Hendek Katliamı'nın 2. yılında, hayatını kaybedenler anıldı

Hendek Katliamı'nın 2. yılında, hayatını kaybedenler anıldı

Katliamda hayatını kaybeden işçiler anılırken, Gezi Davası'nda tutuklanan aile avukatlarından Can Atalay'ın da mesajı okundu.

İleri Haber

Sakarya’nın Hendek ilçesinde 3 Temmuz 2020 tarihinde Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda meydana gelen ve 7 işçinin ölümü, 128 işçinin yaralanmasıyla sonuçlanan katliamın 2. yılında, aileler fabrika önünde bir araya gelerek basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, hayatını kaybeden ve yaralanan işçilerin aileleri ile birlikte siyasi parti temsilcileri de katıldı.

7 işçinin göz göre göre katledildiği ve Türkiye'de en çok talep edilen, aranan kavramın adalet olduğu kaydelirken; ailelerin ve avukatların 3 Temmuz 2020'den beri adalet mücadelesi verdiği ve bir kez daha bunun için bir araya geldiği belirtildi.

CAN ATALAY'IN MESAJI OKUNDU

Açıklama, Gezi Davası'nda 18 yıl hapis cezası ile Silivri Cezaevi'ne gönderilen Hendek Davası avukatlarından Can Atalay'ın mesajının okunması ile başladı. Atalay'ın, avukat Elif SIla AŞık tarafından okunan açıklaması şöyle:

"Kimse ekmeğini kazanırken öldürülmesin. Türkiye kapitalizminin en ucuz maliyet kalemi, işçi canı olmasın. Türkiye'de adaletin dili, ekmeği ile geçinen insanın hakkı söz konusu olduğunda lâl olmasın. Hendek'te göz göre göre ölüme gönderilen 7 işçi kardeşimizin adı, ailelerin adalet mücadelesi, memleketin geleceğine yazılıdır. Adalet istiyoruz! Sosyal adalet istiyoruz! Adalet için sosyal adalet!"

'DEVLET SUÇ ORTAĞIDIR'

Atalay'ın mesajı alkışlarla karşılanırken, aileler de açıklamada söz aldı. Katliamda hayatını kaybeden işçilerden Halis Yılmaz'ın babası Muammer Yılmaz, fabrikaya usulsüz ruhsat verildiğini ve kendilerinin de bunu bilirkişi raporlarında gördüğünü belirtti. 

Patronların, denetimle yükümlü kişiler hakkında açıklamalarını hatırlatan Muammer Yılmaz, "yedirilip, içirilip gönderildiklerini" itiraf ettiklerini söyledi. Denetlemciler hakkında suç duyurusu bulunmadığını belirten Yılmaz, devletin üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirmediğini kaydederek "Devlet suç ortağıdır" ifadesini kullandı.

Mahkeme heyetinin gerekçeli kararını okuduğunu belirten Yılmaz, verilen kararlara tepki gösterdi. "Bu devlet kurumları gerekli şekilde yargılanmadığı sürece, devlet benim gözümde suç ortağıdır, katildir. Cezsızlık kararı veren yargı da benim gözümde katildir" şeklinde konuştu.

Yakınlarını kaybeden aileler, gözyaşlarıyla yaşanan yargı sürecine de tepki gösterdi. 

'TÜRKİYE'DE HAKLI OLMAK YETMİYOR KAZANMAYA, UĞRAŞMAK GEREKİYOR'

Katliamda dayısı Muhammet Seyfi Çanakçı'yı kaybeden aile avukatlarından Gülşen Uzuner, yargılamanın cezasızlıkla sonuçlanığını belirtirken, patronların tutukluğunun ailelerin başarısı olduğunu kaydetti. Daha önce de fabrikada insanlar ölmesine rağmen patronun bir gün bile tutuklu kalmadığını hatırlatan Uzuner, "Bu patronu cezaevi ile tanıştıran bu insanlardır" dedi. 

"Asla bizim canlarımızın bedeli değil" diyerek sözlerine devam eden Uzuner, "Biz yalnızca adalet istiyoruz. Adalet isterken şunu da söylüyoruz, biz önleyici kamusal denetim mekanizması istiyoruz. Hep bunu söylüyoruz. Biz istiyoruz ki başka işçiler ölmesin. Biz, sermayemizden hayatımızı kazanmıyoruz. Biz bütün dünyayı kuran, dünyayı ayakları üstüne oturtan emekçileriz. Biz hayatımızı böyle kazanıyoruz ve biz fabrika köşelerinde ölmek istemiyoruz. Ve bir işkenceye dönüşen hepimiz için travmatik sonuçları olan yargılama pratikleri ile bu canlarımızı daha fazla üzmek istemiyoruz" diye konuştu.

Türkiye'de haklı olmak yetmiyor kazanmaya, uğraşmak gerekiyor" diyen Uzuner, "Bizi yıpratan, yok eden bütün acılarımızı gömüp, onlar uğraşıp gelip buraya 'Biz bunun hesabını soracağız' demek gerekiyor. Biz bunun hesabını soruyoruz" ifadelerini kullandı. Uzuner, katliamda sorumluluğu olan herkesin ceza alması için de mücadeleye devam edeceklerini vurguladı. 

