İktisatçı Mustafa Özer OVP’yi değerlendirdi: ‘Seçime doğru piyasa beklentilerini olumluya çevirme hamlesi’
OVP’yi değerlendiren Prof. Dr. Özer, üretim yapmadan 3 yılda yüzde 5-5,5 büyümenin mümkün olmadığını ve 2021 yılı dolar kuru 8,30 TL tahmin edilirken enflasyonun yüzde 16,2 olmasını beklemenin saflık olduğunu vurguladı. Özer; “Bu tamamen piyasa beklentilerini yönlendirmeye dönük ve olası bir seçime doğru piyasa beklentilerini olumluya çevirmeye dair iyi bir malzeme olarak kalacak” dedi.
Ayşenur Önal
Ekonomiye dair 2022-2024 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program (OVP); AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı. Yayımlanan verileri değerlendiren Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü'nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Mustafa Özer, hiçbir beklentinin karşılanmayacağını, beklentiye girmenin saflık olduğunu vurguladı.
Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanan ve 2022-2024 dönemini kapsayan OVP ile temel ekonomik büyüklükler ve hedefler belirlendi.
ENFLASYON YÜZDE 16,2 OLACAK, DOLAR KURU 8,30 TL
Buna göre, büyüme için bu yıl gerçekleşme tahmini yüzde 9 olurken, ekonominin 2022'de yüzde 5, 2023 ve 2024 yıllarında ise yüzde 5,5 büyüyeceği öngörüldü. Enflasyonun bu yıl yüzde 16,2 olacağı tahmin edilirken, enflasyon hedefi gelecek yıl için yüzde 9,8, 2023 için yüzde 8, 2024 için yüzde 7,6 olarak belirlendi. Programda, işsizlik oranının bu yıl sonunda yüzde 12,6 olacağına yer verilirken, gelecek yıl hedefi yüzde 12, 2023 yılı için yüzde 11,4 ve 2024 için ise yüzde 10,9 olarak tahmin edildi. Programdaki gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) hedeflerinden yapılan hesaplamaya göre bu yılın ortalama dolar kuru 8,30 TL olacak. Kur 2022'de ortalama 9,27 TL, 2023'te ise 9,77 TL, 2024'te 10,27 TL varsayıldı.
‘KUR 8,30’KEN ENFLASYONUN 16,2 TUTTURULMASI MÜMKÜN DEĞİL’
Açıklanan verileri değerlendiren Özer, verilerin çok büyük bir iyimserlik yansıttığını söyledi.
“Beklentiyi yönetmeye dönük veriler” olduğunu belirten Özer, “Bunların ne kadar gerçekçi olduğu konusu çok tartışmaya açık. Mesela öncelikle kurdan başlayalım. Hedeflere baktığınız zaman kur hedefi olarak 8,30’luk bir ortalama kur alınmış. Yılbaşından bu yana baktığınız zaman kurun ortalaması 8,07. 8,30’luk bir kura ulaşabilmek için yılın geri kalanında 4 aylık kur artışının 8,80’lerin üzerinde olması gerekiyor. Yani bu önümüzdeki aylarda döviz kurunda çok hızlı değer kaybetmek olarak gözüküyor. Döviz kurundaki değer kayıplarının da enflasyona etkisi çok yüksek. Dolayısıyla da bu enflasyon oranlarının yıl sonunda 16,2’yi tutturması mümkün değil. İlk neden bu” dedi.
‘BÜYÜMEDEN YÜZDE 9 MAKUL AMA YÜZDE 5-5,5 MÜMKÜN DEĞİL’
İkinci olarak büyüme hedeflerini değerlendiren Özer, 2021 yılı için yüzde 9’luk büyümenin makul olabileceğini söyledi. Özer bu durumu şöyle açıkladı:
“İkinci çeyrekteki baz etkisi ile ortaya çıkan 21,7’lik büyüme oranı nedeniyle bundan sonraki çeyreklerde çok büyüme olmasa bile oranın tutturulması mümkün. Ama 2022-2023 için yüzde 5-5,5’un büyüme oranı Türkiye’nin potansiyelinden dolayı tutturulması mümkün olmayan hedeflerdir. Nedeni de bir kere bizim en son açıklanan büyümede de gözüktü ki yüzde 5-5,5 büyümemiz mümkün değil. Büyümek için bizim yoğun bir şekilde imalat kapasitemizi arttırmamız gerekiyor. Çünkü ihracatın bu açıklanan rakamda önemli bir etkisi var ve ihracatımızın neredeyse yüzde 95’i imalat sanayinden oluşuyor. Böyle bir kapasite artışı yok ve mevcut kapasite kullanımı da ortada.
