Haliç Dayanışması: Haliç tersanelersiz olmaz

Haliç Dayanışması: Haliç tersanelersiz olmaz

Haliç Dayanışması, Haliç Tersaneleri'nin bütünlüğünün korunması çağrısını yineledi

Haliç Dayanışması, Haliç Tersanelerinin bir endüstri mirası olarak kalması talebine ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Haliç Tersaneleri'nin korunmasının yolunun üretimin sürdürülmesinden geçtiği belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: 

"2013’ten bu yana takip ettiğimiz üzere, Haliçport ihalesinin kapsadığı koruma altındaki alanın önemli bir bölümünü oluşturan Camialtı Tersanesi’nin boşaltıldığını, gemi yapımında kullanılan muhtelif makina ve teçhizatın ise satıldığını öğrendiğimizde Haliç Dayanışması olarak başta ilgili Koruma Kurulu olmak üzere, gerekli kurumlara “yasal bildirim” yaptık. Diğer yandan yasaya aykırı “yer teslimi” ve “satış” işlemlerinin sorumlusu olan kurum ve kişiler hakkında ilgili Savcılığa “suç duyurusu”nda bulunduk, kamuoyunu bilgilendiren çalışmalar ürettik. İyi bilinmesi gerektiği üzere, kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusuna ilişkin mevcut yasal mevzuat; SİT alanları, içlerinde yer alan tescilli yapılar ve bunların ayrılmaz parçaları durumundaki taşınır ve taşınmazlar üzerindeki her türlü tasarrufu, yetkili Koruma Kurulları’nın izin ve onayına tabi kılmakta; aksi davranışları cezalandırmaktadır. Gerçek bir hukuk devletinde olması gerekenler bunlardır.Üretimini sürdüren dünyadaki tek tersane olması, eşi benzeri bulunmayan bu yönüyle Tersane-i Amire’yi Endüstri Mirası olarak dünya çapında bir değer haline getiriyor ve onun yenilenerek ve geliştirilerek korunması, gelecek kuşaklara devredilmesini fazlasıyla hak ettiği anlamına geliyor. Bu noktada, “koruma”nın sadece fiziki yapıları değil, o yapıların, yerleşkenin taşıdığı tüm değerleri korumak ve sürdürmek olduğunu hatırlatmamız gerekiyor. Tersane-i Amire’nin adının hakiki anlamda korunması, içindeki havuzlar, kızaklar, atölyeler, vinçler, makinalar, tezgahlar ve diğerlerin muhafaza edilmesinin yanı sıra üretim, eğitim, lojistik, istihdam, kolektif bellek gibi tüm değerlerinin de yaşatılması anlamına geliyor. 564 yıl boyunca kesintisiz süren üretim faaliyetini koruyamazsak, elimizde gelecek kuşaklara aktarılacak tarihi bir tersanemiz kalmayacak. 

'ASBEST RİSKİ HALEN SÜRÜYOR'

Haliçport Projesi Mart 2019 yerel seçimlerinden kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı tarafından Tersane İstanbul olarak tanıtıldı ve projenin ihalesinde yer alan işlevlere ek olarak üç müzeden söz edildi. Kamuoyunda olumsuz olarak değerlendirilen Galataport, Haydarpaşaport’tan sonra Haliçport’un da iç yüzünün ortaya çıkması üzerine gidildiğini düşündüğümüz bu isim değişikliği, bir marka tasarımı adı altında aslen bir imaj tazeleme çalışmasıydı. Bu çabanın bir başka girişimi de İKSV’nin İstanbul Bienali’ni Haliçport (Tersane İstanbul) sınırları içinde gerçekleştirme niyeti oldu. “7. Kıta” gibi günümüzün en önemli sorunlarından biri haline gelen iklim krizini tema olarak ele alan Bienal, tersaneler bütünlüğündeki çevre sorunları yaratan yıkımlara gözünü bir süre kapatsa da bunu sürdüremedi. Bienal’in açılış tarihinden çok kısa bir süre önce, tersane alanındaki kaçak yıkımlar nedeniyle açığa çıkan asbest işaret edilerek Bienal’in yeri değiştirildi. Böylece İKSV iklim sorunlarına görece steril bir alanda yer açtı! Ancak tersanelerde kontrolsüz yıkımlar, asbest riski halen sürüyor. Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız’ın 10 Haziran 2020 tarihli anlatımından bu açıkça görülüyor. Bu duruma derhal son verilmesi, Koruma Kurulu ve ilgili diğer kurumların görevlerini yerine getirmeleri gerektiğini bir kere daha ifade ediyoruz. Bugüne kadar türlü müdahalelerle paramparça edilen Haliç’in İBB’nin “Haliç Kıyıları Tasarım Yarışması” gibi yedi parçaya bölüp planlanmasına değil, aksine tüm değerleriyle bütüncül bir vizyonla ele alınmasına ihtiyacı vardır.

Ortak değerlere, ülkesine, kentine, mahallesine, doğaya sahip çıkan; tarihi-kültürel mirasın korunması ve geleceğe aktarımı konusunda duyarlı tüm kişi, oluşum, sendika, meslek örgütü vb. ile siyasi partileri Haliç Dayanışma’mıza katılmaya çağırıyoruz. Hukuka aykırı, değerlerimizi yok eden, çevreye zararlı bu kent suçuna imza atan Tabanlıoğlu Mimarlık başta olmak üzere tüm meslektaşlarımıza da toplumsal sorumluluklarını hatırlatmak istiyoruz."