'TOPRAĞIN ALTINDAKİLER CEVAP BEKLİYOR'

Anmada, "Toprağın altındakiler cevap bekliyor" denilerek yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:

"Bundan tam olarak 2 yıl önce, 3 Temmuz 2020 gününde; evlatlarımız, kardeşlerimiz ve eşlerimiz Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda katledildi. Halis Yılmaz, Havva Çelik, Erhan Ateş, Muhammet Aygün, Sebahattin Tepeçınar, Muhammet Seyfi Çanakçı ve Ramazan Kor hayatta kalabilmek için ekmeğini kazanırken, sermayedarların cepleri daha fazla dolsun diye göz göre göre ölüme gönderildi ve 128 işçi ölümle yüz yüze geldi.

'YARGILAMA SÜRECİ GÖSTERDİ Kİ ÖNLENEBİLİR HİÇBİR ÖLÜM 'FITRAT' DEĞİLDİR'

On yıllardır bu düzenin işçilere onurlu bir hayat sunması bir yana dursun, onları yaşamdan koparan bir cinayet mahalli haline gelişini tanıklık ettik. Ancak yargılama süreci bizlere bir daha gösterdi ki; önlenebilir hiçbir ölüm 'fıtrat' değildir. 

'SEVDİKLERİMİZİN HESABINI SORABİLMEK İÇİN ADALET MÜCADELEMİZE SAHİP ÇIKTIK'

Bizler, siyasilerin müdahaleleriyle cezasız kalan patronların tekrardan koltuklarının başlarına geçerek işçilerin alın terinin üzerinde yükselişine, bu yükselişini işçinin ölümünün maliyetinin hesaplandığı bir düzen üzerine kuruşuna 'dur' diyebilmek, sevdiklerimizin hesabını sorabilmek sahip çıktık adalet mücadelemize. 

'HAYATTAYKEN MALİYET KALEMİ YAPILAN İŞÇİLERİMİZİN CANLARI, SİYASİLERLE SERMAYEDARLARIN KİRLİ ORTAKLIĞININ MASASINA KONU OLDU'

Mücadelemiz daha yolun başındayken, canlarımızın cenazeleri daha teslim edilmemişken, Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla verilen bir 'geçmiş olsun yemeğinin' haberiyle bu yolun ne kadar zorlu olacağını gördük biz. Sakarya MÜSİAD Şube Başkanı patron Yaşar Coşkun'un fabrikasının ruhsatsız binaları, mevzuata aykırı üretim miktarı ile dolan depoları, kaçak barut üretimi gerçekleştirdiği makinaları 7 işçinin canından daha çok 'geçmiş olsun' hak ediyordu çünkü. Hayattayken maliyet kalemi yapılan işçilerimizin canları, bir kere daha siyasilerle sermayedarların kirli ortaklığının masasına konu oluyordu.

'PATRON YAŞAR COŞKUN'UN MAHKEME HEYETİNE RÜŞVET TEKLİF ETMESİNE ŞAŞIRMADIK'

Bu sebeple, yargılama sürecinde, bizlere ve avukatlarımıza her fırsatta tehditler ve hakaretler savuran sanıklar ve sanık müdafilerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun adını defalarca anarak sırtını siyasi iktidara dayayan patron Yaşar Coşkun’un 'Siz daha gençsiniz, daha iyi yerlere gelirsiniz' diyerek mahkeme heyetine rüşvet teklif etmesine şaşırmadık.

'HEYET DENEN 3 KİŞİ, 7 İŞÇİNİN CANINA 'ÖDÜL' GİBİ CEZAYI REVA GÖRDÜKLERİNİ AÇIKLADI' 

Ama işin sonunda, kendilerine Ağır Ceza Mahkemesi heyeti denen 3 kişi, sanık müdafilerinin şikayetleri ile sanık sandalyesine oturan, duruşma salonuna alınmamız için verilen hukuka aykırı talimatlarla boğuşan, her duruşmada tehditlerin, hakaretlerin özneleri olan bizlere; 7 işçinin canına 'ödül' gibi bir cezayı reva gördüklerini açıkladı.

'GERÇEK SORUMLULARIN YARGILANDIĞI BİZ DÜZEN İÇİN MÜCADELE ETTİK, EDECEĞİZ'

Bizler, daha fazla kâr hırsına dayanan bir sömürü düzenin, mülksüzleştirilerek işçileştirildiği, işçileştirilerek yoksullaştırıldığı emekçilerin aileleriyiz. Hayatta kalabilmek için çalıştıkları fabrikaların onlara mezar olmadığı, gerçek sorumluların yargılandığı, sermayedarların cezasızlık sonucu yeni canlar alacak organizasyonların başlarına geçmediği ve siyasilerden aldıkları güçlerle göz göre gelen yeni katliamlara sebebiyet vermedikleri bir düzen için mücadelemize devam ettik, edeceğiz. Katliamda kaybettiğimiz 7 işçi için şu 7 soruyu sormaya devam edeceğiz:

HAYATINI KAYBEDEN 7 İŞÇİ İÇİN 7 SORU

1-) Sakarya MÜSİAD başkanı Yaşar Coşkun'un, iktidarla olan yakın ilişkileri sayesinde denetimlerden muaf tutulan fabrikasında yaşanan patlamada; 7 işçinin ölümünden yalnızca yargılanan sanıklar mı sorumludur?

