İmamoğlu’ndan İstanbul Sözleşmesi açıklaması

İmamoğlu’ndan İstanbul Sözleşmesi açıklaması

Ekrem İmamoğlu, Mor Zirve’nin açılışında AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararı ile feshedilen İstanbul Sözleşmesi hakkında konuştu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), ilkini geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiği Mor Zirve'nin ikincisini “Birlikte çok, eşit ve tok” sloganı ile Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenledi.

Açılışta konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu zirvenin geçtiğimiz yıl İstanbul Sözleşmesi'ni merkezine aldığını hatırlatarak, "Tarih bize değerli bir şans verdi: İstanbul Sözleşmesi. Onu da elimize yüzümüze bulaştırdık ne yazık ki. Bu kadar asil ve bu kadar dünyada vitrine konacak bir sürecin, içinde cinsiyet eşitsizliğini gideren bir tanımın olduğu ve kadının olduğu, çağdaş bir meselenin çözüme kavuşturulması temelinin oluşturulduğu bir sürecin tarifi; İstanbul Sözleşmesi dendi. Ne yazık ki bu İstanbul Sözleşmesi'ni Ankara’daki arkadaşlar, yine bir avuç insan her konuda olduğu gibi paramparça hale getirdiler. Ama mücadelesi ve çözüme kavuşturulmasıyla ilgili adımları devam etmekte" ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, burada yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:

Toplumda eğer eşitliği oluşturamazsak o toplumda gerçekten kalkınmayı, gelişimi, ilerlemeyi konuşmak mümkün değil. Hepsi lafta kalır. Gelişemez öylesi bir toplum. Geleceğe de güçlü bir şekilde bakamaz. Bir kentte, yüzde 30-35 civarında kadının istihdamda yeri varsa zaten o toplumun zenginleşmesinin mümkün olmayacağını anlamak lazım. Ki kadınlar, erkeklerin yaptığı her işi layıkıyla yerine getirebileceklerini her alanda gösteriyorlar.

İBB olarak, kadın çalışan ve yönetici istihdamına özel önem veriyoruz. Bugün İBB’de gerek yönetici pozisyonlarında gerekse bazen bir İETT şoförü ya da zabıta arkadaşlarım ya da metro sürücüsünden bir teknik elemana, bir mühendise varıncaya kadar çok özel bir hizmeti sunuyor ve hiç de alışık olmadığımız ortamlarda hizmet veren birçok kadın çalışma arkadaşımızın varlığını görüyorum. Hem 16 milyon insana hizmet sunuyorlar hem de bence 16 milyon vatandaşımıza iyi geliyor kadınları gördükçe oradaki o görüntü; bence bu şehrin kadınlarına, kız çocuklarımıza çok iyi geliyor. Onlarla İstanbul'a hizmet vermekten gerçekten büyük bir onur duyuyorum, gurur duyuyorum.

‘EŞİTLİK SRUNUNUN TOPLUMSAL OLARAK ELE ALINMASI GEREKİYOR'

Türkiye nüfusu, mülteciler ve farklı statüdeki yabancı unsurlarla 93 milyona ulaştı. Bu topraklarda, meselelerimizin her birinin çok önemli, dünyaya da örnek olabilecek kıymette meseleler olduğunun farkına varmalıyız. İstanbul, bu yaşam sisteminin her yönüyle bir göstergesi, merkezi. Burada yapılacak her işin de ülkeye çok ciddi katkılar sunacağını bilen yöneticileriz. Birçok sorunu konuşuyoruz. Sığınmacı, mülteci, inanç üzerinden sorunları konuşuyoruz. Etnik köken üzerinden problemleri konuşuyoruz. Birçok konu var. Ama kabul edelim; aslında temel sorun, eşitlik meselesi. Onun alt başlığına ne koyarsanız koyun, meselenin temelinde eşitlik var. Yani cinsiyette eşitlik, vatandaşlıkta eşitlik; hakta, hukukta eşitlik, her hususta eşitlik. Aslında eşitlik meselesini, bu toplumun zihninde, bilincinde, tavırlarında, davranışlarında, hukukunda, kuralların uygulanmasında çözüme kavuşturduğumuzda, büyük oranda sorunları çözebileceğimizi düşünüyorum.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk döneminde, kadının toplumdaki yeri ile ilgili çok ileri adımlar atıldı. Gelinen noktada bugün, o adımların gerisine düştük. Eşitlik sorununun toplumsal olarak ele alınması gerekiyor. Hep beraber düşünmeli, siyasi kavramları kenara koyup, oy meselesinin ötesinde bunu taşıyıp çözüm odaklı davrandığımız takdirde bir reformu, devrimi yapabiliriz. İnanın aksi takdirde, yüzüne bakılmayacak siyasilere dönüşürüz. Ben, o bağlamda, burada olan, olmayan, ‘Eşitlik meselesine katkı sunmak istiyorum’ diyen herkese ısrarla ve samimiyetle ifade ediyorum ki bu konuda bizi ayrıştıran, bizi birbirimizden uzaklaştıran her meseleyi bir kenara koyalım. O dilden uzaklaşalım, masalara çözüm odaklı oturup, orada çözüm üretmenin gayretini ortaya koyan samimi bireyler olalım. Sesimizin toplum tarafından alınması, algılanması, hissedilmesi için de çaba gösterelim. Sesimizin vatandaşımıza gitmediği yerde, sadece bir lokal zümre olarak tartışan insanlar konumuna kendimizi düşürürsek inanın buradan bir toplumsal fayda da çıkartamayız. Türkiye Cumhuriyeti'nde her bireyin, her vatandaşın göğsünü gere gere, başı dik, alnı açık bir biçimde ‘Ben, 86 milyon vatandaşımızın içerisinde eşitliğe sahip bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım’ diyebildiği bir ortamı yakaladığımızda, bütün sorunlarımızı çözmüş olacağımızı düşünüyorum." (ANKA)