İnşaat Sen: Kayı İnşaat patronu değil, işçi alacaklarını kurtarılsın

İnşaat Sen: Kayı İnşaat patronu değil, işçi alacaklarını kurtarılsın

Birikmiş alacakları için yıllardır direnen Kayı İnşaat İşçileri tarafından yapılan açıklamada "Mücadelemizin adresi Ankara’daki bakanlıklar olacak. İlan edeceğimiz günlerde tüm koşulları zorlayarak Ankara’da eylemde olacağız" denildi. 

İleri Haber

İnşaat Emekçileri Sendikası’na (İnşaat-Sen) bağlı Kayı İnşaat İşçileri Koordinasyonu, Kayı İnşaat’ın Cezayir ve Litvanya şantiyelerinde çalışan 395 işçinin birikmiş maaşlarının 2,5 yılı aşkın süredir ödenmemesine ilişkin basın açıklaması yaptı.

İşçilerin basın açıklamasında Kayı İnşaat İşçileri Koordinasyonu'nun mücadele hattı ve eylem planı hakkında bilgiler verildi.

Kayı İnşaat İşçileri Koordinasyonu'nun 12 Ocak 2021’den bugüne kadar birçok eylem gerçekleştirdiği belirtilen açıklamada "Bundan sonra mücadelemizin adresi Ankara'da bakanlıklar olacak" denildi.

'İŞÇİ ALACAKLARINA ÖNCELİK VERİLSİN'

"Yasal düzenleme yapılsın, işçi alacaklarına öncelik verilsin" denilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

"Kayı İnşaat’ın Gaziantep Şehir Hastanesi’ndeki 1 milyar TL’lik hissesinden işçilerin alacakları sadece %6’dır. İflas durumunda 6,6 milyon dolarlık işçi alacaklarının önüne ipotekli bankalar hukuken geçebiliyor. Hukuk için bankaların, yani %94'ün koyduğu sermaye ile işçinin alın teri eşit. Bu eşitlenemez bir terazidir. Bankalar sermaye koyduysa işçiler alın teri döktü. Satacak başka hiçbir şeyi olmayan işçiler, emeğini sattı ama karşılığını alamadı. İşçiler alın teri döktü, bankalar faizle para verdi. İşçilerin verdiği emekle bankaların verdiği faizli borç eşit değildir.

Atılması gereken ilk adım, bankaları ve patronları koruyan hukukun düzenlenmesidir. Herhangi bir şirket iflas ettiğinde banka ipotekleri, işçi alacaklarının önüne geçememelidir. Bunun tüm inşaat işçileri ve tüm emekçiler için hızla yasalaştırılması gerekiyor. Yarınımız için buna hep birlikte sahip çıkmalıyız."

MÜCADELE PLANI

İşçilerin basın açıklamasında bundan sonraki mücadele planına ilişkin de bilgiler paylaşılırken şunlar kaydedildi:

"1. Kayı İnşaat’ın konkordato süresinin biteceği 28 Mayıs’a kadar Gaziantep Şehir Hastanesi’ndeki hisselerin satışının gerçekleşmesi için ilgili tüm bakanlıkları, bakanlıkları adım atmaya zorlayacağız.

2. Mücadelemizin adresi Ankara’daki bakanlıklar olacak. İlan edeceğimiz günlerde tüm koşulları zorlayarak Ankara’da eylemde olacağız.

3. Kayı İnşaat işçilerinin mücadelesini TBMM’den başlayarak tüm muhalefet partilerinin ve ülkenin gündemine taşıyacağız.

4. Kayı işçilerini yok sayarak pazarlık masasında oturan bankaları, patronları tek tek açığa çıkaracağız. Bu sürece engel olmayan tüm sorumluları protesto edeceğiz.

5. Yasal düzenlemelerin yapılması, başta Kayı İnşaat işçilerinin gasp edilen haklarının verilmesi için sonuna kadar mücadele edeceğiz."

