Hrant’sız 11 yıl: 'Biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz'

Hrant’sız 11 yıl: 'Biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz'

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesinin üzerinden 11 yıl geçti, ancak hukuki süreç hala sonuçlanmadı. Dink'in katledilişine giden süreçte açık hedef haline getirilişi, linç propagandalarına konu edinen 'cımbızlanmış' yazıları ve 11 yıldır süren Dink davasındaki adalet arayışını derledik.

İleri Haber

Kardeşliğin yazarı Hrant Dink, hep barışı dillendirdiği meslek hayatına 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayısı yayınlanan Agos gazetesinde başladı.

Gazetenin kuruculuğunu, yayın yönetmenliğini ve başyazarlığını üstlendi.

2002 yılında Urfa’da gerçekleşen bir konferansta yaptığı konuşmada “Türkiyeli ve Ermeni olduğunu” söylediği için “Türklüğü aşağılamak” suçlamasıyla Dink hakkında başlatılan yargı süreci, Agos'ta 6 Şubat 2004 tarihinde kendi imzasıyla yayınlanan "Sabiha-Hatun'un sırrı" haberi ile devam etti. Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'in yetimhaneden alınmış bir Ermeni yetim olduğu iddialarını içeren yazı çarpıtılarak, Dink hedef haline getirildi.

DİNK HEDEF GÖSTERİLİYOR

Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği, 22 Şubat 2004 tarihinde yazıya yönelik bir metin yayınladı. Metinde, "Bir iddiayı, milli duygu ve değerleri de kötüye kullanarak, bu şekilde yayımlamanın habercilik olarak nitelendirilmesini kabul etmek mümkün değildir. Burada asıl önemli olan husus, yapılan bu haber ile neyin amaçlandığıdır. Bu kapsamda Türk medyasının Atatürk’ün manevi varlığına, düşünce sistemine, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilke ve değerlerine, Türk milletinin birlik ve beraberliğine, daha duyarlı olması ve yayım ilkelerini bu düşünceler ışığında gözden geçirmesi de ulusça beklenmektedir" denildi.

Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklaması sonrası Dink, İstanbul Valiliği'ne çağrılarak Vali Yardımcısı Erol Güngör'ün makam odasında, kendilerini "Vali Yardımcısının yakınları" olarak tanıtan kişilerce "uyarıldı".

Tüm bu hedef göstermelerin ardından, Hrant Dink'in 7 Kasım 2003’te başladığı ve 13 Şubat 2004’e kadar sürdürdüğü ‘Ermeni Kimliği Üzerine’ başlıklı yazı dizisinin sekizinci bölümünden 'cımbızlanan' cümle, linç propagandasının ana hattını oluşturdu. Yazı dizisinin bağlamından koparılarak yayınlanan "Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan ile kuracağı asil damarında mevcuttur" cümlesi, yoğun mahkeme sürecini de beraberinde getirdi. Dink, 301. maddeden "Türklüğe hakaret" suçlamasıyla yargılandı ve aksi yönde verilen bilirkişi raporuna rağmen 6 ay hapis cezası aldı, cezası ertelendi. Dink, dava sürecinde birçok kez saldırıya ve tehdide maruz kaldı.

‘BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ’

Tarihler 26 Şubat 2004'ü gösterdiğinde, İstanbul Ülkü Ocakları İl Başkanı Levent Temiz başkanlığındaki faşist grup, Agos Gazetesi'ne gelerek "Bir gece ansızın gelebiliriz" tehditlerini savurdu.

Dink'in hedef gösterildiği yazılar, suikaste giden süreç boyunca ana akım medyada sistematik olarak kullanıldı.

