Hayvanlara saygı göstermek bir nezaket meselesi değil, bir adalet meselesidir*

Hayvanlara saygı göstermek bir nezaket meselesi değil, bir adalet meselesidir*

Yaşadığımız gezegende kendini merkeze koyan, hak ihlallerine susan ve hayvan sömürüsüne ortak olan herkes bu meselede taraftır. Güçlü olan haklı değildir ve kendisini savunacak gücü olmayan bir varlığa canımızın istediği gibi davranamayız.

Berna Metin

Son yıllarda hayvan haklarının ihlal edilmediği, görmezden gelinmediği, hayvana şiddet haberlerini okumadığımız tek bir gün geçmedi sanırım. Patileri kesilen sokak köpekleri, tecavüze uğrayan kediler, uzun ve acılı bir ölüm için dipsiz kuyuya atılan kaplumbağalar, zevk için avlanan flamingolar,soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan ve eti kansere iyi geliyor yalanıyla öldürülüp satılan oklu kirpiler, karnında yavrusuyla vurulan tilkiler, gösteriş yapmak için öldürülen ve hilal şekli verilip ölüsüyle poz kesilen kuşlar, anavatanından alıkonulduğu yetmezmiş gibi bir kafese hapsedilen ve nefessiz bırakılan o papağan, faytonlarda can çekişen güzelim atlar… Şiddet ve ölüm haberleri biter mi, hiç sanmıyorum. Özel bir araştırmaya gerek duymadan hafızamda yer edenler bunlar.  Olmaz ya hadi oldu diyelim, bu hak ihlallerinden herhangi biri için başlayan adli soruşturma neredeyse hep aynı cümleyle bitti:

“… tutuklama talebiyle sevk edildikleri sulh ceza hakimliğince, adli kontrol şartıyla salıverildi.”

Henüz mezbahalardan, hayvanat bahçelerinden, legal ya da illegal kürk ticaretinden,  hayvanlar üzerinde yapılan deneylerden söz etmedik bile. İçiniz sıkıldı değil mi, bu yazının amacı tam olarak bu: Canınızı sıkmak. Çünkü insandışı bir hayvan ile hak ilişkisi kurmak tam da bu rahatsızlıkta, bu vicdandan ötelikte, bu farkındalıkta başlıyor. Yaşadığımız gezegende kendini merkeze koyan, hak ihlallerine susan ve hayvan sömürüsüne ortak olan herkes bu meselede taraftır. Güçlü olan haklı değildir ve kendisini savunacak gücü olmayan bir varlığa canımızın istediği gibi davranamayız.

Tarafınızı netleştirmek, eşitlikçi bir dayanak noktası bulmak ve o “seçkinler kulübünden” çıkıp zamanından önce gelen ölümlere, bitmeyen sömürüye ve tek suçları dikkat çeken görüntüleri olduğu için eğlence ve başarıya kurban edilip sergilenen  hayvanların mücadelesine ama’sız ortak olmak istiyorsanız yolunuzu bulmanızı kolaylaştıracak küçük bir derleme hazırladım.

Hazırsanız, başlıyoruz:

  1. Hayvan Özgürleşmesi, Peter Singer

Ayrıntı Yayınları

İlk kez 1975’te yayımlanan Peter Singer’ın bu kitabı “hayvan özgürleşmesi hareketinin kutsal kitabı” olarak değerlendiriliyor.  Kitabın odak noktası,  acı ve mutsuzluğu sona erdirmek, türler arası ayrımcılığı dikkatli ve tutarlı bir şekilde yeniden değerlendirmenizi sağlamak. Unutmayın, her özgürleşme hareketi ahlaksal ufkumuzun biraz daha genişletilmesini gerekli kılar.

 “Bu kitapta ev hayvanları anlatılmıyor. Hayvanları sevmenin kedinin başını okşamaktan ya da kuşlara yem atmaktan ibaret olduğunu düşünenler bu kitaptan hoşlanmayabilir. Bu kitap onlara değil, her nerede yaşanıyor olursa olsun bütün baskı ve sömürülerin sona ermesini isteyen insanlara hitap ediyor; çünkü temel bir ahlak ilkesi olarak çıkarların eşit derecede önemsenmesi ilkesinin  keyfi bir biçimde sadece kendi türümüzün bireyleriyle sınırlandıramayacağını düşünüyorum.”

  1. Etin Cinsel Politikası, Carol J. Adams

Ayrıntı Yayınları

Etin Cinsel Politikası ilk olarak 1990 yılında yayımlandı ve o zamandan günümüze değin birçok dile çevrildi. Adams,  Etin Cinsel Politikası’nda et yemenin erkek egemenlikle ilişkili olduğunu, kadınlar ile insan olmayan hayvanların benzer ve birbirine bağlı şekillerde konumlandırıldığını iddia ediyor. Bu kitap Türkçe literatürde feminizm ve hayvan hakları arasındaki köprüyü kuran ilk örnek.

