Gezi Direnişi'nin 7. yılında, direnişi anlatan kitap, şarkı ve belgeseller...

Gezi Direnişi'nin 7. yılında, direnişi anlatan kitap, şarkı ve belgeseller...

Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesilip yerine 'Topçu Kışlası' yapılması planına karşı başlayan ve daha sonra tüm Türkiye'de AKP iktidarının ve Erdoğan'ın diktasına karşı kitlesel eylemlere dönüşen Gezi Direnişi 7 yaşında. Türkiye tarihine geçen direnişin 7. yıl dönümünde siz değerli okuyucularımızla Gezi Direnişi'ni konu alan kitapları, bizlere Gezi'yi hatırlatan şarkıları ve Gezi hakkında hazırlanan belgeselleri paylaşıyoruz...

İleri Haber

Tarihler 27 Mayıs 2013'ü gösterdiğinde Taksim Gezi Parkı'ndaki pek çok ağaç, 'Toplu Kışlası' yapılması bahanesiyle sökülmek istendi. Ağaçların katledilmesine karşı çok sayıda yurttaş Gezi Parkı'nda nöbet tutmaya başladı. Gezi Parkı'na çadır kuran yurttaşlar, 31 Mayıs günü polisin saldırısına uğradı. Çevik kuvvet, direnişçilere orantısız güç kullanırken bir çok yurttaş da yaralandı.

Eylem, polisin saldırılarına ve AKP iktidarı ile dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın baskılarına ve diktasına karşı tüm Türkiye'ye yayıldı. Milyonlarca kişinin katıldığı eylemler, Erdoğan'ın baskılarına karşı halkın yıllarca biriktirdiği öfkenin dışa vurumuna dönüştü. Türkiye tarihine geçen eylemlerde bir çok yurttaş polisler tarafından saldırıya uğrarken, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Mustafa Sarı, İrfan Tuna, Selim Önder, Ethem Sarısülük, Zeynep Eryaşar, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Serdar Kadakal ve Berkin Elvan hayatını kaybetti.

Gezi'de yitirdiklerimizi saygıyla anarken, Türkiye halkının onurlu direnişinin 7. yıl dönümünde, direnişle özdeşleşmiş şarkıları, yazılan kitapları ve hazırlanan belgeselleri siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz...

ŞARKILAR

- Duman/Eyvallah

"Biberine gazına
Cobuna sopasına
Tekmelerin hasına
Eyvalllah, eyvallah"

Kardeş Türküler/Tencere Tava Havası

"Satamayınca gölgelerini
Sattılar ormanları
Devirdiler, kapadılar
Sinemaları, meydanları"

Boğaziçi Caz Korosu/Çapulcu musun vay vay

"Çapulcu musun vay vay
Eylemci misin vay vay
Gaz maskesi ala benziyor
Biber gazı bala benziyor
Benim TOMA'm bana sıkıyor
Bulunur bir çare halk ayaktadır
Taksim yolunda barikattadır"

Çapulcular/ Gaz Marşı

"Baskı ve zulmunle korkutamazsın bizi
Yurdumun direnen yiğitlerini
Sen bizi 3-5 çapulcumu sanıyorsun
Bu daha başlangıç bunu biliyorsun"

Hakan Vreskala/Dağılın Lan

"Cinnet ulan cinnet geçiriyorum 

Her yanda faşizm her yerde zorba 

Afakan gibi birbiri ardina 

DAĞILIN LAN! DAĞILIN LAN! DAĞILIN!"

Hüseyin Badıllı/Kim sevmedi söyle seni sayın başkan sen çocukken

"Ülkenin bir öbür ucu yoklukla savaşırken
Ülkenin bu öbür yanı senin yüzünden kanarken
Kim sevmedi söyle seni sayın başkan sen çocukken
İsteseydin katılırdın bize elmayı yerken"

- Çapulcular Korosu/Duyuyor musun Sesi

"Duyuyor musun sesi 

İşte bu halkın öfkesi 

Olmayacak hiçbir zaman 

Bir başkasının kölesi 

Sanki kalp atışları 

Karışıyor davullara

Yürüyoruz gururla 

Yeni bir yarına"

New Yorklu Çapulcular/Şimdi İstanbul'da Olmak Vardı Anasını Satayım

"Yayılmışız dünyanın dört bir yanına

Kimisi ta New York'ta, kimi ise Paris,,,

Bedenimiz orda burda dolanır ama

Taksim ve Ankara'da sizinle kalbimiz"

KİTAPLAR

Cemal Dindar/Direnlibido

#direnlibido, despotizme karşı yaşamı savunmak için bireyleri direnişe geçiren ruhsal dinamikler üzerine bir inceleme.

