İmamoğlu'ndan Kanal İstanbul açıklaması: Bir cinayet projesidir, bir felaket projesidir!

İmamoğlu'ndan Kanal İstanbul açıklaması: Bir cinayet projesidir, bir felaket projesidir!

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul tartışmalarına ilişkin basın toplantısı düzenledi. İmamoğlu konuşmasında, “Çocuklarımızın, torunlarımızın, bu ülkenin geleceğini tehlikeye atan bir proje ile karşı karşıyayız” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ‘Kanal İstanbul’ tartışmasına ilişkin basın toplantısında konuştu. İBB'nin Saraçhane'deki binasında gerçekleştirilen toplantıda İmamoğlu, "Sıralayacağım maddelerin hiçbiri, birisine itiraz olsun diye sıralanan maddeler değildir. Çocuklarımızın, torunlarımızın, bu ülkenin geleceğini tehlikeye atan bir proje ile karşı karşıyayız. İstanbul Belediyesi olarak Kanal İstanbul protokolünden çekildiğimizi açıkladık. Kanal İstanbul bir cinayet projesidir, bir felaket projesidir. Kimlere ne söz verilmiş olursa olsun derhal vazgeçilmelidir" dedi.

15 MADDEDE İTİRAZLARINI SIRALADI

15 maddede Kanal İstanbul itirazlarını anlatan İmamoğlu şunları söyledi:

1- Kanal İstanbul susuzluk demektir. Projenin getirdiği en büyük tehlike Terkos Gölü'ne tuzlu su karışacak. Terkos Gölü Avrupa yakasındaki en büyük su deposudur. Kanal İstanbul bu su kaynağını yok edecektir. Sazlıdere Barajı yok olacak. Aynen Atatürk Havalimanı gibi tümüyle işlevsiz kalacaktır. Şu anda Sazlıdere, Terkos'la birlikte İstanbul su ihtiyacının yüzde 28,8'ini karşılıyor. Ve bu proje bunları yok edecek.

Sadece yer üstü değil, yer altı su kaynaklarımız da yok olacak. Kayalardaki çatlak ve kırıklar sondajla belirlenemez. Bu çatlaklardan Kanal İstanbul'un tuzlu suyu Terkos'a karışır. Terkos tamamen işlevsiz hale gelir. Aynı zamanda stratejik su kaynaklarını da kaybedeceğiz.

Yer altı sularına tuzlu suyun karışması durumunda savaş ve yüzey suları kullanılmayacak durumda olabilir. Bu durumda stratejik önemde olan yer altı sularını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Bunun karşılığında sükse alacağız, kime alacağız belli değil. Ama işte susuzluk karşılığında sükse alacağız.

2- Kanal İstanbul deprem riskini tetiklemek demek. Bölgeden 3 tane fay hattı geçiyor. Gecelik değişiklikler yapan hükümet fay hatlarını da değiştirdik diyebilir.

Deprem bu bölgenin değiştirilemez bir gerçeği, zemin yapısı heyelana müsait. Proje birinci, ikinci, üçüncü derecede deprem bölgelerinde kalıyor. Bilim insanları Kanal İstanbul projesi ile inşaat ile ortaya çıkacak yeni risklerden bahsediyor, yıkımın derecesini arttıracağını söylüyor.

Plana göre Marmara girişi olan Avcılar Deniz Köşkler'de deniz doldurularak liman yapılacak. Tsunami ile liman sular altında kalacak. Bilim insanları hepimizi ikaz ediyor, göz göre göre kendi elimizle felakete niye davetiye çıkarıyoruz. Neden, kimin için?

3- Kanal İstanbul demek İstanbul'un doğasını sonsuza kadar katletmek demek, hem de milyonlarca liramızı harcayarak. Pazartesi günü yayımlanan sözüm ona ÇED raporunda imar planına ilişkin bir şey yok.

Bir aldanma geleneğiniz olablir ama biz İstanbulluları aldatmanıza izin vermeyecğiz. 23 kilometrekarelik orman alanı, 136 kilometrekarelik tarım alanı ve onlarca köy yok edilecek. Herkesin hayali başka, biri 60-80 katlı bina hayal eder, ben orada insanlar nasıl daha iyi yaşar bunu hayal ediyorum.

Küçükçekmece lagünü aynı zamanda deniz canlıların üreme alanı. Bu kentin balığından, kuşuna, yaban hayatından suyuna sahip çıkmazsak hayatta kalabilir miyiz? Bu şehirde insanlar nefes alamazsa, su olmazsa, beslenemezse nasıl yaşayacak? Onun için feryat ediyoruz, bunları ben söylemiyorum, bilim söylüyor.

