Erkan Baş'tan 'hesaplaşma-helalleşme' çıkışı: 'İlk günden çizgimizi çektik, hesaplaşacağız!'

Erkan Baş'tan 'hesaplaşma-helalleşme' çıkışı: 'İlk günden çizgimizi çektik, hesaplaşacağız!'

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TBMM'de yaptığı partisinin haftalık basın açıklamasında gündemi değerlendirdi.

İleri Haber

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, son günlerdeki helalleşme-hesaplaşma tartışmasına ilişkin “Türkiye İşçi Partisi olarak ilk günden çizgimizi çektik. ‘Hesaplaşacağız’ dedik” şeklinde konuştu. Baş ayrıca, elindeki iktidar gücünü halka karşı kullanan, halka karşı suç işleyen herkesin işlediği suçlardan hesap vereceğini vurguladı.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) yaptığı partisinin haftalık basın açıklamasında gündemi değerlendirdi.

Baş’ın açıklamaları şöyle:

Bugün gündemimizde “Duvar” var. Hatırlayacaksınız, Sedat Peker tarafından ortaya atılan iddialar ve itiraflar uzun süre ülkenin en önemli gündem maddelerinden birisi oldu.

Kimi yurttaşlarımız hayretle izlediler, günlerce tartışıldı. İktidar cephesi ve iktidarın kontrolündeki yargı tek bir adım atmadı. Muhalefet partileri meseleyi Meclis’in gündemine taşımak için çaba harcadılar, iktidar buradaki çoğunluğu ile bunu engelledi.

O günlerde bir çağrı yapmıştık. Soruşturma başlatacak savcı yoksa, iktidar Meclis’te araştırma komisyonu kurulmasını engelliyorsa yapılacak bir şey yok diyerek kenara çekilmek olmaz demiştik. Burada halka karşı işlenmiş suçlar var, bunların üzerinin örtülmesini izin vermemek, unutulup gitmesine göz yummamak gerekir demiştik.

Bu ülkenin onurlu hukukçularına, gerçek gazetecilerine, sorumlu siyasetçilere çağrı yapmış ve bağımsız bir komisyon kurulması gerektiğini söylemiştik. Bu çağrımızın ardından yapılan çalışmaların ilk ürünü olan Araştırma Raporu’muzu tüm yurttaşlarımızın dikkatine sunuyoruz.

İstanbul milletvekilimiz gazeteci Ahmet Şık ve kamuoyunun yakından tanıdığı gazeteci dostlarımız Ertuğrul Mavioğlu, Bahadır Özgür, Hakkı Özdal ve Timur Soykan’ın imzasıyla hazırlanan “Duvar” adlı kitap bu düzenle, onun kirli geçmişiyle, tarihiyle, onu yaratan koşullarla hesaplaşmak isteyenlerin bayrağı haline gelmiş durumda.

‘ORTAYA SERİLEN 360 FARKLI SUÇ VAR’

Türkiye İşçi Partisi olarak kurduğumuz komisyonun raporu da olan bu kitaba göre; ortaya serilen 360 farklı suç var. TCK’nin 51 ayrı maddesi ihlal edilmiş durumda.

Bu suçların arasında şunlar var:  Rüşvet, görevi kötüye kullanma, silahlı örgüt üyeliği, nitelikli dolandırıcılık, kasten öldürme, ihaleye fesat karıştırma, uyuşturucu ticareti var… 

‘HESAPLAŞACAĞIZ’ DEDİK’ 

Sevgili yurttaşlar size soruyorum. Bunlar yapanın yanına kâr mı kalsın?

Uyuşturucu kaçakçılarına, dolandırıcılara, rüşvet alanlara, insan öldürenlere ne iyi yaptınız mı diyelim…

İşlediği her suçun ardından bir “Ohh” çeken sözde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu rahat mı etsin?

Hayır yapmayacağız! Bu çalışma halkımıza sözümüzdür. Türkiye İşçi Partisi olarak ilk günden çizgimizi çektik. “Hesaplaşacağız” dedik!

‘HALKA KARŞI SUÇ İŞLEYENLER HESAP VERECEK’

Şimdi yeniden bir helalleşme-hesaplaşma tartışması dönüyor. Bizim hesaplaşmamızın adresi bellidir. Elindeki iktidar gücünü halka karşı kullanan, halka karşı suç işleyen herkes işlediği suçların hesabını verecek. Bu hesaplaşmadan korkanlar, suyu bulandırmaya çalışıyorlar. Kendilerini kurtarmak için, hesaplaşmanın muhatabının kendilerinin olduğunu gayet iyi bilenler “hesaplaşma” sözcüğünü bir korkutma aracı olarak kullanıyorlar.

Tekrar ediyorum, halka karşı suç işlemeyen kimsenin korkmasına gerek yok. Halka karşı suç işleyenler ise, çaresizliğini kullandıkları emekçi yoksul halkın arkasına saklanmak için boşuna uğraşmasın. 

Türkiye İşçi Partisi olarak bu raporu halkımızın dikkatine sunarken bir söz veriyoruz: Herkes unutsa da biz unutmayacağız.