Bu dinamiklerin Türkiye’nin uzak–yakın tarihi ile bağlarını kuruyor. ‘Bin yıllık’ tarihimizin dertlerine, 24 Ocak-12 Eylül Darbesi’nin yarattığı ruhsal iklime ve neoliberalizme karşı Gezi Direnişi’nin anlamını araştırıyor.

Bastırılmış olan döner. Bastırılan, olanca yaşama arzusunu kuşanarak, geri döndü.

Öyleyse…

#direnlibido

(TANITIM BÜLTENİNDEN)

Mustafa Sönmez/Kent Kapital ve Gezi Direnişi

Türkiye'nin yakın tarihinde yeni bir kırılma ya da milat var artık: Haziran 2013 ya da Gezi direnişi…Artık yakın tarih, Geziden Önce (GÖ); Geziden Sonra (GS) olarak tasnif edilecek. AKP rejiminin Sünni İslam toplum mühendisliğinde gemi azıya aldığı, toplumda "ötekileştirmeyi" son raddeye vardırdığı, bunun devamı olarak da kent topraklarına hukuk tanımayan saldırısını polis zulmüyle pekiştirdiği anda patlayan Gezi direnişi, tüm toplumda, farklı sınıf, farklı dinsel, cinsel, etnik kimliklerde bir isyana yol açtı ve günler, gecelerce süren bir ayaklanmayı başlatırken, şişeden çıkan cinlerin artık şişeye geri dönmeyecekleri, korku duvarını aşanın artık korku tanımadığı gözlendi.

Sermaye birikimini inşaat odaklı ve rant eksenli sürdürmeye büyük ivme kazandıran AKP için, kenti metalaştırmak, amaçladığı otoriter İslami neoliberal rejimin inşasına denk gelen bir seçim. Kent rantı kulvarından birikim, ona organik sermayedarlarını 'Nurjuvaziyi' yetiştirme, palazlandırma fırsatı aynı zamanda. Bu amaçla icat ettiği TOKİ öncülüğünde kontrolsüz, başına buyruk devasa imar faaliyeti, yine sermayedar palazlandırmanın, ama aynı zamanda rejime taban yaratmanın önemli bir aracı, politika taşı. İstanbul, neredeyse rejim için dipsiz bir kuyu. Ama en sert direnişi ve darbeyi de gördüğü muharebe alanı İstanbul oldu....

Bu benzersiz baskının daha öncekilerden çok daha güçlü bir direniş enerjisiyle karşılaşacağı açıktı. Kente ve kapitale dair söylenenler eksendeki o mücadelenin Gezi Parkı'nda Haziran ayaklanması biçiminde zirveye ulaştığı bu tarihi konjonktürde Mustafa Sönmez'in kent, rant ve kapitale dair söyledikleri daha anlamlı hale geliyor. İstanbul'da başlayan ve sonrasında tüm ülkeye yayılan özgürleştirici enerjinin daha mutlu yarınlar yaratmada önümüzü aydınlatması dileğiyle...

(TANITIM BÜLTENİNDEN)

Editör: Özay Göztepe/Gezi Direnişi Üzerine Düşünceler

"Gözlerimiz görmemeye başlamazdan önce bizler zaten kör olmuştuk, korku bizi kör etmişti, aynı korku yüzünden körlüğümüz sürüp gidecek" diyordu Jose Saramago; Körlük isimli kitabında. Az çok memleket meseleleriyle uğraşan herkes, sanırım bu durumdan hayıflanmıştır; ta ki Gezi Direnişi'ne kadar. "Dünyanın yoksullardan beklediğini fazlasıyla yerine getirenler" (Kafka/Dönüşüm); yani Gezi Direnişçileri, bir tarih yazdılar; yazmaya da devam ediyorlar.

