Gıda-İş: Yeni 'normal'in faturası işçiye kesildi

Gıda-İş: Yeni 'normal'in faturası işçiye kesildi

Salgın sürecini fırsata çeviren patronların atacağı adımlara dikkat çeken Aslan, “MÜSİAD izole kentler inşa ederek adeta işçi toplama kampları oluşturuyor. İşçi toplama kamplarında işçiler ve aileleri bir bütün olarak üretim sürecine entegre edilerek kesintisiz, sendikal haklardan yoksun, çalışma koşullarının sınırsız ağırlaştığı bir çalışma düzeni yaratmaya çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.

İleri Haber

Gıda-İş Sendikası Başkanı Seyit Aslan, patronların ve hükümetin, salgının faturasını işçilere kestiğini vurguladı. Aslan, “Faturası işçiye kesilen yeni normali kabul etmiyoruz. Örgütsüz ve sendikasız olmak salgından daha tehlikelidir, tüm işçileri örgütlenmeye çağırıyoruz” dedi.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Türkiye Gıda Sanayii İşçileri Sendikası (Gıda-İş) İstanbul Avcılar’daki Marmara Caddesi’nde bir basın açıklaması yaptı. Açıklamayı Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan okudu. Salgın’ın dünyanın her tarafında işçi ve emekçileri vurduğunu belirten Aslan, “Ülkemizde de durum farklı değil, hatta daha ağır koşullar yaşanıyor. Salgın süresince evde kal çağrıları sadece işçiler için geçerli olmadı. Her koşul altında üretim sürmeli ve ‘sürü bağışıklığı’ anlayışı ile çarklar ölümüne döndü. Aylardır işyerlerinde önlemler alınmıyor, salgın yayılıyor çağrılarımız ise yanıtsız kaldı. Yüzlerce işçi arkadaşımız alınmayan önlemler nedeniyle salgında hayatını kaybetti. Son bir hafta içinde iş kolumuzda üretim yapan Gedik Piliç, Kerevitaş, Ülker, Çaykur, Aroma ve daha onlarca işletmede iki yüze yakın işçinin testi pozitif çıktı, bunlar sadece bilinenler. Salgına rağmen fabrikalar çalışıyor. Sokağa çıkma yasakları süresince öncelikli olmayan binlerce fabrika valilikler ve kaymakamlıklardan izin alarak üretimi sürdürdü. Ne valilikler ne kaymakamlıklar gerçekten zorunlu üretim var mı, yok mu bakmadılar. İsteyen her patrona izin vererek fabrikaların çalışmasını onayladılar. Fabrikalar bu süreçte denetimsiz ve kontrolsüz biçimde çalışmaya devam etti. Yemekhaneler, tuvaletler ve servisler hijyen kurallarından uzak, yeterli önlem alınmadı. İşçiler günde bir maskeyle işçiler çalışmak zorunda kaldı, maskeleri yıkayın yeniden takın diyen patronlar oldu. Her şeyi maliyet olarak gören bu anlayış, işçilerin can güvenliğini hiçe saymaktan çekinmedi” ifadelerini kullandı.

‘MİLYONLAR GÜNLÜK 39 TL İLE GEÇİNMEK ZORUNDA BIRAKILDI’

Salgın süresince milyonlarca işçinin de işsiz kaldığını dile getiren Aslan şöyle devam etti:

“Milyonlar günlük 39 TL ile geçinmek zorunda bırakıldı. İşçiler ücretsiz izne çıkarıldı, yıllık izin hakları gasbedildi. Kısa çalışma ödeneği adı altında tam gün çalıştırılan işçilere yarım günlük ücret ödendi. Kronik hastalığı olanlar çalışmak zorunda kaldı. Bu süreçte işten atmalar durmadığı gibi, işyerlerinde hak gaspları arttı. Patronlar kısa çalışma ödeneği için başvurduğu ve üç aylık ücretsiz izne çıkarılan işçileri işyerlerinde kaçak çalıştırmaya devam ettiler. Ücretsiz izne çıkarılan işçilerin sigorta primleri ise karşılanmıyor. Evden çalışma ve esnek çalışma yaygınlaşarak sürüyor.”

'HALKI SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞINA ALIŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR'

On binlerce tarım işçisinin de hiçbir önlem alınmadan zor koşullar altında çalıştırıldığına da dikkat çeken Aslan, bu süre içerisinde son üç ayda 900 bin hanenin elektriğinin kesildiğini, 118 bin haneye icra takibi yapıldığını vurguladı. Aslan “İşçi ve emekçilere her türlü koşulları reva gören, asgari önlemleri bile almayan patronlar kendi yüksek güvenlikli evlerine çekildiler. Doktorları yanı başında sağlık hizmeti aldılar, özel araçları, uçakları ile dolaştılar, işçiler ise çarklar arasında ezilmeye ve ölmeye devam etti. Sağlık bakanı yeni normalimiz diyerek tüm halkı ‘sürü bağışıklığına’ alıştırmaya çalışıyor. Parklar ve deniz kenarlarında oturmak, gezmek yasak ama AVM’leri açmak, futbol liglerini başlatmak, fabrikalarda kesintisiz çalışma serbest. Turizm Bakanı iç turizmi açma telaşına düştü. Yeter ki paranın muslukları aksın, gerisi teferruat.  Salgını fırsata çeviren iktidar, sermaye ile birlikte yeni saldırı hazırlıkları yapıyorlar. Sermaye ve iktidar için fırsat olan her şey, işçiler için daha ağır ve kuralsız çalışma, hak gaspları demektir” diye konuştu.

