Gezi Davası'nda karar açıklandı!

Gezi Davası'nda karar açıklandı!

Gezi Davası'nın karar duruşması sona erdi. Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

İleri Haber

Önce Çarşı Davası ile birleştirilen daha sonra ayrılan 17 sanıklı Gezi Davası'nın cuma günü görüşmeye başlanan karar duruşması bugün tamamlandı. 

Osman Kavala'ya "Hükümeti kaldırmaya teşebbüsten" ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilirken, "casusluk" suçlamasından ise beraat etmesine karar verildi.

Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi'ye 18’er yıl hapis cezası verilirken, tamamının tutuklanmasına karar verildi.

ADLİYE ÖNÜNDE OTURMA EYLEMİ

Gezi Davası'nda verilen kararlara karşı Çağlayan Adliyesi önünde oturma eylemi başladı. Aralarında CHP Milletvekili Ali Şeker, TİP Milletvekilleri Erkan Baş ve Sera Kadıgil, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ile Gezi Parkı eylemlerinde yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın ailesinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi eylemi sürdürüyor. 

TİP Milletvekili Sera Kadıgil, Gezi Davası'nı değerlendirmesinde, "Talimatsız tuvalete bile gidemeyenler Gezi Direnişi'nin nasıl büyük bir direniş olduğunu asla anlayamayacaklar!" dedi. 

Kararlara şerh düşen bir hakim; "...sanıkların, üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve inandırıcı başkaca delil de bulunmadığından beraatinin olması gerektiği görüşündeyim" ifadelerini kullandı.

Kararları açıklanmasının ardından salonda "Her yer Taksim her yer direniş" sloganları atıldı.

Hakkında 18 yıl hapis cezası verilen avukat Can Atalay, duruşma salonunda bulunanlara seslendi ve "Zulme boyun eğmeyeceğiz, zulme karşı direneceğiz" dedi. 

Duruşmayı takip eden TİP Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil de kararlara tepki gösterdi.

Mahkeme heyeti tarafından açıklanan kararların ardından ceza alan isimlere destek verildi ve veda edildi.

Duruşma salonu uzun süre boşaltılmazken, ceza alan isimlere alkışlarla destek verildi.

Ceza alan isimlerin yakınlarının adliyeye girişine izin verilmezken, karara tepki gösterildi.

Duruşma sonrası adliye önünde açıklama yapan CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, "Tarih önünde Recep Tayyip Erdoğan mahkum olacaktır, hesap verecektir. And olsun!" ifadelerini kullandı.

 TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık da adliye önünde yaptığı açıklamada, "Bu suç örgütü iktidarda kalmaya devam edebiliyorsa, bu tetikçiler bu aymazlık ve utanmazlıkla bu kararlara imza atabiliyorlarsa bunun sorumlusu muhalif olduğunu söyleyenlerdir!" ifadelerini kullandı.

DURUŞMA ÖNCESİ BASIN AÇIKLAMASI

Duruşma öncesi Çağlayan'da basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya birçok siyasetçi, demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri ve gazetecinin yanı sıra yurttaşlar da katıldı.

Taksim Dayanışması'ndan Akif Burak Atlar'ın okuduğu basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

"Arkadaşlarımızla birlikte ülkedeki tüm yurttaşlar yargılanıyor. Milyonlarca insanın hak ve adalet için verdiği mücadeleyi yargılamanıza izin vermeyeceğiz. Akıl ve hukuk dışı bu dava derhal geri çekilmeli, Osman Kavala serbest bırakılmalıdır. Ülke tarihinde bir onur sayfası olan Gezi Direniş'ini karalama çabasından derhal vazgeçin. Herkesi Gezi'nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Hep birlikte baskılara direnmenin yolu Gezi'nin gerçek tarihine sahip çıkmaktır. Gezi yargılanamaz."

DURUŞMA BAŞLADI

Gezi Davası'nın karar duruşması, mahkeme heyetinin yerini almasıyla başladı.