“Bir çift güvercin havalansa

Yanık yanık koksa karanfil

Değil, unutulur şey değil

Çaresiz geliyor aklıma”

19 OCAK 2007: 'RUH HALİMİN GÜVERCİN TEDİRGİNLİĞİ...'

Agos'ta 19 Ocak 2007 tarihinde Hrant Dink'in "Ruh halimin güvercin tedirginliği" yazısı yayınlandı. Dink yazısında, "Şu çok açık ki, beni yalnızlaştırmak, zayıf ve savunmasız kılmak için çaba gösterenler, kendilerince muradlarına erdiler. Daha şimdiden, topluma akıttıkları kirli ve yanlış bilginin tesiriyle Hrant Dink’i artık 'Türklüğü aşağılayan' biri olarak gören ve sayısı hiç de az olmayan önemli bir kesim oluşturdular. Bilgisayarımın güncesi ve hafızası bu kesimdeki yurttaşlar tarafından gönderilen öfke ve tehdit dolu satırlarla yüklü" diyordu. Dink, yazısında ayrıca, söz konusu tehdit mektuplarından birinin Bursa’dan postalandığını, yakın tehlike arz etmesi açısından hayli kaygı verici bularak tehdit mektubunu Şişli Savcılığı’na teslim ettiğini ancak herhangi bir sonuç alamadığını da not düşüyordu.

(Bursa’nın Nilüfer ilçesinden Ahmet Demir adlı şahıstan postayla gelen tehdit mektubunda "Sonunuz geldi. Önce oğlunu öldürüp, Ankara’nın jandarma bölgesine atacağız. Sonra da seni öldüreceğiz" yazıyordu. Tehdit mektubu hakkında suç duyurusunda bulunan Hrant Dink, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, bu şahsın araştırılıp bulunmasını ve cezalandırılmasını talep etmişti. Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na tehdit mektubunu göndererek Ahmet Demir’in araştırılmasını talep etmiş, Bursa Cumhuriyet Savcısı Ahmet Er ise,  Dink'in öldürülmesinin ardından yaptığı açıklamada "talimat yazısının kendilerine ulaşmadığını" söylemişti.)

SON YAZI: “AMA BİLİYORUM Kİ BU ÜLKEDE İNSANLAR GÜVERCİNLERE DOKUNMAZ…”

Dink'in "Bu tehditler ne kadar gerçek, ne kadar gerçek dışı? Doğrusu bunu bilmem elbette mümkün değil" dediği son yazısı, "Bu işkencenin bir yanı merak, bir yanı tedirginlik. Bir yanı dikkat, bir yanı ürkeklik. Tıpkı bir güvercin gibiyim...Onun kadar sağıma soluma, önüme arkama göz takmış durumdayım. Başım onunki kadar hareketli...Ve anında dönecek denli de süratli. Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce" ifadeleriyle devam ediyordu.

“Cinayeti kör bir kayıkçı gördü

Ben gördüm kulaklarım gördü

Vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü

Hiçbiriniz orada yoktunuz”

Hrant Dink, bu yazının yayınlandığı gün, 19 Ocak 2007'de Şişli'de Halaskargazi Caddesi üzerindeki Agos Gazetesi'nin çıkışında, saat 14.54'te yakın mesafeden yapılan üç el silah atışıyla katledildi. Görgü tanıkları beyaz şapkalı birinin ateş ettiği bilgisini verdi.

'BİR BEBEKTEN KATİL YARATAN KARANLIĞI SORGULAMAK...'

Dink, 23 Ocak 2007 günü yapılan törende, Ermenice, Kürtçe ve Türkçe yazılı "Hepimiz Hrant Dink'iz", "Hepimiz Ermeni'yiz" pankartları taşıyan binlerin "sessizliği" ile uğurlandı. Rakel Dink, yürüyüşte yaptığı konuşmada herkesin aklına kazınacak şu sözleri dile getirecekti: "Sessizlikle büyük bir ses yükselteceğiz. Bugün derinliklerin ışığa yükseldiği günün başlangıcıdır. Yaşı kaç olursa olsun. 17 veya 27. katil kim olursa olsun. Bir zamanlar bir bebek olduğunu biliyorum. Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim."

