İklim krizinin faili

İklim krizinin faili

İklim değişikliğinin belirtileri neler? Küresel ısınmayı durduramazsak dünyamızı nasıl bir gelecek bekliyor? Alternatif enerji kaynakları söylendiği kadar masum mu? Nükleer enerji çözüm olabilir mi? Doğal kaynaklarımız tükeniyor mu? Akarsuları, toprağı, havayı kirletmeyen ‘’temiz’’ bir sanayi mümkün mü? Biyoçeşitliliğin azalmasından endişe etmeli miyiz? Ve en önemli soru: İklim krizi ve ekolojik yıkımdan kim sorumlu?

Zilan Yıldırım

Günümüz dünyasının en büyük problemi kapitalizm, dünyanın bir yerinde açlıkla boğuşanların başka bir yerinde para içinde yüzenlerin de elit semtlerde suç oranının az olmasına karşılık “varoş” semtlerde suç oranının çok yüksek olmasının da doğal afetlerin vereceği tahribatın önüne geçecek teknolojiyi insanlara ulaştıramamak da kapitalizmin suçu. Büyük şehirlerde nefes alamamaya başlamak da ozon tabakasına verilen zarar da verdiği zararın neye mal olacağını bilmeyen insan profilinin de yaratıcısı kapitalizm. Hatta türlerin yok oluşu ve hastalıklardan binlerce insanın ölmesine de sebep aynı. Bu yakın geçmişimizde de böyleydi, birileri dur demezse, olası geleceğimizde de böyle olacak. Neden mi başlığı ekoloji olan bir yazıya kapitalizm eleştirisi ile başlıyorum? Bu olan bitenin en büyük sorumlusu, gerçek sorumlusu olduğu için elbette.

Fikret Başkaya 1940’ta doğmuş, Ankara Üniversitesinde İktisat ve Maliye Bölümü’nden mezun olmuş, doktorasını Fransa’nın Sorbonne ve Poitiers üniversitelerinde yapmıştır. Daha sonrasında ise 1991’de yazdığı “Paradigmanın İflası” kitabından yargılanmıştır. Cezaevinden tahliye olup Türkiye ve Ortadoğu Forumu Vakfının kuruluşunda yer almıştır ve bu vakfın çatısı altında kurulan Özgür Üniversitenin halihazırda eğitimcilerindendir. “Gençlerle Baş Başa, İklim Krizi ve Ekolojik Yıkım” kitabı ise Yordam Yayınlarınca 2020’nin başlarında okura sunuldu. Eser; iklim krizinin sebep, sonuç ve krizi önleme yolunun nasıl çizileceğini materyalist bir bakış açısıyla, olabildiğince sadeleştirerek genç okuyuculara aktarıyor.

Başkaya eserin gençlere hitap etmesi dolayısıyla okuyucuyu sıkmamak için birçok teorik kitapta olduğu gibi katı üslubu ve ciddiyeti elinden geldiğince yumuşatmış ve bir öğrencisiyle yaptığı samimi diyaloğu kaleme alan bir üslup kullanmıştır. Bir genç olarak bu tarzı çok beğendiğimi ve kendimi Deniz karakterinin yerine koyarak “Evet, ben de aynı şeyi sorardım.” cümlesini sıkça kurduğumu rahatlıkla söyleyebilirim.

Kitap; artık değer kavramı ve bunun paylaşımı, metalaşma ya da kapitalist üretim tarzı gibi teorik ifadelerin anlatımına yer vermekle birlikte bunların çeşitli tarihsel pratiklerine de örnekler vererek bu tarz kavramların daha anlaşılır olmasına yardımcı oluyor. Asıl sorunun “Doğanın kendini yenileme ritmi ile kapitalizmin kendini yeniden üretme ritminin birbiriyle uyumsuzluğu” olduğunu anlatıyor ve ekolojik yıkımın çözümünün salt bir bireyin yapacağı tasarrufla mümkün olmayacağını da doğru bir şekilde aktarıyor Başkaya. Bu elbette ki gereklidir ancak dünya nüfusunun en zengin %10’unun atmosferin ısınmasından sorumlu karbon emisyonunun %50’sinden sorumlu olduğu gerçeğini de gözardı edemeyiz elbette. Medyada allanıp pullanarak önümüze koyulan “Uzun süre suyu açık bırakma, su kaynağımız kurumasın.” ya da “Arabanı şu markadan al, ozon tabakasına daha az zarar verir.” gibi önlemlerin tek başına hiçbir şey ifade etmediği anlatılmak isteniyor; en büyük su kirleticisinin akarsulara atık boşaltan sanayi devlerinin ya da ozon tabakasına en çok zarar verenin, ne kadar elzem olduğunu bildiği halde, bacasına filtre taktırmayan ağır sanayi burjuvazisinin olduğudur. Ve tabi ki çevreciyim diyerek kendilerini öven bu sanayicilere ses etmeyen devletlerin asıl sorumlu olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor Başkaya.

Kitapta ekoloji başlığı altında sorulacak birçok sorunun cevabı mümkün. Örneğin; fosil yakıtlar ya da alternatif enerji kaynakları, Kyoto Protokolü, suların yükselmesi, orman yangınlarındaki artış, türlerin yok oluşu ve doğuracağı sonuçlar ve tabi ki GDO’lu ürünler konusu tek tek ele alınıyor. Her problem etraflıca inceleniyor, sebepleri ve sonuçları örneklerle tek tek açıklanıyor, çözüm yolları tartışılıyor.

Bir diğer dikkat çeken nokta ise her ekolojiye giriş dersinde olduğu gibi okuyucuya bu alandaki belli başlı terimlerin tanımları iliştirilmiş. Ekolojik kriz veya yıkım, iklim mültecileri, Antroposen ve Kapitalosen Çağlar, küreselleşme, otonom kalkınma, mono ve polikültür yöntemi, bitki ve hayvan ıslahı konuları bunlardan yalnızca birkaçı. Başkaya, genel çerçeveyi çizerken ekolojik yıkımın hangi süreçlerden geçerek bu evreye geldiğinden bahsetmiyor yalnızca; asıl failin kim olduğunu çözümlüyor: Kapitalizm!

KÜNYE: Gençlerle Başbaşa İklim Krizi ve Ekolojik Yıkım, Fikret Başkaya, Yordam Kitap, 2020, 158 Sayfa.

 

 

DAHA FAZLA