4- Kanal, İstanbul tarihini talan edecektir. Boğaz trafiğini koruyacağız, diye anlatıyorlar. 17 milyon metrekare SİT alanından bahsediyoruz. Muazzam bir tarihi zenginlik bu proje tarafından yok edilecek. Öyle 'Kadim İstanbul' diyorsunuz, nasıl oluyor sanıyorsunuz. Tarihte yoğun ihanetlere uğradığı olmuştur, uyarımız da ondandır. İhanete izin vermeyiz.

5- Kanal İstanbul 100 milyar liralık yeni vergi yükü demektir. Ben bunu iki ile çarparım, yanılmam. İnşaat maliyetini bırakın, özel şahıslara ait malların kamulaştırma bedeli bile insanların sırtına yüklenecek. Ülke nüfusunun yarısı yoksulluk sınırının altındayken, işsizlik almış başını gidiyorken, şurada 420 kişilik işe 25 bin kişi başvuruyorken niye? Diyecekler ki vatandaşa maliyeti yok. Şehir hastaneleri, köprüler falan anlatmaya gerek yok. Deli dumrul hesabı kullansın kullanmasın hepimizin ödüyoruz, hem de kat kat ödüyoruz.

6- Kanal İstanbul, İBB'nin sırtına 23 milyar liralık maliyet demek. İBB'nin sadece iki kurumuna milyarlarca liralık maliyet çıkıyor. Bu rakam İBB'nin 2020 yılı bütçesinden yüzde 50 fazla. Kanal İstanbul projesinden çekilirken her bir İstanbulluyu asgari ücret kadar ödemeden kurtarmış oluyoruz. 4 kişilik bir aileyi gereksiz vergi yükünden kurtarıyoruz.

7- Kanal İstanbul gelir rüyası görmek demek. Hani yatarsınız da koyun sayarsınız ya, işte öyle rüya. Panama'yı örnek gösteriyorlar ya, orası gemilerin yolunu 1000 kilometre kısaltıyor, Süveyş Kanalını örnek gösteriyorlar. Orası 600 kilometre yolunu kısaltıyor. O nedenle oraya para veriyor gemiler. Kanal İstanbul ne kadar kısaltıyor? Sıfır kilometre. Neden kullansınlar peki?

8- Kanal İstanbul milyonları trafikte iki kat perişan etmek demek. Kanal çerçevesinde planlanan konut alanı, kanal nedeniyle kopacak ve sonrasında köprülerle bağlanacak ulaşım alanı, köprüler, yeni yollar... Çizgi film çizerleri kızdı bana, yanlış anlaşılmasın, ben yaratıcılığınıza saygı duyuyorum, yani onu çizgi ile anlatmak kolay diyorum, yapmak demek İstanbullulara nedeni belirsiz bir çile. İnsanlar metro hattını bekliyor, bunları yapmak varken İstanbuluları neden daha büyük bir trafik çilesinin içine atıyorsunuz?

Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğünün 15 Mart 2018'de yazdığı raporu biliyorsunuz. Özetle 'asrın projesinin etkisiz kalmaması için Kanal İstanbul'un yapımı uygun görümemektedir' diyorlar. Bir hafta sonra yazdığı yazıda ise 'ilk yazı sehven yazılmıştır' diyor. Kişiye göre rapor. Bundan sadece 5 gün sonra 25 Mart'ta 'hava trafik hizmetlerine bir etkisi olmayacak' diyorlar. İşte bu yüzden bunlar bir gecede fay hattını değiştirirler, bir gecede diyorum.

Raporun sonunda ise her şeye rağmen, 'Kanalın aydınlatılması konusunda uçakları yanılgıya düşürecek herhangi bir şey kullanılmamalıdır' diyorlar.  O yüzden Allah akıl versin diyorum, 16 milyon hep birlikte Allah akıl versin diyelim.

9- Kanal İsanbul, 50 yıllık hafriyat demek. Yani similasyonunu yapmak isteseniz kamyonlar birbirine çarpar. İstanbul'un yıllık hafriyat miktarı 40 milyon, Kanal İstanbul'unki 2 milyar metreküp. Yani İstanbul'un 50 yıllık hafriyat miktarı demek.

10- Kanal İstanbul demek İstanbul'a 1,2 milyon yeni nüfus demek. Ben 2 milyonu geçer dedim, arkadaşlarım beni dinlemedi, oraya raporda ne yazıyorsa onu yazdılar. Beni dinlemesinler, zaten bilim insanları onlar. Bu yeni nüfus ne demek bliyor musunuz? 6 tane Beşiktaş demek. Bunun İstanbul trafiğine yükünü düşünün. Yani bu para ile kangren olmuş trafik sorununu çözmek varken neden yeni sorunlar yaratma çabasındasınız? Neden?

