Hapishanenin soğuğundan, yoldaşlığın sıcağına

Hapishanenin soğuğundan, yoldaşlığın sıcağına

Hapishanedeki yumurta yasağından, her yeri gözeten kameralara; fikirsiz ve hissiz hapishane görevlilerinin soğuğundan, hücreyi saran yoldaşlık sıcağına…

Şilan Geçgel

İdris Baluken, 24. Dönem Bingöl, 25. Dönem Diyarbakır Milletvekili. Bingöl ve Diyarbakır’da görev yapmış bir göğüs hastalıkları uzmanı aynı zamanda. 4 Kasım 2016 tarihinde HDP’ye yönelik siyasi operasyonlar kapsamında tutuklanan Baluken, kısa bir salıverilme süresinin ardından hakkında yapılan itirazla, Şubat 2017’de yeniden tutuklandı.

Siyasi çalışmaları ve düşüncelerinden dolayı 16 yıldan fazla hapis cezası aldı…

Hapishanede de düşünmeye, okumaya, yazmaya devam eden Baluken’in, kaleme aldığı ilk romanı Üç Kırık Dal için Ahmet Telli vakti zamanında şöyle yazıyor:

"Galipler ile mağluplardan bahseden resmi tarih; dipte, derinde filizlenen direnme ve dayanışma gücünü ıskalar. İdris Baluken, bu romanında, üç yoldaşın öyküleri aracılığıyla işte bu direnme ve dayanışmanın bir yaşam tarzı olarak çiçeklendiğini duyuruyor bize. Aşksa olmazsa olmazıdır bu yaşamın. Keje Ana'yı ise hiç unutamayacağım galiba."

Baluken’in hapishanedeki beşinci kışında yazdığı üçüncü kitabı masamda duruyor şimdi. İlk iki kitabı Üç Kırık Dal ve Oko gibi yeni kitabı Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal- Name de yine Dipnot Yayınları tarafından yayımlandı.

Siyasi kimliği dışında, okuma ve yazmaya olan derin tutkusu ile bildiğimiz İdris Baluken, bu yeni kitabında eylemden, histen, fikirden hareket ederek; yazanın, konuşanın, direnenin tutsak olmayışının altını çizerek, okurla dertleşiyor. Hasbıhal- Name, tam da adının hakkını verircesine, Baluken’in daha az insanla sohbet edebildiği bir tutsaklığın gölgesinde, ancak o tutsaklığı yok sayarak konudan konuya geçiyor.

İdris Bauluken

Kendisinin deyimiyle: “Hapishanedeki beşinci kışımız bu… Beş yıl boyunca ne yaptık sorusuna tek kelimeyle cevap vermem istenseydi, buna ‘yaşadık’ derdim. Dışarıda olmamız halinde nasıl yaşayacaksak, burada da öyle yaşadık.”

Yazar, girizgâh olarak, Kürt diyarlarının en bilinen efsanesini seçiyor: Keko Kuşu efsanesi. Benim çocukluğumda da önemli yeri olan bu efsaneyi, dinlemeyen, duymayan Kürt çocuğu yoktur sanırım.

Üvey annesinin zulmü altında ne yapacağını bilemeyen ve öfke ile küçük kardeşine haksızlık eden, onu öldüren; öldürdükten sonra ise hatasını anlayıp pişman olan büyük kardeşin hikâyesi.

Ölmüş olan kardeşinin başından bir kuş olup gökyüzüne uçan ve yasını diyar diyar gezerek anlattığına inanılan büyük kardeşin Keko kuşu olduğu ve her acı acı çığırışında kardeşine ağıt yaktığına inanılır bugün hâlâ.

Bu iki kardeşin hikâyesini Ortadoğu halklarının durumuyla özdeşleştiren yazar, tıpkı efsanede olduğu gibi yakarıyor okura:

“Keko…Keko… Kum kışt, mı kışt. Kum şıt, mı şıt..”(1)

Baluken’in ilk iki kitabını okuyanlar bilirler, özellikle Üç Kırık Dal’da, yazarın sıkı bir edebiyat okuru olduğunun onlarca ipucu vardır. Özellikle Rus Edebiyatı’na dair bilgisi ve karakterleri kendi anlatısına ortak edişi, Baluken’in belki bilerek, belki bilmeden kalemine yansıyan bir tercih, bir özgünlük olarak görülebilir. Hasbıhal ederken de onlarca şeyin arasından Tolstoy ve Dostoyevski’nin çıkıp önümüze düşmesi tesadüf değildir bu nedenle.

Bingöl’de hastanede nöbetten çıkıp yorgun argın evine giderken yolda denk geldiği hastasının, yerde gördüğü ve ne işe yaradığını bilmediği bir ilacı yutmasının şokunu üstünden atamadan izleyen yazar, şaşkınlığını kayda düşerken; Rus roman karakterlerinin okurda yarattığı, anlık şaşkınlığı ve ne yapacağını bilememe hissini hatırlatır.

Hasbihal- Name’de yazarın siyasi düşüncelerinden fazlası var. Özellikle hücresinde yoldaşını misafir ederken, gündelik hayatına dair kimi ipuçları yakalarız Baluken’in.

Hapishanedeki yumurta yasağından, her yeri gözeten kameralara; fikirsiz ve hissiz hapishane görevlilerinin soğuğundan, hücresini saran yoldaşlık sıcağına… Baluken, dört duvar arasındaki birçok anını hiçbir serzenişe mahal vermeden ancak okurun hafızasında da yer etmesine olanak verecek detaylarla kayda düşmüş. Bu haliyle kuru bir siyasi anlatının çok uzağında; gülen, ağlayan, kederlenen, gururlanan Baluken’le, okuru tanıştırmış diyebiliriz.

Baluken, verdiği bir demeçte, mevcut siyasi koşulları ifade ederken; “Bize ölümü gösterip, sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar ama razı olmayacağız”(2)diyor.

Razı olmuyorlar.

Yazar, şimdi siyasi tutsak olarak tutulduğu hapishaneden, Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal- Name’si ile razı olmamaya devam ediyor. 

KÜNYE: Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal- Name, İdris Baluken, Ankara 2022, Dipnot Yayınları, 184 sayfa

NOTLAR:

(1)Keko… Keko… Kim öldürdü, ben öldürdüm. Kim yıkadı, ben yıkadım.

(2)https://gazetekarinca.com/idris-baluken-muhalefet-hdpye-olumu-gosterip-sitmaya-razi-etme-kisirliginda/

DAHA FAZLA