Davanın tek tutuklu sanığı olan Osman Kavala duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi'yle (SEGBİS) ile katıldı. 

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, TİP Milletvekilleri Ahmet Şık ve Sera Kadıgil, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Ali Şeker ile HDP Milletvekilleri Musa Piroğlu ve Filiz Kerestecioğlu'nun yanı sıra Berkin Elvan'ın annesi Gülsüm Elvan da davayı takip etmek için duruşma salonunda bulunuyor. 

#GeziyiSavunuyoruz'un Twitter hesabından yapılan bilgilendirmelere göre duruşmada ilk olarak söz alan yargılananlardan Mine Özerden'in avukatı Tuğçe Duygu Köksal "Beraat kararının verildiği 18 Şubat 2020'den beri bu dosyada hiçbir ilerleme yok derhal beraat kararı verilmesi gerekir" dedi. Köksal, "Beraatın aksi yönünde ne delil toplandı? Hangi delil tartışıldı?" ifadelerini kullandı. 

Köksal şöyle devam etti:

"Ben değil sözlü beyanlarım, dosyaya eklediğim taleplerimin de okunmadığını düşünüyorum.

Beraat kararı istinaf mahkemesince esastan bozulmadı. İstinaf, dosyanın delillerin tartışılmasını ve Çarşı davası ile birleştirilmesi talep edilmişti. Anlaşıldı ki o dosyadan aleyhe hiçbir şey çıkmayacaktı dolayısıyla ara karardan dönüldü.

O karardan sonra derhal beraat verilmeliydi ama onun yerine dosya esas hakkında mütalaa için savcılığa verildi.

Esas hakkında mütalaada zımni beraat mütalaasıdır.

Bir delil hukuka aykırıysa kabul etseniz ne olur? Hukuka aykırı olan hukuka aykırıdır. Ceza kanunumuz net.

Müvekkilimin hakkını kullanması esas hakkında mütalaada "hükümeti kaldırmaya yönelik teşebbüse yardım" olarak nitelendirmiş.

Esas hakkında mütalaada müvekkilin sağlıklı bir çevreye yaşama hakkına yönelik talebi kriminalize ediliyor.

Ortada hükümeti devirme suçu olmadığından yardım da söz konusu değildir. Müvekkilim hakkını kullandığı için suçlanmaktadır. Beraat talep ediyoruz."

"BU DAVA TOPLUMUN SUSTURULMASINI AMAÇLIYOR"

Avukat Köksal'ın ardından yargılananlardan Yiğit Ali Ekmekçi'nin avukatı Emel Ataktürk söz aldı:

"Bu dava insan hakları için çalışanların ve sivil alanın yok edilmesine yöneliktir. Konusu suç olan eylemlerin yargılanması değil, hak savunucuları üzerinden tüm toplumun susturulmasını amaçlayan politik bir davadır.

Gezi ve Çarşı davaları yüksek mahkemelerde incelenirken siyasi otoriteler Gezi davası hakkında yorum yapmayı sürdürdü.

Gezi ve Çarşı davaları yerel mahkemeye döndüğünde de müdahaleler sürdü. 30 ACM dosyaya daha hakimdi, beraat kararı verilmişti ama dosya tefrik aşamasına geldiğinde dosya hızla karara çıkarılmak için 30 ACM'ye değil mahkemenize verildi"

"BERAAT KARARI VERMEK HUKUKİ SORUMLULUKTUR"

Ataktürk'ün savunmanın ilk bölümünü tamamlamasının ardından Ekmekçi'nin diğer avukatı Hasan Fehmi Demir ikinici kısım için söz aldı.

Demir şunları söyledi:

"Bunlar 'bana suçumu verin' davalarıdır. Çünkü bu davalarda suç yoktur, suçluluk inşa edilir, niyet okunarak suç yöneltilir.