OGÜN SAMAST YAKALANIYOR

Dink'in katil zanlısı Ogün Samast'ın kimliği, cinayetle aynı gün akşam saatlerinde belirlendi. Ogün Samast, yapılan takip sonucu 20 Ocak Cumartesi günü saat 23.00 sıralarında Samsun Otogarında yakalandı.

Samast, yakalandıktan sonra Samsun Otogarındaki jandarma karakoluna götürüldü, üç saat kadar burada kaldıktan sonra 02.00 sıralarında Samsun Emniyeti'ne alındı.

(Samast'ın götürüldüğü Samsun Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nin çay ocağında elinde Türk bayrağı, bir yanında polis şefleri, diğer yanında ise jandarma ile gülümseyerek poz verdiği görüntüler cinayetten yıllar sonra ortaya çıkacaktı. Görüntülerde Samast "kahraman gibi" ağırlanıyordu. Dink’in katilinin yanındaki emniyet görevlileri, Samast’a, “Güzel bir poz ver lan! Hem de gülerek ver! Hadi güzel bir poz ver. Aslanım benim, aferin Ogün” diyerek fotoğraflarını çekiyor, Samast ise cinayet anını, “İki üç gün pusuya yattım, çıkardım silahımı, vurdum. Gittim bekledim kapısının önünde, geldim vurdum” diye anlatıyordu. Görüntülerde ayrıca, telefona cevap veren görevli "Ramazan Abi olabilir mi?" diyordu.)

SAMAST’TAN YASİN HAYAL’E: ONU BANA NİYE ÖLDÜRTTÜN?

Samast, 20 Ocak'ı 21 Ocak'a bağlayan gece sabaha karşı İstanbul'a getirildi. Samast'ın ilk sorgusunda "Pişman değilim. Dink aleyhinde yayın yapan internet sitelerinden etkilendim” dediği aktarıldı. Samast'la birlikte gözaltına alınan Yasin Hayal, Zeynel Abidin Yavuz, Ersin Yolcu ve Ahmet İskender 24 Ocak 2007'de tutuklandı. Emniyetteki sorgusunun ardından Beşiktaş adliyesine çıkarılan Yasin Hayal, gazetecilere "Orhan Pamuk akıllı olsun akıllı" diye bağırdı. Aynı gün adliyede Yasin Hayal ile Ogün Samast yüz yüze geldiklerinde, Ogün Samast'ın Hayal'e, "Onu niye bana öldürttün" dediği aktarıldı. Ogün Samast, "Yasin Hayal 'öldür' dedi, öldürdüm" diye ifade verdi.

KRİTİK İSİMLER: ERHAN TUNCEL VE RAMAZAN AKYÜREK

Hrant Dink suikastinin planlayıcıları arasında olduğu anlaşılan ve polisin 'muhbir' elemanı olarak görev yapan Erhan Tuncel, Hrant Dink'in öldüreceğine dair Trabzon emniyetine 17 kez rapor verdiğini söyledi. Söz konusu raporlar, İstanbul Emniyetine ulaştırılmamıştı. (Erhan Tuncel'in 2004 yılında Trabzon'da Mc Donalds'ın bombalanması olayında bombayı hazırlayan ve eylemi organize eden olduğu belirlenmiş, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek tarafından da "istihbarat elemanı" yapıldığı ortaya çıkmıştı.)

Soruşturma kapsamında, farklı tarihlerde Erhan Tuncel, Salih Hacısalihoğlu, Tuncay Uzundal, Veysel Toprak, Osman Alpay, İrfan Özkan ve Mustafa Öztürk de tutuklandı.

DİNK DAVASI BAŞLIYOR

Dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcıları Fikret Seçen ve Selim Berna Altay'ın yürüttüğü soruşturma sonunda tamamlanan 12'si tutuklu 18 sanık hakkındaki iddianamenin, 20 Nisan 2007'de gönderildiği dönemin İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilmesiyle Hrant Dink cinayetiyle ilgili yargılama başlamış oldu.

2 TEMMUZ 2007: İLK DURUŞMA, İLK TAHLİYELER

Ogün Samast'ın yaşının 18'den küçük olması nedeniyle kapalı yapılan duruşma yaklaşık 12 saat sürdü. Duruşmada, tutuklu sanıklardan Salih Hacısalihoğlu, Osman Altay, İrfan Özkan ve Veysel Toprak tahliye edildi.

6'ncı duruşma 7 Temmuz 2008 tarihinde görüldü. Duruşmada, sanıklardan Ogün Samast'ın 18 yaşını doldurmasından dolayı yargılamanın açık yapılması kararlaştırıldı. Mahkeme heyeti ayrıca, tutuklu sanıklardan Mustafa Öztürk, Zeynel Abidin Yavuz ve Tuncay Uzundal'ın tahliyesine karar verdi.

ERGENEKON’A BAĞLANDI

Bu duruşmada "Hrant Dink'in öldürülmesinin arkasındaki örgütlü yapının ortaya çıkarılabilmesi için" eski Trabzon Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz'ün kullandığı telefon veya telefonlarla yapılan görüşmelerin araştırılması istendi. Duruşmada ayrıca, "Ergenekon davası sanıkları ile Dink davası sanıkları arasında irtibat olup olmadığının belirlenebilmesi" gerekçesiyle, Ergenekon davası sanıklarına ait telefon numaralarının HTS raporlarının ve dijital kayıtlarının delil olarak istenilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazı yazılması kararı verildi.

13. duruşmada sanıklardan Ersin Yolcu ve Ahmet İskender'in tahliyesi ile davada tutuklu olarak Yasin Hayal, Erhan Tuncel ve Ogün Samast kalmış oldu.

Samast hakkındaki dava dosyasının görevli ve yetkili İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesi kararlaştırıldı.

İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi, 25 Temmuz 2011'de görülen duruşmada Ogün Samast'a, "tasarlayarak öldürmek" ve "ruhsatsız silah taşımak" suçlarından 22 yıl 10 ay hapis cezası verdi. Karar, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onandı.

MAHKEME 'ÖRGÜT' GÖRMEDİ

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ana davada 17 Ocak 2012'deki duruşmada kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanık Yasin Hayal'in "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan ise beraatine karar verdi.

Tutuklu sanık Erhan Tuncel'e, "patlayıcı madde imal etmek ve kullanmak" suçlarından 10 yıl 6 ay hapis cezası verilirken, "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak" ve "tasarlayarak öldürmeye azmettirme" suçlarından beraati kararlaştırıldı. Tuncel, tahliye edildi.

Sanıklar Ersin Yolcu ve Ahmet İskender hakkında "tasarlayarak öldürmeye yardım etmek" suçundan 12 yıl 6'şar ay hapis cezası verilirken, bu sanıkların da "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan beraatına hükmedildi, Osman Hayal ile diğer sanıklar Zeynel Abidin Yavuz, Mustafa Öztürk ve Tuncay Uzundal'ın da "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "tasarlayarak öldürmek" suçlarından beraatı kararlaştırıldı. Mahkeme heyetinin, 19 sanıklı davada 18 sanıkla ilgili hüküm verdiği ve sanıklardan Coşkun İğci hakkında karar vermeyi unuttuğu ortaya çıktı. Bunun üzerine yeni bir dosya açarak İğci ile ilgili kararını 13 Şubat 2012'de açıklayan heyet, İğci'nin de beraatına hükmetti.

YARGITAY'DAN 'ÖRGÜT FAALİYETİ' KARARI

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, yerel mahkemenin kararının, "sanıkların atılı suçları, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği" gerekçesiyle bozulmasını istedi. Temyiz incelemesinin yapıldığı Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 15 Mayıs 2013'te verdiği kararda, "örgüt" yönünden verilen beraat kararlarını bozarken, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt üyesi" oldukları gerekçesiyle yargılanmaları gerektiğini kaydetti.