2-) Patlamalarla ilgili verilen araştırma önergesinin AKP ve MHP oylarıyla reddedilme sebebi nedir?

3-) 7 işçinin ölümünden sorumlu sanık Patron Yaşar Coşkun'un yargılama süreci boyunca ailelere hakaret ve tehditler savurmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun adını anarak; arkasının sağlam olduğu mesajını vermiş, MÜSİAD destek yemeğinin Cumhurbaşkanı talimatıyla verildiğini söylemiştir. Yaşar Coşkun’un iddiaları doğru mudur?

4-) Düzenli olarak denetlendiği söylenen fabrikada yapıldığı tespit edilen kaçak barut üretimi gibi vahim bir husus çerçevesinde ilgili bakanlıklar neden sessiz kalmaktadır?

5-) Patron Yaşar Coşkun duruşmada bir işçiyi 'Ahmet zaten benim sayemde iyileşti. Ben her gün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile konuştum, onun talimatıyla Ahmet'e bakıldı. Ahmet dikkatli konuşsun' şeklinde tehdit etmiştir. Bu ülkede bir patron, Sağlık Bakanı'nı aramazsa işçiler gerektiği gibi bakılmayacak mıdır, sanık bu gücü nereden almaktadır?

6-) Fabrikada güvenlik görevlisi olarak çalışan Sakarya Emniyet Müdürlüğü'nden emekli bir polis memurunun denetimleri önceden haber alması sonucu fabrikanın uygun bir şekilde denetlenmediği, hatta bazı bölgelerin denetim ekibine hiç gösterilmediği anlaşılmıştır. Emniyet kime ve neye hizmet etmektedir?

7-) Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda ruhsatsız binalar, kaçak barut üretimi, yasal sınırın üzerinde depolama gibi patlamaya davetiye çıkaracak ve şiddetini arttıracak etkenlerin ortaya çıkması sonucu denetçi kurumların ihmalleri anlaşılmasına rağmen mahkemenin ilgili kurum/kişiler hakkında suç duyurusunda bulunmamış olması yargı üzerindeki siyasi baskının kanıtı değilse nedir? Sanık Yaşar Coşkun'un mahkeme heyetine 'Siz daha gençsiniz, daha iyi yerlere gelirsiniz' şeklindeki tehdit ve rüşvet teklifinde bulunmasının verilen karar üzerindeki etkisi nedir?

'SANIKLARIN 'İYİ HAL İNDİRİMİ' İLE ÖDÜLLENDİRİLDİĞİ 'ADALET' Mİ KORUYACAK İŞÇİNİN CANINI?'

Soruyoruz; bizleri, avukatlarımızı ve mahkeme heyetini açıkça tehdit eden, siyasi nüfuzunu açıkça kullanarak mahkeme heyetine rüşvet teklifinde bulunan, mevzuata aykırı olarak alması gereken önlemleri almadığını ve bu katliama sebebiyet verdiğini açıkça itiraf eden sanıkların 'iyi hal indirimi' ile ödüllendirildiği 'adalet' mi koruyacak emeğiyle geçinen işçinin canını?

'GÜNDE 6 İŞÇİNİN KATLEDİLDİĞİ BU DÜZEN DEĞİŞSİN DİYE ADALET MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ'

Katliamın üzerinden 2 yıl geçti. Bizler sevdiklerimiz olmadan geçen 2 yılı bir ömür gibi yaşadık. Gözlerimizi sevdiklerimize mezar olan o fabrikada açıp kapar olduk. İşsizlik ve yoksulluk kıskacında hayatta kalabilmek için ölüm koşullarında çalışmak durumunda olan yakınlarımızın hesabını sormak kadar günde 6 işçinin katledildiği bu düzen değişsin diye de adalet mücadelemize devam edeceğiz. 

Bu yüzden tekrar söylüyoruz; hiçbir işin doğasında ölüm yoktur. Önlenebilir her ölüm cinayettir."

HENDEK DAVASI

Sakarya’nın Hendek ilçesinde 3 Temmuz 2020 tarihinde Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda meydana gelen ve 7 işçinin ölümü, 128 işçinin yaralanmasıyla sonuçlanan katliamına ilişkin davada, sanık patronlar Ali Rıza Coşkun ve Yaşar Coşkun hakkında "bilinçli taksirle öldürme" suçundan 16 yıl 3 ay, Hasan Ali Velioğlu hakkında "bilinçli taksirle öldürme" suçundan 12 yıl 6 ay, diğer sanıklar hakkında 6 yıl 8 ay hapis cezası verilirken, sanıklardan Hasan Ali Velioğlu tahliye edilmişti.