Müvekkillerimiz olmayan suçun savunmasını yapmaya çalışıyorlar. Yapmadıkları eylemleri kanıtlanmaları istiyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bugün hapiste olan farklı fraksiyona mensup eski meslektaşlarının yöntemlerini tekrarlamakla kalmıyor, istismarcı Anayasa alayışı ortamında temkinli davranırken, sanatı, hak savunusunu kriminalize etmeye çalışıyor.

Savcı, Gezi direnişi boyunca öldürülen tek kişinin adını dile getirmemiştir. Ethem'in katili polise verilen 15.000 ile kaç direk onarılır?

Sizce biber gazıyla insanlarımızın öldürülmesi mi ülkemizin yüzünü karartır yoksa biber gazının kullanımına karşı çıkmak mı?

Tüm sanıklar hakkında beraat kararı vermek hukuki sorumluluktur."

"MAHKEMENİN BERAAT KARARI DIŞINDA BİR KARAR VERME OLASILIĞI YOK"

Duruşma, SEGBİS kaydının yenilenmesi için verilen aranın ardından Gökçe Tüylüoğlu avukatı Bahri Belen'in söz almasıyla devam etti.

Belen, "Mahkemenin beraatın dışında bir karar verme olasılığı yok" dedi.

Avukat Belen şöyle devam etti:

"Müvekkilimin çalıştığı vakıfta yapılan denetimlerde hiçbir usulsüzlük bulunmadı. Müvekkilimin sorgusu da yapılmadı. Aslında bu dava hukukun siyasetle dansıdır. Siyaset dans etmek isteyebilir ancak hukukun böyle bir dansa izin vermemesi gerekir.

Başta müvekkilim olmak üzere dosyadaki sanıklar hakkında, mahkemenin siyasetin dışında hakimler olarak bir karar vermenizi talep ediyorum."

"MÜVEKKİLLERİM GEZİ'NİN FİNANSÖRÜ OLAMAZLAR"

Gezi Davası'na ses sisteminde çıkan sorun nedeniyle verilen aranın ardından devam edildi.

Duruşmada Taksim Dayanışması bileşenlerinin avukatlarından Fikret İlkiz söz alırken, "Emniyete savcılığa talimat verme yetkisi verilirse ortaya 2 bin sayfadan fazla fezleke ortaya çıkar, 657 sayfalık bir iddianame ortaya çıkar" dedi. 

İlkiz şöyle devam etti:

"30 ACM'deki yargılamaya hiçbiriniz katılmadınız, orada neler konuşulduğunu bilmiyorsunuz. Biz tekrarların tekrarlarını yaşıyoruz. Yargı organları aynı şeyleri tekrarlatmak için insanları sanık yapma hakkına sahip değildir.

Hükümete karşı suçlar kapsamında yapılmış bir dinleme yok bu dosyada. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi beraat kararı verirken bunların zehirli ağacın meyvesi olduğunu söyledi.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararında Osman Kavala'nın Gezi'nin finansörü olmadığı belirtildi. Müvekkillerim de değildir, olamazlar da çünkü beş paraları yok.

Ters çevrilmiş araçların görüntüleri sanıklara izletildi, ne diyorsunuz denildi. İkinci mütalaada da yine aynı görüntüler önümüze getiriliyor ama İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi bu görüntülerin sanıklarla bağlantısı olmadığını söyledi.

İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki ilk yargılama sırasında kaç iddianame düzenlerseniz düzenleyin aynı savunmayı yapacağını söyleyen Mücella Yapıcı, yine aynı savunmayı yaptı. Beş yıl sonra yine yargılarsanız yine aynı savunmayı yapacağız.

Savcılığın esas hakkındaki mütalaası 72 sayfa, mütalaaya karşı aynı sayfalarla yanıt vermek için 72 sayfalık beyanımı sunacağım.

Her olasılıkta derhal karar vermek istiyorsunuz. Savunma için süre verilmesine dair bir karar çıkmadı ağzınızdan. Başka bir ceza muhakemesini dikkate almıyorsanız savunma için süre verilir.

Avukat Tora Pekin konuşurken 48 dakika oldu dediniz. Süre mi tutuyorsunuz? 10 dakika daha süre verdiniz. Bu savunma hakkının ihlalidir.

