Hasankeyf Koordinasyonu'ndan Hasankeyf ve Dicle Vadisi için son çağrı

Hasankeyf Koordinasyonu'ndan Hasankeyf ve Dicle Vadisi için son çağrı

Hasankeyf Koordinasyonu, bölgedeki son gelişmeler hakkında bilgilendirme yapmak ve bu tarihi yanlıştan dönülmesi için son kez çağrıda bulunmak üzere bir basın açıklaması düzenledi.

İleri Haber

Ilısu Barajı'nda suyun tutulması nedeniyle yok olmaya yüz tutan tarihi Hasankeyf kenti ve Dicle Vadisi için son günler yaklaşırken, 20 Şubat'tan itibaren tarihi köprü ile bütün ilçenin sular altında kalacağı resmi makamlarca bildiriliyor.

Hasankeyf Koordinasyonu, 20 Şubat ve devamındaki sürece yaklaşırken bölgedeki son gelişmeler, sular altında kalan köyler, yerleşen-yerleşemeyen nüfus ve havzanın son durumuna ilişkin bilgilendirme yapmak ve bu tarihi yanlıştan dönülmesi için son kez çağrıda bulunmak üzere TMMOB Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nde bir basın açıklaması düzenledi.

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Milletvekilleri Züleyha Gülüm ile Hüda Kaya, İstanbul Tabip Odası'ndan Nazmi Algan, Halkların Demokratik Kongresi'nden (HDK) Beyza Üstün ve Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu Başkanı Abdülhakim Daş basın toplantısında birer açıklama yaptı.

Yapılan açıklamaların ardından "Hasankeyf ve Dicle Vadisi için son çağrı!" başlıklı basın açıklaması okundu.

"Bu yıkım projesi bir an önce durdurulmalı, baraj kapakları kontrollü olarak açılmalı ve gölet ortadan kaldırılmalıdır" denilen açıklamanın tamamı şu şekilde:

'HASANKEYF VE DİCLE VADİSİ İÇİN SON ÇAĞRI'

Coğrafya ve yaşam açısından ülkemizin en yıkıcı projelerinden biri olan Ilısu Barajı’nda tüm eleştirilere ve geniş toplumsal protestolara rağmen su tutmaya devam ediliyor. En az 12 bin yıllık geçmişe sahip Hasankeyf su altında bırakılarak yok edilmek üzere. Dicle Vadisi boyunca tufan ve talan devam ediyor. Her geçen saniyede bir canlı, bir ev, bir tarihi alan sular altında kalıyor. 

32 yıllık mücadele tarihinde ısrarla tahribatın boyutları anlatıldığı, bu projeden vazgeçilmesi çağrısı yapıldığı halde Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santralinin bir devlet projesi olduğu söylenerek yapımında ısrar edilmesini anlamak imkânsız. 

Özellikle son 10 yılda Dicle Vadisi boyunca yakma, yıkma, yok etme politikaları uygulandı. Tarihi alanlar dinamitlendi, yüzlerce, binlerce yıldır orada yaşayan tarihi eserler yerlerinden koparılarak başka bir alana taşındı. Zorunlu kamulaştırmalarla insanların evlerine, tarım arazilerine, yaşam alanlarına el konuldu, göçe zorlandılar. Kamuoyu bütün bunları yakından takip etmişse de, ne yazık ki gereken büyüklükte tepki gösterilmediği için proje gerçekleştirilmektedir.

Hiç kapanmaması gereken baraj kapakları Temmuz 2019 tarihinde kapatılmaya, canlı bir varlık olan Dicle Nehri ve Dicle Vadisi yok edilmeye başladı. Kapakların kapatılması ile ilgili uyarılar yapılmadığı için çok kişi mağdur oldu, hızlı yükselen suların köylerine ulaşması sonucunda birçok sakin, eşyasını alamadan göç etmek zorunda kaldı. Baraj göletinde bir kişi boğularak hayatını yitirdi. 

