"Gelecek nesillere babamın hikâyesini anlatacağım"

Bedrettin Cömert'in İtalya'da yaşayan oğlu Kemal Cömert, 5 yaşında kaybettiği babasının belgeselini yapıyor. Kemal Cömert, yaşadıklarını ve belgesel çalışmasını İleri Haber'e anlattı.

11 Temmuz 1978 yılında evinin önünde faşistler tarafından öldürülen sanat tarihçisi ve öğretim üyesi Doç. Dr. Bedrettin Cömert’in yurtdışında yaşayan oğlu Kemal Cömert’le söyleşimizi İleri Haber okurlarıyla paylaşıyoruz.

Söyleşi ve Çeviri: Füsun K. Canbolat

Biraz kendinizden bahseder misiniz? Babanızla ilgili bir belgesel yapma fikir nasıl doğdu?

41 yaşındayım. Artık kendi ailem var ve 8 yaşındaki oğlumdan babamın benim için anlamıyla ilgili çok şey öğrendim. Babamla ilgili pek fazla şey hatırlamıyorum. Öldürüldüğünde 5 yaşındaydım ve o travmayla bütün anılarımı bastırdım, yüzeye çıkmalarına izin vermedim. Bu yüzden sanki hiç babam olmamış gibi geliyordu bana. Ama bir oğlum olduğunda, hatırlayamasam bile benim de babamla bir ilişkim olduğunun farkına vardım. Bunca yıl boyunca babamın hikâyesiyle baş etmek çok güçtü. Bu yüzden ailem ve ben bu konuda pek konuşmazdık. Annem 2002 yılında vefat ettiğinde, artık babam hakkında sorular yönelteceğim hiçbir tanığımın kalmadığının da farkına vardım.

Yaratmak benim için her daim önemliydi aslında ama bunun pek farkında değildim galiba. Bu sebeple mesleğim hiç bu yaratıcılık etrafında kurmadım. Ama son iki yıldır film çekmeye ilgi duymaya başladım. Müzik videoları, web serileri, kısa filmler ve tanıtım filmleri çekiyorum. Kendimi bağımsız yönetmen olarak tanımlıyorum çünkü projelerimi hep kendi olanaklarımla finanse ettim. Böylece adım adım, film çekimi ve montajıyla ilgili çok şey öğrendim. Artık kendimi filmlerle ifade edebiliyor, hikâyeler anlatabiliyorum.

Babam hakkında bir belgesel çekme fikri, geçen yıl Haziran ayında burada, Roma'da yaşayan Türklerle tanışmamla oldu. Çoğunluğu İtalyanlarla evliydiler. Hepsi Bedrettin Cömert'in hikâyesini biliyorlardı, buna çok şaşırdım. Babamın bugün bile bu kadar çok insanın üzerinde etkisi olduğundan habersizdim. Onlarla sohbet ettik ve bana hikâyelerini anlattılar. Bunun üzerine babamı daha iyi tanımak, onun ve ailemin hikâyesini keşfetmek için bir yol düşünmeye başladım.

Bende bir açlık oluştu ama bilgiyi nasıl toplayacağımı bilmiyordum. Bu yüzden onu tanıyan insanlarla görüşmeler yapmaya, hikâyelerini, anılarını dinlemeye başladım. Bana yardım eden ilk insan Yüksel Ersoy'du. Benim için bir amca gibiydi, babamın ve ailemizin çok yakın bir dostuydu. İtalya'ya sık sık geldiği için, onunla bu konuyu konuşmak istedim. En büyük projemin ilk adımı böyle atıldı.

Belgeselden sonra başka projeleriniz de var mı? İşlerinizden bazılarını youtube'da izleme fırsatı buldum, belgeselle aynı çizgide başka belgesel veya film projeleriniz var mı?

Şu anki ana projem babamla ilgili belgesel. Önümüzdeki birkaç ayda planım onu tamamlamak. Başa çıkması biraz zorlu olacak, hem acılı bir süreç olduğu için hem de dil problemi yüzünden çünkü ben Türkçe konuşamıyorum. Babamla ilgili bilgilere ulaşmak zor oluyor çünkü hepsi Türkçe.

Ama ben film çekmeyi, hikâyeler anlatmayı seviyorum. Bu yüzden arkadaşların projelerine yardım etmek için veya kendi zevkim için bir şeyler çekmeye zaman yaratıyorum daima. Her türlü projede işbirliği yapmaya açığım. Belçikalı bir arkadaşımla, film yönetmenleri ve kurguculardan oluşan uluslararası bir haberleşme ağı oluşturma fikrimiz var. Hedefimiz bütün ulusların yer aldığı kaliteli projelere imzamızı atmak. Belgeseller, sıradan insanların hikâyeleri olabilir. Bence mükemmel olur.

Birkaç yıl önce benim de içinde yer aldığım bir tiyatro oyunundan esinlendiğim bir kısa film projem de var. 70'li yıllarda, Arjantin'de geçiyor, askeri hükümet ile insanları devlet karşıtı faaliyetlerde bulunduklarını iddiasıyla kaybettiği dönemde geçiyor. Ortadan kaybedilen bu insanlara “desaparecidos” deniyor. Oyunda ben bir işkenceciyi canlandırıyordum, o da kendi sebeplerini söylüyor ve bunun bir “iş” olduğunu savunuyor. Kısa filmimin konusu da bu olacak, ben onunla hapishanede röportaj yapan bir de gazeteci karakteri ekleyeceğim. Bu ay insan hakları ayı, kısa süre içinde senaryoyu tamamlamayı umuyorum.