O halde biz burada ne yapıyoruz? Bir ritüeli tamamlamak üzere savunma yapıyoruz. Bu insanlar size karşı ne kadar çok şey savundular!

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nda bekleyen bir dosyanız varsa getirin, bizi tekrar yargılayın! Hangi yasada yeri var bunun: Ne dersen de karar belli!

Yargılanan sanıklar aslında yargılar. Şimdi siz bulunduğunuz yerden sanıklara bakıyorsunuz. Onlar da oturdukları yerden yargılandıkları için size sesini duyurmaya çalışıyorlar.

Ravel, en bilinen eseri Bolero için 'İçinde hiç müzik yoktur' der. Adaletin dağıtıldığı yer mahkemelerdir ama ne yazık ki içinde hiç adalet yoktur."

"MAHKEMENİZDE BİR TEK DELİL TARTIŞMASI YAPILMADI"

Avukat İlkiz'in ardından Taksim Dayanışması bileşenlerinin avukatlarından Evren İşler konuştu:

"Yeniden kıymetlendirme lafının ne olduğunu bilen yok, ilk kez bu iddianamede duyduk. Herhalde kıymeti kendinden menkul.

Önünüzdeki tape kayıtlarına baktığımız zaman bu dinlemeleri yapan hakimler ve emniyet mensupları delil üretmekten yargılandı ve cezalandırıldı. Mahkemenizde bir tek delil tartışması yaptırılmadı, bütün talepler reddedildi.

Manasız bir birleştirme süreci yaşadık, hemen sonrasında da hızlı bir ayırma kararı verildi. İstinaf mahkemesi kararında 'elinde bir delil yok bir de oraya bak' diyerek Çarşı dosyasını işaret etti. Baktınız bulamadınız ve dosyayı iade ettiniz."

Hükümetin istifasını talep etmenin suç olmadığını tekrar etmek gerek. Sanıklar hakkındaki bu iddianame yazana kadar hükümetler defalarca kez değişti. Hükümet kendine yönelik bir kalkışma olduğunu düşünseydi altı yıl beklemezdi.

Bu dosyada adil ve dürüst ve hatta bir yargılama yapıldı mı? Hayır. Adil yargılama bu kadar basit bir şey değil. Memleket yargıya yönelik çeşitli baskılardan geçmiş ama yine dönüp mahkemelerden medet umuyoruz.

Adil yargılanmanın görüntüde de topluma yansıtılması gerekir. Bir yurttaşın burada adil bir yargılama yapıldığını hissetmesi gerekir.

'ÜYE HAKİM MURAT BİRCAN AKP'DEN MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI OLMUŞ'

Mahkeme heyetini oluşturan üyelerin ismini Google'a yazdığımızda üye hakim Murat Bircan'ın Bafra Belediyesi Hukuk İşleri Müdürlüğü'nde çalışırken istifa edip hakim olduğunuzu görüyoruz. Murat Bircan aynı zamanda AKP'den milletvekili aday adayı da olmuş

Bu dosyada Erdoğan ilk mağdur. Talimat vermeye gerek var mı? Üye hakim onu seviyor zaten, onun liderliğine!

ARA VERİLDİ

Heyet, İşler'in konuşmasının ardından kaydı yenilemek üzere ara verdi. Üye hakim Murat Bircan, kendisi hakkında sözler sonrasında salondan çıkarken gülümsedi.

HEYET DOSYADAN ÇEKİLSİN TALEBİ REDDEDİLDİ

İşler'in savunmasının ardından Osman Kavala'nın avukatlarından Köksal Bayraktar söz aldı. Bayraktar, "Siyasi bir liderle arasındaki bağı açık eden bir hakimin karar verme mevkiinde bulunmaması gerekir. Bunlar üzeri örtülecek şeyler değil. Mahkemenin bir karar vermesi lazım, bu karar davadan çekilme şeklinde veya üye hakimin çekilmesi şeklinde olabilir. Biz sizi reddediyoruz. Bunun 4,5 yıldır tutuklu olan müvekkilimizin durumuna halel getireceğinin de farkındayız" dedi. 

