
İktisatçı Özer’den 'faiz indirimi' değerlendirmesi
İktisatçı Mustafa Özer, TCMB’nin 100 bazlık faiz indirimi kararına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ersan Kınık - @ErsanKinik
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısının ardından politika faizinde 100 bazlık indirme giderek, faizi yüzde 14 seviyesine çekti. Bu kararla birlikte TCMB son 4 toplantıda faizde yüzde 5’lik indirim yapmış oldu. Prof. Dr. Mustafa Özer, Merkez Bankası’nın kararını İleri Haber’e değerlendirdi.
Bu kararın alınmasındaki amacın ve kararın neye mâl olacağının anlaşılmadığını ifade eden Özer, ne enflasyon konusundaki gelişmelerin ne de Türkiye ve dünya ekonomisindeki gelişmelerin böyle bir karar alınmasına gerekçe olamayacağının altını çizdi.
Faiz indirimiyle birlikte ortaya çıkan koşullardan dolayı Türkiye’nin risk priminin tavan yapacağına dikkat çeken Özer, “Artık fiyat istikrarından vazgeçtik, finansal istikrarı tesis etmek bile bu koşullarda çok güç" ifadelerini kullandı.
‘POLİTİKA FAİZİ DÜŞÜYOR AMA PİYASADAKİ TÜM FAİZLER TERS YÖNDE HAREKET EDİYOR’
Politika faizindeki indirimi zamansız ve rasyonaliteden uzak olarak değerlendiren Özer, "Politika faizi düşürülüyor fakat buna karşılık kredi faizleri, gösterge faizleri yani piyasada olabilecek tüm faizler ters yönde hareket ediyor. Gösterge faizi dün kapanış yaptığında 21,9 seviyelerindeydi, faiz indiriminden sonra bugün 22,055 seviyelerini geçti. Dolar faiz indiriminin hemen öncesinde 15,20 seviyelerindeydi, faiz indirimiyle birlikte 15,50 seviyelerini geçti" dedi ve şu cümleleri kaydetti:
"Faiz indirimlerinin Türkiye ekonomisine, kur şokları ve kur farkları üzerinden maliyeti ortada. Rekabetçi kur ifadesini tekrarlıyorlar. Rekabetçi kur ifadesi üzerinden yapılan güzellemelerle ‘ihracat artacak, üretim artacak, yatırım artacak ve döviz gelirleri artacak ve böylelikle bu durum kuru düşürecek, kurun düşmesiyle de enflasyon düşecek’ diyorlar. Bu güzellemelerin, böylesi bir ortamda hiçbir karşılığı yok. Sanayisi tamamen dışa bağımlı bir ekonomide, üretme kapasitesi belli olan bir imalat sanayiden ve hayat pahalılığından hiçbir şey satın alamayan, halktan artan malları ihracat ederek yeni bir ‘cennet’ tarif etmeye çalışıyorlar.
‘KAPASİTE ARTIŞINA DÖNÜK YATIRIMI KİM YAPACAK?’
Bu faiz indirimleri nedeniyle oluşan kur artışları sonucunda onların söylediği gibi bir ihracat patlamasının olması mümkün değil. Çünkü ihracatın neredeyse yüzde 97’sini oluşturan imalat sanayisinin kapasitesi ortada. Uluslararası piyasalarda herkesin faizleri artırıp sıkılaştırma önlemlerini aldığı bir ortamda, yabancı kaynak girişinin de sınırlanacağını düşünürsek, iktidarın beklediği gibi bir ihracat üretim artışına, kapasite artışına dönük yatırımı kim yapacak?”
‘KAPASİTE ARTIRMAYA YÖNELİK UZUN VADELİ YATIRIMLAR TÜRKİYE’DE DOLARLA YAPILIYOR’
Politika faizinde indirime gitmenin, beraberinde sistemdeki tüm faizleri de aşağıya çekmesi durumunda bir anlamı olacağına vurgu yapan Özer, şöyle devam etti:
"Türkiye’de çok yoğun para ikamesinin olduğu, dolarlaşmanın olduğu bir ekonomi var. Kabaca buna ikili para sistemi diyebiliriz. Mevduatın yüzde 60’ı döviz üzerinden tutuluyor ve siz ikili para sistemi içerisinde halkın daha az güvendiği Türk lirası üzerinden faizleri yönetmeye çalışıyorsunuz. Kapasite artırmaya yönelik uzun vadeli yatırımlar hangi para cinsinden kredilerle yapılıyor Türkiye’de? Tabii ki dolar ile yapılıyor."
Son olarak ülkenin risk primi arttığı için sürekli olarak dış borçlanmaya ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Özer, her seferinde risk primi artışı kadar faiz maliyetinin artış gösterdiğini söyledi.