İnadın ve direncin mirası: Darağacından Notlar

İnadın ve direncin mirası: Darağacından Notlar

Koşullar ne olursa olsun ve doğan günün ne getireceği ne kadar belirsiz olursa olsun günden umut beklemenin, yolun sonunu ölüm tutmuş olsa da yola neden çıktığını akıldan bir an olsun çıkarmayarak sona atılan her adımı yarına atılan bir adımmış gibi atmanın hikayesinin anlatıldığı kitap, zorluklar bizler için bugün ne biçime bürünürse bürünsün dayanak alınabilecek bir eser niteliği taşıyor.

Ecem Küçükdere

Bu yazımızda sizlere okuyanların onlarca kez yeniden okuduğu, hayat denilen kavgada kendine yer edinmeye kararlı, gencinden yaşlısına herkesin hayatında yeri olan bir kitaptan bahsetmek istiyoruz. Julius Fucik’in “Darağacından Notlar” adlı kitabı umuttan dirence, inançtan kararlılığa pek çok duyguyu yaşanmışlığından ve yazarının kaleminin maharetinden aldığı güçle bizlere yansıtıyor.

Darağacından Notlar; Çekoslovakya Komünist Partisi önderlerinden olan Fucik’in bir ev baskınında yakalanmasından idamına kadar giden süreci ele alan, onun hapishane hücresinde aldığı ve ölümünden sonra dört bir yana dağılan notlarından oluşan bir günce. Uzunluğuna bakıldığında yükte hafif görünebilecek bu kitabın 140 sayfasında barındırdığı mirasın pahada ağır olduğunu söylemekte hiçbir sakınca görmüyoruz. Koşullar ne olursa olsun ve doğan günün ne getireceği ne kadar belirsiz olursa olsun günden umut beklemenin, yolun sonunu ölüm tutmuş olsa da yola neden çıktığını akıldan bir an olsun çıkarmayarak sona atılan her adımı yarına atılan bir adımmış gibi atmanın hikayesinin anlatıldığı kitap, zorluklar bizler için bugün ne biçime bürünürse bürünsün dayanak alınabilecek bir eser niteliği taşıyor. Gestapo zindanında acımasız işkencelere ve ağır koşullara rağmen direnen, ser verip sır vermeyen, türlü zorluklar arasında 1 Mayıs’ı marşlarla karşılayan devrimciler her açıdan zorluklarla ve umutsuzlukla kuşatıldığımız şu günlerde bizlere adeta örnek teşkil ediyor.

Fucik kaleme aldığı güncesinde bizler için yalnızca 1940’lara bir pencere açmakla kalmıyor, hem gardiyanından tutsağına Pankrac Hapishanesinin hem de portreleriyle tüm mücadelesi boyunca onda iz bırakmış karakterlerin resmini güçlü bir edebi dille çiziyor. Kitabın yazımının, yayınlanmasının ve çevrilmesinin dahi çeşitli uğraş ve mücadelelerin sonucu olduğunu söylemekte fayda görüyoruz. Fucik’in hapishanenin hiçliğe yakın imkanlarında sigara kağıtlarına yazdığı notları, toplama kampından sağ çıkan eşi, Augustina Fucik Pankrac Hapishanesinde eşine kağıt ve kalem ulaştırıp yazılarının gizlice dışarı çıkmasını sağlayan Çek gardiyana ulaşarak ediniyor. Kitabın Türkçeye çevriliş öyküsü ise 12 Mart’tan Ekim 2015’e uzanırken kitabın başında çevirmeni Celal Üster’in açıklamasında biz okurlara sunuluyor.

Hayatını adil, eşit ve özgür bir yaşamı savunmak için ölüme meydan okuyarak geçiren Julius Fucik kırk gibi genç bir yaşta idam edilerek hayata veda etti. Gestapo’nun eline düştüğü andan itibaren onu bekleyen sonu bilmesine karşın Gestapo zindanının duvarlarının arasında ve arkasında sürüp giden ve o göçüp gittiğinde dahi durmak bilmez bir ırmak gibi çağlayacak mücadeleye ihanet etmek şöyle dursun, direnci ve inadıyla ona yeni bir siper ve miras kazandırdı. Hayatı bir oyuna benzeten Fucik, perde onun için kapanmaya hazırlanırken geride bıraktıklarına şunları öğütlüyordu:

“Artık bu bir oyun değil. Hayatın ta kendisi. Gerçek hayatta seyirci yoktur: Hayata hepiniz katılırsınız. Son perde açılıyor. Dostlar, hepinizi çok sevdim. Tetikte olun!”

İleri kitap okurlarına keyifli okumalar diliyoruz.

KÜNYE: Julius Fucik, Darağacından Notlar, Yordam Kitap, Çev. Celal Üster, 2015, 140 sayfa.

DAHA FAZLA