Hacıyolunu beklerken…
14-01-2021 08:38

Nurettin Abacıoğlu
2021 başı, iki sarsıcı olayla bitişerek başladı. İlki ABD Kongre binasına Trump’ın itelemesi ile yapılan baskındır. Yer yerinden oynadı. Halen ne olacağına dair, durum belirsizliğini koruyor. Biden’ın çeki düzen vereceğini umanlar, onun gelişini beklemede.
İLGİLİ HABERLER
Akademi ve rektörlük üzerine
16-01-2021 11:44

Zafer İlken
Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan kayyum rektör atamasına gösterilen haklı tepkiler iktidarı telaşlandırdı. Gezi’yi anımsadılar ve korkudan kaynaklanan telaşlı saldırganlıkları iyice arttı. Ülkenin diğer bazı devlet üniversitelerinin öğrenci ve öğretim elemanlarından da destek eylemleri geldi ve hala sürmekte. Sanırım bu ölçekte bir tepki son yirmi yıldır üniversite camiasında ilk kez verilmekte. Bunu, ülkenin getirildiği ve hangi kelimeleri kullanırsam kullanayım yeterince tanımlayamayacağım bir durumun yarattığı tepkisel bir dışavurum ve isyan olarak nitelendiriyorum. Çünkü 2000’li yılların başından itibaren rektörlük seçimi ve atamalarında öz itibarıyla değişen pek bir şey olmadı. Ancak, haklarını savunmada edilgen ve korkak davranan yurdum insanı, bu kez de iş işten geçtikten sonra isyan etmeye başladı; geleceğe dair en önemli umudumuz olan güzel gençlerimizi bu kategoriye sokmuyorum elbette.
***
Bir alanda geçmişe dönme gerekliliği
16-01-2021 00:44

Metin Çulhaoğlu
İnsanların özel yaşamlarını bir kenara bırakırsak, toplulukların, toplumların ve genel olarak insanlığın tarihinde “kilometre taşı” da sayılabilecek, unutulmaz, çok özel olaylar ve durumlar vardır. Bunlar kimileri için sevindirici ve gurur verici, başkaları içinse ziyadesiyle üzücüdür.
En basit örneği futboldan verelim: Fenerbahçe taraftarları için 6 Kasım 2002 tarihindeki 6-0’lık Galatasaray galibiyeti böyle bir olaydır; gelgelelim, bugün pek az kişi hatırlasa ve hatırlatsa bile 10 Haziran 1959 günü oynanan ve GS’nin 1-0 kazandığı bir FB maçında Metin Oktay’ın attığı gol FB kalesinin ağlarını delmiştir…
Yazının devamı için tıklayınız
Olmazları olur kılmak
15-01-2021 01:16

Akın Olgun
Eldeki verilerle, siyasi olasılıklara dair öngörüde bulunmak, söz konusu Türkiye olduğunda çoğu zaman absürt bir hal alıyor. Ülkeyi ve siyaseti hangi kodlarla okursanız okuyun, dönüp dolaşıp “olmaz” dediğiniz her şeyin olur hale gelmesi ve yaptığınız çözümlemelerin elinizde kalmasıyla karşı karşıya geliyorsunuz. Türkiye siyasetine dair kalem oynatan birçok insana “ama öyle dedin olmadı”, “böyle demiştin fos çıktı” yorumları bu nedenle anlamsız değil.
Yazının devamı için tıklayınız
Bilinç kayması
15-01-2021 01:08

Güray Öz
Gerçeklik duygusunun yitirilmek istendiğini, her açıklamanın, her siyasi söylemin, varolanla, somut gerçekle değil, uydurulmuş, tasarlanmış sanal “gerçeğe” “post truth” dedikleri dalavereye, çarpıtmaya, yanlış anlamaya, anlaşılmaya teslim olduğu, bilinç kaymasına boyun eğdiği zamanlardayız. Bu duruma katlananlar ne yazık ki muhalif olduklarını düşünenler, öyle davrandıklarını zannedenler. Muhalif olmayanların sanalı gerçekle değiştirmesi ise doğal; çünkü bu, iktidar olmanın ya da oraya aidiyetin doğal ruh hali. Tehlikeli olan ise bu kesimin koşulları korumanın kararlılığı, telaşı içinde olması.
Yazının devamı için tıklayınız
2020’de dış ticaret
13-01-2021 08:23

Mustafa Özer
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan 2020 yılına ait enflasyon verilerinin ardından, Ticaret Bakanlığı 2020 yılı ihracat ve ithalat verilerini açıkladı. Açıklanan dış ticaret rakamları da enflasyon verisi gibi uygulanan politikalar ve ekonomimizin geleceği hakkında pek olumlu sinyaller vermedi. Her ne kadar Aralık ayı ihracatı, şimdiye kadar ulaşılan en yüksek aylık ihracat olsa da; hem ithalattaki çok sert artış -ki bu artış son 36 ayda görülen en yüksek ithalat artışıdır- hem de dış ticaret açığının ulaştığı boyut, ekonominin geleceği konusunda ciddi kaygılar taşımamıza neden olmaktadır.
***
Saatleri durdurma enstitüsü
13-01-2021 07:41

Can Soyer
Tanpınar’ın başlığı çekiştirmek için gerçekten de bayağı verimli. Ama konumuz o değil.
Konumuz, koca bir ülke ile onun tepesindeki yönetici topluluğunun giderek birbirinden kopuşu. Bu kopuş, iktisadi, ideolojik, kültürel boyutlarıyla da inceleniyor; her birinde son derece ikna edici çözümlemelerle kopuş saptamasının altı çiziliyor. Eklenecek çok bir şey yok diyebiliriz; bundan sonrası bu kopuşu hızlandıracak itkiyi hayata geçirmekle, belki de hayatta tutmakla ilgili biraz da.
***