"Gazetecilere, çocuklarımıza dokunmayın artık"

19 yıl önce haber takip ederken gözaltına alınarak vahşice katledilen gazeteci Metin Göktepe’nin annesi Fadime Ana’dan mektup var… Oğlu Metin'i anlatan Fadime Ana, Cumhurbaşkanı'na da şöyle sesleniyor: "Biri başa çıkmış hep içeri dolduruyor, yeter, bu ne kadar böyle olacak. Tayyip insan olsa bu kadar öldürür mü?".

Meryem Yıldırım - İleri

Metin Göktepe… 8 Ocak 1996'da “Bu haberi mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar” dedi. Ümraniye Cezaevi'nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek için Alibeyköy'e gitti. Yüzlerce insanla birlikte gözaltına alındı. Götürüldüğü Eyüp Kapalı Spor Salonu'nda polislerin işkencesiyle vahşi şekilde dövülerek öldürüldü. “Duvardan düştü” dediler Metin için. Olayın ardından İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından hazırlanan fezlekede 49 polisin yargılanması istendi. Daha sonra dava ‘güvenlik’ gerekçesiyle İstanbul’dan Aydın’a taşındı, buradan da Afyon’a alındı. Yargılanan 49 polisten sadece altısı, 7 yıl 6 ay gibi düşük bir hapis cezasına çarptırıldı. Polisler, daha sonra çıkan af yasasından yararlanarak 1 yıl 8 ay hapis yattıktan sonra serbest kaldı. Metin Göktepe'nin katilleri arasında bulunan 6 polisin ceza almış olması ülke tarihinde bir ilk olmuş ve ilk kez gazeteci katilleri ceza almıştı.

"BEN GAZETECİYİM, BU HABERİ MUTLAKA TAKİP ETMELİYİM"

19 yıl önce 27 yaşında katledilen Metin gazeteciydi. Annesinin kuzusu, abla ve ağabeylerinin biricik kardeşiydi. Fadime ana, oğlu Metin'i anlattı. Sözü “Gazetecilere, çocuklarıma dokunmayın. Öldürmeyin. Yeter!” diyen Fadime Göktepe’ye bırakıyoruz. Evladını kaybetmiş, söyleyecek çok şeyi olan bir Ana’ya…

“HER SABAH GİDENE KADAR ARKASINDAN BAKARDIM, METİN GAZETECİYDİ…”

“Metin çok tatlı bir çocuktu. Gazeteciydi... Her sabah kalkar işine giderdi. O gidene kadar ben onun arkasından balkondan bakardım. Abisi İbrahim ve ablası Meryem’le hareket ederdi hep. Bir gün Ümraniye cezaevinde ölenlerin cenazesine habere gideceğini söyledi. Ben de “Metin anne kurban kendine mukayet ol” dedim. O da “Anne korkma, hiçbir şey olmayacak” dedi. O gün gitti, normalde hep beni arardı ama o gün ne aradı ne sordu ne de haber verdi. Ben de televizyonu hiç açmadım, yoksa abisine söylerdim abisi gider alırdı. Sonra bir şey oldu bana, elim kolum donmaya, uyuşmaya başladı. Yalnızdım, içime bir şey oldu. Hissettim bir şey olduğunu. Televizyonu açsaydım anlardım bir şey olduğunu. Balkondan beklemeye başladım. Sonra birini gördüm dedim “Ha Metin’im geldi” ama o değildi. Sobayı doldurdum, yemek hazırladım “Şimdi Metin gelir” dedim ama yok, gelmedi… Sonra bir telefon geldi, “Metin evde mi” diye sordular. “Yok” dedim hemen kapattılar ben öyle diyince. İşte o zaman bana bir şey oldu. Metin’in küçüğü oğlum Aziz’e dedim ki “Aziz, Metin gelmedi. Nerde?”. Dedi “Anne arkadaşına gitmiştir”. Neyse dışarı çıktım, aşağı indim, Tuncelili Ali vardı, onu gördüm ona sordum “Metin nerde” diye. Dedi ki “Ooy, bizi öldürdüler, bizi mahvettiler…” Dedim Metin’i gördün mü? “Yok çıkar gelir şimdi bir yerden” dedi bana.."

