Hendek'te 7 işçinin hayatını kaybettiği havai fişek fabrikası patlaması davasında üçüncü gün

Hendek'te 7 işçinin hayatını kaybettiği havai fişek fabrikası patlaması davasında üçüncü gün

Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği davanın ikinci duruşması, üçüncü günde Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.

İleri Haber

Sakarya Hendek'teki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 7 işçinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı patlamanın ardından aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 5’i tutuklu 7 sanık hakkında açılan davanın ikinci duruşması bugün Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde üçüncü gününde devam ediyor.

Duruşmanın ikinci gününde yaşananlar...

Hendek davasının üçüncü günü, müştekilerin dinlenilmesiyle devam ediyor.

Müşteki Vildan Yiğit: "Hiçbir ekipman temin edilmiyordu. Kendi evimden getirdiğim ekipmanları kullanıyordum. Torpilin içine konulan bir ilacın çok tehlikeli olduğu ve sürtünme ile patlayabileceği söylendi. Ve ben bir aylıkken o ilaca verildim. O ilaçla ilk çalışma günümde çok korkmuştum. Üzerimizde hep baskı vardı. Çalışabileceğimiz kapasitenin üstünde ürün çıkarmamız için bizi zorluyorlardı."

Müşteki Yeliz Şahin: "Ürünlerin patlayacağını biliyorduk. Patlama muska bölümünde oldu. İş yerinde her yerimiz ilaçtı. Mesleki bir eğitim almadık. Sadece ince bir önlük ve bileklik giyiyorduk."

Müşteki Aynur Sürer: "Muska bölümünde çalışıyordum. Şefimiz Nuray Hanım sürekli mallar kızışıyor, patlayacak derdi. Hasan Ali ve Erşan Bey'e de hep söylerdi. Ancak, dikkate almadılar. 'Çalışan çalışsın, çalışmayan çıksın' dediler."

Müşteki Ceyhun Toprakçı: "Fitil bölümünde çalışıyordum. Patlama yemekhanenin aşağısında oldu. Patlama öncesi Ayfer Cerrah ile Hasan Ali Bey'in tartıştığını gördüm. Ayfer Cerrah ona ürünlerde kızışma olduğunu, patlayacağını söylüyordu."

Müşteki Duriye Doğmuş: "Ben fabrika çalışanı değilim. Tarlada çalışırken yaralandım. Başta kim varsa onlardan şikayetçiyim. Ben bu fabrikanın bir daha açılmasını istemiyorum."

Müşteki Kadriye Yaşar: "Muska üretilen yerin simsiyah çatır çatır patladığını gördüm. Patlama oradan çıktı. İş yerinde ufak tefek yaralanmalar olduğunda 'hastaneye gittiğinde düştüm, yaralandım diyeceksin' diye çok fazla baskı oluyordu."

Müşteki Müzeyyen Topaloğlu: "Ayfer Cerrah bize 'Mallar patlayacak, söylüyorum kimse beni dikkate almıyor' dedi. Mallar şişiyordu. Hasan Ali Bey'e söyledik, patlayacak dedik."

Müşteki Neriman Kolsuz: "Muska bölümündeydim. Nuray Hanım sürekli mallar ısınıyor, tedbirli olalım diyordu. Biz bunu Hasan Ali Bey'e söylerken, gelip kaç koli oldu diye soruyorlardı."

Müşteki Neziha Hamzaoğlu: "Havai fişek bölümünde çalışıyordum. Yaram olmadı, ama psikolojim çok kötüydü. Patlamadan çıktığımızda tarlaya kaçtık, orada bayılmışım. Çok kötü şeyler yaşadık."

Müşteki Ömrüye Çakıcı: "Çalıştığımız bölümde makine sürekli torpil sıkıştırıyordu. Ali Rıza Bey, 60 koli çıkardıysak 70 çıkaracaksınız diye baskı yapardı. Önlük ve maske kullanıyorduk. Koruyucu ekipman yoktu. Patlamadan kaçarken bile ayağımdaki terlik fırladı, çıplak ayakla koştum.''

Müşteki Ayfer Arş: "Patlama günü çalışıyorduk. Muska tarafından dumanlar çıkıyordu. Muska yapılan yere tehlikeli olduğu için gitmezdim."

Müşteki Ayşe Arabacı: "Ayfer Cerrah malların kızıştığını her gün söylüyordu. Hasan Bey, Ayfer buradan içeri girmeyecek diye tepki gösterdi. Ürünler patladı patlayacaktı. Bizlerin evlatları bizlerin anne babaları yok muydu?"

Müşteki Nermin Arş: "Muska bölümünde çalışıyordum. Bir anda patlama oldu. Masanın altına girdim. Çatı üstüme düştü. Çin Mahallesi'nde barut ve ilaç yapıldığını duymuştum."

Müşteki Rabia Yiğit: "Volkan bölümünde çalışıyordum. Arka tarafta muska bölümü vardı alev alıyordu. Dumanlar muska tarafından geliyordu. Sürekli baskı altında çalışıyorduk. Daha önce çalıştığım bir makine alev almıştı yüzüm yanmıştı. Ali Rıza bey buna rağmen beni o makine başında yine çalıştırdı. Sonra makine tekrar yandı."

Müşteki Mervenur Yılmaz: "Merhum Halis Yılmaz'ın kardeşiyim. Hayatını kaybeden insanların aileleriyle dalga geçer gibi ifadeler veriliyor. Bu işin doğasında var diyorlar. Hiçbir işin doğasında ölüm yoktur. Abimin yaşama hakkını elinden aldılar. Herkesin yaşama hakkı vardır. Bu kadar göz göre göre ihmaller var. İhmal bir kere iki kere olur Sayın Başkan. Biz sadece abimi değil manevi olarak bütün ailemizi kaybettik."