Madenci yakınlarını tekmeleyen, kardeşlerimiz için “güzel öldüler” diyenlere sesleniyoruz; Sizden Soma Katliamı’nın hesabını soracağız!

Suriye’deki bütün cihatçı katillere silah dağıtanlar; 100 kardeşimizi kaybettiğimiz 10 Ekim’in hesabını soracağız!

Gözleri ışıl ışıl parlayan çocuklarımızı bizden koparanlar; sizden, Berkin’in, Rabia Naz’ın, Ali İsmail’in, Abdocan’ın hesabı mutlaka sorulacak!

Barışın düşmanı, savaş baronlarının ortakları… Yakılan köylerin, Roboski’de üzerlerine bomba yağdırılan köylülerin hesabını soracağız. 

Bütün devlet kadrolarını önce Fethullahçılara, sonra TÜGVA’cılara, Menzilcilere teslim edenler; daha birkaç gün önce atanamadığı için inşaatta çalışırken hayatını kaybeden Fedai Altun öğretmenin hesabını soracağız.

Aleviler yalancıdır diyen, Sünniler Alevilerle evlenemez diye fetva çıkara ırkçı ayrımcılar… İşlediğiniz tüm suçların tek tek hesabını soracağız!

Memleketin yarısı açlık sınırında yaşarken, kendine 100 bin lira maaş bağlayıp, insanlar işsizlikten intihar ederken yandaşlarına 5-10 maaş birden verenler var ya onlardan hesap soracağız!

1500 lira maaşı alabilmek için kuyruklarda beklemek zorunda kalan her bir emeklinin hesabını soracağız!

İstanbul Sözleşmesi’ne savaş açanlar bu iktidarın ortakları değil mi?

Başak Cengiz’in ve katilleri cesaretlendirdiğiniz için öldürülen diğer tüm kadınların hesabını bir bir soracağız!

Halka küfürler eden bir hırsız bir müteahhide para aktaracağım diye yok ettiğin, tutsak ettikleri derelerin, kestiğin ağaçların hesabı sorulmayacak mı sanıyorsunuz?

Yok pahasına Katarlılara, İsraillilere, Amerikalılara sattığınız zenginliklerimizden vaz mı geçelim?

İşini, aşını, bütün hayatını elinden aldığın KHK’lilerin hesabı mahşere mi kalsın?

Traktörlerine haciz koydurduğun köylülere bir tekme de biz mi atalım?

Bu ülkeden umudunu kestiği için yurt dışına gitmek zorunda kalanların göz yaşlarını sineye mi çekelim?

Aşıya, hekimlere, hemşirelere ayırmayıp yandaşlarına dağıttığın paralar yanına kâr mı kalsın?

Devlete kendi şirketinden normal fiyatının iki katına malzeme satan sonra sözde görevden alınıp koruma altına alınan Ticaret Bakanı’nın heykelini mi dikelim?

Kaybolan 128 milyar doların üzerine su mu içelim?

Yok öyle olmayacak! Kuyruğunuzu kıstırıp gidemeyecekler. Adalet sizin için tıkır tıkır işleyecek. Tüm suçlarınızın hesabını halka vereceksiniz!

‘DEVLET UMUT SOYGUNCULUĞU YAPIYOR’

Mesela bakın seslerini duyurmaya çalışan öğretmen adayı arkadaşlarımız var.

Atanmayı bekleyen öğretmenlerin KPSS puanları geçerlilik süresi iki yıldan bir yıla düşürüldü. 20 bin öğretmen adayı mağdur. Her yıl KPSS’ye sokuluyorlar, sınav parası ödüyorlar ve atamaları bir türlü yapılmıyor. Bu umut soygunculuğu yapmakla eşdeğerdir.

Zaten yokluk içinde yaşayan işsiz öğretmen adaylarından her sene sınav parası almaya utanmıyorlar. Kadroları TÜGVA’dan dolduruyorlar. Biz burada açık ve net olarak öğretmen arkadaşlarımızdan yanayız, haklı mücadelelerinde yanlarında olacağız.

‘BARIŞ AKADEMİSYENLERİ BU ÜLKENİN YÜZ AKIDIR’

AKP iktidarının savaşı kışkırtan politikalarına karşı Ocak 2016’da yayımladıkları bir bildiriyle ses çıkaran “Bu Suça Ortak Olmayacağız” diyen yüzlerce binlerce bilim insanı Barış Akademisyenleri olarak tarihte yerlerini aldılar. 

Öncelikle hepsini tek tek saygıyla andığımızı, bu ülkenin onurlu birer aydını olarak mücadelelerinin kuşaktan kuşağa aktarılacağını kaydedelim. 

İnsan öldürmeyi iyi bilen bu iktidar, Barış Akademisyenleri’nin işlerini elinden aldı. Kanun Hükmünde Kararnamelerle yüzlerce akademisyen çok sevdikleri bölümlerinden, öğrencilerinden, üniversitelerinden uzaklaştırıldı.