11- Kanal İstanbul demek 8 milyonluk nüfusu bir adaya hapsetmek demek. Bu akıl dışı proje, ülkenin deprem riski en yüksek bölgesine 8 milyon insanı bir kanal marifetiyle hapsediyorsunuz. Tam bir can pazarına dönecek o anda vatandaşın canını nasıl koruyacaksınız? Bu proje stratejik bir ihanet projesidir. Bizden milyonlarca insanımızın canını tehlikeye atan bu projeye evet dememizi nasıl bekliyorsunuz?

12- Kanal İstanbul, Montrö rüyası görmek demektir. Montrö Sözleşmesi, anlatıldığı gibi olumsuz değil, Türkiye'yi ve Karadeniz'deki diğer ülkeleri koruyan bir anlaşmadır. Bu anlaşma sayesinde neredeyse 90 yıldır Karadeniz bir barış denizidir. Bu anlaşma bir boğazlar anlaşmasıdır ve koruyucudur. Savaş çıkarmak isteyen bir askeri filo Karadeniz'e giremez. 'Kanalla para kazanılacak' savı bir aldatmacadır uluslararası hukuka göre. Siz rüya görebilirsiniz ama bizim görevimiz gerçekleri anlatmaktır.

13- Kanal İstanbul demek Karadeniz balıklarını ve balıkçılığını yok etmek demektir. Tüm Marmara bir zaman Haliç'in koktuğu gibi kokacak. Küçükçekmece lagününün dip çamurunun olduğu gibi Marmara'ya taşınması demek. Tüm vatandaşlara seslenmek istiyorum, bu düzeni yok etmeye çalışmanın vebali o kadar büyük ki... Doğaya, canlıya bu denli zarar vermek haramdır.

14- Kanal İstanbul maneviyatı yok etmek demektir. Mezarlıklar proje alanında kalıyor. O bölgede 3 binin üzerinde mezar yeri var. Bu coğrafyada ölüye bile zarar veriyorsunuz. Bölgede başka mezarlıklar da var ve hepsi taşınacak deniyor. Yazıktır, günahtır.

15- Kanal İstanbul bu memleketi değil kendini sevmektir. Kamu adına karar verenlerin önceliği milletin canını, malını korumaktır; denizi, kuşları, tarımı, canlıları korumaktır. Bunca insan işsizken, yoksulken, çocuklar yeterince beslenemezken bizim önceliğimiz Kanal İstanbul olamaz. Birileri para kazanacak diye bu kadim şehrin, suyunun, doğal çevresinin yok edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu proje her yönüyle felaket, ihanet ve cinayet projesidir. Özetle diyoruz ki, gerçekten diyoruz ki "Ya kanal ya İstanbul".

'İSTANBUL SAHİPSİZ DEĞİLDİR’

İmamoğlu, Kanal İstanbul'la gelecek yıkımı ve itirazlarını madde madde anlattıktan sonra konuşmasına şöyle devam etti, "Bu proje ile en az 9 tane daha Marmaray yaparsınız, tüm riskli binaları yeniden yapabilirsiniz. Bu proje, İstanbul'a katmerli ihanet projesidir. 3 çocuk babası Ekrem İmamoğlu olarak bu sevdadan bir an önce vazgeçmenizi öneriyorum. İşte biz bu 15 maddede anlattığımız gerekçeler ile bu projeden çekildik.

Bu protokol, atanmış geçici büyükşehir belediye başkanı tarafından, meclis kararı olmadan imzalandığı için zaten hukuksuzdur. İmzalandıktan 2 ay sonra meclis tarafından karar alınmaya çalışılmıştır. Dolayısıyla hukuksuzluğu geri almak benim görev alanımdadır. Dolayısıyla bakanın dünkü açıklaması tamamen bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. 23 Haziran'da millet bize 'Bu şehirde yapılan yanlışlara göz at, hukuksuzluğu gider' dedi. Biz de buradan aldığımız yetkiyi kullanıyoruz. İstanbul sahipsiz değildir."

‘KİMSE BEN YAPTIM OLDU DİYEMEZ!’

"Ocak başında 2 tane çalıştay yapacağız, biri Kanal İstanbul diğeri su çalıştayı. Buradan herkese çağrı yapıyoruz, bakanlara da çağrı yapıyoruz. Ey bakanlar, halkı bilgilendirmek zorundasınız, bir kişiyi değil halkı! Bu şehirde hiç kimse 'ben yaptım oldu' diyemez, İstanbul kimsenin babasının çiftliği değildir, İstanbul 16 milyon İstanbullunun 82 milyonluk Türkiye'nindir. Bu kente ihanet edilmesine izin vermeyeceğiz.

Bizim Kanal İstanbul projesinden çekilmemiz demek projeyi uzaktan seyredeceğimiz anlamına gelmiyor. Bu proje olmayacak, yapılmayacak! Bu proje benim zihnimde yok, sadece çekilmek değil olmaması için mücadele edeceğiz."

(Evrensel)