400 kilometrelik alanda ekolojik yıkımın boyutu, kapsamı hâlâ bilinemiyor. Kapakların kapatılmasıyla birlikte milyonlarca canlı, yaşam kaynağı olan Dicle’nin sularında boğduruldu. Göletinde her gün ortalama 15 cm suyun yükseldiği ve %20-25 doluluk oranına ulaşan Baraj, Vadi boyunca Tufan’a dönüşmüş durumda. Tepkiler sonucunda, soyu tükenme riski altında olan canlılarla ilgili yeni yuvalanma alanları yapılacağı belirtilse de alan boyunca kuşlar için yapılmış iki üç kule dışında bir çalışma görülmüyor.

Baraj gölü Hasankeyf’in 11 km batısında ve Batman merkeze bağlı olan Suçeken (Şkefta) köyüne ulaştı. Şu ana kadar 22 köy bütünüyle sular altında kaldı. 30 köyde de evlerin bir bölümü, tarım arazilerinin büyük bir bölümü sular altında. Nehir boyunda bulunan bu köylerden yüzlerce insan göç etmek zorunda bırakıldı. Baraj göletinden hâlâ etkilenmemiş ya da çok kısmi olarak etkilenmiş olan 147 köy var. Bu köylerdeki insanlar yapay göletin sularının onlara ne zaman ulaşacağını bilmedikleri için büyük bir belirsizlik yaşıyor. Zorunlu kamulaştırma sonucunda göçe zorlanan 80 bin insanın çok büyük bir bölümü hâlâ göç etmediği için ortaya çıkacak sosyal ve ekonomik tahribat daha gerçekleşmiş değil. Yeni evler yapılacağı söylenen birçok köyde inşaat çalışmaları başlamadan gölet suları köylere yetişmiş durumda. Boğulmak ile evsiz kalmak arasında sıkışan köylüler çözüm üretilmesini bekliyor. 

Son yıllardaki uyarılarımız maalesef doğrulandı ve göç edenler gittikleri yerlerde yeni yaşamlarını çok zor şartlar altında desteksiz kurmak zorunda kalıyor. Tamamen su altında kalacak olan 80 köy ve kısmen su altında kalacak olan 124 köy için Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından sadece 4 yeni yerleşim yerinin yapılması sonucu on binlerce insan, aldıkları yetersiz miktarda tazminatla Siirt, Batman, Diyarbakır ve diğer büyük kentlere göç etmeye başladı. On binden fazla “topraksız” insan ise hiçbir tazminat alamadan göç etmekte. 

Ağustos ayından beri yüzlerce aile Hasankeyf’ten tek tek Yeni Yerleşke’ye taşınırken, Hasankeyf için özel çıkarılan İskan Yasası çerçevesinde 511 kişiye Yeni Yerleşke’de barınma hakkı verilmedi. Yeni Yerleşke’de ev verilmeyen ve zor durumda olup da Hasankeyf’ten ayrılmayan 25 aile evsiz kaldığı için şu an elektriğin kesildiği, suyun da günün belirli saatlerde verildiği tarihi ilçede yaşamaya çalışıyor. Aileler, suyun yükselmesiyle şimdi zorla çıkarılma tehdidi ile karşı karşıyalar. Yeni yerleşkede yapımı devam eden veya biten toplam 50 konut mülki amirliklere gelir getirir bahanesiyle mağdur ailelere verilmediğinden Hasankeyflilerin mağduriyeti giderilmemektedir.

Hasankeyf’in karşısında olan Kesmeköprü ile Hasankeyf’e 2 km mesafede olan Urganlı Köyü sakinlerine, Yeni Yerleşke’de kendilerine ev hakkı verilmediği için köylerini terk etmek zorunda kaldı.