Anayasa Mahkemesi “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı metni ifade özgürlüğü ve akademik özgürlük kapsamında değerlendirdi ve haklarında açılan davalar beraatle sonuçlandı. 

Bu mahkemelere, davaların bile gerek yoktu. Barış yargılanamaz!

Ama şimdi görüyoruz ki, bir avuç atanmış bürokrattan oluşan OHAL Komisyonu, sözde 3-4 yıl çalıştıktan sonra verdiği kararlarda akademisyenlerin üniversiteye dönmelerini engellemeye çalışıyor. 

Üstelik, beraatle sonuçlanan davaların iddianamelerinden kopyala yapıştır şeklinde aldığı gerekçelerle… Şu ana kadar 80’den fazla akademisyene üniversiteye dönmelerini engelleyen kararların gerekçeleri gönderildi.

Katliam çağrısı yapan, kadınlara, gençlere düşman sözde öğretim görevlilerinin cirit attığı üniversiteler, Barış Akademisyenlerine kapatılıyor. 

Bu üniversiteler Saray’ın kurumlarına dönüşmüştür. OHAL Komisyonu kim de mahkemelerin kararlarını hiçe sayarak karar veriyor. 3-5 badem bıyıklı mı karar alacak?

Akademisyenlerin kitapları, makaleleri altında ezilirsiniz. Barış Akademisyenleri bu ülkenin yüz akıdır. Üniversiteleri tekrar bilim yuvası haline getireceğiz ve bunu Barış Akademisyenleri ile birlikte yapacağız. Akademisyenlerin yanındayız.

‘SUNGURLU BARAJI PROJESİNİN TAKİPÇİSİYİZ’

AKP sadece halkı yoksullaştırmıyor, doğal varlıklarımızı, verimli topraklarımızı, derelerimizi ormanlarımızı yok ediyor bir avuç azınlığa peşkeş çekiyor. 

Bu konuda son örneklerden bir tanesi de Kocaeli’nde yurttaşlarımızın yapılmasına karşı 2015 yılından beri mücadele ettikleri Sungurlu Barajı projesi.

Bu dava ile ilgili olarak Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi ve Kocaeli Ekolojik Yaşam Derneği’nin haklı uyarılarına kulak vermeliyiz. ‘Konunun uzmanlarına ve toprakları için mücadele eden yurttaşların sesine kulak verelim’. Bir yerde yaşayan halka rağmen, orada hiçbir proje hayata geçirilemez.

Biz Türkiye İşçi Partisi olarak ülkemizin her köşesinde olduğu gibi Kocaeli’nde toprakları için, doğal varlıklarını korumak için mücadele eden yurttaşlarımızla birlikteyiz.

Seslerini duyurmaları için önümüzdeki günlerde Meclis’te ağırlayacağız ve haklı mücadelelerinin takipçisi olacağız.

RIZA BEY APARTMANI DAVASI İÇİN ÇAĞRI

Bundan yaklaşık bir yıl önce, 30 Ekim 2020 tarihinde İzmir’de depremle sarsıldık. 

Şehirde 118 yurttaşımız hayatını kaybetti. Bunlardan 36’sı Rızabey Apartmanı’nda yaşayanlardı.

Zemini zaten yüksek katlı bina yapımına uygun olmayan bölgede, beton kalitesi düşük, düz demir kullanılan, demir sargıları düzensiz apartmanlardan biri de Rızabey Apartmanı’ydı. 

Her biri çok değerli olan yurttaşlarımız arasından Yücel ailesi mensupları da partimizin dostlarıydı. Bu apartmanda yaşayan Yücel ailesinden beş kişi maalesef hayatını kaybetti. 

Yücel ailesi, apartmanla ilgili endişelerini deprem öncesinde dile getirmelerine rağmen hiçbir adım atılmadı. 

Açgözlülük, yerel yönetimin görevini yerine getirmemiş olması, denetimsizlik, pırlanta gibi insanların hayatlarını kaybetmesine neden oldu. 

Şimdi bu apartmanda işlenen suçların ve ihmalkarlıkların ve göz göre göre gelen katliamın hesabı yargı önünde sorulmak isteniyor. 

19 Kasım cuma günü davanın yeni duruşması İzmir’de görülecek. Bu cuma partililerimizle bu davayı takip ediyor olacağız. 

Rızabey Apartmanı davası, Türkiye’deki deprem gerçeğini, göz göre göre gelen katliamların arkasındaki nedenleri göstermesi bakımından oldukça önemli. Tüm kamuoyunu bu davayı takip etmeye ve sorumlulardan hesap sormaya davet ediyorum.

TALİP ÖZTÜRK VE MUSTAFA HAYRULLAHOĞLU UNUTULMADI

16 Kasım 1979’da öğretmenlik yaptığı okulun çıkışında faşistler tarafından katledilen Talip Öztürk, 16 Kasım 1982’de işkencede katledilen TKP MK Üyesi ‘Deniz’ Mustafa Hayrullahoğlu yoldaşı saygıyla anıyorum.