‘MEHTER TAKIMI GİBİYDİK, BİR İLERİ İKİ GERİ GİTMİŞİZ’
Bir başka esas nedeni de bizim sanayimiz dışa bağlı, dışarıdan ithal girdi ara malı kullanmadan üretim yapamıyoruz. Dolayısıyla 3 yıl içinde yüzde 5-5,5’luk cari açık sürdürülemez yüzeylere taşır. Zaten geçmiş dönem büyümelerine de baktığınız da mehter takımı gibiydik, bir ileri iki geri gitmişiz. Yüksek büyüme hızlarının olduğu yıllarda mutlaka düşük oranlı büyümeler gerçekleşir nedeni de budur.”
‘ENFLASYON DÜŞÜŞÜ TL’NİN DEĞERLENMESİ İLE MÜMKÜN’
Yüzde 5-5,5’luk büyüme ile bağlantılı verilen cari açık tahminlerinin de hiç gerçekçi olmadığını vurgulayan Özer, “Çünkü özellikle kısa dönemde büyüme tamamen cari açık kıskacına girmiş, dolayısıyla da o oranların gerçekçi olması mümkün değil. Zaten şöyle baktığınızda bu enflasyon ve beraberinde tabi ki işsizlik rakamlarının birbirleri ile tutarlı olması gerekir. Siz enflasyonda kademeli olarak radikal düşüşler öngörüyorsunuz ve bu kesinlikle kurla ilgili bir konu. Türkiye’de bu tür düşüşler ancak TL’nin değerlenmesiyle oluyor. İma edilen kurla bu enflasyon hedeflerinin tutması mümkün değil” diye konuştu.
‘TL DEĞER KAYBEDİNCE HEMEN FİYATLARA YANSIYOR, KAZANINCA YANSIMIYOR’
TL’nin değer kaybettiğinde bu kaybın fiyatlara çok hızlı geçtiğini söyleyen Özer, değer kazandığında fiyatlara geçişin çok daha yavaş olduğunu kaydetti. Bu asimetriyi anlatan Özer şunları söyledi; “Yani TL değer kaybettiğinde enflasyona geçişi kısa süreli ve çok yüksek oluyor. Ama aynı şey değer kazandığı zaman söz konusu değil. Sanayinin dışa bağımlılığı burada en önemli etkenlerden biri.”
‘TÜRKİYE’DE BÜYÜMENİN İSTİHDAM YARATMADIĞINI GÖRDÜK’
İşsizlik ve kişi başına düşen milli gelirde de çok büyük artışların ön görüldüğünü söyleyen Özer, “Tabi bu söylediğim varsayımlara dayalı olarak türetilen rakamlar olduğu için onlar üzerinde durmamak gerekiyor. Ama işsizlik konusunda da yine çok iyimser tahminler. Çünkü Türkiye’de büyümenin istihdam yaratmadığını gördük ve tamamen dış kaynağa dayalı bir büyüme olduğunu gördük.
‘BU VERİLER TAMAMEN PİYASA BEKLENTİLERİNİ YÖNLENDİRMEYE DÖNÜK VE OLASI SEÇİM HAZIRLIĞI’
Bu nedenlerle de verilen verilerin çok iyimser olduğunu ve gerçekleşme oranlarının çok düşük olduğunu düşünüyorum ben. Bu tamamen piyasa beklentilerini yönlendirmeye dönük ve olası bir seçime doğru piyasa beklentilerini olumluya çevirmeye dair iyi bir malzeme olarak kalacak. Daha önceki OVP’lerde olduğu gibi” dedi.
‘HİÇBİR BEKLENTİ KARŞILANMAYACAK, BEKLEMEK SAFLIK OLUR’
“Hiçbir beklenti karşılanmayacak” diye vurgulayan Özer, son olarak şunları ekledi:
“Bizim bu mevcut politikalarla, yani sanayi üretimini arttırmaya dönük olmayan, ciddi birçok politikayı birbiriyle bağlantılı kuran bir planlı kalkınmaya dair bir sanayileşme stratejisi olmadan bu tür hedeflerin gerçekçi olmasını beklemek saflık olur.”