“ANNE, ABİMİ VURMUŞLAR…”

“Aziz okula gidecekti. 'Anne çay koydun mu?' dedi, dedim 'Evet koydum, Metin’de gelir şimdi'. Sonra o ekmek almaya gitti. Geri geldi ki ağlıyor. 'Aziz ne oldu' dedim. 'Anne abimi vurmuşlar' dedi. 'Cerrahpaşa’da yatıyormuş' dedi. Ahhh… Gözüm ne kapı gördü ne bir şey. Ağlıyorduk, sesimizi duyan geldi. Kendimi balkondan aşağı atacaktım, beni tuttular. Orda bayılıp düşmüşüm. Bir yere götürmüşler beni, hiç haberim yok. Sonra eve geldim ki ev bir kalabalık. Dedim 'Oyy Metin ölmüş, Metin yok..'

"METİN’İN KATİLİ MEHMET AĞAR VE TANSU ÇİLLER"

“Metin duvardan düştü dediler. Metin ne yapmıştı? Metin’i ayrı aldılar. Metin onların kirli çamaşırlarını pisliklerini alıyordu. Metin’i onun için öldürdüler. Onun yanında olan bir arkadaşı Metin’i duymuş. 'Ben Gazeteci Metin Göktepe’yim. Evrensel’de çalışıyorum' demiş, anlattı. O çocuğun evini bastılar, 'Sen niye doğru konuşuyorsun' diye korkuttular. Metin’i öldürüp kapının önüne attılar. İçeri de girmediler.

Metin’in katili Mehmet Ağar, Tansu Çiller’dir. Tansu kendi oğluna kendi kapısının önünde askerlik yaptırdı. Herkesi Şırnak’a gönderdi, bizim çocuklarımızı oraya gönderdiler. Orada öldürdüler. Ne kadar asker öldürdüler orda. Bu ne zamana kadar böyle olacak?”

"CEZEVİNDE, GREVDE, İŞKENCEDE ÖLEN BİZİM ÇOCUKLARIMIZ"

"Metin beni çok severdi. 'Anneme ben bakacağım, kimse bakmasın' derdi. Hep böyleydi. 'Metin duvardan düştü' dediler. Metin niye duvardan düşsün. Metin duvardan düşmez. Hiç evde oturmadım bugüne kadar. İki senedir hiçbir yere gidemiyorum. Tek Metin değil, o çocukların hepsi bizimkilerdir. Cezaevinde olanlar, işkence görenler. Grevde olanlar. Hepsi bizim çocuklarımız. Yalnız Metin değil..."

“SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK..”

“Bak şimdi biri başa çıkmış hep içeri dolduruyor dolduruyor dolduruyor… Bu kaç senedir böyle? Ee yeter, bu ne kadar böyle olacak? Hiçbir şey değişmedi, her şey daha kötü oldu. O kadar çok insan cezaevindeki. Sen madem başkansın, cumhurbaşkanısın, birisine bir iyiliğin olsun kötülüğün olmasın. Zam diyorsun zam var, işsizlik var, her şey var. Ya yeter!.. Hiç kimse buna güvenmesin. 'Susma sustukça sıra sana gelecek' diyorlar ya ha işte sıra sana da gelecek. Hiç ona güvenmesinler. Dışarıda o kadar insan var o kadar aç var. 1 kuruş veriyorsa 10 kuruşu da geri alıyor. Yetmiyor mu yeter, bu kadar yeter?”

“BERKİN…”

“Ben Berkin’i öldürdüler, ne kadar ağladım ona. Onu öldürdüler, ötekini öldürdüler. Bir bayram geliyorsa, dünyanın bayramıdır. 1 Mayıs’ta, bayramda gaz sıkıyorlar, öldürüyorlar. 1 Mayıs bayramdır, herkesin bayramıdır. Bunlar ya gaz sıkıyor ya öldürüyor. Devlet yok devlet. Devlet de yok, adalet de yok, insan hakları da yok. Ali İsmail’i öldürdüler. Bu topal halimle hepsinin cenazelerine gittim. Biz gidiyoruz ki yapmasınlar, sussunlar ama daha çok yapıyorlar, daha çok öldürüyorlar.”

