Ethem Sarısülük Batıkent'te anıldı

Ethem Sarısülük Batıkent'te anıldı

2013 yılında Haziran Direnişi sırasında polis Ahmet Şahbaz tarafından vurularak katledilen Ethem Sarısülük, Batıkent Dayanışma Platformu tarafından kendi isminin verildiği Ethem Sarısülük Parkı’nda anıldı.

İleri Haber

Haziran Direnişi sırasında sırasında Ankara’da polis kurşunuyla yaşamını yitiren Ethem Sarısülük ailesinin yaşadığı Batıkent’te bulunan ve kendi adının verildiği Ethem Sarısülük Parkı’nda anıldı. Burada yapılan açıklamada, “Biz direnişi büyüttüğümüzde, biz kendi kararlarımızı verdiğimizde, biz örgütlü hareket ettiğimizde, biliyoruz ki her şey çok güzel olacak” denildi.

2013 yılında Haziran Direnişi sırasında polis Ahmet Şahbaz tarafından vurularak katledilen Ethem Sarısülük, Batıkent Dayanışma Platformu tarafından kendi isminin verildiği Ethem Sarısülük Parkı’nda anıldı. Anmaya Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfı Sarısülük, siyasi partiler ve kitle örgütleri de katıldı.

Sık sık “Gezi’yi unutma, unutturma” sloganının atıldığı anmada bir de açıklama yapıldı.

Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

31 Mayıs 2013 ülkenin dört bir yanında emeğine, doğasına, yaşamına, bedenine sahip çıkan milyonlar zulme karşı isyan etti. 6 yıl önce işçiler, emekçiler yaşadım diyebilmek için talepleri ile sokakları doldurdu. Ve taleplerinin ne kadar güçlü olduğunu, talepleri için günlerce verdiği mücadelede öfkesinin neler yapabileceğini gördü ve gösterdi. Başka bir yaşamın var olduğunu, kurduğu komünlerde ve barikatlarda ki dayanışmada gösterdi. Daha fazla baskı, yoksulluk ve çürümüşlük karşısında sessiz kalmadı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

31 Mayıs 2013, Gezi Direnişi, bizim yazdığımız tarihlerden biridir. İşçilerin, işsizlerin, kadınların, gençlerin, halkların yazdığı tarihtir. Üreten, yaşayan, canlı bir tarihtir. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünenlerin her şeyin değişebileceğini gördüğü bir tarihtir. Başta kendisi olmak üzere her şeyi değiştirdiği bir tarihtir.

Gezi’de kurulan mutfaklar, barikatlar; savunulan ağaçlar, yaşam tarzları; üretilen sanat, mizah; paranın hükmünü yitirdiği komün, dayanışma ruhu var. Bir de yarına gidenler; Berkin, Ethem, Ahmet, Medeni, Abdullah, Hasan Ferit, Mehmet, Ali İsmail var. Biz, bir araya geldiğimizde nasıl yaşayabildiğimizi ve yaşatabildiğimizi öğrendik.

Bugün salgından söz ederek ‘artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ diyen egemenlere diyebiliriz ki biz bunu Gezi Direnişi’nin ilk günlerinde anlamıştık. Onların ‘yeni normal’ dediklerine biz diyoruz ki zaten asıl sorun bunca sömürünün, yağmanın, aşağılanmanın normal olmasıydı. Bu nedenle yenisiyle hiç ilgilenmiyoruz.

Bugün bir maske dağıtımını bile sağlayamayanların; bir yandan ‘evdekal’ çağrıları yapıp bir yandan milyonlarca üreteni çalışmak zorunda bırakanların; tacizcileri, tecavüzcüleri, uyuşturucu mafyalarını serbest bırakanların; halkın iradesiyle seçilen belediyelere kayyumlar atayanların; virüsü Allah’ın lütfu olarak görüp daha fazla rant elde etmeye çalışanların ‘artık hiç birşey eskisi gibi olmayacak’ demeleri de, ‘yeni normal’den bahsetmeleri de kendileri için sakıncalıdır. Amerikadaki polis şiddetini kınayanalar, daha dün yanı başımızda Etimesgut’da Kürtçe şarkı söylediği için, sokak ortasında bir gencin öldürülmesini reva görüyorlar.

Gelin, isterseniz biz çizelim yeni normali. Biz, milyonlar diyelim, ‘artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ diye. İçinde, yazdığımız tarihten parçalar olsun. Normalleşme mi dediniz, tamam sınıfları, sınırları kaldıralım. Normal budur. İnsanın sömürülmeden doğayla uyum içinde yaşayabilmesidir.

Gezi, bugün kurulan dayanışma ağlarındadır. Gezi’de maskelerimizi takıp devlet şiddetine karşı nasıl harekete geçebildiysek; bugün salgında yine bize reva görülen ölüme karşı maskelerimizi takıp dayanışma ağlarıyla yaşamı örmeye çalışıyoruz. Gezi’de kurduğumuz ortak mutfaklar bugün evlerde pişen yemeği komşumuzla paylaşmak, imkanı olan koysun ihtiyacı olan alsın dolapları oldu. Gezi barikatlarında hiç tanımadığımız insanlara talcid sıkarken şimdi siperlikler yapıyoruz. Gezi revirindeki sağlık emekçileri de, bugün ölümü göze alarak çalışanlar olarak hala aramızdalar. Gezi’de binlerle birlikte söylediğimiz şarkıları, marşları şimdi balkonlarda komşumuza da moral olsun diye daha da yüksek sesle söylüyoruz.

Biz hep zorda kalınca yaşamak ve yaşatmak için yan yana geliyoruz.  Her yan yana geldiğimizde bir adım daha ileride olduğumuzu görüyoruz. Halbuki onlar hep bir aradadırlar. Yargıları, yasaları, polisleri, medyaları, şirketleri hep bir aradadır. Kendilerinden bilirler bir arada olmanın, örgütlü olmanın nasıl büyük bir güç olduğunu ve o nedenledir bize katiyetle örgütlenmenin kötü olduğunu söylemeleri ve örgütlenmeyi yasaklamaları bu yüzdendir.

Ne Gezi bitti, ne ekonomik kriz; ne dayanışma bitti, ne savaş politikaları; ne omuz omuza mücadelenin onuru bitti, ne de onların yağmaları…

Biz direnişi büyüttüğümüzde, biz kendi kararlarımızı verdiğimizde, biz örgütlü hareket ettiğimizde, biliyoruz ki her şey çok güzel olacak. Çünkü bizim yaşamımıza, emeğimize, geleceğimize ancak biz sahip çıkabiliriz. Özgürlüğümüzü ancak biz, tırnaklarımızla sökerek kazanabiliriz.

Gün, hedeflerimizi daha büyütme günüdür.

Gün; dünyanın her yerinde artarak büyüyen direnişi büyütme zamanıdır.

Gün; sokak sokak, fabrika fabrika, okul okul, insan insan örgütlenmenin zamanıdır.

Gün; sınıfsız, sınırsız ve özgür bir dünyayı bugünden kurma zamanıdır.

GEZİDE DÜŞENE, DÖVÜŞENE BİN SELAM OLSUN!

GEZİ ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR!