Hendek'te 7 işçinin hayatını kaybettiği havai fişek fabrikası patlamasında ikinci duruşma devam ediyor

Hendek'te 7 işçinin hayatını kaybettiği havai fişek fabrikası patlamasında ikinci duruşma devam ediyor

Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği davanın ikinci duruşması, ikinci günde Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.

İleri Haber

Sakarya Hendek'teki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı patlamanın ardından aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 5’i tutuklu 7 sanık hakkında açılan davanın ikinci duruşması bugün Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Dün görülmeye başlanan duruşmanın en az üç gün sürmesi planlanıyor.

Hendek davasının ikinci gününde, avukatların 3 kez tutuklanmasını talep ettiği ancak tutuksuz yargılanan sanık Ali Rıza Coşkun duruşmaya gelmedi.

Duruşmanın ikinci günü, sanık Kimyager Ahmet Çağırıcı'nın dün yarım kalan savunmasına ek olarak verdiği 'Denetim olduğunda Hasan Ali Velioğlu bana telefon ediyordu. Denetimi önceden söylüyordu. Çin mahallesini kapatıyorduk'' ifadeleriyle devam etti.

'MOLA KULLANDIRILMIYORDU, SADECE ÇALIŞMAMIZ BEKLENİYORDU'

Sanık Çağırıcı'nın ardından müştekilerin ifadeleri başladı.

Müşteki Aysel Algül: "Patlamanın olduğu gün 15 kişi çalışıyorduk. Çok fazla mal vardı. Malları kurusun diye sermiştik. Malların kızışmaya başladığını güneşin olduğunu usta başına söylemiştik. Ateşi görmüştüm. Sonra çok ani bir patlama oldu. Baskı ile çalışıyorduk. Molalarımız kullandırılmıyordu. Sadece çalışmamız bekleniyordu. Patlama olabileceğini Ayfer Cerrah tahmin ediyordu. Zira bizi uyardı. 'Muska bölümünde patlama olabilir' dedi. Fabrikada emir ve talimatları Erşan Bey ve Hasan Ali Bey'den alıyorduk. Yaşar Bey ve Ali Rıza Bey sık sık fabrikaya geliyorlardı. Muska bölümünde yerden ateşin çıktığını gözlerimle gördüm. Barutlar tütüyordu. Ali Rıza Coşkun'un Nuray ile konuştuğunu gözümle gördüm. 18 koli çıkarmamız konusunda baskı yaptı.Biz ayakkabı istiyorduk. Ekipman istiyorduk. Ali Rıza Bey size verirsem herkese vermek zorunda kalırım diyordu."

Müşteki Büşra Kaygın: "Erşan Usta ve Hasan Ali Velioğlu'ndan talimat alıyorduk. Denetimden önceden haberdar oluyorduk. Çin mahallesinde barut üretildiğini duymuştum. Olay tarihinde volkan bölümündeydim. Verilen ekipmanlar maske ve önlüktü. Ancak koruyucu değillerdi. Hiçbir işe yaramıyordu. Baskı ile çalışıyorduk.''

Müşteki Havva Yıldız: "Torpil bölümünde çalışıyordum. Patlamada ciddi yaralandım. Gözümden misket çıkardılar. İş ekipmanları olarak önlük ve maskemiz vardı. Bir kere veriliyordu. Denetimler geleceği zaman önden biliyorduk. Denetleme geldiğinde orada çalıştırılmıyorduk."

Müşteki Melek Uçan: "Emir ve talimatları Erşan Bey ve Hasan Ali Bey'den alıyorduk. Denetlemelerden önceden haberimiz oluyordu. Kıymet Narat, Erşan Bey ve Hasan Ali Bey'den talimat alıyordu bize iletiyordu.''

Müşteki Enes Dilber: "Çin Mahallesi'nde fırıcıydım. Patlama anında büyük bir basınç oldu. Beni fırlattı. Kendimi ormana attım. Çin Mahallesi ile Ahmet ilgileniyordu. Ekipmanlar vardı ama o gün tulum kıyafeti giymemiştim. Hiç kimseden şikayetçi değilim.''

Müşteki Enes Dilber'in barut hakkındaki beyanları neticesinde Ahmet Çağırıcı ve diğer müştekilerden Enes Dilber'in doğru söylemediği yönünde sesler yükseldi. Müştekilerden fenalaşanlar oldu. Bir kısım müştekiler vekilinin "15 Eylül'de verilen ifadenizi hatırlıyor musunuz?" sorusu üzerine Enes Dilber "Benim kafam yerinde değildi. Savcı bana baskıyla soru sordu" dedi. Bu sırada savcının kürsüde olmaması nedeniyle müştekiler vekili itiraz etti ve savcı geldi.