Ama şu anda yoğunlaştığım konu babamın belgeseli. Belgeseli bitirdikten sonra babamın hikayesini anlatan bir kısa film veya tiyatro oyunu da yapmayı planlıyorum. Bu defa belgesel olmayacak gerçek bir hikaye olacak. Hem ondan hem de terörden bahsedeceğim.

Babanızı kaybettikten sonra annenizin ülkeyi terk etmesinin temel sebebi neydi? Tehlikede miydiniz? Anneniz tehlike altında olduğunuzu mu hissetti? Dönemin hükumetinden bir baskı gördünüz mü?

1978'te babam öldürüldükten sonra, Ankara'da kalmamız gerekti, çünkü annem de vurulmuştu. O hayatta kalmayı başardı ama bir süre hastanede yatması gerekti. Ben ne olduğunu bilmiyordum. Bana kimse babamın öldüğünü söylemedi. İş için bir süreliğine gittiğini söylemişlerdi. Ama dönmedi. Bir daha asla geri dönmeyeceğini ne zaman anladığımı ben de bilmiyorum. Bu olay beni tamamen değiştirdi. Utangaç ve içine kapanık oldum.

Bir yıl Ankara'da kaldık, sonra annem ülkeyi terk edip mümkün olduğu kadar uzağa gitmeye karar verdi. Belki de o dönemle ilgili hatırladığım tek şey, her gün okula bir polis memuruyla gittiğimizdi. Annemin tehlikede olduğunu biliyorum. Bu yüzden her şeyi bırakıp ülkeyi terk ederek Fransa'ya, Strausburg'a gittik. Bütün o yıllar boyunca annemin baskı gördüğüne dair bir şey işitmedim. Annemin üzerindeki tek baskı mümkün olduğu kadar uzaklaşıp iki oğlunu güven içinde büyütmekti.

Yeni nesillerin Bedrettin Cömert'i ve mirası hakkında daha fazla şey öğrenmelerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Belgeseli ne zaman tamamlamayı planlıyorsunuz? Türkiye'de gösterilmesi gibi bir planınız var mı?

Öncelikle şunu açıklamam gerekiyor, bu belgesel ben ve babam hakkında. Sadece o “büyük insanı” konu almıyor. Ama ben babamı tanımak için çıktığım bu yolculukta, gelecek nesillere onun nasıl bir adam olduğunu ve hikâyesini anlatmaya çalışacağım. Onun mirası bir baba, bir yazar, coşkulu bir adam, bir öğretmen olarak bıraktıklarıdır.

Belgesele dair bir senaryom veya storyboard'um yok. Bu belgesel çekim aşamasında, röportajlarla, bulduğum bilgilerle şekillenecek, kendi kendini ortaya çıkaracak. Belgesel şekillendikçe, ben de babamı daha iyi tanıma fırsatı bulacağım, bunu hedefliyorum. Bunu öncelikle kendim için yapıyorum. Bana göre yapabilmenin en iyi yolu da bu.

Belgeseli bu yıl içinde bitirmeyi planlıyorum. Teaser'ı elimdeki malzemelerle yaptım ama sonra fark ettim ki bu işin üstesinden kendi başıma gelmem imkânsız. Ben de facebook sayfasında ve bir internet sitesinde paylaşmaya karar verdim. Paylaşalı daha çok az zaman olmasına rağmen bana yardım etmek isteyen veya bilgi sahibi pek çok insanla temasa geçme fırsatı buldum.

Bu belgeseli kendi paramla tamamlamamın mümkün olmadığının farkına vardım. Bu sebeple dünyanın dört bir yanından destek almamı sağlayacak bir “crowdfunding” (internet ortamında, bir projeye mali destek sağlayan kitle fonlama biçimi) kurdum. Toplayacağım bu destekle projeye maddi olarak daha sağlam ve iyi bir şekilde başlayabileceğim.

Hedefim belgeseli bitirip her yolu kullanarak yaygınlaşmasını sağlamak. Türkiye'de de gösterilmesini çok isterim. Ama bu benim dışımda gelişecek olan pek çok etkene bağlı.

Bu röportajımı okuyan insanların facebook ve crowdfunding sayfama bakmalarını çok isterim. Projenin şu aşamasında mali desteği sağlamak benim için çok önemli. Bu sayede projeye en iyi şekilde başlayabileceğim. Crowdfunding bunun en iyi yolu ama insanlar korkuyorlar. Herkes bağışta bulunabilir, 10 Avro'dan başlayarak katkı koyabilirler.

Bağışta bulunan herkese, bağışta bulundukları miktara göre benim bir hediyem olacak. Crowdfunding'in sonunda hedeflediğimiz bütçeye ulaşamazsak projeye mali destek alamayacak. Bunun için son tarih 17 Nisan 2015.

Facebook sayfası: https://www.facebook.com/mipiacelalba

Crowdfunding sayfası: http://it.ulule.com/mi-piace-lalba/ (İngilizce)

Teaser her iki sayfadan da izlenebilir.

Belgeselin resmi internet sitesi http://www.mipiacelalba.it/ (Şu an sadece İtalyanca ama çeviri yazılımı mevcut)