Hukuk Ötesi yayında: 'Bu bir merhaba yazısı değildir'

Hukuk Ötesi yayında: 'Bu bir merhaba yazısı değildir'

Adalet İçin Hukukçular'ın yeni internet sitesi 'Hukuk Ötesi' bugünden itibaren yayına girdi.

Adalett İçin Hukukçular'ın yeni yayına giren internet sitesi Hukuk Ötesi, 'Bu bir merhaba yazısı değildir' başlığıyla yayınladığı yazıyla yayın hayatına başladı.

Charles Dickens'ın İki Şehrin Hikayesi kitabından bir alıntıyla başlayan yazıda “Öyle bir dönemdir ki zamanların en iyisi, zamanların en kötüsüdür” diyen hukukçular, ülkenin politik atmosferinin de “bir tarafta umudun baharı diğer tarafta umutsuzluk kışındayız” diyerek betimledi.

İnternet sitesinde hukuk alanında çeşitli kategorilerde makaleler yayınlanırken aynı zamanda 'Adalet ve Sosyalizm' konulu yazılar da bulunuyor.

Hukuk Ötesi'nde yayınlanan yazının tamamı şöyle:

Charles Dickens’in 1859 yılında yazdığı “İki Şehrin Hikâyesi” adlı romanında alıntıladığımız satırlar Fransız Devrimi sonrasında Jakobenlerin iktidardan uzaklaştırılıp, Jironden’lerin iktidara geldiği ve “Terör Dönemi” olarak adlandırılan zorbalığın rutinleştiği bir dönemi anlatmaktadır. Öyle bir dönemdir ki zamanların en iyisi, zamanların en kötüsüdür.

Buradan aldığımız ilhamla diyebilir ki bugün de zamanların en iyisi, zamanların en kötüsü, bir tarafta aydınlık mevsimi bir tarafta karanlık, bir tarafta umudun baharı diğer tarafta umutsuzluk kışındayız.

Bu bir merhaba yazısı değildir. Çünkü tarihin derinliklerinden geliyoruz, yüzyıllara dayanan ilericilik, eşitlik, özgürlük, hak ve adalet kavgasının soluğu var soluğumuzda. Heinrich Heine’nin “Yuf o krala, zenginlerin adamına, halkın yoksulluğuna hiç aldırmayan o krala” dizeleri yankılanırken bilincimizde, Tevfik Fikret’in Han’ı Yağma şiirindeki “Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin” dizeleri ile tazeleriz öfkemizi. Mehmetçik, Kore’ye Amerika için ölmeye gönderilirken 28 Temmuz 1950 de Galata Köprüsünde “Aziz Türk Halkına; Adnan Menderes Hükümeti, Kore’de harp etsin diye 4500 Türk çocuğunu General Mac Arthur’un emrine veriyor.” diye haykıran Behice Boran ve arkadaşlarının bugüne yankılanan sözlerini, Kore’ye asker gönderilmesine, yazdığı  “23 Sentlik Asker” şiiri ile karşı çıkan Nazım dizeleri aydınlatıyor yolumuzu. Diktatörlüğe direnen gençliğin cesareti, 15-16 Haziran’da sokakları zapt eden, grevlerle ile hakkını arayan işçinin direnci, Halit Çelenk’in duruşu, Doğan Öz’ün memleket sevdası ile 12 Eylül’de yaşı büyütülerek katledilen Erdal Eren’in, Gezi’de katledilen Berkin Elvan’ın içimizi ve vicdanımızı yakan acısı ile ama ille de umutla geldik bugüne. “Deniz mahkemeye düşmüş avukatı ben olaydım” diyenleriz, Direnen işçinin avukatı, doğanın, börtünün, böceğin, ağacın bekçisi, halkın savcısı, memleketin hâkimiyiz, barışın elçisiyiz,  Yurtsever Hukukçuların “Bu memleket bizim” sözü sözümüz, 2012’de adalet mücadelesini büyütmek için yola çıkan, gerek adliyelerde gerekse de sokakta birçok alanda mücadele eden,  “Adalet Cesaret İster” diyen Adalet İçin Hukukçuların sesiyiz.

Bu Bir Merhaba Yazısıdır!