Enes Dilber'in "Savcı ifadeni ver yoksa seni tutuklarım dedi. Benim aklım yerinde değildi" ifadeleri üzerine, bir kısım müştekiler vekili, Enes Dilber'in 15.09.2020 tarihli ifadesini hatırlatmak amacıyla okumaya başladı. Enes Dilber 15.09.2020 tarihli ifadesini nasıl verdiğini hatırlamadığını söyledi. Enes Dilber'e ifadesindeki cümleler hatırlatıldı. Dilber, barutun patlama günü kurutulduğunu doğruladı. Hayatını kaybeden Ramazan Kor'a barut yapımının öğretildiğini doğruladı.

'VİCDANIN RAHAT MI'

Enes Dilber ciddi yaralandığı için masraflarının çok olduğunu, bir kısmının SGK tarafından karşılanmadığını belirtti. Patlamadan sonra işverenden tazminatını aldığını ancak bu konuda herhangi bir tutanak imzalamadığını söyledi. Sanık Ahmet Çağırıcı, müşteki Enes Dilber'e sıfırdan barut yapılırken toz ilaç dağıtılıp dağıtılmadığını sordu. Enes Dilber dağıtıldığını söyledi. Bunun üzerine Çağırıcı, Enes Dilber'e vicdanının rahat olup olmadığını sordu. Enes Dilber bu soruya cevap vermedi.

Mahkeme Başkanı Enes Dilber'in ifadesinin bir kısmını okuyarak Enes Dilber'e, ''malzeme depolarından çıkan yangın neticesinde uçan muska fırına düştü'' şeklindeki ifadesini hatırlattı ve detaylı anlatmasını istedi. Dilber'in "Sırtım fırına dönüktü, küçük küçük ateş parçaları geliyordu. Çin Mahallesi'nin üstündeki depodan yükselen dumanı gördüm" ifadelerinin ardından duruşmaya ara verildi.

Duruşma, Müşteki Mücella Serter'in ifadesiyle devam etti: "Patlama günü muska bölümünde çalışıyordum. Yaralandım. Ağzımdan, burnumdan kan geldi. ambulansa götürüldüm. Emir ve talimatları Nuray hanım, Hasan Ali ve Erşan Bey'den alıyordu bize iletiyordu. Çin mahallesinde barut üretildiğini duyuyordum. Aslı Hanım'a güneşte kurutulan muskaların patlayabileceğini, korktuğumuzu söyledik. Muskaya koyduğumuz kimyasalların lavabolar gibi uygunsuz yerlede depolandıklarını söyledik. Başka yerden gelen makineleri bizim olduğumuz bölüme yerleştirdiler. Ben de Aslı Hanım'a bu makinelerin kaldırılmasını zira patlama olursa kaçış yolumuzun kapandığını söylemiştim"

Müşteki Necla Özmen: "Patlama olduğunda torpil bölümünde paketleme ve sayım yapıyordum. Patlama ile yere düştüm. Yaralandım."

Müşteki Nuray Cihangir: "Patlamadan 3 gün önce Ayfer arkadaşım çağırdı. Kızışma var dedi. Gidip baktığımda aşırı ısınma olduğunu fark ettim. Her an patlama olacak diye korkmaya başlamıştım. Erşan Bey geldi o kolileri taşıttı. Çalışırken üzerimizde sürekli baskı vardı. Örneğin Ali Rıza Bey 'bu işi yapan yapar, yapamayan çıkar' derdi. Ali Rıza Bey'in tek derdi koli yapımıydı. Günde en az 15-20 koli yapmamızı isterdi. Çin Mahallesi'nden patlayıcı-2 geliyordu"

Müşteki Saadet Kaygın: "Patlama olduğu gün torpil bölümünde çalışıyordum. Ciddi bir basınç oldu.Kızım da fabrikada çalışıyordu. Ben farklı bölümlerde de çalışmıştım. Geçmiş yıllardaki patlamaların sadece ilkinde yoktum. Diğer patlamalarda çalışıyordum. Müşteki Saadet Kaygın: "Maske ve önlükler çok ince. tıpkı suan taktığımız gibi maskelerdi. Ekipmanlar çok pis ve kullanışsızdı. Son zamanlarda eldivensiz çalıştığımız oldu."