Bayraktar ve avukatlardan Tora Pekin, Murat Bircan ve heyetin dosyadan çekilmesine ve hakimin reddine yönelik CMK 31/1-C maddesi uyarınca talepte bulundu. Mahkeme heyeti, duruşmayı uzatmaya yönelik bir talep olduğu iddiasıyla oy birliğiyle reddetti.

'BİZ İHTİLALCİ VEYA DARBECİ DEĞİLİZ'

Avukat Köksal Bayraktar'ın mahkemedeki savunması:

"Bu davada bazı arkadaşlarımız davanın siyasi olduğunu söyledi. Siyasi olduğu apaçık ortada, üzerine bir şey söylemeye gerek yok. Bu dava olağan dışı bir davadır. Bugüne kadar 20 hakim değişmiştir bu davada."

İddia makamı Gezi eylemleriyle ilgili 'kalkışma' diyor. Kalkışma, ihtilal ve darbe demek. Terimleri doğru seçmek gerek. Biz ihtilalci veya darbeci deriz. Böyle bir hakkınız yok. Bu sözü söyleyemezsiniz.

Siz sürekli olarak 'baz istasyonları verileri ve HTS kayıtları' gerekçesiyle tutukluluğun devamına karar veriyorsunuz. 24 Mart 2015 tarihli Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin normal olduğunu belirtilmiş.

4,5 yıldan beri Türk yargısı müvekkilim Osman Kavala'nın tutukluluk halinin devam etmesi için inanılmaz bir çaba sarfetmiştir. Gece yarısı Silivri'den çıkarılırken, yola adım atmadan yeniden tutuklanmıştır. Bu, 21. yüzyılda hazin bir durumdur.

Müvekkillerimiz müsnet suçları işlememiştir, suçun unsunları oluşmamıştır. Olaylarda aktif olarak bulunmamıştır. Tutukluluk halinin sona erdirilmesi ve hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz."

Köksal Bayraktar'ın ardından Kavala'nın avukatlarından Tolga Deniz Aytöre savunmaya devam etti.

'MAHREM İMAM ARIYORSANIZ DELİLLERİ KİMDEN ALDIĞINIZA BAKIN'

Aytöre'nin savunması şöyle:

"Davadan çekilme talebimizle ilgili 'Davayı uzatmaya yönelik' dediniz. Bu heyet bu kararı veremez. Karar baştan sakat olur.

Yargılama yapılmadı ki burada. Bir tane soru bile sormadınız Osman Kavala'ya. 'Sen Gezi Parkı'na gittin mi?' diye sorsanız bile olur.

Olağan dışı bir aceleyle karara gidiyorsunuz. Bari yegane deliliniz olan tapeleri getirip 'Bunlar sanıkların sesi mi?' diye sorsaydınız. Tamamen bir ritüeli yerine getirmek için konuşuyoruz, bir daha böyle mütalaalar olmasın diye konuşuyoruz.

Bu delilleri ısrarla kullanmak istiyorsunuz, çünkü elinizde başka bir delil yok. Bu tapelerdeki konuşmaların içeriğinde de bir suç yok.

Organizasyondan bahsediyorsunuz. Cebir ve şiddet unsurunu sağlamak için Çarşı davasıyla birleştirdiniz, sonra ayırdınız. Biz Çarşı'yı organize etmediysek kimi organize ettik?

Diyelim ki tapeler hukuka uygun. Osman Kavala'ya ait toplam 160 tapeyle mi organize etti? İlk tapenin tarihi 30 Mayıs 2013. Gezi'nin başlama tarihi 27 Mayıs 2013. Biz eylemlerden üç gün sonra mı eylemleri organize ettik?

