Gökhan Gürgan yazdı | Beykoz'un tarihi binasını çürüten anlayış

Gökhan Gürgan yazdı | Beykoz'un tarihi binasını çürüten anlayış

Oysa 1908'de kurulan Beykoz'un kurucuları arasında yer alan edebiyatçı Ahmet Mithat Efendi kurduğu bu kulübün sporcularına ve gençlerine uzun süredir hizmet eden bu binanın kütüphane algısı ile zamanla ranta kurban edileceğini öğrense bu işe koyulanlara alkış tutmaz, topa tutardı.

Gökhan Gürgan 

Uzun yıllar AKP’li belediyelerin elinde çürümeye terk edilen ve denize sıfır konumunda olan Beykoz’un tarihi kulüp binasının, belediye başkanlığı döneminde Zeytinburnu’na inşa ettiği beton ucubelerle anılan Beykoz Belediye Başkanı Murat Aydın tarafından kütüphane yapılacağı açıklanmasına Beykozlular, sosyal medya ve yerel basın üzerinden yoğun tepki göstermeye devam ediyor.

2000’li yılların başına kadar İstanbul’un önemli sanayi havzalarından biri olan Beykoz, 1980’lerde uygulamaya başlanan neo-liberal politikalar sonucu önemli bir değişim ve dönüşümü yaşamaya devam ediyor. Önce fabrikalar kapatıldı, bölge halkı yoksullaştırıldı, kamusal ve yeşil alanların yağmalanması hız kazandı. Şimdilerde ise bu dönüşüm, yoksullaşan Beykoz halkının mahallerinin, evlerinin ellerinden alınmasının aracı haline getirilmeye çalışılan kentsel dönüşüm tehdidi ile devam ettirilmek isteniyor.

Beykoz rant çevrelerinin ve AKP iktidarının özel ilgi alanı. İthal yeni belediye başkanı bazı uygulamaları ile Beykoz’da dönüşümün örneklerini sergilemeye başladı. Gümüşsuyu Cafe adı altında kısa bir süre önce belediye tarafından Beykoz halkına hizmet için açıldığı söylenen mekanda çayın 5, kahvenin 10 ve tostun 17 TL olması Belediyenin hangi Beykoz halkına hizmet vermeyi hedeflediğine iyi bir örnek durumunda.

Ve şimdi de denize sıfır tarihi kulüp binasının sözde kütüphane yapılacağının açıklanması.

Yıl 1945... Bugün 112 yaşında olan 1908 doğumlu asırlık çınar Beykoz'un sporcu gençlerine, dönemin İstanbul Valisi Lütfi Kırdar Beykoz'da Boğaziçi'ne sıfır olan bir yerde bir binanın açılışını müjdeledi ve açılış yapıldı. Yıl 1946... Alınan yönetim kurulu kararıyla artık Beykoz'a ait kulüp binasında güreş, boks, basketbol şubelerinin bulunmasının yanı sıra kulüp binasından halkevi sporcuları ve ortaokul öğrencileri de faydalanacaktı ve öyle de oldu. Yıl 1947... Binadaki iki ayrı salonun bölümlerinin arasının tuğlalarla örülmesine karar verilirken Beykoz Kundura Fabrikası işçileri binadaki işçiliği yapacak ve tuğlaları da Beykoz kulübü alacaktı. İşte bu tarihi bina Beykoz'un işçisinden, kulüp yönetenlerine kadar binbir çeşit emekle tamamlandı. Kirletilen Boğaz'ın nadide hatıralarından olan kılıç balıklarını ve Boğaz'ın Yargıçları söylemini bugünlerde de kendilerine sembol edinmiş Beykozlu nice sporsever bu binada defalarca sportif etkinliklere şahitlik edip çocuk yaştaki sporcu adaylarını yine bu binada yarınlara hazırladı. Ancak zamanla Beykoz'un ve Beykozlunun bu binası uzun zamandır içinden kötü kokuların geldiği ve çürümeye yüz tutan bir enkaz haline büründü. Uzun dönemden beri yaşayan bir enkaz gibi ulu orta kalıp durdu bu tarihi bina. 1908 Beykoz'u yönetenler tarihi bina konusunda halkı yeterince bilinçlendirmedi. Beykoz'da girdiği her ilçe belediyesi seçimlerini kazanan AKP de bu binanın sporla ve tarihle olan ilişkisini önemsemeyerek pasif muhalefet eşliğinde binayı da kapatılan tarihi fabrikalarda olduğu gibi çürümeye terk edince, halk da bir süre sonra binanın içler acısı durumunu kanıksar hale geldi.

