin, 16 yaşındaki otel işçisi Muhammet İsa Soysal’ın ailesinin açtığı davada mahkeme, '65 yaşına kadar yaşar, asgari ücretle çalışırdı. Hayatı boyunca da 47 bin lira kazanırdı' diyerek tazminat kararını verdi. İşte bu ve verebileceğimiz onlarca karar da durumu özetlemektedir.
'İKTİDAR VE ULUSLARARASI KURULUŞLAR, TÜRKİYE'DEKİ ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİ GÖRMEZDEN GELME KONUSUNDA HEMFİKİRDİR'
Hal böyle iken 2014 yılında yapılan Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 103. oturumunda konuşan dönemin Çalışma Bakanı Yardımcısı Halil Etyemez, özellikle çocuk işçiliği ile mücadele çerçevesinde alınan önlemler sayesinde, bu sorunun artık Türkiye’nin gündeminden çıktığını söylemiştir. Yine dönemin AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, Türkiye’nin çocuk işçi çalıştırmayla mücadelede başarılı olduğunu belirmiş ve 'Türkiye’nin 2014 itibarıyla çocuk işçi çalıştırmayı bitirmeyi taahhüt ettiğini ve ILO’nun Türkiye’yi 2006 yılında çocuk işçilikle mücadelede başarı sağlayan üç ülkeden biri seçmesine neden olduğunu' ifade etmişti. İktidar ve uluslararası kurum-kuruluşlar Türkiye’deki çocuk işçiliğini görmezden gelme konusunda hemfikirdir.
'BAKANLIK VE SGK, ÇOCUK İŞÇİ ÖLÜMLERİNE DAİR ÇELİŞKİLİ VE EKSİK AÇIKLAMALARDA BULUNUYOR'
Türkiye’de çocuklar için çıkarılan yasalara dahi uyulmuyor, çalışan çocuklar korunmuyor ve çalışması yasak olan iş kollarında çalışmanın yanında 15 yaşın altında da çocuklar çalışıyor. Ayrıca çocuk işçi sağlığı ile ilgili bir çalışma yapılmıyor ve hatta Çalışma Bakanlığı ve SGK, çocuk işçi ölümlerine dair çelişkili ve eksik açıklamalarda dahi bulunuyor."
TALEPLER
Çocuk iş cinayetlerinin bir "çocuk emek sömürüsü" politikası olduğunu vurgulayn İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, şu talepleri sıraladı:
- Ucuz çocuk iş gücünü teşvik eden ve bunun altyapısını oluşturan eğitim sistemi ve eğitim politikalarına son verilmelidir.
- Çocuk emeğiyle ilgili veriler bilimsel, güvenilir ve düzenli bir şekilde yayınlanmalıdır.
- Kayıt-dışı çocuk işçi çalıştırılan kişi ve kurumlara göz yumulmamalı, caydırıcı cezalar verilmelidir.
- Yasa dışı çocuk işçi çalıştırmayı önlemeye yönelik tedbirler alınmalı, denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalı, ilgili mevzuatlar yürürlüğe koyulmalıdır.
- Tüm çocuklar ücretsiz ve detaylı sağlık taramasından geçirilmelidir. Yeterli, sağlıklı ve dengeli beslenme imkânı sağlanmalı, bağışıklık sistemleri kuvvetlendirilmelidir.
- Çocuk işçilik yasaklanmalıdır.