Mütalaada Barkey'in Kavala ile görüştüğünü iddia ettiniz. 'Görüşmenin delilini getirin' dedik, 'Aynı baz istasyonundan sinyal almışlar' dediniz

Sonra 'Kavala'nın darbe girişiminden sonra mahrem imamlarla görüştü' dediniz. Mahrem imam arıyorsanız delilleri kimden aldığınıza bakın."

'OSMAN KAVALA, AKP'NİN HARCI HALİNE GELDİ'

Verilen ara sonra avala'nın avukatlarından İlkan Koyuncu söz aldı ve şunları söyledi:

"Tutuklu müvekkilimiz var. Biz diyoruz ki kararınız en azından şeklen uygun olsun, geç olsun. Erdoğan bu davanın mağduru, Osman Kavala AKP'nin harcı haline geldi. Bir gün Erdoğan, bir gün Bahçeli onun hakkında konuşuyor.

15 Temmuz ile ilgili yargılama yapıyorsunuz ama bir kişi bile Osman Kavala'ya 15 Temmuz'da nerede olduğunu sormadı.

Hükümete karşı suçlama yöneltiyorsunuz. Bu davada yargılanan sanıklar Ankara'ya gitmemiş. 

Cebir ve şiddet yoktu o yüzden Çarşı'yı birleştirdiniz. Sonra onlara ceza vermek istemediniz, çünkü seçim geliyor. Bir zümreyi karşınıza almak istemediniz. 'Siz' derken kararına sahibine sesleniyorum.

Mütalaada demişsiniz ki 'OsmanKavala’nın faaliyetlerinde Kürt kökenli ve Ermeni kökenli vatandaşlarımıza ağırlık verdiği bilinmektedir' Yahu ben avukatıyım bilmiyorum, siz nereden biliyorsunuz?"

İnanç Ekmekçi'nin avukatı Aynur Tuncel Yazgan da söz alarak, "Almanya Ağır Ceza Mahkemesi yoluyla müvekkilimin ifadesinin alınmasını talep etmiştik. Mahkemeniz bunu reddetti. Müvekkilim hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasını ve hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz" dedi.

Can Dündar'ın avukatı Abbas Yalçın da ardından söz alarak, "Bir gün mimarlar, gazeteciler, tiyatrocular bir araya gelmiş hükümeti ortadan kaldırmaya çalışmış! Benim müvekkilim de bir kanal kurmaya çalışmış. İyi ki işini iyi yapmaya çalışan onurlu insanlar var. Mahkemeden de bir talebim yoktur" ifadelerini kullandı.

SON SÖZ SORULDU

Heyet sanıklara son sözünü sordu.

Mücella Yapıcı: Hiçbir zaman şiddetten yana olmadım, 50 yıllık meslek hayatımda mesleğimi toplum yararına yürüttüm ve bu yaşamdan onur duyuyorum. Aynı onuru benim yaşına gelince sizin de yaşamanızı diliyorum, hüküm sizindir

Can Atalay: Biz harama el uzatmadık, devleti kendi çıkarlarımız için kullanmadık, devletin gücünü ele geçirip kendi yandaşlarımızı zengin etmedik. Bu bir yargılama faaliyeti değildir. Eğer sorun Gezi Direnişi’ni sahiplenmekse sahipleniyoruz!

Tayfun Kahraman: Gezi bitmedi, hala İstanbul’un hizmetinde demek ki başarıya ulaştık. Asıl yargılanma sebebimiz siyasi iktidara muhalif olmak. Sizden beklentimiz talimatla yürüyen bu yargılama sürecini reddetmeniz ve davayı kapatmanızdır.

Osman Kavala: AİHM’in tutukluluğunun hak ihlali olduğunu ve tutukluluğumda siyasi faktörlerin rol oynadığını tespit eden kararından sonra sunulan delillerin hiçbiri beni suçla ilişkilendirerek, makul şüphe yaratacak nitelikte değildir. Hakkımda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenmesi hukuki bir karar değildir. Bu aynen ikinci iddianamede uygulanan suçlar gibi yargı kullanılarak yapılan bir suikast eylemidir.