“TAYYİP NERENİN ÇOCUĞU?”

“Tayyip nerenin çocuğu? O kadar kendini büyük gösteriyor. Başbakan olmuş, cumhurbaşkanı olmuş? Ya ne olmuş? İnsan olsa bunları yapmazlar. İnsan olsalar bu kadar işkence yaparlar mı? Bu kadar öldürürler mi? Ben nasıl sana kıyıp seni öldüreyim? Ama onlar vicdansız. Onların vicdanı yok, adaleti yok, onların hiçbir şeyi yok. Bakıyorsun ki yine filan bir yerde yine çocukları öldürmüşler. Ya annesi… Erdal’ın neyi vardı mesela? Kaç yaşındaydı. Polis kendi polisini vurdu, onun üstüne attılar. O yapabilir mi? Onu öldürdüler. Hasan Ocak’ın nesi vardı? Ne günahı vardı?”

“GAZETECİLERİ, ÇOCUKLARIMIZI NİYE ÖLDÜRÜYORSUNUZ?”

“Çocuklarla, gazetecilerle niye uğraşıyorlar, niye öldürüyorlar? Sivas’ta o kadar genci öldürdüler, ne günahları vardı? Onlar da Allahın adını çağırıyordu. Kahramanmaraş’ı duvarlara yapıştırdılar. Hiçbir şeyi yoktu. Hiç güzel bir devlet gelmedi. Ama güzel bir devlet gelsin artık Türkiye’ye. Çocuklarımızı korusun. Şimdi devlet öldürmeye çalışıyor, korumaya değil. Gelecek devlet çocuklarımızı korusun. İyi bir devlet yok."

“ÇOCUKLARIMIZI KORUYANIN ELİNİ AYAĞINI ÖPECEĞİM”

“Çocuklarımıza bir şey olmasın. Böyle bir devlet gelsin, onların elini ayağını öpeceğim. Bizim çocuklarımız solcuydu. Solcuları hep öldürüyorlar. Biz de solcuyuz. Solcular, mücadele diyor, çabalıyorsunuz adalet istiyorsunuz diye öldürüyorlar, deviriyorlar. Ama sen onlardan taraf olsan seni öldürmezler ama solcular onlardan taraf olmuyor, solcular hakkını istiyor. Bu böyle bir şey. Hakkımızı istiyoruz. Çocuklarımızı öldürmesinler! Ölene kadar uğraşacağım. Ne zaman öldüysem o zamana kadar.”

NİYE CUMHURBAŞKANININ DEDİĞİ OLACAKMIŞ?

“Cumhurbaşkanı diyor ki 'Benim dediğim olacak'. Niye? 'Cumhurbaşkanı olmuşum' diyor. Herkes Cumhurbaşkanı oluyor, devlet oluyor. Sen niye kendini büyütüyorsun o kadar? Bu adamda muhakkak bir şey var… Bak o kadar şey yaptılar. Hepsi dışarıda, hemen çıkardılar. Ama solcuları hemen içeri tıkıyorlar, ya öldürüyorlar, ya da kaybediyorlar. Ötekiler yaşıyor. Çeteler, mafyalar yaşıyor ama solcular yaşamıyor. O kadar çocuk içerde. Öldürdüler, grevde öldürdüler. Niye, niçin? Ama diğerlerini içeri koyup hemen geri çıkarıyorlar.”

ALLAH SİZE GÜÇ VE UZUN ÖMÜR VERSİN, BUNLARI YOK EDİN

“Dünyayı gezdim, o kadar yere gittim ama hiçbir şey yapamadım, ona yanıyorum. O köpeklere bir şey yapmadılar. Belki benim halim onları öldürmez ama sürüm sürüm sürümdürür. İşkence yapıp çoluk çocuğu öldürüyorlar. Ben ne yapayım? Bir dileğim de kabul olmuyor ki diyeyim bir şeyin altında kalsınlar. Emekçi kadınlara, emekçi çocuklarına teşekkür ederim. Size çok teşekkür ederim. Metin’i hiç unutmuyorsunuz, çok sağolun, var olun. Allah size uzun ömür, kuvvet versin ki bunları yok edin. Ben bunu istiyorum…”