Müşteki Seyhan Armutçu: "Merhum Muhammet Seyfi Çanakçı'nın kardeşiyim. Annem de kardeşimin acısı yüzünden öldü. Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Bütün sanıklardan tek tek şikayetçiyim."

Müşteki Şahin Basri Çanakçı: "Merhum Muhammet Seyfi Çanakçı'nın kardeşiyim. Tek bir cümle söyleyeceğim. Kardeşim patlama olursa hiç kurtulma şansının olmayacağını hep söylerdi. Tüm sanıklardan şikayetçiyim."

Müşteki Muammer Yılmaz: "Merhum Halis Yılmaz'ın babasıyım. Ben patlama yerine gidince kemikler gördüm. Bu fabrikanın ilk kuruluş aşamasında buraya ruhsat verenden ve tüm ilgililerden tek tek şikayetçiyim. Tüm sanıklardan şikayetçiyim."

Müşteki Suzan Yıldız: "Torpil bölümünde çalışıyordum ama herkes gibi her bölüme gönderiliyordum. Mutfakta bile çalıştım. Defalarca çizme, yağmurluk istedim verilmedi. Patlamada torpil bölümündeydim."

Müşteki Adem Aygün: "Merhum Muhammet Aygün'ün abisiyim. Kardeşim sanıkların ihmali yüzünden öldü. Patlamadan sonra 7 gün boyunca kardeşimi oradan çıkartamadım. Tüm sanıklardan şikayetçiyim."

Müşteki Aysun Akkaya: "Torpil bölümünde çalışıyordum. 8 yıldır çalışıyordum. İlk patlamada içerdeydim. İkinci patlamada dışarıdaydım. İki patlama arasında kısa bir süre geçti. Muskalar havada uçuşuyordu."

Duruşmaya saat 16:00'da başlamak üzere ara verildi.

Duruşmaya verilen 5 dakikalık aranın ardından Müşteki Erkan Ateş söz alarak,  "Merhum Erhan Ateş'in babasıyım. Oğlum gitti benim. Hepsinden şikayetçiyim" dedi. 

Müşteki Fatma Görme:"Patlamadan 10 gün öncesinden şüphelenmeye başladım.Muska ile çalışmaktan tiksinmiştim. İşten çıkmayı düşünüyordum.Ama paraya ihtiyacım vardı.Hasan Ali, ufak patlamalar olduğunda kaçıştğımızda,hemen içeri işinizin başına diye bağırıyordu."

Müşteki Gülizar Erdoğan: "Ben patlamanın o gün olacağını kesinlikle bekliyordum. Isınan malların imha edilmesi gerekirken koli yapmaya devam etmek için bizi çalışmaya zorluyorlardı ve baskı yapıyorlardı. Biz bir kaç arkadaşımız ile birlikte İSG Uzmanı Aslı Hanım'a patlamadan 2 gün önce çok tehlikeli bir iş yaptığımızı, fazla ürünle çalışmamamız gerektiğini ve kızıştığını söylemiştik. O da yetkililere ilettiğini söylemişti. Daha önce dışarıya sermiş olduğumuz ve depoladığımız muskaların olduğu yerden dumanların yükseldiğini gördüm. İlk patlama burada oldu."

Müşteki Hasan Bozdağ: "Depolar tıklım tıklım dolu oluyordu. Malları koyacak yer olmuyordu. Hasan Ali de bunları gök bombalarının oraya taşımamızı istemişti. Zira bu malları alan, taşıyan, yükleyen ve düzenleyen bizdik. Muska bölümünde 2 palet muska imha edilmesi gerekirken gök bombalarının yanına konulmuştur. Yangın bundan çıkmıştır"

"2 sene boyunca yaptığımız işin tehlikesine yönelik hiç bir eğitim almadım. Verilen eğitimler de barutla havai fişekle alakalı değildi."

'İŞÇİLERE İNSAN GİBİ DAVRANACAKSINIZ!'

Müşteki Melike Taş: "Yaşar Bey'in asistanıydım. İlk patlama olduğunda saklandık. Yaşar bey bizi gördüğü halde kurtarmaya çalışmadı. Arkasını dönüp gitti. Bütün sorumluluk Yaşar Bey'in kendisine aittir. Kendisinden şikayetçiyim."

Sanık Müdafii Av. Abdurrahim Burak "Yaşar Coşkun işçilerin hayatına değer vermiyor mu yani, sen nasıl böyle bir şey söylersin üslubunu takın" demek suretiyle müşteki Melike Taş'a baskı kurmaya çalıştı.

Sanık avukatlarının bu davranışına müdahale eden Müşteki vekilleri "işçilere insan gibi davranacaksınız" diyerek cevap verdiler. Başkan duruşmaya ara verdi.

