HDP: Kuzey ve Doğu Suriye'den kimin buğdayı, kim tarafından Türkiye'ye satılıyor?

HDP: Kuzey ve Doğu Suriye'den kimin buğdayı, kim tarafından Türkiye'ye satılıyor?

HDP Sözcüsü Kubilay, "Doğduğu büyüdüğü topraklardan silah zoruyla sürülen Kürtlerin alın terine, göz nuruna, rızkına el koyuyor, gasp ediyorsunuz. Bu açık bir savaş suçudur. Bu suçu ikinci kez işliyorsunuz" dedi.

HDP Sözcüsü Günay Kubilay, Tel Abyad'dan 20 bin ton hububat ithal edileceği yönündeki açıklama üzerine “Kuzey ve Doğu Suriye'den kimin buğdayı, kim tarafından Türkiye'ye satılıyor, açıklayın” dedi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, düzenlediği basın toplantısında 10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününü kutlayarak sözlerine başladı ve 8 Ocak 1996’da katledilen Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe’yi andı. Fransa’nın başkenti Paris’te 9 Ocak 2013 tarihinde Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in öldürüldüğünü de hatırlatan Kubilay, “Failler belli. Paris Katliamı üzerinden tam 7 yıl geçmiş olmasına ve katliamı planlayanlar, emri verenler bilinmesine rağmen Fransa yetkilileri, yargısı ve adaleti katliamı yargılamadı, katiller cezalandırılmadı” dedi.

‘SURİYE’DEKİ YABANCI GÜÇLER ÇEKİLMELİ’

Sözcü Kubilay, AKP-MHP iktidarının iki stratejik bölge politikasını eş zamanlı uyguladığını söyleyerek şöyle konuştu:

“Birincisi Kürtlerin Türkiye’de de, Suriye’de de herhangi bir siyasal statü sahibi olmasını engellemek için askeri, siyasi, diplomasi dahil her türlü yönteme başvurarak geleneksel sömürgeci devlet politikasını sürdürmek istiyor. İkincisi, yanı sıra savaş ve işgal girişimleriyle Türkiye kapitalizminin dış pazarlarını genişletmeye çalışıyor, yeni nüfuz alanları açıyor ve Neo Osmanlıcı hayallere dayalı yayılmacı bir bölge politikasını uyguluyor.”

HDP olarak Suriye’deki bütün yabancı güçlerin tamamen çekilmesini istediklerini vurgulayan Kubilay, şunları söyledi:

“Irak’tan da yabancı güçlerin çekilmesi gerektiğini, sorunların diyalog ve müzakere yoluyla çözülmesini savunuyoruz. Demokratik bir Orta Doğu’nun inşasının ve halklar arasında demokratik konfederal ilişkilerin kurulmasının başlangıç adımı bütün yabancı güçlerin bölgeden çekilmesiyle mümkün olabilir. Bu ilkesel görüşümüz Libya için de geçerlidir. Ancak görüyoruz ki, Libya’da çatışan iki tarafın da silahlandırılmasına devam ediliyor. Erdoğan İktidarı, silah göndermenin de ötesinde Suriye’de savaştırdığı çeteleri bu kez de Libya’da kullanmaya başladığını öğrenmiş bulunuyoruz. Suriye’den transfer edilen ve Libya’da savaştırılan çete üyelerine maaş dışında ayrıca vatandaşlık da verileceği iddia ediliyor. İktidar bu iddiaya açıklık getirmek zorundadır. Çünkü bu çeteler El-Kaide ve IŞİD gibi örgütlerin içinde bulunmuş ve Suriye’de sayısız savaş suçu işlemişlerdir.”

‘ROMALILAR LİBYA’YI 600 YILDAN FAZLA YÖNETTİ’

“Erdoğan Neo-Osmanlıcı hayal dünyasından çıkmamakta ısrar ediyor. Evvelki gün yaptığı konuşmada Türkiye’nin Akdeniz’deki menfaatlerini savunduğunu, hedeflerine emin adımlarla yaklaştığını, ecdadın tarih yazdığı yerlerde karşılarında kim olursa olsun zafere kadar devam edeceklerini söylemiştir. Erdoğan’a göre Libya’ya askeri müdahaleyi meşrulaştırmanın gerekçesi ‘ecdad’ ise Libya’yı Romalılar 600 yıldan fazla yönetti. Yani Libya’yı deniz korsanlığı ve köle ticareti ile sömüren sömürgeci Osmanlı’dan iki kat fazla. Bu mantıkla Romalıların ardılı olan İtalya’nın Libya’da varlık göstermesi Türkiye’den daha fazladır. Bu düz mantıkla Anadolu üzerinde kaç milletin veya milliyetin hak talebinde bulunabileceğini varın siz düşünün. Nasıl ki Libya’nın ulusal kahramanlarından Ömer Muhtar İtalyan emperyalizmine karşı nasıl ki destansı bir direniş gösterip onurlu bir duruş sergilediyse Ömer Muhtar’ın torunları da yeni işgallere karşı gereken yanıtı verecektir.”

‘SARAY REJİMİNDEN KURTULMAK ÖNCELİKLİ GÖREV’

“Yeterince anlaşıldı ki, AKP-MHP iktidarından kurtulmaksızın içerde ve dışarıda barışçıl politikalara dönüş mümkün olmayacaktır. Öyleyse, içerde de dışarıda da ülke ve bölge halklarına kan ve göz yaşından başka verecek bir şeyi olmayan saray rejiminden kurtulmak 2020’nin öncelikli görevi olmalıdır.

Son olarak Kuzey ve Doğu Suriye’de Girê Spî’den (Tel Abyad) 20 bin ton hububatın ithal edileceğine ilişkin haberler kamuoyuna yansımaya başladı. Öncelikle bunun ‘ithalat’ olmadığının altını çizmek gerekiyor. Efrin’de olduğu gibi Gire Spî’de de toprak sahiplerinin büyük bir kısmı bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Bu topraklara Erdoğan’ın öve öve bitiremediği yağmacı çeteler yerleştirildi ve demografik yapı bütünüyle değiştirildi. Basit bir soru soruyoruz: Kuzey ve Doğu Suriye’den kimin buğdayı, kim tarafından Türkiye’ye satılıyor, açıklayın! Ama biliyoruz ki, açıklamayacaksınız. Çünkü, ortada yapılan bir ticaret, bir alışveriş yok. Doğduğu büyüdüğü topraklardan silah zoruyla sürülen Kürtlerin alın terine, göz nuruna, rızkına el koyuyor, gasp ediyorsunuz. Bu açık bir savaş suçudur. Bu suçu ikinci kez işliyorsunuz. Tarihi istediğiniz gibi yazıyor, istediğiniz gibi çarpıtıyorsunuz ama hakikatin ışığını asla söndüremezsiniz. Sizlerden öncekilerin söndüremediği gibi.” (Kaynak: MA)