‘PATRONLAR KÖLE SAHİBİ GİBİ DAVRANIYOR’

Salgın sürecini fırsata çeviren patronların atacağı adımlara dikkat çeken Aslan, “MÜSİAD izole kentler inşa ederek adeta işçi toplama kampları oluşturuyor. İşçi toplama kamplarında işçiler ve aileleri bir bütün olarak üretim sürecine entegre edilerek kesintisiz, sendikal haklardan yoksun, çalışma koşullarının sınırsız ağırlaştığı bir çalışma düzeni yaratmaya çalışıyorlar. MESS akıllı çip uygulaması ile işçilerin her hareketini kontrol altına almaya çalışarak köle sahibi gibi davranıyor. MÜSİAD’ın da MESS’in de uygulamalarını kabul etmiyoruz” dedi.

‘ÖRGÜTSÜZ OLMAK SALGINDAN DAHA TEHLİKELİ’

Sendikal bürokrasinin ise patronlarla hareket ettiğini dile getiren Aslan şunları söyledi:

“İşveren örgütleriyle birlikte sermayenin taleplerini dile getirerek, iktidara şükranlarını sunuyorlar. Kimi sendika bürokratı, şirketlerin marka değerleri düşmesin diye, testleri pozitif çıkan işçileri hedef alarak, yaşananları gizleyerek patronlar adına konuşmaktan, patronlara yeterli önlemleri alıyorlar övgüleri dizmekten çekinmiyorlar. İktidarın uygulamalarına, sermayenin saldırılarına ve sendikal bürokrasinin ihanetine karşı örgütlenerek karşı koyabiliriz. Salgın koşulları bir kez daha bize gösterdi ki, örgütsüz ve sendikasız olmak salgından daha tehlikelidir. İktidarın ve sermayenin yeni koşullarına karşı, başta sendikamızda olmak üzere her alanda işçileri örgütlenmeye ve mücadeleye çağırıyoruz. Biz olmazsak hayat olmaz, biz olmazsak çarklar dönmez. Kendi gücümüzün farkına varalım. Daha insanca çalışma ve yaşam koşulları için mücadele edelim, örgütlenelim.”

‘PATRONLARDAN SERVET VERGİSİ ALINSIN'

Hükümete de çağrı yapan Aslan, “İşçilerin en doğal hakkı olan, sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırın. Daha demokratik, barajsız sendikal hak ve özgürlükler yasası çıkarın. İşçilere reva görülen günlük 39 liralık sefalet ödeneğine hayır diyoruz. Salgın süresince koronavirüs tespit edilen işyerlerinde ücretli izin uygulansın. Tüm işyerlerinde yaygın test yapılsın, maskeler ücretsiz dağıtılsın. İşten atmalar gerçek anlamada yasaklansın. Kovid-19 iş kazası sayılsın, ölen işçilerin aileleri güvenceye kavuşturulsun. İşyerlerinde sağlık koşulları tam uygulansın, dezenfektan, hijyen ve koruyucu malzemelerde süreklilik sağlansın. Tüm işyerlerinde işçilerin iradesiyle işçi sağlığı ve iş güvenliği kurulları seçimle oluşturulsun, seçimle gelen kurul işyerinde sağlık sorunlarında tam yetkili olsun. İşsizlik fonunun tek bir kuruşu sermayeye verilmesin. Herkese parasız, eşit ve nitelikli sağlık hakkı tanınsın. Sefalet ücreti değil, insanca yaşanacak ücret için tüm ücretler artırılsın, asgari ücret vergi dışı bırakılsın. Ücretsiz izin uygulamasına son verilsin. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınsın, sermayeden servet vergisi alınsın. Yoksulluk sınırında yaşayanların, elektrik, su, doğal gaz faturaları devlet tarafından karşılansın. Açıkladığımız bu taleplerin etrafında sendika olarak gücümüzün yettiği her fabrikaya, sanayi bölgesine giderek işçilere sesleneceğiz ve örgütlenme çağrısı yapacağız. Yaşadığımız tüm bu sorunlardan örgütlenerek, birliğimizi sağlayarak, sınıf kardeşlerimizle dayanışarak çıkabiliriz” şeklinde konuştu.