Bu direnişin, temel olarak üç bağlamlı bir hareket olarak şekillendiğini söylemek mümkün: Kent hakkının savunulması, sekülerizmin korunması ve polis terörüne/devletine tepki. Ne yazık ki hâlâ bazı çevrelerde dile getirildiği gibi sorun, "üç-beş ağaç" değildir. Dolayısıyla birçok yönüyle Türkiye tarihinin en kapsamlı "olay"ı olan bu hareketin, hak ettiği ölçüde kapsamlı bir analizinin de yapılması şarttır. Çünkü Gezi Direnişi üzerine birçok kitap yazılmasına rağmen, genellikle bu çalışmaların ağırlık merkezini ya sürece damgasını vuran renkler (zengin eylem çeşitlilikleri, duvar yazılar, twiter paylaşımları, sloganlar...vb.) oluşturdu ya da bireysel çalışmalar üzerinden şekillendi. Elbette bunların hepsinin katkıları çok büyüktür. Ancak bu çapta bir "olay"ın analizi, daha geniş bir çerçeveye ve farklı bakış açılarına dayanmak, "olay"ı tüm boyutlarıyla tartışmak zorundadır. İşte bu kitap, böyle bir gerekliliğin sonucu doğdu ve üç bölüm üzerine kuruldu.

"Sınıf, Rejim, Sol ve Mücadele Üzerine Tartışmalar"dan oluşan birinci bölümde, Korkut Boratav, E.Ahmet Tonak, Yalçın Bürkev, Metin Özuğurlu, Ergin Yıldızoğlu, Ertuğrul Kürkçü, Mustafa Sönmez, Fuat Ercan ve Yasemin Özdek; Gezi Direnişi'ni sınıfsal karakter, kentsel rant, kapitalizmin krizleri, yeni işçi sınıfı, sermaye birikim süreci, doğrudan demokrasi ve rejim eksenlerinde kuramsal ve olgusal boyutarıyla analiz ediyor.

"Dünya Gözüyle Gezi Direnişi" başlığını taşıyan ikinci bölüm, hem bazı Ortadoğu ve Latin Amerika ülkeleriyle Türkiye'yi kıyaslamaya hem de dışarıdan gözlerle Gezi Direnişi'ne bakmaya çalışıyor. Çoğunlukla söyleşilerden oluşan bu bölümde Adam Hanieh, James Petras, Prabhat Patnaik ve Michael Löwy ile özellikle ılımlı İslam projesi, özne sorunu, "orta sınıf", "ilkel birikim", Kürt ulusal hareketi üzerine sorulara/sorunlara yanıt aranıyor. Benan Eres ile Kansu Yıldırım ve Ebubekir Aykut ise Türkiye'yi Brezilya ve Mısır ile karşılaştırmalı olarak analiz ediyorlar.

"Toplumsal Hareketler ve Çeşitli Boyutlarıyla Gezi Direnişi" adını taşıyan üçüncü bölümde ise Sırrı Süreyya Önder, İhsan Eliaçık, Handan Koç, Cihan Hüroğlu, Beşiktaş Çarşı, isyanın bileşenleri olan toplumsal hareketlere (Kürt hareketi, anti-kapitalist Müslümanlar, kadın hareketi, LGBT hareketi , çarşı...) ve Timur Oğuz, Önder Özdemir, D.Emrah Zıraman, Barış Yıldırım ve Ayhan Erdoğan belli temalara (psikoloji, sol basın, sosyal medya, sanat, hukuk, şiddet...) odaklanıyor.

"İktidar sizi nerenizden yaralarsa orası sizin kimliğiniz olur" der Milan Kundera. Biz de bu çalışmada, iktidarın yaraladığı her kesime mümkün olduğunca yer vermeye çalıştık. Ancak katkı sağlamasını istediğimiz, umduğumuz ve talep ettiğimiz kimi dostlarımız, ne yazık ki yoğun gündemlerinden dolayı yer alamadılar. İlerleyen zamanlarda bu eksiklikleri de giderebilmek umuduyla.