“Hayvanlar her yerde zincirlenmiş vaziyettedir; lakin onları özgür olarak resmeden bizizdir. Bu inkar çok güçlüdür. Hayvanların özgürlüğü sanısını iletmek için, erkek egemen kültürün imgeleri bir diğer sözde özgürlükten kopya çeker: kadın cinselliğinin tüketimi. Bu yüzden hayvanlar ve kadınlar(aslında öyle olmamalarına rağmen) yalnız özgür ve olarak tasvir edilmez, ayrıca cinsel olarak da özgürmüş gibi gösterilir. Sonuç, etin cinsel politikasıdır.”

  1. Hayvanat Bahçeleri ve Doğanın Sonu, Dr. Steven Best

SUB Yayınları

2017 yılında dilimize çevrilen bu kitap hayvanat bahçelerinin tarihini ve içine hapsedilen hayvanların hastalıkla ve şiddetle nasıl boğuştuklarının yanı sıra bu tecrit edilmenin insan ırkında yarattığı psikolojiyi de irdeliyor. 42 sayfalık bu kısa metin 18. Yüzyıldan beri hayatı “biz ve onlar” olarak nasıl böldüğümüzü bir çırpıda anlatıyor.

“Devletlerin güç ve ihtişam simgelerine ihtiyacı vardır. Silah ve altın gibi cansız metaların yaydığı azamet havası yetersiz olduğu için egzotik hayvanlar devletin yabancı ülkeleri fethetmesinin ve onlar üzerindeki iktidarının sembolleri olarak kullanıldılar. Hayvanat bahçeleri  yüzünden hayvanlar; vahşi doğadan koparıldı, habitatlarından ve ailelerinden ayrıldı, hapsedildi, satıldı, nakledildi, kafeslere kapatıldı, çeşitli uygulamalara tabi tutuldu, eziyete maruz kaldı, insan odaklı bir şekilde kategorize edildi ve devamlı insan gözetiminde tutuldu. Dolayısıyla hayvanat bahçeleri hem devlet iktidarının hem de türler arası iktidarın uzantısı ve örneğidir.”

  1. Hayvan Hakları, David Degrazia

Dost Kitabevi Yayınları

Dost Kitabevi Yayınları’nın Kültür Kitaplığı serisinden çıkan bu kitap, serinin diğer kitapları gibi kısa ve akıcı bir dille hayvan haklarının tarihini, hayvanların ahlaksal statüsünü, vejetaryenliği, hapsedilen ve deneylerde kullanılan hayvanları anlatıyor.

“Bu kitap hayvan haklarıyla bağlantılı etik ve felsefi konular hakkında bilgi sahibi olmayı isteyen bütün düşünceli insanlar içindir.”

  1. İnsan Neden Vegan Olur?,Gary L. Francione – AnnaCharlton

Metropolis Yayıncılık

2 hukukçu tarafından yazılan bu kitap hayvan hakları ve hayvansal ürün tüketme meselesine dair ne düşünmemiz gerektiğini , zihnimizde netleşmeyen soruları cevaplandırılıyor. Vegan beslenme, veganlığın türleri ve hayvansal ürünleri tüketmenin sırtımıza yüklediği ahlaki yük...

“Evcilleştirilmiş hayvanları olan insanların bu hayvanları yemek aklının ucundan bile geçmez. İnsan harici arkadaşlarımızla kurduğumuz ilişkiyi yiyecek için kullandığımız hayvanlarla da kurmaya başlarsak onları yemeyiz.”

  1. Hayvan Hakları, Çetin Nerse

Ayrıntı Yayınları

İyiliğin ve kötülüğün bir tarihi var mıdır, sorusuna evet yanıtını veren Çetin Nerse bu tarihin ilk hayvanlara değin uzandığını iddia ediyor. Acı, haz, hak bilinci, et yemek, insanın yüceliği, ırklar arası eşitlik kavramlarını tartışan kitap; insanlığın hayvanlarla olan kanlı tarihine eleştirel bir bakış.

“Düşünsenize, evrimin en son aşamasındaki(!) bir canlı (insan) kendisinden önce ve sonra varolan tüm canlıların kendisi için, kendi çıkarlarına hizmet etmek için varolduğunu iddia etmektedir. Bunun kadar trajikomik, bunun kadar absürd bir fikir olabilir mi?”

  1. Kafesler Boşalsın, TomRegan

İletişim Yayınları

Felsefe profesörü olan Regan, Peter Singer’ın “acı” kavramına dayanan faydacı bakış açısına karşılık, hayvanların da çevrelerindeki dünyanın ve sürdürdükleri hayatın farkında olmaları bakımından “bir yaşam öznesi olduklarını” savunuyor. Kafesler Boşalsın, türe dayalı ayrımcılığı ortadan kaldırmayı amaçlayan hayvan hakları mücadelesinin felsefi kilometre taşlarından biri olarak kabul ediliyor.

“Bütün hayvanlar birisidir. O birisi, bir hayatın sahibidir. Bu gözlerin arkasında bir hikâye var. Bu dünyanın hayat hikâyesinde onların da deneyimi var.”

Umarım kitaplardan herhangi birini okumaya karar verirsiniz, umarım hâkim kültürün değer yargılarını bir kenara fırlatıp ölümü değil yaşamı seçersiniz. Hayatımı değiştiren o kadının, Carol Adams’ın dediği gibi, “Gelin pilav yiyelim ve kadınlara inanalım!

*TomRegan, Kafesler Boşalsın, İletişim Yayınları

DAHA FAZLA