Gazeteci-yazar Kemal Can ve iktisatçı Mustafa Sönmez seçim sonuçlarını nasıl değerlendirdi?

Gazeteci-yazar Kemal Can ve iktisatçı Mustafa Sönmez seçim sonuçlarını nasıl değerlendirdi?

Gazeteci-yazar Kemal Can, 31 Mart yerel seçimlerine “Seçim kampanyasında iktidarın kurduğu stratejinin de seçmende karşılık bulmadığını, inandırıcı bulunmadığını gösterdiğini düşünüyorum. Ve muhalefet partilerinin de (HDP ağırlıklı olarak) bir program dahilinde değil ama iktidarı geriletmek amacıyla başarılı bir strateji uyguladığını söyleyebilirim” derken, iktisatçı Mustafa Sönmez ise "Seçim sonrasında oluşacak ekonomik durumun faturası, seçim kazandı diye muhalefete kesilemez" dedi.

Tugay Candan - @TugayCandann

31 Mart yerel seçimleri geride kaldı. AKP ve MHP’nin oluşturduğu gerici, faşist Saray ittifakının tehdit ve provokasyonlarıyla geçen seçim sürecinin ardından sandığa giden yurttaşlar, tüm bunlara rağmen Saray ittifakına ağır bir darbe indirdi.

Resmi olmayan sonuçlara göre İstanbul, İzmir ve Ankara’nın da aralarında olduğu 11 büyükşehirde yarışı muhalefet kazanırken, Kürt illerinde kayyumların elinde olan belediyelerin çoğunluğunda HDP yarışı önde bitirerek, gasp edilen belediyeleri geri aldı..

Saray ittifakının ortak aday çıkarmadığı ve AKP’de olan bazı kentlerdeki belediyeleri de küçük ortak MHP kazandı.

KEMAL CAN: İKTİDARIN ERİME TABLOSU HIZLANDI

Seçime ilişkin değerlendirmelerine başvurduğumuz gazeteci-yazar Kemal Can sonuçların, iktidarın bir süredir devam eden erimesini hızlandırdığını söyledi. “Bence 31 Mart itibariyle zaten daha önceki seçimlerde işaretleri görülen ve aslında uzunca bir süredir devam eden iktidarın önce AKP’yle, sonra ittifakla birlikte genel erime tablosunun hızlandığı görülüyor” diyen Can, şöyle devam etti:

“Ama bu seçimin özelliğinden dolayı muhalefet ve iktidarın siyasi programlarının oylandığı bir seçim yaşamadık ve dolayısıyla iktidarın belirlediği strateji üzerine yürüyen bir seçim kampanyası izledik. Seçim kampanyasında iktidarın kurduğu stratejinin de seçmende karşılık bulmadığını, inandırıcı bulunmadığını gösterdiğini düşünüyorum. Ve muhalefet partilerinin de (HDP ağırlıklı olarak) bir program dahilinde değil ama iktidarı geriletmek amacıyla başarılı bir strateji uyguladığını söyleyebilirim.”

‘BAŞLAMIŞ BİR SÜRECİN ÖNEMLİ AŞAMASI’

Can, “Bu seçimler Saray’ın çöküşünün başladığı anlamına gelir mi?” sorumuza şu cevabı verdi:

“Bence bu seçim bir çöküş miladı değil. Daha önce de böyle yavaş ama kararlı biçimde başlayan gerilemenin devam ettiğini görüyoruz. Önemli bir eşik tabi. Belirli sembol şehirlerin kaybedilmesiyle sonuçlandı bu seçim. Bunu bir milat ya da başlangıç olarak değil, başlamış bir sürecin önemli bir aşaması olarak görüyorum.”

‘İTTİFAK GERİLEMEYİ DURDURMADI’

Can, “Gerileme süreci sizce ne zaman başladı?” sorumuzu ise “2011 itibariyle bence bir gerileme süreci içerisine girmişti AKP iktidarı. Gezi Direnişi, 7 Haziran seçimleri ve referandum gibi dönemeçler bu gerilemenin kritik evreleri olarak görülebilir. Daha sonra oluşturduğu ittifak, yani aslında bu gerilemeyi durdurmak için kurduğu ittifak da karşılık bulmamış ve gerilemeyi durdurmadığı gibi, hızlandırmış görünüyor” şeklinde yanıtladı.

MUSTAFA SÖNMEZ: OLUŞACAK EKONOMİK DURUMUN FATURASI, SEÇİM KAZANDI DİYE MUHALEFETE KESİLEMEZ

Seçim sonuçlarını ekonomik açıdan değerlendiren iktisatçı Mustafa Sönmez ise “İktidarın seçim öncesi ‘kazanamazsak ekonomi çöker’ söylemini sonuçlara göre nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorumuza şu cevabı verdi:

“Ekonomi 24 Haziran’ın hemen ardından durgunluğa, sonra da krize girdi ve devamında da bu durum derinleşti. Seçim yaklaşınca da seçim konjonktüründe bir kriz yaşanmaya başladı. Dolayısıyla arada bir seçim takvimi olmasaydı da bu konjoktür devam edecekti. Seçim takvimi hükümetin uygulayacağı acı reçetelerin biraz ertelenmesine neden oldu. Yani seçmen sandığa öfkeli gitmesin diye kamu maliyesini kullanarak vergi indirimi gibi yumuşatıcı tedbirlerle, krizin etkisinin daha az hissedilmesi gibi bazı şeyler denediler. Ama bu, gündemden hiçbir zaman krizi kaldırmadı. ‘Biz seçilmezsek ekonomi daha kötüye gider’ söylemi sadece bir propagandaydı. Her halükarda bugün seçimi kazanmış olsalardı bile yapacakları şey bir acı reçete uygulamaktı aslında. Yani seçimi kazansalardı da bugün olduğu gibi kaybetselerdi de uygulamak zorunda oldukları acı bir reçete var. Çünkü kriz şartlarının kendi dinamikleri var. Bunu her halükarda uygulamaktan geri kalamazlar. Yani seçim sonrasında oluşacak ekonomik durumun faturası, seçim kazandı diye muhalefete kesilemez.

Tabi ki AKP’nin şöyle bir endişesi var; bu seçimden mağlup çıkınca partinin dağılması, kitlelerin güvenin yitirilmesi, giderek parti içinde bir kargaşa gibi... Ne olursa olsun bunu göze alarak bu süreçten itibaren önce daha sıkı bir para politikası, daha sıkı bir kamu maliyesi, acı reçeteler uygulayıp, sonra bunu dış dünyaya göstermek zorundalar. Çünkü en büyük ihtiyaçları dış dünyadan para gelmesi…

‘IMF’YE MECBURLAR’

Dış dünyada karşılık bulamazlarsa bu defa IMF’nin gözüne girmeye çalışacaklar. IMF’yi kefil göstererek dış dünyadan para isteyecekler. Ama buradan da para gelmezse bu defa IMF’nin parasıyla, IMF’nin orkestra şefliğinde krizi aşmaya çalışacaklar. Ama işin içine IMF girdiği an, AKP’nin ABD ile şartsız bir sulha varmak zorunda olduğunu da belirtmek isterim. Silah tedarikinden tutun da, Suriye politikalarına kadar ABD ile bir gerilimin olmaması gerekiyor ki IMF kolaylık sağlasın. Çünkü IMF, ABD’nin onayı olmadan herhangi bir anlaşmaya yanaşmaz.”

‘YATIRIMLAR DURDU’

Türkiye’de şehircilik yatırımlarının da durduğunu belirten Sönmez, “Bununla birlikte rant çarkı da yavaşlamış durumda. Şu an ekonomi yavaşladı, inşaat sektörü de öyle dört nala gitmiyor. Dolayısıyla İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerdeki rant hemen kullanışlı hale gelmiyor. Yatırımlar durdu denilebilir.” dedi.

‘KAYBEDİLEN BÜYÜKŞEHİRLER EKONOMİNİN MOTORUDUR’

Sönmez, “Kaybedilen belediyelere iktidar ekonomik bir kıskaç uygular mı?” sorumuza işe şu cevabı verdi:

“Muhalefetin kazandığı irili ufaklı 21 şehirin milli gelirdeki payı yüzde 62. Kaybedilen büyükşehirler ekonominin motorudur. Bu illerden kaynaklanan devasa bir güç birikimi var. Buralara ilişkin yatırımları AKP istese de kısamaz. Mesela İstanbul’a ilişkin metro yatırımlarını mı durduracak? Ya da Çanakkale köprüsünü mü durduracak? Bu yatırımlar aksarsa da eğer, buradaki belediyelerin el değiştirmelerinden değil; iktidarın para bulamamasından aksar. 

Öte yandan da bu şehirlere yapılması gereken yatırımları aksatamazlar. Aksatırlarsa mal ve hizmet üretimi durur ve ekonomi büyümez. Küçülmenin faturası da yerel yönetimlere değil, iktidara çıkar. Çünkü bu makro meseleler yerelin sorumluluğunda değil, merkezin sorumluluğundadır. “