Ana davanın görüldüğü İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi 30 Ekim 2014 tarihli duruşmada, Yargıtay'ın bozma kararına uyulmasına hükmetti.

KAMU GÖREVLİLERİN ADI DAVA DOSYASINDA

Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör ile emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 9 kamu görevlisinin Dink cinayetinde ihmalleri olduğuna ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince verilen takipsizlik kararı, Dink ailesinin itirazı üzerine kaldırıldı.

DOSYALAR BİRLEŞTİRİLİYOR

İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde Ogün Samast'ın "terör örgütü üyeliği" suçundan yargılandığı dava dosyası ile İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ana dava, 9 Aralık 2014'te verilen ara kararla birleştirildi.

SAVCI AKKAŞ 'FETÖ'DEN ALINIYOR

Dink cinayeti soruşturma dosyası, Fethullah Gülen cemaati soruşturmaları kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılan dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş'ın yetkisinden alınarak savcı Yusuf Hakkı Doğan'a verildi.

Savcılık tarafından 9 Aralık 2014'te ifadesi alınan Ogün Samast, "Bu cinayeti bana işlettirdiler. Yasin, suçu üzerine alıyor, 'Ben işlettim' diyor, arkasındaki isimleri söylemiyor. Arkasındaki isimler, benim dediklerim araştırılsın, bulunur. Sicil numaralarını verdiğim polis memurları, Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve bu dosyada adı geçen diğer kişilerin ilişkileri araştırılınca gerçek ortaya çıkar" dedi.

Doğan'dan sonra dosyayı devralan savcı Gökalp Kökçü, eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın yanı sıra, eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve eski emniyet müdürü Coşkun Çakar'ın da aralarında bulunduğu 26 kamu görevlisi hakkında, "tasarlayarak kasten öldürmek, silahlı örgüt kurmak ve üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme, görevi kötüye kullanma ve kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" gibi suçlardan iddianame hazırladı. Ramazan Akyürek 27 Şubat, Ali Fuat Yılmazer de 28 Mayıs 2015'te tutuklandı.

İDDİANAME

Hazırlanan 168 sayfalık iddianamede, Ramazan Akyürek ile Coşgun Çakar hakkında "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından da 23 yıldan 44'er yıla kadar hapis cezası talep edildi.

Sanıklardan Ali Fuat Yılmazer hakkında "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurma, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından 19 yıldan 32 yıla kadar hapis cezası istendi. Dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler hakkında "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ve görevi kötüye kullanma" suçlarından 15 yıl 6'şar aydan 22'şer yıla kadar hapis cezası istendi.

Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun hakkında "görevi kötüye kullanma" suçundan 6 aydan 2'şer yıla kadar hapisle cezası istendi. Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu hakkında "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma ve resmi belgeyi yok etme" suçlarından 18 yıl 6'şar aydan 29 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası istendi.

Dönemin İstihbarat Daire Başkanlığında görevli komiser Yılmaz Angın, İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Şube Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Tamer Bülent Demirel ve Osman Gülbel, Trabzon'da polis memurluğu yapan Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya, komiser yardımcısı Özkan Mumcu, Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı görevini yürüten Ercan Demir ve Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü yapan Faruk Sarı hakkında, "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi, bu sanıklar hakkında ayrıca "silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından çeşitli hapis cezaları istendi.

Dönemin İstihbarat Daire Başkanlığında görevli Şube Müdürü Yunus Yazar, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı Ali Poyraz, o dönem komiser olan Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz, Serkan Şahan, Ömer Faruk Kartın, polis memuru Mehmet Uçar ve dönemin mülkiye müfettişi Şükrü Yıldız hakkında da "silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından çeşitli hapis cezaları istendi.

İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden ana dava ile 26 kamu görevlisi hakkındaki yeni dava Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından verilen kararla 26 Ocak 2016'da birleştirildi.

FETHULLAH GÜLEN SANIK OLDU

Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin açılan dava haricinde yürütülen soruşturmada Fethullah Gülen bir numaralı şüpheli, eski savcı Zekeriya Öz, kapatılan Zaman Gazetesi müdürü Ekrem Dumanlı'nın da aralarında bulunduğu 51 kişi şüpheli olarak yer aldı. 2017'nin Nisan ayında tamamlanan iddianamede, Fethullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, kapatılan Zaman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, meslekten ihraç edilen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu, dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız, İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin de aralarında bulunduğu 51 isim yer aldı. İddianamede, Fethullah Gülen hakkında "cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "kasten öldürme suçuna iştirak" suçundan müebbet, "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek" suçundan da 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası istendi.

2 Haziran 2017'de Fethullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin de aralarında bulunduğu 50 sanık hakkında açılan yeni davanın da,  aralarında Ogün Samast, Erhan Tuncel, eski emniyet müdürleri Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Coşkun Çakar'ın da bulunduğu ana dava ile birleştirilmesine karar verildi.

Davanın 8 Aralık 2017'de görülen duruşmasında, dönemin İstanbul Jandarma Komutanlığı görevlileri Bekir Yokuş, Ecevit Emir, Emre Cingöz, Hacı Şerif Şimşek ve Şeref Ateş'in tahliye edilmesine karar verildi.

'BU CİNAYETİN FAİLİ TÜM KADEMELERİYLE DEVLETTİR'

Rakel Dink, Hrant Dink'in ölümünün 10. yılı, 19 Ocak 2017'de yaptığı konuşmada, "Bu cinayetin faili öyle görünüyor ki tüm kademeleriyle devlettir. Bu halkın vicdanının bunu anlamak için 10 yılda ortaya saçılan kepazeliğin ötesinde bir şeye ihtiyacı da yoktur. Yok eğer, devlet değilse yine o devlet kendi içindeki taşları ayıklamakla sorumludur" demiş, 10 yıllık dava süreciyle ilgiliyse, "Mahkemelere girdik çıktık. Üzerimize gülündü, hakaret edildi. Önce 'Cinayette örgüt yoktur' dendi, sonra Yargıtay 'Örgüt varmış ama birkaç milliyetçi gençle sınırlı' dedi. Sonra gün geldi, cinayeti işleyen, sonra üzerini örten, bundan çıkar sağlamaya çalışan devletin içindeki ittifaklardan biri birden bozuldu... Birkaç milliyetçi gençten oluşan örgüt gitti, yerine FETÖ geldi. Bir ara Ergenekon’muş gibi yaptılar, ama bizim davayı teğet geçti" ifadelerini kullanmıştı.

Rakel Dink, sözlerini şöyle tamamlamıştı: "Gelin, bu ülkedeki güvercin tedirginliğini kaldıralım. Gelin, güvercinlere kıymayalım.

Buradayız Ahparig..."

HRANT DİNK KİMDİR?
1954 yılında Malatya’da doğan Hrant Dink, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde zooloji, ardından da felsefe eğitimi aldı. Mesleğe 1990’lı yıllarda Ermenice yayınlanan günlük Marmara Gazetesi’nde “Çutak” rumuzuyla, kitaplara yönelik eleştiri yazıları yazarak başladı. Haftalık Türkçe ve Ermenice yayın yapan Agos Gazetesi’ni kurdu ve Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yaptı. Yeni Yüzyıl ve BirGün gazetelerinde yazdı. Türk ve yabancı basında dile getirdiği görüşleriyle dikkat çekti. Almanya, Hollanda ve Norveç’te düşünce özgürlüğü alanında önemli üç ödülün sahibi oldu. Yazıları nedeniyle gözaltına alındı. Hakkında birbiri ardına çok sayıda dava açıldı. Kurucusu olduğu Agos Gazetesi önünde, 19 Ocal 2007’de uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.