(TANITIM BÜLTENİNDEN)

Derleyenler: Deniz Koloğlu, Didem Gençtürk, Gözde Kazaz, H. İlksen Mavituna, Saner Şen/Polis Destan Yazdı

"Gezi Parkı eylemlerine katılanların neredeyse yarısı, evden çıkmalarına gerekçe olarak 'Polis şiddetinin artmasını' anmıştı. Polis cebri, öngörülenintersi etki yapmış, iktidarların anlamlandırmaya yanaşmayacağı biçimde,bizatihi toplumsal kalkışmanın yükseltici nedenlerinden biri olmuştu. Olaylar yaygınlaştıkça, Türkiye'de siyasi iktidarlar değişse de sabit kalan polis 'müdanasızlığında' da yeni bir evreye geçildi. Doğrudan dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dan gelen 'Emri ben verdim' güvencesi, tüm Türkiye'nin 'Gezi'ye açılan sokaklarında devletin vatandaşına açtığı savaş izlenimi veren sistematik, yaygın, sıklıkla hukuk dışına çıkan yoğun şiddete sahne oldu."
-Pınar Öğünç - Önsöz'den-

Gezi protestolarından polis şiddeti tanıklıkları... İstanbul, Ankara, Antakya, Eskişehir, Adana, Mersin ve Antalya'dan... Değişik yaşlardan, değişik toplumsal gruplardan, değişik saiklerle protestolara katılmış veya sadece "oradan geçerken" gazın içinde kalmış 56 mağdur ve tanık. İlk kez orada cop ve gaz yiyenden tecrübelilere, "hafif morluklar"dan gözünü kaybedene... Canlarını kaybedenlerin yakınlarına... Polis ve devlet şiddetiyle ilgili bir arşiv oluşturuyor bu tanıklıklar. Bu şiddetin fiziksel ve duygusal travmasına dair ama aynı zamanda yarattığı öfkeye ve bilince dair bir arşiv. Tonguç Cankurt'un "Polis şiddetinin cezasızlığı", İlker Küçükparlak'ın "Travmaya tanıklık ve travmayla baş etmek", Tanıl Bora'nın "Polis şiddetinin ideolojisi" üzerine kısa yazılarıyla...

(TANITIM BÜLTENİNDEN)

 Eylem Aydın/Çapulcunun Gezi Rehberi

Önce birkaç ağaç, sonra bir park, ardından bir şehir ve son olarak bütünüyle kocaman bir ülke... Çapulcunun Gezi Rehberi, Türkiye'nin öyküsüdür bir bakıma.

Occupygezi (direngezi); sadece birkaç ağacın öyküsü değildi aslında. Ağaçlar bu direnişin hem önderi hem de sembolü oldu. "İnsana Rağmen" hiçbir düşüncenin ve "Dayatmacı Yaşam Biçimi"nin karşılık bulamayacağını gördük hep beraber. Ve yine hepimiz şuna şahit olduk; hayal dahi edilemeyecek kadar zıt kutuplar, fikirler ve elbette insanlar, bir amaç için "tek yürek" oldu.

İşte bu kitapta yer alanlar, kendini tek bir amaç için sokağa atan yüzbinlerin hikâyesi.

Biz yüzbinlerin sesine kulak verip, bu anı ölümsüzleştirmek istedik. Bunu yaparken öyle şeylere şahit olduk ki; bu coğrafyanın insanına bir kere daha hayranlıkla şapka çıkarttık. Kırıp dökmeden sesini duyurmayı ve mizahı bir yöntem olarak seçen "Occupygezi"; Faşinismus'uyla, TOMA'nın üst modeli POMA'sıyla, Ankara Tomalı (Tunalı) Hilmi Caddesi'yle, Everyday I'm Çapuling'iyle, Gazhane'siyle (Şişhane); Pomabahçe'siyle (Dolmabahçe); Gazılay'ıyla (Kızılay); Dövenpark'ıyla (Güvenpark) tarihin en değerli sayfalarında yer alacak.

Occupygezi, "Akılla, Zekâyla, Mizahla" direnmenin öyküsü...

Özetle, insanımızın muhteşem ince zekâsının önünde saygıyla eğiliyoruz...

(TANITIM BÜLTENİNDEN)

Muzaffer İzgü/Çapulcu musun Vay Vay?

Kitaplarıyla milyonlarca okura ulaşan, adı edebiyat ve sinema ödülleriyle anılan ve ülkemizin en çok okunan yazarı Muzaffer İzgü, öyküde gülmeceyi her zaman canlı tutmayı başarıyor. Titiz bir gözlem gücünün, hoşgörüyü elden bırakmayan bir eleştiriyle bütünleştiği; sağlıklı gülmecenin, somut gerçeği aşan sıcak, iyimser ve parıltılı bir sentez biçiminde göz doldurduğu yapıtların yazarı Muzaffer İzgü'nün yeni öykü kitabı ÇAPULCU MUSUN VAY VAY!...