Bu bir merhaba yazısıdır çünkü Herakleitos’un dediği gibi “Aynı Nehirde İki Defa Yıkanılmaz”. Dünyada ve ülkemizde uzun yıllara dayanan eşitlik, özgürlük, adalet, hukuk ve bağımsızlık mücadelesinden edindiğimiz deneyim, bilgi ve birikimle değişerek ve değiştirmek iradesi ile yeniden yola çıkıyoruz.

Zamanların en iyisinden, zamanların en kötüsünden geçerken aydınlık ve umut dolu yeni bir bahar için yeni bir harmanlanmanın, yeni bir hukukçu kimliğin oluşmaya başladığını görüyoruz. Geçtiğimiz ekim ayında ülkemizin büyük barolarının gerçekleştirdiği seçimlerde mevcut statükocu, hukuk ve adalet katledilirken gerekli tavrı almayan, avukatın hakları bir bir elinden alınırken, savunma susturulurken susan Baro anlayışlarına duyulan tepki ve irade kendini açıkça ortaya koymuştur. Genç hukukçular, cumhuriyetin kazanımlarının ve laikliğin yok edildiği, cumhurbaşkanlığı sistemi adı verilen tek adam rejiminin karanlığında, yasamanın işlevsizleştirildiği, yargının ise tamamen yürütmenin kontrolüne girerek yürütmenin istek ve beklentileri dışında karar vermediği bir sisteme karşı cesaretle bir adım öne çıkan ve adalet mücadelesini büyüten bir anlayışın yeniden barolara hâkim olmasını istediklerini, verdikleri oylarla açıkça ortaya koymuşlardır. Ve hatta Türkiye’nin en büyük barolarından biri olan İzmir Barosu’nda bahsettiğimiz değişim isteği Çağdaş Avukatlar Grubunu baro yönetimine taşımıştır. İşte tam da bu noktada, zamanların en kötüsü içindeki iyinin, çoğunluğu işçi/bağlı ve genç hukukçulardan oluşan bu dip dalganın yüzeye çıkması için yeniden merhaba diyoruz.

Biz hukukçular yaşamın içindeyiz, dışarıdan bakıldığında soğuk birer profesyonel olduğumuz düşünülse de, ilk bakışta ne iş yaptığımız alnımızda yazıyormuşçasına anlaşılsa da, hakikaten de biraz farklı olsak da memlekette olan biten her iyi şeyde kötü şeyde bizlerin hayatlarını derinden etkiliyor. Yoksulluksa yoksulluk, açlıksa açlık, ölümse ölüm, sömürü ise sömürü diğer yurttaşların olduğu kadar biz hukukçuların da sorunu. Eğitimde dinselleşme, özelleştirmeler, Hesler, Resler, kuzey ormanlarının yok edilmesi, işçi cinayetleri, kadın cinayetleri, eğitim ve sağlığın paralı hale gelmesi, katliamlar, seçim hileleri, tek adamlar, yargı erkini araçsallaştırılması, suçsuz ve delilsiz bir şekilde müvekkillerimizin ve meslektaşlarımızın cezalandırılması, zamlar, holdinglerin ve şirketlerin vergi borçları silinirken buna karşılık sigorta primlerimizi ödeyememek ve daha nicesi hukukçuyuz, avukatız diye bizim canımızı yakmıyor sanılmasın. Yakıyor hem de en derinden. Daha dün bizlerle aynı sıralardan mezun olan bir meslektaşımız yaşadığı geçim sıkıntısı nedeniyle intihar etti.

İşte tam da bu yüzden diyoruz ki gelmekte ve gitmekte olanı anlamak için gelin hep beraber hukukun ötesine geçelim. Bir tarafta mesleğimiz ile ilgili çalışmalar,  hukuk kuramı ve siyaseti alanında yazımsal üretimler yaparken, mesleğimizi yapabilmek için ayakta kalabilmek için dayanışmanın yollarını arayalım diğer tarafta ise gürül gürül akan hayatın seslerine de kulak verelim. Edebiyattan şiire, tiyatrodan sinemaya, tarihten felsefeye, siyasete, bilimden kurguya, daha birçok alanda çalışmalar yaparak soluğumuzu tazeleyelim.

Şair Adnan Yücel’in dediği gibi;

“Şiirler doğacak kıvamda yine

 Duygular yeniden yağacak kıvamda.

 Ve yürek,  imgelerin en ulaşılmaz doruğunda. “

 O halde aydınlık ve umut dolu yeni bir bahar için yeniden Merhaba...