Geçmişten geleceğe kitle kavramı

Geçmişten geleceğe kitle kavramı

Bir salgında çok büyük rol oynayan bulaşma unsuru insanları birbirinden ayırır. En emin yol başka herkesten uzak durmaktır.

Ufuk Akkuş

Kitleler tarih boyunca tarihin akışını belirleyen eylemler içinde olmuşlardır.  Bu eylemlerin bazıları insanlığın gelişimine katkıda bulunmuş, bazıları ise insanlığını yıkımını getirmiş ve insanlık açısından utanç verici sonuçlara yol açmıştır. İlkine Bolşevik devrimini ikincine ise Faşizmin yükselişini örnek verebiliriz. Elias Canetti, ”Kitle ve İktidar” adlı kitabında; kitle ve iktidar kavramlarını ve ilişkilerini tarihsel gelişmeler ışığı altında derin bir analize tabi tutuyor. Kitlenin oluşumunu, türlerini ve özelliklerini ilk çağlardan bu yana sosyolojik, psikolojik ve antropolojik bir bakış açısıyla serimliyor. Günlük hayatta bilinmeyenin dokunuşunun korkutuculuğundan ancak kitle içinde kurtulabilineceği argumanından yola çıkan Canetti, korkunun karşıtına dönüştüğü tek durum olarak kitleyi görüyor. Bunun için insan, yoğun bir kitleye gereksinim duyar. Kendisine yaslananın kim olduğunu artık fark etmemesi için bu kitle fiziksel bakımdan da yoğun ve sıkışık olmalıdır. Ona göre; insan kendini kitleye bırakır bırakmaz, artık kitlenin dokunuşundan korkmaz olur. İdeal durumda herkes kitle içinde eşittir, kitle içinde cinsiyet dahil hiç bir ayrımın önemi yoktur. Kitle içinde kendisini iten her kimse, o da kendisi gibi biridir. Onu, kendisini duyumsuyor gibi duyumsar. Birdenbire her şey tek ve aynı bedende oluyormuş gibi olur. İnsanlar birbirlerine ne kadar kuvvetli yaslanırlarsa birbirlerinden korkmadıklarından o kadar emin olurlar. Dokunulma korkusunun bu karşıtına dönüşü kitlelerin doğasında vardır.

Canetti’ye göre kitle içinde meydana gelen en önemli olay deşarjdır. Deşarj olmadan kitle gerçek anlamda mevcut değildir, kitleyi yaratan deşarjdır. Deşarj anı, kitleye dahil olan herkesin farklılıklarından kurtulduğu ve kendini diğerleriyle eşit hissettiği andır. Birey kitlenin içindeyken kendi kişiliğinin sınırlarını aştığını hisseder. Bir tür rahatlama hisseder. Çünkü onu kendisine döndüren ve içine kapatan mesafeler artık aradan kalkmıştır. Mesafenin yarattığı bu yüklerin ortadan kalkmasıyla kendisini özgür hisseder, onun özgürlüğü bu sınırları geçmektir.

Kitlelerin davranışlarının kökenlerini araştırmaya sürüden başlayan Canetti’ye göre sürü, kitlelerin en eski ve en kısıtlı biçimidir. Sürü, modern anlamdaki kitle bilinmeden önce de var olmuştur. Canetti, bu bağlamda dinleri de mercek altına almıştır. Ticaretin özünü ve kökenini maymunların el becerisinde gören Canetti’ye göre ticaretin özü, bir nesnenin başka bir nesne karşılığında verilmesidir. Bir el, yabancı birini imrendirmede kullanacağı nesneyi bırakmamacasına tutar. Diğer el kendisininkinin karşısında almak istediği ikici nesneye doğru uzanır. Buna dokunur dokunmaz kendi nesnesinin bırakır, bu hareketi daha önce yapmaz, yoksa ikisini birden kaybedebilir. Birinden karşılığını vermeksizin bir şey alma, en kaba biçimiyle aldatma, tırmanma bağlamına tercüme edildiğinde ağaçtan düşmeye denk düşer. İnsanlar bugün başka hiçbir şeyde maymunlara bu kadar yakın değildir. 

Canetti’nin güç ve iktidar kavramına bakışı zamansal ve uzamsaldır. Güç kendisine zaman tanıdığında iktidar haline gelir ama kriz anı geri dönüşsüz karar anı gelince güç çıplak güç haline geri döner. İktidar daha geneldir ve güçten daha geniş bir uzam üzerinde işler;
 iktidar daha fazlasını içerir ama daha az dinamiktir. Kedi fare oyunu ile güç ve iktidar kavramını açıklayan Canetti’ye göre; kedi gücü fareyi yakalamak, onu ele geçirerek, pençelerinin altında tutmak ve nihai olarak da öldürmek için kullanır. Ama fareyle oynamasında bir başka etken daha vardır. Kedi farenin gitmesine izin verir, birazcık kaçmasına hatta arkasını dönmesine fırsat tanır. Bu süre boyunca artık fare güce sahip değildir. Ancak hala kedinin iktidar alanı içindedir. Ve her an tekrar yakalanabilir. Derhal uzaklaşırsa, kedinin iktidar alanından kaçar; ama artık ulaşılamayacak olduğu noktaya varana kadar hala kedinin iktidar alanının içindedir. Kedinin egemen olduğu uzam, fareye yaşattığı umut anları bir yandan da bütün bu zaman zarfında onu yakından izlemeyi sürdürmesi ve onu yok etmeye gösterdiği ilgi ve yok etme niyetini asla elden bırakmaması, bunların hepsine, yani uzam, umut, dikkatle izleme, ve yok etme niyetine iktidarın fiili bedeni ya da daha basit bir biçimde, iktidarın ta kendisi denilebilir.   

Emir eylemini de iktidarın ve gücün bileşeni olarak işleyen Canetti’ye göre emrin en kolay anlaşılır olduğu yer ordudur ama uygar yaşamda emirlerin ulaşmadığı bir alan ve etkilemediği bir birey neredeyse yoktur. Bu ölüm tehdidi iktidarın köşe taşıdır ve burada taş üstüne taş koyup büyük bir refah kütlesi oluşturmak çok kolaydır. İktidarı bütünüyle kavramak istiyorsak, emirle açıkça ve yüreklice yüz yüze gelmeli ve onu sızıdan yoksun kılmanın araçlarını aramalıyız.

Canetti’nin “Kitle ve İktidar” kitabı; kitlenin ve kitleselliğin anlaşılması, kitle ile güç ve iktidar kavramları arasındaki ilişkilerin analizinin yanı sıra kitlenin tarihsel gelişimi ile gelecek tahayyülleri konusundaki teorik ve pratik öncüllerin oluşturulması konusunda oldukça geniş bir perspektif sunuyor.

Elias Canetti, Kitle ve İktidar, İngilizceden çeviren: Gülşat Aygen, İstanbul Ayrıntı Yayınları, 10. Basım, 2021, 527 sayfa.

DAHA FAZLA