Avukatlar hep bir ağızdan "işçilere insan muamelesi yapılacak bu salonda!" diyerek tepkilerini gösterdi. 

 

 

DURUŞMANIN İLK GÜNÜ

Duruşmanın ilk gününde, dönemin MÜSİAD Sakarya Şube Başkanı ve fabrikanın sahibi olan Yaşar Coşkun, ifadesinde ''İşlerimi toparlayabilmem için benim dışarıda olmam lazım'' ifadelerini kullandı. Sanık avukatlarından Mehmet Mangıroğlu ise iş cinayetlerini olağanlaştırmaya çalışarak "Maalesef işin fıtratında var. 30 yıldır bunu gördüm. Önceki kazalarda anlaşarak helalleştik, bu kazada da helalleşmek istedik, 250 bin lira değerinde ev vermek istedik ama akıllarını çelenler oldu'' şeklinde konuştu.

Fabrika sahiplerinin beyanlarının aksine, tutuklu sanık olarak yargılanan Kimyager Asiye Angın, fabrikada barut üretimi yapıldığını itiraf etti. Tüzüğe aykırı şekilde fazla depolama yapıldığını söyleyen Angın, İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Uzmanı Aslı Bozkurt'un aksaklıkları Hasan Ali Velioğlu'na bildirdiğini ve Velioğlu'nun arada, ''Çok riskli şeyleri yazma'' dediğini anlattı. Savunmasında "Ben Çin Mahallesine ya bir ya da iki kere gittim. Bana o alanı hiç göstermediler. İşverenim görev tanımında o bölgeyi bana göstermedi" diyen İSG Uzmanı Aslı Bozkurt ise, noter onaylı defteri patlama sonrası fabrikaya gidip savcıya teslim ettiğini söyledi. Defterin iddianamede yer almamasının sorulduğu Bozkurt, "Ama o defterin sonrasında başına neler geldi hiç bilmiyorum. Hasan Ali Velioğlu noter onaylı deftere yazdıklarımdan hoşlanmazdı" ifadelerini kullandı.

Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı ise savunmasında "Fabrikanın sahiplerinden Ali Rıza Coşkun barut yapmak istedi. Çünkü barut pahalı bir şey, yurt dışından geliyordu, fabrika giderlerinin büyük kısmını barut oluşturuyordu. Çinli 'olmaz' dedi. Sonra bir şekilde onu ikna ettiler. Çinli bunu misket makinasında yapamayacağımızı söyledi, başka bir yerde yapalım dedi. 3 tane ayrı binada yapıldı. Yaşar Coşkun '12 bin 500 TL değerinde havalandırma mı yapamayacağım, o kadar maaş ödüyorum' dedi bugün ama evet o havalandırmayı yapmadılar. Biz barutu yaptık. Bizim yaptığımız barutta kükürt yerine su katılıyordu. Ben hiçbir üretime katılmadım, Çinli yaptı. Çinli değişik bir formül denediğini, tehlikesinin az olduğunu söyledi. Bir hafta barut, bir hafta misket üretimi yapıyorduk. 7-8 ayda 3-4 ton kadar rahat yapmışızdır. Seri üretime 1,5 yıl önce geçildi" ifadelerini kullandı.

***

DAVANIN GEÇMİŞİ...

Sanıklar hakkında 2 yıl 8’er aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşmasında fabrikanın sahibi Yaşar Coşkun tahliyesini istemişti. Sanığın avukatının sabotaj iddiası üzerine salonun karışmasının ardından, mahkeme salonundaki fiziki yetersizlik nedeniyle duruşma bugüne ertelenmişti.

Patlamada fabrika işçileri Muhammet Seyfi Çanakçı, Erhan Ateş, Halis Yılmaz, Havva Çelik, Sabahattin Tepeçınar, Muhammet Aygün ve Ramazan Kor hayatını kaybetmişti. Patlama sonrası şirket yetkilisi ve fabrika sahibi Yaşar Coşun, fabrika müdürü Hasan Ali Velioğlu, Genel Ustabaşı Ersan Öztürk, Sorumlu Müdüru Asiye Angın ve İş Güvenliği Uzmanı Aslı Bozkurt tutuklanmıştı. Kimyager Ahmet Çağırıcı ve fabrika sahibi Alirıza Ergenç Coşkun ise davada tutuksuz yargılanıyor.

İleri TV'nin havai fişek fabrikası patlamasına ilişkin hazırladığı belgeseli izlemek için tıklayın.