Fazla söze gerek var mı?...

Toplumsal kara mizahın keskin gözlü, sivri kalemli ustasından yine tansiyonunuzu ölçen bir kitap.

Nerede durduğumuzu, olaylara ve durumlara nereden baktığımızı, neye nasıl yaklaştığımızı acımasız ama doğru biçimde sunan, değişen toplumsal gerçekleri yansıtan öyküler.

Edebiyat dünyasının bol ödüllü yazarı Muzaffer İzgü, titiz bir gözlem gücü, hoşgörüyü elden bırakmayan bir eleştiriyle bizi bize gösteriyor.

(TANITIM BÜLTENİNDEN)

Yasemin Gülsüm Acar,Özden Melis Uluğ/Bir Olmadan Biz Olmak

Elinizdeki kitap, ülkemiz toplumsal mücadele tarihinde bundan böyle bir milat sayılabilecek Gezi Direnişi 'ne katılan farklı grupların bu direnişe neden omuz verdiklerinin, direnişçilerin isyan boyunca neler hissettiklerinin, yaşadıkları güzel ve hüzünlü anların ve aynı zamanda maruz kalınan ya da tanık olunan polis şiddetinin ve vahşi uygulamaların hikâyesini anlatıyor.

Direnişte yer alan grupların motivasyonlarını anlamanın yanı sıra her grubun diğer grup veya grupları nasıl gördüğünü ve isyan sürecinde birbirlerini nasıl algıladıklarını öğrenmemize yardımcı olan bu çalışma, bambaşka hayatların verdiği bambaşka cevaplara ayna tutarak ufkumuzu da, dünyamızı da genişletiyor ve zenginleştiriyor.Farklı çevre ve grupların gelecekle ilgili beklentilerini ve onların bu protestoları Türkiye için bir dönüm noktası olarak görüp görmediğini okura aktarmak kitabın amaçları arasında… Gezi Direnişi'nin gelecekte olabilecek yeni direnişlere de ışık tutacağı düşüncesi de bir leitmotif olarak satırlar arasından süzülüp karşımıza çıkıyor. Alevilerden Anti-kapitalist Müslümanlara, Devrimci Müslümanlardan Feminist Kadınlara, Kemalistlerden Kürtlere, LGBTİ'lerden Ülkücülere, sosyalist partilerden sendikalara, Taksim Dayanışması'ndan Çarşı'ya büyük bir çeşitliliğin damgasını vurduğu direnişin birinci elden hikâyesi…

(TANITIM BÜLTENİNDEN)

Yayınevi: Kırmızı Kedi/Gazeteci Gözüyle Direniş

21 Foto muhabirinden gezi fotoğrafları.

Gençler, bugüne kadar onları anladığını sanan, sözde onların geleceği için "dünyalık" derdine düşen ebeveynlerine, hangi iktidar olursa olsun değişmeyen sömürüye dayalı yönetimlere, "demokrasi ve özgürlükleri" almak, çalmak, götürmek ve yıkmak üzere kanunsuzluğu meşrulaştıran anlayışlara karşı "Önce bizi dinleyin" demek istediler.

Şimdi aylar sonra bu kitapla, değerli meslektaşlarım bütün senaryoları fotoğrafların diline bırakıyor; Gezi'yi fotoğraflar anlatıyor.

(TANITIM BÜLTENİNDEN)

BELGESELLER

Şevval Kılıç/#DirenAyol (2016)

Gezi Direnişi'nin toplumumuzda yol açtığı değişim dalgasında LGBTİ+'lerin bu olaylardan konumunu ve bu sürecin onlar üzerindeki etkilerini ele alan belgesel bizlere, Gezi Direnişi'nin ardından gelen umudu, mizahı ve özgür ruhu LGBTİ+’lerin bakış açısından yansıtıyor. Gezi’nin hemen ardından gerçekleşen 2013 Onur Yürüyüşündeki çok renkliliği ve yeşeren umutları aktarıyor.

Can Dündar/Gözdağı (2014)

Can Dündar'ın Gezi Direnişi belgeseli, "Gözdağı"...

Belgesel, Gezi Direnişi sırasında gözünü kaybeden 6 gencin hikayesini konu alıyor.