Kayı İnşaat İşçileri Koordinasyonu'nun basın açıklamasının tamamı şu şekilde:

"Kayı İnşaat’ın Cezayir ve Litvanya şantiyelerinde çalışan 395 işçi birikmiş hak edişlerini yıllardır alamıyordu. Bu haksızlığa karşı sendikamız İnşaat-Sen’in kurduğu Kayı İnşaat İşçileri Koordinasyonu olarak 12 Ocak 2021’den bugüne kadar birçok eylem gerçekleştirdik, birçok görüşme yaptık. Sesimizi, haklılığımızı tüm topluma ve siyasi, bürokratik tüm kademelere duyurduk. Herkes bu mücadeleyi gördü, herkes bu mücadelenin şahidi oldu. 16 Nisan’da gerçekleşen Kayı İnşaat’ın konkordato davasında, işçilerin kararlı mücadelesi sayesinde konkordato süresi 28 Mayıs’a kadar uzatıldı. Biz 3 aylık konkordato sürecinde, Kayı İnşaat’ın özellikle Gaziantep Şehir Hastanesi’ndeki hisselerinin satılmasını bekledik. Bu süre içerisinde satış gerçekleşmedi. Şimdi önümüzdeki son tarih 28 Mayıs. O tarihe kadar bu satışın derhal yapılması ve işçi alacaklarının ödenmesi için mücadeleye devam etmekte kararlıyız. Er ya da geç hakkımızı alacağız.

Batık Şirketler Mezarlığına İşçilerin Haklarının Gömülmesine Dur Diyeceğiz

Tüm yetkili kurumlar, işçilere hukuk yolunu gösteriyorlar. İşçilere adliye koridorlarında çözümsüzlükle başbaşa kalmaktan başka bir öneri getirmiyorlar. Yürüttüğümüz mücadelede; patronları, bankaları koruyan hukukun işçilerin hakkını korumadığını bir kez daha görüyoruz. Bu adaletsiz hukuki düzenlemelere “özel hukuk” diyorlar. “Özel hukuk” olunca da bakanlıklar, bürokratlar kamu adına atılacak bir adım olamayacağını ima ediyorlar. Bunu kabul etmiyoruz. Ne patronlara göre düzenlenmiş yasaları, ne de işçilerin aleyhine olan özel hukuk düzenlemelerini kabul etmiyoruz.

Kayı İnşaat yurt dışında milyar dolarlık projelerin ihalesini almış, yurt içinde yüzlerce devlet hastanesine medikal görüntüleme cihazları kiralamış, tüm rakiplerini geride bırakarak Gaziantep Şehir Hastanesi’nden 1 milyar TL’lik hisse satın almış bir şirkettir. 2017 yılında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın elinden yılın müteahhitleri ödülünü alma “başarısını” göstermiş bir müteahhittir. Ancak işler hep Kayı İnşaat patronu Coşkun Yılmaz lehine gitmedi. Ekonomik kriz Kayı Holding’in milyarlık tahtını devirdi. Bugüne kadar işçinin alın terini sömüren müteahhitler, şimdi krizle yutuluyor. Bu şirketleri yutarak büyüyen inşaat tekelleri ise sermayesine sermaye katarak yoluna devam ediyor.

Kayı İnşaat batık bir şirkettir. Bu şirket için konkordato son çırpınışlardır. Bu batık şirketler mezarlığı, ekonomik krizin ilk başladığı dönemde bir deprem etkisiyle oluşmaya başladı. Önümüzdeki süreçte daha nicelerini göreceğiz. AtlasGlobal, Bimeks, Uzel, Yeşil Kundura, Doğa Koleji işçileri sesini herkese duyurabilen sadece birkaç örnek. Patronları koruyan işleyiş ve hukuk, o mezarlığa işçilerin hak edişlerini de gömmek istiyor. İnşaat-Sen olarak inşaat şirketleri batarken işçilerin haklarını da beraberinde gömmelerine engel olacağız. Bu gidişata dur diyeceğiz.

Yasal Düzenleme Yapılsın, İşçi Alacaklarına Öncelik Verilsin

Kayı İnşaat’ın Gaziantep Şehir Hastanesi’ndeki 1 milyar TL’lik hissesinden işçilerin alacakları sadece %6’dır. İflas durumunda 6,6 milyon dolarlık işçi alacaklarının önüne ipotekli bankalar hukuken geçebiliyor. Hukuk için bankaların, yani %94'ün koyduğu sermaye ile işçinin alın teri eşit. Bu eşitlenemez bir terazidir. Bankalar sermaye koyduysa işçiler alın teri döktü. Satacak başka hiçbir şeyi olmayan işçiler, emeğini sattı ama karşılığını alamadı. İşçiler alın teri döktü, bankalar faizle para verdi. İşçilerin verdiği emekle bankaların verdiği faizli borç eşit değildir.

Atılması gereken ilk adım, bankaları ve patronları koruyan hukukun düzenlenmesidir. Herhangi bir şirket iflas ettiğinde banka ipotekleri, işçi alacaklarının önüne geçememelidir. Bunun tüm inşaat işçileri ve tüm emekçiler için hızla yasalaştırılması gerekiyor. Yarınımız için buna hep birlikte sahip çıkmalıyız.

Yurt Dışında Çalışan İşçiler Fonu Kurulsun,
İşçi Alacakları Devlet Garantisi Altına Alınsın

Her koşulda ve hiç durmadan devam eden tek şey, işçi sınıfının üretimi. İşçiler yoksa hayat yok. Öyleyse her bir işçinin alacağı devlet garantisi altına alınmalıdır. İşçiler lehine yapılacak ikinci düzenleme Yurt dışında çalışan işçiler için bir fon oluşturulmasıdır. Bu fon yurt dışında çalışmaya mecbur bırakılmış işçileri, şirketlerin kasasını boşaltarak işçi alacaklarından kurtulmaya çalışan müteahhitlerden koruyacaktır. Yurt dışında işçi çalıştıran müteahhitler devletin ve sendikaların kontrolünde bir fona önceden işçi maaşlarını teminat olarak yatırmaya zorunlu kılınmalıdır. Ancak bu koşulda batık müteahhitlerin yükü, işçilerin ve kamunun üzerinden kaldırılabilir. Ne işçiler ne de çocuklarımız müteahhitleri beslemek zorunda değildir.

Bakanlıklar Şirketleri Denetlemeli, İşçinin Hakkını Korumalı

İnşaat şirketlerinin aldığı ihaleler, o şirketlerin ticari faaliyetleri, sermaye birikimleri Ticaret Bakanlığı tarafından takip ediliyor. Ancak bu takip işçilerin lehine bir denetime dönüşmeli. Yurt dışında çalışan işçiler için Dışişleri Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı denetim mekanizmalarını işletmeli. Çünkü bankaların milyar dolarlık kredilerinin, patronların milyar dolarlık servetlerinin yanında işçi alacakları hiçbir zaman %1’i geçmiyor. Şirketler batarken patronlar ve bankalar arasındaki çarpışmada, bakanlıklar işçileri korumak zorundadır. 

Patronlar Değil İşçi Alacakları Kurtarılsın

Ali Ağaoğlu, ekonomik krizin kıskacında kalan inşaat patronlarından biriydi. Varlık Fonu, Ali Ağaoğlu’nun ortak olduğu İstanbul Finans Merkezi’nin yapımı projesini 1 milyar 670 milyon karşılığında devraldı. Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü Zafer Sönmez, projeyi “stratejik yatırım” ilan etmişti. 2020’de Ali Ağaoğlu yeniden Türkiye’nin en zengin iş insanları listesine girdi. Ağaoğlu, Varlık Fonu ile kurtarıldı.

Doğa Koleji ise başka bir örnek. Çalışanlarının maaşını aylarca ödemeyen Doğa Koleji tıpkı Kayı İnşaat gibi “sıkışığız, ödeyemiyoruz” diyordu. Devlet Doğa Koleji’ni İstanbul Teknik Üniversitesi’ne devrettirdi. Aylar süren, hiçbir çözüm yolu yok diye anlatılan çalışanların alacakları, bu devir ardından ödendi. Yani özel bir borç ilişkisi tanımlanmadı. Devlet bizzat müdahil oldu ve bu süreci tamamladı.

Devlet, kamunun birikimini inşaat patronlarını kurtarmak için değil işçi alacaklarının garanti altına alınması için kullanmalı. Yetki kullanılmak istendiği zaman tıpkı Doğa Koleji’nde olduğu gibi adımlar atılabiliyor. Doğa Koleji patronu ve işçileri arasında tanımlanmayan özel borç ilişkisi, Kayı İnşaat ve işçiler arasında da tanımlanamaz. Çünkü Kayı işçileri; devletin güvencesiyle Cezayir’e, Litvanya’ya gitti. Devletin damgaladığı pasaportlarla yurt dışına çıktılar. Ortada işçilere ödenmemiş 6,6 milyon dolar var. Bakanlıklar, bu ülkenin tüm emekçilerine, 395 işçinin hak edişleri için yetki kullanılamadığını nasıl açıklayacak?

İnşaat İşçileri Hakkını, Ekmeğini İstiyor

Ülkenin bütün ekonomisi inşaat sektörüne dayalı. Ekonomik kriz derin bir yarılma yaratıyor. İnşaat iş kolu daralıyor. Yurt içinde, yurt dışında inşaat şirketleri bir bir batıyor. Şu an yaşadıklarımız daha iyi günlerdir. Önümüzdeki süreçte daha büyük fırtınalar kopacak.