Yeni Yerleşke’ye taşınan insanlar ciddi bir mağduriyet yaşamakta. Turistler ne eski ne de yeni Hasankeyf’e uğradıklarından, geçim sıkıntısı kendisini açıkça gösteriyor. İkinci önemli sorun musluktan gelen suyun içilemez olmasıdır. Bundan dolayı halkın çoğu Hasankeyf’te sınırlı süre akan suyu taşıtlarla Yeni Yerleşke’ye taşıyor. Taşınmadan aylar öncesi su sorununa dikkat çekilmesine rağmen bu durum düzeltilemeyecek gibi görünüyor. Yetkililer duyarsız. Hasankeyfliler hep su içinde yaşarken artık içecek su bulmakta zorlanıyorlar. İnsanlara iş olanağı yaratılmazsa ve içme suyu sorunu bu şekilde devam ederse ilçe sakinleri Yeni Yerleşke’den de göç etmek zorunda kalabilir. Bu durum ortaya çıkarsa Yeni Yerleşke nüfusunun ezici çoğunluğu Hasankeyfliler olmayacak. 

Mezarların taşınması ile ilgili yapılan başvurulardan sadece küçük bir kısmı kabul edildi ve sembolik taşımalar gerçekleşti. Geçtiğimiz günlerde sular Hasankeyf mezarlığına ulaştı, mezarlar sular altında kaldı. 

Bütün yıkım ve tahribat alanlarına baktığımızda evsizleştirilen 80 köyden sadece birkaçına yeni yerleşim alanı yapılmış, binlerce tarihi eserden 7’si yeni yerleşkeye taşınmış, 289 höyükten sadece Hasankeyf Höyüğü’nün üstü betonla kapatılmış, Dicle Vadisi boyunca yaşayan çok sayıda endemik tür ve soyu tükenme riski taşıyan yüzlerce canlı için birkaç yeni yuvalama alanı yapılmış durumda. Tufan anlatısı içerisinde büyük tufan soyun devamlılığı temasıyla kabullendirilir. Bugün Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nde 50 yıllık ekonomik ömrü olan bir baraj için devlet eliyle yaratılan tufansa sembolik kurtarmalarla kabullendirilmeye çalışılıyor. Alanı yıkmaya, yok etmeye devam ederken, diğer taraftan sular altında bırakıyorlar.

Ne yazık ki bütün bu suçlar işlendiğinde bölge baroları olmak üzere barolar sorumluluklarını yerine getirmedi. Yıkım ele alındığında her bir işlemin suç olduğu ortadayken, bu suçu ortaya çıkarma ve bu talanı durdurma imkânı varken sessiz kalınmış. Hâlâ bu projeyi durdurma imkânı olduğunu biliyoruz. Bu noktada tekrar çağrıda bulunuyoruz: Hasankeyf ve Dicle Vadisi boyunca her gün suç işleniyor. Barolar ve avukatlara çağrımızdır, lütfen varoluşunuzun gereğini yerine getirmek için gerekli adımları atın! 

Geldiğimiz nokta da 20 Şubat itibariyle tarihi köprü ile birlikte bütün ilçenin sular altında kalacağı resmi makamlarca bildiriliyor. Bütün yetkilileri ve ilgilileri bu tarihi yanlıştan dönülmesi için son kez uyarıyoruz. Zira zaman kalmadı.

Kamuoyu ve sanatçılara da çağrımız var: daha önce bu alanın yok edilmesine karşı yükseltmiş olduğunuz sesinizi daha da yükseltin! Sessiz kalan sanatçıların da artık ses çıkarması gerekiyor. Bu artık bir tercih değil, sorumluluktur! 

Sular yükseliyor ve baraj göleti önüne çıkan her şeyi yok ediyor. Bu baraj bütün ömrü boyunca yok edecek bir baraj. Bu yüzden bütün yetkililere çağrıda bulunuyoruz. Bu hatadan dönme imkânı hâlâ var. Bu yıkım projesi bir an önce durdurulmalı, baraj kapakları kontrollü olarak açılmalı ve gölet ortadan kaldırılmalıdır. Dicle Nehri özgür akmalı, Antik Hasankeyf kenti yaşamaya devam etmelidir. 
 

DAHA FAZLA