Beykoz'da futbolcu, teknik direktör ve yönetici de olan Beykoz'un milli sporcusu Kelle İbrahim'in adını taşıyan caddede yer alıyor bu tarihi bina ve R.Tayyip Erdoğan’ın isteğiyle Zeytinburnu'ndan getirilip tepeden inme bir şekilde Beykoz'a belediye başkanı yapılan Murat Aydın ve AKP heyetinin girişimleri ile şimdilerde ‘harabeyi dönüştüreceğiz’ bahaneleriyle beraber aslında kütüphane görünümlü yeni bir rant işletmesine dönüştürülmek isteniyor. Oysa 1908'de kurulan Beykoz'un kurucuları arasında yer alan edebiyatçı Ahmet Mithat Efendi kurduğu bu kulübün sporcularına ve gençlerine uzun süredir hizmet eden bu binanın kütüphane algısı ile zamanla ranta kurban edileceğini öğrense bu işe koyulanlara alkış tutmaz, topa tutardı. Üstelik, bir dönem uluslararası yüzücüler de yetiştiren denizi ve denizcisiyle de meşhur olan Beykoz'da bugün su sporlarının esamesi okunmuyorsa! Hatta bir dönem kürek takımı da takdire şayan olan Beykoz'un bu takımı şimdi ne halde diye soran yoksa! Yine, Beykoz'da doğup Beykoz'da ölen, ömrünü Beykoz'a ve Beykozlu’ya adayan, tarihi Beykoz Çayırı'nın yakınındaki Beykoz Stadı'nın adını da taşıyan Kelle İbrahim bugün yaşasaydı Beykozlu gençlere ve sporculara adeta bir emanet gibi miras bırakılan bu tarihi binanın yakın zamanda önünde yer alacak rant ağalarının, rant makinelerinin ve onlara sahip olan her türlü sömürücünün karşısında, Beykoz'un o zamanki sporsever halkı gibi dimdik dururdu desek asla abartmış olmayız. Ancak 2004'ten beri AKP'nin elinde oyuncak olan Beykoz'daki bu tarihi bina uzun süredir harabe ise bunun sebebi en başta halktan aldığı yetkiyi kötüye kullanan AKP'lilerin tarihe ve spora olan saygısızlığından ve rant aşkından olsa gerek diye düşünmeden edemiyor insan.

Zeytinburnu'ndan gelip Beykoz'u yöneten belediye başkanı Murat Aydın'ın Lütfi Kırdar döneminden kalan tarihi binaya sanki önemli bir icraat yapıyormuş gibi verdiği değer olan o yersiz kütüphane aşkı Beykoz'daki tüm spor kulüplerinin, muhalif partilerin ve STK'ların da artık kendilerini sorgulamaları gerektiğini ortaya koyan nedenler arasında yer alıyor.

Beykozlu futbol severler tarihi rakipleri Feriköy'le olan maçlarında TOMA'lara karşı koyacak kadar yürekli olabilirken artık kendilerine emanet edilen tarihi kamu binalarına sahip çıkacak kadar da yürekli olmak zorunda. Ne de olsa Beykoz'un tarihi rakipleri Karagümrük ve Kasımpaşa Süper Lig'deyken, Beykoz'un komşu ilçesi Ümraniye de birkaç yıldır Süper Lig'e göz kırpar hale gelmişken, Beykoz'un spor karşılaşmalarındaki ebedi dostu ve doğumdaşı diyebileceğimiz bir başka komşu ilçesi Üsküdar 1908 de şu an için Beykoz'dan seviye olarak ileride seyrediyor. Beykoz ve Beykozlu ise bırakın geleceğini planlamayı, tarihi kulüp binası, kapatılıp yıkılan Tekel fabrikası, çürüyen yıkılmaya başlayan tarihi Şişe Cam fabrikası ile gün be gün geçmişini kaybediyor, Beykozlunun kentsel hafızası silinmek isteniyor. Oysa bu tarihi binada spordan çok iyi anlayıp branşında uzmanlaşarak dünya sporundaki gelişmeleri de yakından takip eden spor eğitmenleri ile geleceğin sporcu adayları olması gerekirken kütüphane fikri yoz, sığ ve kurnaz bir anlayışın ticari işlerine alet ettiği savunmasından başka bir şey değildir.

Son olarak, yaşayan bir enkaz haline getirilen bu tarihi kamu binasındaki MHP bayrağı ve AKP'nin internet üzerinden gerçekleştirdiği sözde üye sayısını açıklayan cumhurbaşkanı fotoğraflı siyasi pankart aynı tarihi binaya ait demir parmaklıklarda garip bir görüntü oluşturarak halka ait olan bir kulüp binasının nasıl siyasete malzeme edildiğini açıklıyor. AKP-MHP ittifakının Beykoz'daki spora ve sporcuya verdiği sözde değer tarihi binada parti propagandaları eşliğinde reklam amaçlı kullanılırken, haksızca tekrarlanan büyükşehir seçimlerinde Ekrem İmamoğlu'nu birinci yapan Beykoz halkının AKP-MHP ittifakına ilçe seçimlerindeki sandıklarda dahi yüzde 50'yi geçirtmediğini de ayrıca unutmamak gerekiyor. Tarihi bina göz göre göre çürütülüp ranta kurban edilmek istenirken AKP-MHP ittifakının Beykoz'da sporla özdeşleşen binayı ve binanın yanındaki demir parmaklıkları parti reklamı yapacak kadar sahiplenmesi AKP-MHP ittifakının çürüdüğünü gösteren bir başka belirti olsa gerek.

Beykozlular, Beykoz’un tarihine sahip çıkacaklarının, bu rant ve talana izin vermeyeceklerinin ilk işaretlerini sosyal medyadan gösterdiler. Ancak sadece sosyal medyadan tepki göstermek bir yere kadar anlamlıdır esas olan biraya gelip mücadele etmektir.