Devlet inşaat işçilerini gurbetçiye döndürdü. İşçiler, inşaat iş kolunda çalıştılar. Meslek edindiler. Senegal'den Cezayir’e, Sırbistan'dan Kazakistan’a kadar inşaatçılar karada ayak basabildikleri her yere işçi olarak gidiyorlar. Yıllar boyu şahlanıyor diye anlatılan inşaat sektörü, işçi sınıfının böyle ciğerini sökerek ayakta durdu.

İnşaatçı demek bir ayağı yurt dışında olan işçi demektir artık. Ailesini, dostlarını görmeden bir ömür geçiren işçi demektir. Ellerine büyük risklerden başka hiçbir şey geçmiyor. Libya, Irak, Suriye gibi iç savaşın veya işgallerin yaşandığı ülkelerde bile inşaatlar yükseliyor. Ukrayna’da savaş var ama yapılan devletler arası anlaşma ile toplu konutların yapımına başlanmak için hazırlık yapılıyor. Devlet işçileri Ukrayna’ya göndermeye hazırlanıyor. Yani yurt dışında çalışan işçilerin can güvenlikleri bile yok. İşçiler hakkı yendiği zaman, ilgili kurumlara başvurduğu zaman en sonunda deniyor ki “yurt dışına gitmeseydiniz.”

Çalışma Bakanlığı’nın rakamlarına göre 1 milyon 319 bin inşaat işçisi var. Bu rakamlar yurt içinde sigortalı çalışan inşaatçılardan ibaret. Yurt içinde sigortasız, yurt dışında her türlü zorlukla çalışan inşaatçılara Çalışma Bakanlığı bakmıyor. 

Biz her yer betonla doldurulsun, inşaat iş kolu şahlansın istemiyoruz. Yeni mega projeler istemiyoruz. Bu haberlere “istihdam” olacak diye sevinmiyor hiçbir inşaat işçisi. Gurbetçiye döndürülen milyonlarca inşaat işçisi için fabrikalar istiyoruz, gerçek istihdam istiyoruz, kamu üretimi istiyoruz.

Yarınımız İçin İşçi Sınıfını İnşaat İşçilerinin Mücadelesine Omuz Vermeye Çağırıyoruz

Kriz ve inşaat sektörü çıkmazı işçileri nasıl çözümsüzlüğe sürüklüyor ortada. Ortaya koyduğumuz sorun; sermaye düzeninin işleyişi sorunudur. Çözümü için atılacak her adım bu ülkenin ekmek kavgasıdır. Mecliste ve her komisyonda batık şirketlerin ardından işçilerin akıbeti ne olacak sorusunun yankılanmasını istiyoruz. Biz tüm muhalefeti inşaat işçilerinin haklı davasının yanında olmaya çağırıyoruz.

İlk adım, inşaat işçilerinin ulusal ve uluslararası ölçekteki haklarını almak. İnşaat işçileri şunu bilmeli ki sermaye düzeni ayakta kaldıkça aldığımız bu hakları da savunmamız mümkün değil. Tüm işçi sınıfı adına  bu ilk adımın arkasını getirmeliyiz, sömürü düzenini mutlaka bitireceğiz. Tüm inşaat işçilerini ve farklı iş kollarında emek veren işçi sınıfının tamamınımücadelemize omuz vermeye çağırıyoruz.

Yaşasın Kayı İşçilerinin Haklı Mücadelesi.
Yaşasın İnşaat-Sen.

İşçilerin Birliği Coşkunları Yenecek.

Mücadele Planımız:

1. Kayı İnşaat’ın konkordato süresinin biteceği 28 Mayıs’a kadar Gaziantep Şehir Hastanesi’ndeki hisselerin satışının gerçekleşmesi için ilgili tüm bakanlıkları, bakanlıkları adım atmaya zorlayacağız.

2. Mücadelemizin adresi Ankara’daki bakanlıklar olacak. İlan edeceğimiz günlerde tüm koşulları zorlayarak Ankara’da eylemde olacağız.

3. Kayı İnşaat işçilerinin mücadelesini TBMM’den başlayarak tüm muhalefet partilerinin ve ülkenin gündemine taşıyacağız.

4. Kayı işçilerini yok sayarak pazarlık masasında oturan bankaları, patronları tek tek açığa çıkaracağız. Bu sürece engel olmayan tüm sorumluları protesto edeceğiz.

5. Yasal düzenlemelerin yapılması, başta Kayı İnşaat işçilerinin gasp edilen haklarının verilmesi için sonuna kadar mücadele edeceğiz."